21 Haziran 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Sincan İlçe Binası Açılış Konuşması

21 Haziran 2021

Sincan ilçe binası açılışı


DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Ankara il teşkilatımızın ve Sincan ilçe teşkilatımızın çok değerli başkanları,

Teşkilat mensuplarımız,

Sevgili Ankaralı gönüldaşlarımız,

Bu program vesilesiyle diğer illerimizden gelip bizlerle beraber olan kıymetli konuklarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli temsilcileri,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Sincan ilçe binamızın açılış törenine hoş geldiniz diyorum.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bizler ülkemizi il il, ilçe ilçe dolaşıyoruz.

Vatandaşlarımıza kulak veriyoruz. Partimizi anlatıyoruz.

Milletimizin sesi oluyoruz. Sorunlara çözüm, dertlere DEVA olmak için hazırlanıyoruz.


Bakın sadece geçtiğimiz 4 hafta içerisinde neler yaptık, nerelere gittik. Sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.

4 hafta önce programımıza İzmir’de başladık. İzmir il binamızın açılışını yaptık, arkasından Bursa'ya geçtik. Bursa'daki il binamızın açılışını gerçekleştirdik.

Daha sonra tarım lansman programımız için Adana’daydık, Mersindeydik, Konya’daydık. Ereğli ilçemize geçtik.

Daha sonra Yozgat’taydık, Yerköy ilçemizin binasının açılış törenini gerçekleştirdik. Daha sonra Ankara’mızın ilçesi Şereflikoçhisar'da aynı zamanda memleketimiz Şereflikoçhisar'da kongremizi gerçekleştirdik. Daha sonra ülkemizin Serhat illeri Kars'a gittik, Ardahan'a gittik. Bunların hepsi şu son 4 hafta yaptıklarımız.

Bu hafta başı Sarıkamış kongremizi gerçekleştirdik. Sarıkamış şehitlerimizi, şehitlik mekânında ziyaret ettik, ruhlarına Fatiha okuduk. Onlara olan minnetimizi, saygımızı tekrar ifade ettik.

Daha sonra Ardahan'daydık. Posof ilçemizin ilçe kongresini gerçekleştirdik. Ardahan’da ilçe başkanlıklarımızın açılışlarını gerçekleştirdik.

Dün ise güller diyarı Isparta'daydık. Merkez ilçe kongremizi gerçekleştirdik.

Şu anda bu haziran ayı boyunca sadece ben değil, tüm arkadaşlarımız sahada. Değerli arkadaşlarım DEVA Partisi bir kadro hareketi. Bu DEVA kadroları gelecek inşallah memleketimizin çözülmeyecek bir sorunu kalmayacak.

Bu DEVA kadroları her soruna çözüm her derde DEVA olacak. Hep beraber inşallah.

Değerli arkadaşlar, Ankara tabii ki başkentimiz ama aynı zamanda önemli bir tarım ilimiz. Ankara'da çiftçilik yapan tarımla uğraşan çok vatandaşımız var. Biz geçtiğimiz haftanın başında Tarım Eylem Planımızı açıkladık, Tarım Eylem Planı. Bu nedir? İlk seçimden sonra hükûmet kurulduktan hemen sonra ilk 90 günde ve ilk 360 günde tarımla ilgili, çiftçilerimizle ilgili, hayvancılıkla ilgili ne yapacağımızı detaylarıyla ortaya koyduk. Şu anda çiftçimiz büyük bir sorun yaşıyor. Maliyetler arttı, gübre fiyatı ikiye katladı, ilaç ikiye katladı. Mazot fiyatı arttı, yem arttı. Zamlar yüzde 50, yüzde 100, yüzde 200 bu mertebede. Aynı zamanda bu yaz kuraklık maalesef çiftçimizi vurmuş durumda ve bu eylem planımızda 56 tane madde var arkadaşlar, 56. Bunların hepsini tek tek yazdık ve takvime bağladık. 90 gün, 360 gün olarak takvime bağladık. Yani açığa söz söylemiyoruz. ‘Şunu yapacağız’ diyorsak onun tarihini, takvimini ortaya koyuyoruz. Ve bu bizi, DEVA Partisi’ni diğer tüm siyasi partilerden ayıran en önemli özellik. Laf üretmek kolay, biz iş üretiyoruz, iş.

Bu eylem planımızda ne var, eylem planımızda neler var? Dedik ki ‘Gübrenin tam yarısını biz devlet olarak karşılayacağız’ dedik, tam yarısını. Yem ücretinin, yem maliyetinin yarıya yakını yemden yeme değişiyor, biz devlet olarak karşılayacağız dedik. ‘Mazottaki Özel Tüketim Vergisi’ni çiftçimize aynen iade edeceğiz’ dedik. ‘Vergiyi iade edeceğiz’ dedik. Çiftçimizin kredi borcu var. Faiz üzerine faiz ekleniyor şu anda, faiz üstüne faiz. Biz, çiftçimizin borcunu iki yıl faizsiz öteleyeceğiz. İlk taksit 2 sene sonra başlayacak. Kuraklık var, kriz var. Hükûmet kredi üzerine kredi, yeniden yapılandırması yapılıyor. Eski borcun üzerine faiz ekliyor, ‘Yeniden borçlandı’ diyor. Eski borcun üzerine bir faiz daha ekliyor bir daha borçlandırıyor. Böyle bir şey yok. Biz çiftçimizin borçlarını faizsiz olarak iki yıl öteleyeceğiz.

Değerli arkadaşlarım şu anda bizim açıklamış olduğumuz Tarımın DEVA’sı paketi altında açıklamış olduğumuz eylem planı yaklaşık 20 eylem planından sadece bir tanesi. Her alanda hazırlık yapıyoruz. Yaklaşık 20 kadar eylem planı açıklayacağız. Esnaf ve KOBI ile ilgili, eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili, hukuk, adalet, yargı meseleleri ile ilgili. Aklınıza gelen her alanda yapacaklarımızı takvime bağlayıp açıklıyoruz. Bu yıl boyunca her ay 2-3 eylem planı açıklayarak vatandaşlarımızın karşısına hazır bir kadroyla, hazır bir plan ve programla çıkmış olacağız.

Değerli arkadaşlarım, biz genç kadrolarımızla işbaşına geleceğiz. Biz kadın kadrolarımızla işbaşına geleceğiz. Biz hem tecrübesi olan hem de siyasete ilk defa DEVA Partisi çatısı altına giren arkadaşlarımıza inşallah işbaşına geleceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Biz DEVA Partisi’ni kurarken çok temel bir ilkeyle yola koyulduk.

Demokrasi için, milletimizin sesini egemen kılmak için yola koyulduk.

Ülkemizde yaşayan her bir vatandaşımızın haysiyetini korumak için yola koyulduk.

Vatandaşlarımızın can güvenliğini, hak güvenliğini ve mal güvenliğini koruyan bir yönetim anlayışıyla yola koyulduk.

Üstümüze düşen sorumluluğun farkındayız.

DEVA Partisi;

Demokrasimize karşı yönelen her türlü kalkışmanın karşısında dimdik duranların partisidir.

Milletin iradesini her şeyden ve herkesten üstün tutanların,

Koşullar ne olursa olsun, hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden asla taviz vermeyenlerin partisidir.

DEVA Partisi,

Hiçbir vesayet odağına, siyasetin üstünde bir güç atfetmeyenlerin partisidir.

Halkımızın verdiği yetki dışında, meşru siyaset dışında, bir yerde gözü olmayanların partisidir.


*****

Değerli arkadaşlar,

Birkaç ay önce, mevcut kötü yönetimin ülkemizi hızla 1990’lı yılların karanlığına sürüklediğini söylemiştim.

İktidarı uyarmıştım, “Bakın böyle giderse memleketimiz o 90'ların karanlığına gidecek” demiştim.

Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki ülkemiz şu anda 90'lı yıllardan daha beter duruma düşmüş durumda. 90'lı yılları arayan bir duruma gelmiş durumdayız. O yıllarda hatırlayın bir Susurluk hadisesi olmuştu, Susurluk. Bir trafik kazasında bir arabanın içinden bir siyasetçi, bir bürokrat, bir de suç örgütünün başı çıkmıştı ülkede yer yerinden oynamıştı. Hemen 5 gün sonra İçişleri Bakanı istifa etmişti. Devlet Denetleme Kurulu hemen devreye girmişti. Mecliste komisyonlar kurulmuştu. "Bu nasıl olabilir? Bir arabanın içinden nasıl çıkar bu üç kişi?" diye. Şu anda bakıyoruz mafya, çete, suç örgütleri ortalıkta cirit atıyor. Her yere pislikler saçılıyor. Bu hale geldi ülke. Maalesef değerli arkadaşlarım buna çok çok üzülüyoruz. Hem kızıyoruz hem de üzülüyoruz bu olup bitene.

Bakın şu anda 28 Şubatçılar çıkıp diyor ki "Bu iktidar gemisinin rotasını biz çiziyor biz" diyor, Perinçek. Hatırlayın üçüncü ortağı, iktidarın üçüncü ortağı. Diyor ki "Bunun rotasını biz çiziyoruz” diyor. Mafyayla kol kola girenler gemide oturuyorsa, dümendeki kişi hukuku hiçe sayıyorsa ve 28 Şubatçılar bu geminin rotasını çiziyorsa işte o ne demek? Ülke 1990'lardan da daha kötü bir duruma düştü demek.

Değerli arkadaşlarım,

Bu hükûmet ülkemizi bir korku tüneline hapsetti.

Ülkemizi getirdikleri yerde;

Bir siyasi partinin il binasında, gündüz gözüyle, cinayet işleniyor.

Siyasal şiddet her sokak başında karşımıza çıkıyor.

Gazeteciler ve siyasetçiler tehdit ediliyor. Fiziksel şiddete uğruyor.

Mafyaya özel af çıkarılıyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının esamesi dahi okunmuyor.

Milletimiz ekonomik krizi iliklerine kadar hissediyor.

İşsizlik artıyor. Yoksulluk can alıyor. Bu ülkede yoksulluk intiharları başladı. RTÜK televizyonlara yazı gönderdi bu yoksulluk intiharlarını yayınlamayın, diye. Yoksulluktan çaresizlikten kendini canın kıyan insanların ülkesi oldu Türkiye.

Daha birkaç yıl önce, 2018 seçimlerinde ne vadediyorlardı?

‘Ülke büyüyecek’ diyorlardı. ‘Koalisyonlar dönemi bitecek’ diyorlardı. ‘İstikrar sağlanacak’ diyorlardı.

Koalisyona bakalım. Koalisyon dönemi bitti mi?

Krizlerin ortağı Sayın Bahçeli istiyor; mafyaya özel af çıkarılıyor.

Bu mu koalisyonların bitmiş hali?

Değerli arkadaşlar bakın Sincan’dayız. 28 Şubattaki O tankların yürütüldüğü sokaklardayız.

O günlerden kurtulmak için milyonlar Sayın Erdoğan’a destek vermişti değil mi?

Bakın şimdi ne oluyor? 28 Şubat’ın karanlık koridorlarına destek vermiş̧ Perinçek, ‘İktidarın rotasını ben çiziyorum’ diyor.

Bu mu koalisyonların bitmiş hali?

*****

Değerli arkadaşlarım,

Sayın Erdoğan’ın yanında sadece bu iki ortak yok. Üç-beş kişi daha var.

Biliyorsunuz, kendisinin yanında kümelenen üç-beş zengin var.

Hani “ülkemiz büyüyecek” diyorlardı ya.

Büyüyen, zenginleşen sadece bu üç beş zenginin cüzdanı oldu.

Hatta belli ki sadece o cüzdanlar Türkiye’de de dolmuyormuş. Başka ülkelerde de belli ilişiklerle o cüzdanın daha da dolması sağlanıyormuş. O Azerbaycan’da yayınlanan videoları gördük. O beşli firmaların neler yaptıklarını gördük, görüyoruz.

Şu anda baktığımızda değerli arkadaşlar, zenginlerin daha zengin olduğu dönemdeyiz. Onların kasası gün be gün doluyor. İstikrar vadediyorlardı değil mi? Bizim üç yıldır gördüğümüz devlet yönetiminde istikrarlı bir çürüme, başka bir şey değil. Eğer bir istikrardan bahsediyorsak, istikrardan o istikrar sadece çürümede var. Sürekli, istikrarlı bir şekilde çürüme var şu anda memlekette.

Bakın, bir suç örgütü lideri ortaya bazı iddialar atıyor.

İddialara göre; suç örgütlerinin liderleri, siyasetçiler, bürokratlar, iş insanları ve medya mensupları arasında akla hayale sığmayacak bir şebeke kurulmuş.

Televizyonlarda sıkça görünen bir gazeteci, bir iş insanı ile adli makamlar arasında arabuluculuk yapmaya kalkmış.

Devlet içi kliklerden söz ediliyor. Milyon euro‘lar havada uçuşuyor.

Bir yandan vatandaşımız, emeklimiz, sabit gelirlimiz bu zor geçim şartları altında yaşamaya çalışırken, bir yandan da siyaset, bürokrasi, suç örgütleri, medya konuşurken hep milyon euro‘lardan bahsediyor. Ben o aradaki ilişkide Türk lirası duymuyorum. Konuşulan hep milyon euro, milyar dolar.

Peki, bütün bu olanlar karşısında Sayın Erdoğan ne yapıyor?

Kendisi suspus.

Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan’a bazı sorular sormuştuk. Kendisi sorularımızı hâlâ yanıtlamadı.

Ben şimdi bir de Sincan’da, siz değerli hemşehrilerimin huzurunda sormak istiyorum:

Sayın Erdoğan;

Bir televizyon kanalı, bir şirket böyle iddiaların sorumluluğunu taşıyamadı ve yanlarında çalışan gazeteci ayrılmak zorunda kaldı.

Haftalardır tüm iddiaların etrafında dolandığı bir kabine üyesinin yükünü siz nasıl taşıyorsunuz? Bu millet buna mı layık?

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir televizyon kanalı kadar itibar hak etmiyor mu?

Tek bir iddia var, tek bir gazeteci var ayrılmak zorunda kalıyor. Öbür tarafta iddialar ortaya saçılıyor. Burada mesele Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibari. Bu ülkenin iç güvenliğini sağlamakla görevlendirirmiş bir bakanın etrafında dönüp dolaşan onlarca iddia var.

Ben buradan Erdoğan’a soruyorum.

Sizin yönetiminizde bakanlar, yargı mensupları veya bürokratlar, devlet içinde bir çete faaliyeti mi gerçekleştiriyor?

Sizi desteklemek için yapılan haberlerin finansmanı usulsüzlüklerle mi sağlanıyor?

Sizi medyada tetikçiler mi savunuyor?

Sizin yönetiminizde, kamu kaynakları iktidarınıza yakın dar bir zümreye mi aktarılıyor?

Cevap verin.

Değerli arkadaşlar,

Ben bu soruları sadece DEVA Partisi adına sormuyorum. Sayın Erdoğan’a oy veren, onu destekleyen milyonlar adına da soruyorum.

Çünkü bu soruları sormak benim görevim.

Bu soruları sormak bir zamanlar AK Parti’ye gönül vermiş tüm vatandaşların hakkı.

Hatırlarsanız,

20 sene önce, bu millet Sayın Erdoğan’ı yaşanan çürümeye karşı bir umut olarak görmüştü. Bunun için desteklemişti.

İşin ehli kadrolar olarak bizler de o dönemde milletimizin bu beklentisini boşa çıkarmamıştık.

Ne mutlu bize ki hem milletimizin güvenini boşa çıkarmadık, hem de hiçbir zaman gayrimeşru işlerle adımız anılmadı. Bugün Edirne’ye gidiyoruz anlımız açık, başımız dik geziyoruz.

Kars’a, Ardahan’a gidiyoruz anlımız açık, başımız dik geziyoruz.

Hakkâri, Yüksekova, Şemdinli’ye gidiyoruz anlımız ak, başımız dik geziyoruz.
Ege’ye gidiyoruz İç Anadolu’ya gidiyoruz DEVA kadroları, DEVA’nın tertemiz kadroları anlı açık, başı dik yürüyor Türkiye’nin dört bir yanında.

Ancak bugün görüyoruz ki,

Sayın Erdoğan; umudunu AK Parti’ye bağlayan, devlet yönetiminde şeffaflık, dürüstlük ve liyakat isteyen milletimize, verdiği sözü tutmadı.

Bu milletin kendisine verdiği desteği boşa çıkarttı. Halkımızı hayal kırıklığına uğrattı. Kendisine duyulan güveni yok etti.

Değerli arkadaşlarım;

Bakın, 28 Şubat karanlığı toplumsal hafızamızda derin bir travmaya yol açmıştı.

Sincan da o acıyı en yakından hisseden ilçemizdi.

O yıllarda temiz ve güzel insanlar yıllarca üniversite kapılarında, adliye koridorlarında hak ve hukuk mücadelesi verdi.

Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla anılan ülkemizi hak ettiği noktaya çıkarmak istedi.

Ancak o günlerde “3Y ile mücadele edeceğiz” diyenler, ülkemizi giderayak 3Y çukuruna düşürdü.

Çünkü artık ülkeyi yöneten kadrolar dürüst ve işin ehli insanlar değil.

Kim olursa olsun, devleti yönetenler, üst düzey bürokrasi, siyasetçiler, her iki vasfı birden üzerinde taşıyan insanlardan oluşmak zorunda. Tek tek herkesin devlet yönetiminde hem dürüst hem de işin ehli olması lazım. Şu anda Sayın Erdoğan ve çevresine baktığımızda yaptıkları yanlışları durduracak, “Hayır, olmaz öyle” diyecek bir kişi bile kalmadı.

Bakın bizler ben ve arkadaşlarım hükûmetteyken, meclisteyken sadece yaptıklarımıza katkıda bulunmuyorduk. Bir de yanlışları önleyerek katkıda bulunuyorduk. Yanlışları önlemenin mücadelesini veriyorduk.

Bakın bizim çok sayıda siyasete ilk defa DEVA Partisi ile başlayan arkadaşımız var. Kendi işlerinde ehil, düzgün insanlar. Ama bir de başka partilerde bulunmuş, hükûmette bulunmuş, mecliste bulunmuş arkadaşlarımız da var. Bizler doğruların mücadelesini verdik bir de yanlışları önlemenin mücadelesini verdik. Bizim sadece yaptıklarımız değil yanlışlara engel olmak için verdiğimiz mücadele de çok önemli mücadeleydi arkadaşlar. Şu anda böyle bir şey kalmadı, herkes suspus, korkuyor. Zaten kadrolar da ona göre oluşturuluyor. “Sesi çıkmasın, fazla itiraz etmesin. Bir de bunlarla mı uğraşacağım?” diyor. “Bunlarla beni uğraştırmayın” diyor. Yat deyince yat, kalk deyince kalk kadrolar oluşturdu etrafında. Bunun için işler kötü gidiyor, bunun için hizmet üretemiyor. Bunun için sorunlar çözülemiyor.

Sayın Erdoğan’a soruyorum

Yola birlikte çıktığınız arkadaşlarınızdan kaç̧ kişi kaldı yanınızda?

Şöyle bir sağınıza solunuza dönün bakın, arkanıza dönüp
Bakın.

Lafa gelince “yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmedik” diyorsunuz.

Bu mu değişmeyen hâliniz? Kim kaldı yanınızda?

Kusura bakmayın da daha bundan 3-5 sene önce size ağır hakaretler eden bir parti Genel Başkanı yanınızda ortak. Yine size en ağır hakaretleri eden bir başka partinin genel başkanı şu anda sizin kabinenizde bakan. 28 Şubat’ın karanlığından çıkan, o dönemin destekçisi bir üçüncü partinin Genel Başkanı da yanınızda ortak “Geminin rotasını ben çiziyorum” diyen.
“Nereden nereye?” diyor ya. Bende söylüyorum işte “Nereden nereye?” Bu mu değişmeyen kadro?

Ve değerli arkadaşlarım, gerçekten Türkiye’nin şu anda ihtiyacı yepyeni bir siyasi hareket. Biz eğer mevcut partilerden herhangi birisiyle Türkiye’nin çıkışı olacağına inansaydık hiç gocunmazdık, giderdik bu memleket için, bu ülke için çalışanlara destek verirdik. Böyle bir şey göremedik.

*****

Değerli arkadaşlarım;

Buradan açıkça, bir zamanlar Sayın Erdoğan’a güvenip oylarını esirgemeyen vatandaşlarımıza sesleniyorum. Vaktinde AK Parti‘ye gönül vermiş dostlarımıza sesleniyorum.

Sizlerin haktan, hukuktan vazgeçmediğinizi biliyorum.

Ortaya dökülen tüm kirli ilişkilere tepki gösterdiğinizi biliyorum.

Mafyanın siyasi gündemi belirlediği, siyasetçilerin çetelerle iş tuttuğu bu günleri içinize sindirmediğinizi biliyorum.

Tüm bu adaletsizlikleri, tüm bu baskıyı sineye çekmediğinizi de biliyorum.

“28 Şubat karanlığını üstümüzden alsın” dediğiniz insanların, 28 Şubatçılarla beraber yol yürümesinden rahatsız olduğunuzu biliyorum.

Sizlerin, bu yoksulluğa layık olmadığınızı da biliyorum.

Sizlerin, bu çaresizliğe mahkûm olmadığınızı bilmenizi istiyorum. Türkiye bu krizlere mahkûm değil. Bu olanlar bazen deniyor ki "Ya işte kader" oluyor. Mesela ne diyorlar? Susuzlukla alakalı "Allah yağmur vermedi." Doğru, yağmur Allah'ın takdiri ama o kurak toprakları siz suyla zamanında niye buluşturmadınız? Niye yatırımları yapmıyorsunuz?

Bakın 2019 ve 2020'de sulama yatırımları 2018'e göre tam yarıya yarıya düştü, sulama yatırım bütçesi. Biz arkadaşlarımız hesap ettik, tam 22 milyar dolara Türkiye de sulanma sık bir karış arazi kalmıyor, 22 milyar dolara. Fakat şimdi Sayın Erdoğan tutturmuş ne diyor? "İnadına Kanal İstanbul yapacağım, inadına" diyor. En az 20 milyar dolar maliyeti var. 60 milyar dolara kadar çıkıyor. Biz de diyoruz ki ya bu inada gerek yok, şunu biraz ertele. Bakın kuraklığın olduğu bir yıl yaşıyoruz. Şöyle gitse, Anadolu'da 2- 3 vilayet ziyaret etse, 8-10 tane çiftçiyi dinlese Kanal İstanbul'u erteler. Bunu yapmıyor. Çünkü etrafındaki şebeke diyor ki "Ya burada rant var, rant. 500 bin kişilik şehir kuracağız" diyor. "Sincan kadar aşağı yukarı bir şehir kuracağız" diyor. "Burada çok para var" diyor. "Hepimiz kazanacağız" diyor. Ya 16 milyonluk şehre İstanbul'a 500 bin kişilik bir şehir daha ilave etmenin acelesi ne? Rant, rant. Bir de o etrafındakiler de neyi görüyor, "ya bu iş galiba yavaş yavaş bitiyor. Bu iktidarın sonuna da geliyoruz. Hazır bunlar işbaşında iken hazır hala yönetimdeyken, acaba son birkaç ihale daha alabilir miyiz? Birkaç büyük proje daha başlatıp oralardan bir şeyler elde edebilir miyiz?" Etrafını işte böyle insanlar sarmış durumda. Mesele de tam burada.

Biz buradan bakın, tekrar çağrı yapıyoruz. Bırakın şu inadınızı. O Kanal İstanbul'a ayıracağınız parayı derhal ama derhal bu ülkenin sulama projelerine ayırın. Bir an önce bu ülkenin toprağı suyla buluşsun, çiftçimizin yüzü gülsün. Böyle bir şey olur mu?

Bakın değerli arkadaşlar,

Sizler, hepiniz bu ülkede yapılan haksızlıklara göğüs germiş̧ insanlarsınız.

Sizler, verdiğiniz haysiyet mücadelesini zaferle taçlandırmış̧ insanlarsınız.

Biliyorum, bir kez daha bu ülkede herkes için hak, herkes için özgürlük, herkes için refah diye ortaya çıkacak insanların içinde yine sizler de olacaksınız.

Gelin eski mağdurların, yeni mağduriyetlere sessiz kalmayacağını gösterelim.

Gelin hakkı, adaleti herkes için hep birlikte isteyelim.

Gelin bu mafya-siyaset-bürokrasi-medya dörtgenine bir kez daha son verelim.

Bakın bunu yaptık. 2002 seçimlerinden sonra uzunca bir süre hiç duyuyor muydunuz? Mafya, çete, uyuşturucu ticareti. Ha bunlar hiçbir zaman sıfırlanmaz onu da söyleyeyim. Gerçekçi olmak lazım. Her ülkede bunlardan az ya da çok olur. Ama bazı ülkelerde gerçekten çok zor iş yaparlar, ‘Çok dar bir alana sıkışıp kalırlar’ devletin denetimiyle. Ama bazı ülkelerde de çok rahat iş yaparlar, bunlara geniş alan açılır. İşte biz bunların alanını daraltmıştık. Ama bunların alanını daraltmak için ne gerekiyor biliyor musunuz? Öncelikle o ülkenin, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın sapasağlam durması lazım. “Kardeşim ben bu ülkede mafyaya, çeteye göz açtırmam” deyip masaya yumruğu vurması lazım. Bunu yapmıyor, yapamıyor. Belli ki ilişkiler çok farklı noktalara gelmiş. Bunu da görüyoruz ve üzülerek izliyoruz.

Ama değerli arkadaşlarım bakın,

Korkmayın ve unutmayın;

DEVA Partisi varken kimse sizin hakkınıza göz koyamaz.

Helal tek bir lokmanızı kimse elinizden alamaz.

DEVA Partisi herkesin can güvenliğinin, hak güvenliğinin ve mal güvenliğinin garantisidir.

Senelerce mücadele ederek kazandığınız hakların hepsinin teminatı biziz. Biz bunun garantisiyiz, bunun kefiliyiz. Kimse korkmasın.

Acaba bunlar giderse şimdi elimizdekini de kaybeder miyiz? Acaba daha kötüsü olur mu? Bu hissiyat da var, ben bunu biliyorum. Acaba daha kötüsü olur mu hissiyatı. Hiç korkmayın ya hiç korkmayın, inanın çok daha iyisi olacak. Yeter ki şu ağır gölgeden bir kurtulalım. Yeter ki memleket şu karanlıktan bir çıksın ve inanın bir kâbustan uyanma hızında memleketimizin sorunları çözülmeye başlar arkadaşlar. Nasıl bir kâbus görür bir kötü rüya görür insan, korkulu rüya görür ama uyandığı anda tabi rahatlar. İnanın bu memleketin, bu ülkenin düzelmesinin hızı bu kadar çabuk olacaktır.

Formül belli, dürüst ve işin ehli kadroları işbaşına getireceksiniz. Alacağınız kararlar istişare ile alacaksınız. Bin biliyorsanız bir bilene soracaksınız. Biz böyle yönettik. Yıllarca böyle çalıştık. Onun için başarılı olduk.

Bakın bu ülkenin kişi başına düşen milli geliri 3500 dolardı, ben bakan olduğum gün 3500 dolar. 12600 dolara çıkarttık ve o gün dedik ki ‘2023 için hedefimiz 25 bin dolar’ dedik. Ya dedik ki ‘İlk 10 yılda bu milli geliri dörde katladıysak ikinci 10 yılda da herhalde en az ikiye katlarız’ dedik. Ama ne oldu? Geçen yıl 8500 dolar. 14 sene öncesine döndü milli gelir, 14 sene öncesine. 2023 hedefi koydular, şu anda ne kadar biliyor musunuz? 10 bin dolar. Ya biz 11 sene önce 2023'e 25 bin dolar hedef koymuşuz bunların şu andaki hedef 10 bin dolar. Sebep? Kötü yönetim. İnanın başka hiçbir sebep yoktur. Türkiye ile mukayese edilebilen her türlü ülke hızla kalkınıyor arkadaşlar büyüyorlar. Türkiye ise sürekli geri sayıyor, patinaj yapıyor.

Ama değerli arkadaşlarım şu konuda içiniz rahat olsun

Artık bir dönem kapanıyor.

Ülkemizin hiçbir sorununu çözemeyen, ülkemize korku ve baskıdan başka hiçbir vaat sunamayan iktidarın dönemi artık kapanıyor.

Dönülmez akşamın ufkundayız.

Biz Türkiye’yi içinde olduğu çukurdan en kısa sürede çıkartacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Şu anda bütün siyasi partilere bakın, en güçlü hukuk ekibi bizde arkadaşlar, en güçlü. En güçlü ekonomi ekibi bizde. Zaten memleketin en önemli iki sorunu değil mi? Adalet ve hukuk sorunumuz var özgürlük sorunumuz var bir de ekonomi sorunumuz var.

Bakın ben her konuda bu kadar iddialı konuşmam ama mesele kadro olunca iddialı konuşurum. Her türlüde bahse varım. Şu andaki en güçlü hukuk ekibi de bizde, en güçlü ekonomi ekibi de bizde. Biz çözeriz.

DEVA hareketinin büyük bir değişime önderlik yapacağını çok iyi biliyoruz.

Ülkemizi bir avuç çetenin, mafyanın ve suç örgütlerinin cirit attığı bir ülke olmaktan kurtaracağız.

Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

DEVA Partisi hukukun üstünlüğünü sağlayacak ve ülkemizi topyekûn zenginleştirecek.

Tam 11 yıl bu arkadaşınız bu ülkenin ekonomisinin başında oldu. O dönemde emeklilerimiz 5-6 aylık maaşını biriktirip yurt dışında bir hafta, 10 gün tatil yapabiliyordu. Gençlerimiz, öğrencilerimiz harçlıklarını biriktirip trenle de olsa yurt dışı turu yapabiliyordu. Paramızın satın alma gücü vardı. Paramızın itibarı vardı.

Bunlar ne diyor? İki lafın başı milli-yerli, milli-yerli. Dolar olmuş 8,70 kuruş, Euro 10 lirayı geçmiş. Paramız pul olmuş. Ben soruyorum Sayın Erdoğan’a: Nerede millilik, nerede yerlilik? Hani bizim yerli paramız? Hani bizim milli paramız? Ne oldu? Bir çeyrek altın kaça arkadaşlar, çeyrek altın? Emeklilerimiz geliyor yanımıza, diyor ki “Ben bir emekli maaşımla 6 tane çeyrek altın alıyordum. Şimdi 3 tanesine param yetmiyor” diyor. Ne demekmiş? Para pul olmuş, para pul. Bizim kendi paramızı, yerli paramızı pul etmek millilikte değildir, yerlilikte değildir.

Biz hazırız, Türkiye’nin DEVA’sı hazır. Emaneti teslim almaya geliyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Biz her an halkımızın içinde, halkımızla beraber sorunların çözümü olacağız.

Bu milletin aklıyla, onuruyla, gururuyla alay eden zihniyeti, gittiğimiz her yerde milletimize anlatacağız.

Milletimize kulak vereceğiz. Toplumun gerçek gündeminden asla sapmayacağız.

Biz DEVA Partisi olarak bu ülkenin tek umudu olduğumuz bilinciyle çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle bir kez daha, Sincan ilçe teşkilatımıza çalışmalarında başarılar diliyor, ilçe binamızın hayırlı çalışmalara vesile olmasını temenni ediyorum.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.