22 Şubat 2024 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Kocaeli Aday Tanıtım Toplantısı Konuşması

22 Şubat 2024

Ali Babacan Kocaeli Aday Tanıtım Toplantısı

Şampiyon Kocaeli merhaba,

Maşallah Kocaeli'ne her gelişimde ayrı bir motivasyon, ayrı bir enerjiyi alıp Türkiye'nin başka yerlerine gidiyorum.

Bu vesileyle başta il başkanımız değerli Zeynep Hanım olmak üzere tüm Kocaeli Teşkilatımıza, il teşkilatımızın mensuplarına, ilçe başkanlarımıza, ilçe teşkilat mensuplarının hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Sağ olun, var olun.

DEVA Partisi’nin çok değerli genel merkez kurul üyeleri,

Değerli il başkanımız, değerli ilçe başkanlarımız,

Teşkilatımızın çok değerli mensupları,

Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin değerli temsilcileri, kıymetli muhtarlarımız,

Sevgili basın mensupları,

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve bugünkü Kocaeli buluşmamıza hoş geldiniz diyorum.

*****

Değerli arkadaşlar, bugün ekonomi takvimde önemli bir gün.

Her ay biliyorsunuz Merkez Bankası toplanır ve bir karar açıklar.

Bugün Merkez Bankası’nın politika faiz kararını açıklama günü.

Biliyorsunuz, seçimden bu yana 8 ayda tam 8 kez Merkez Bankası’nın faizi artırıldı.

Ve bu konuda herkes görüş ifade etti.

Akşam şimdi televizyon kanallarına bakın herkes bir şeyler söylüyor.

Karar şöyle olsa da böyle olsa da herkes konuşuyor.

8 aydır faiz konusunda bu ülkede konuşmayan hiç kimse kalmadı.

Bir kişi hariç:

Her konuda konuşan, en az okunan gazetelerin köşe yazarlarına laf yetiştiren, partisinin küçük bir ilçedeki gençlik kolları başkanına kadar her konuya müdahale eden o bir kişiden hâlâ ses yok.

Uzmanlık alanı ekonomi, ekonomist... Öyle demiyor mu?

Ülkenin başında bir ekonomist olur, uzmanlık alanı ekonomi olan bir kişi olur da nasıl böylesine önemli bir konu hakkında konuşmaz?

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diye tutturduğu bir tekerlemesi yok muydu?

“Nass, Nass” demiyor muydu?

“Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselmez, iner, daha da inecek” demiyor muydu?

Hayırdır Sayın Erdoğan, şimdi size soruyoruz:

İktidardan mı indiniz?

Merkez Bankası’nın tamamen kendi talimatlarınızla yönetildiğini insanlar bilmiyor mu zannediyorsunuz?

Laf dinlemiyor diye bir Merkez Bankası başkanını alıp, bir Merkez Bankası başkanını indirip, yerine hemen bir gecede başka bir Merkez Bankası başkanı koyan siz değil misiniz?

Şu an dahi, hâlâ, her an, mesela bu gece bir kararname ile tüm Merkez Bankası yönetimini görevden alamaz mısınız?

Bunlara kendisinin cevap vermesi lâzım arkadaşlar.

2018’den bu yana yeni sistem uygulanmaya başladıktan, partili, taraflı Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi uygulanmaya başladıktan bugüne, 2018’den bugüne tek imzayla tek yetkili kendisi.

Seçimlerden bu yana 8 ayda 8 kez faiz artırmak doğru mu, değil mi?

Bugüne kadar bir şey duydunuz mu ağzından?

Genel seçimlerden bu yana 9 ay geçti 9 ay.

Tek bir kelime duydunuz mu?

Her konuda konuşuyor, bu konuda susuyor.

Bugün Merkez Bankası şöyle ya da böyle bir karar açıklayacak.

O kararla ilgili görüşleri nedir?

Koskoca ülke, 85 milyon insan, Erdoğan’ın kararlarıyla açlık, yokluk yaşarken bu sorulara cevap vermesi gerekiyor.

Kaçamaz. Böylesine önemli bir konuyu yok varsayamaz.

Sustukça, kaçtıkça biz peşinden kovalayacağız, sustukça soracağız.

Vatandaşlarımıza faiz artıranın kendisi olduğunu hatırlatacağız.

Hangisi doğru?

Bakın, ben Merkez Bankası’nın bağımsızlığı için vaktiyle kendini siper etmiş bir arkadaşınızım.

Ben, Merkez Bankası’nın bağımsız karar alması gerektiğini ilk günden bu yana, ekonominin başına geçtiğim ilk günden bu yana hep tekrar ettim.

Ve uyguladım.

Merkez Bankası Başkanı Süreyya Bey görevdeydi. Görevinin son gününe kadar tam 5 yılı doldurana kadar onu görevinde durması için yanında oldum, arkasında oldum.

Bana “At bunu at o bizden değil” diyordu.

Bu adam işini biliyor.

Tekniği kuvvetli, Merkez Bankası bağımsız, 5 yıllığına da göreve getirilmiş.

Ha istifasını istesek nezaketen kabul edip ayrılabilirdi ama “olmaz, yapamayız, güven kaybederiz” dedim.

Bağımsız çalışan bir Merkez Bankası başkanını öyle “İndirdim seni aşağı, yerine başkasını getirdim” diye değiştiremezsiniz.

Sonra söylediğinin bir kıymeti kalmaz.

Bu gece ansızın bir kararnameyle görevinden alınabilecek bir Merkez Bankası başkanının söylediğine kimse itibar etmez arkadaşlar.

İşte bu bir önceki başkan, hanımefendi göreve geldiğinde ben ne diyordum?
“İyi güzel konuşuyor da, şunu yapacağım, bunu yapacağım diyor da bir gece ansızın ayrılmayacağının garantisi yok ki.”

İşte diyor, “Bir yıl sonraki hedefimiz bu, 3 yıl sonraki hedefimiz bu...”

Ya arkadaş dur bir dakika ya. Senin bir yıl burada duracağını garantisi ne?

3 yıla kim öle kim kala?

Bakın arkadaşlar, Türkiye'de yakın tarihimiz o kadar açık ki o kadar açık ki...

Ne zaman ki Merkez Bankası bağımsız çalıştı enflasyon tek haneye düştü ve uzun sürede tek hanede kaldı.

Ne zaman ki Erdoğan Merkez Bankası’nı kendisine bağladı 2018’de o gün bugündür enflasyon azdı, düşmüyor.

Bu kafayla düşmez de.

Tablo çok net ortada.

Test etmişiz denemişiz. Tam 34 yıl bu ülkede enflasyon yüksek seyretmiş, 2 haneli 3 haneli rakamlarda dolaşmış, ne zaman ki biz gelmişiz, Merkez Bankası’nı bağımsız çalıştırmışız enflasyon tek haneye inmiş ve orada kalmış.

Yine ne zaman ki ülkenin Cumhurbaşkanı 2018’de Merkez Bankası’nı kendine bağlamış, yat deyince yat, kalk deyince kalk bir ekibi oraya getirmiş enflasyon Türkiye’de tekrar yükselmiş.

O kadar açık ki. Yüksek enflasyon dönemine girdi artık bu ülke, yazık.

Gerçekten bakın, ben bir an evvel bu ekonominin düzelmesi için buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum.

Bakın Sayın Cumhurbaşkanı, sokaklar açlık içinde insanlar kuruş kuruş hesap yaparak günlerini geçiriyor. Çocuklar öğün atlıyor bu memlekette.

Daha yeni açıkladılar işte OESD’nin kendi açıklaması, Türkiye’nin tam üyesi olduğu kuruluşun açıklaması diyor ki OESD; “Türkiye'de liseye giden, ortaokula giden her 5 öğrenciden biri haftada en az bir gün öğlen yemeği yiyecek para bulamıyor” diyor.

Bütün OESD ülkelerinde yapılan bir araştırma bu.

Öğrenci yoksulluğu araştırması arkadaşlar bakın, yazık değil mi bu ülkenin çocuklarına?

Her 5, genç demiyorum çocuk bunlar daha 18 yaşına gelmemiş çocuk.

Her 5 çocuktan biri haftada en az bir gün, bazıları 2 gün 3 gün, öğlen yemeği yiyemiyor parasızlık yüzünden.

Daha 2023 için yapılan araştırma.

Yazık değil mi bu ülkeye?

Ne zaman ki arabamızdan, otobüsümüzden inip şöyle bir kaldırıma ayağımızı bassak emekliler hemen etrafınızı çeviriyor,”10 bin TL maaşla geçinemiyoruz” diyor.

Burada Kocaeli’nde bir emekliyi düşünün. Sadece 10 bin TL emekli maaşı alan bir insanı düşünün.

10 bin liraya artık kiralık evi bulmak mümkün mü?

Eski kiracıysanız belki tamam. Eski kiracı olarak devam ediyorsunuzdur ama her gün ev sahibiyle kavga ederek değil mi?

Ev sahibi ile kiracıları birbirine düşürdü bunlar.

Türkiye'de kabaca arkadaşlar %60, 40 gibi bir oran var ama kabaca insanların yarısı diyelim ev sahibi yarısı kiracı.

Yani bu hükümet bu ülkenin bir yarısını diğer yarısıyla kavgalı hale ihtilaflı hale getirdi.

İşte büyükşehir adayımız avukat.

Avukatlara şöyle bir sorun, “En çok hangi davalar geliyor bugün size?” diye sorun.

Kiracı, ev sahibi davası.

Ama bu milletin zaten kabaca yarısı ev sahibi, yarısı kiracı.

Milletin yarısı diğer yarısıyla kavgalı ihtilaflı.

Sayın Erdoğan, vatandaşlarımızı “şu” kadarcık düşünüyorsanız çıkın açıklayın ya.

Allah aşkına, çıkın, açıklayın, bizi de aydınlatın:

Merkez Bankası sizin izninizi almadan faizi arttırabilir mi bu ülkede?

Faiz sebep enflasyon sonuç teziniz çürüdü mü?

Yoksa hala arkasında mısınız?

Bu garip bu saçma tezinizden vaz mı geçtiniz, yoksa ısrarcı mısınız?

8 ayda 8 kez faizi artırdınız.

Söyleyin; tezinizi hatalıysa, tam 7 yıldır dayattığınız bu saçmalığın sebep olduğu tabloyla yüzleşmeyecek misiniz?

“Ben hata yapmışım, doğrusu buymuş” demeyecek misiniz?

“Benim yanlış ısrarım, yanlış inadım yüzünden bu ülke fakirleşti” demeyecek misiniz?

Sayın Erdoğan, Merkez Bankası kararlarının arkasındaysanız, çıkın “arkasındayım” deyin.

Yok, Merkez Bankası’nın faiz artırması yanlış olduysa o zaman da gereğini yapın.

Tek imza değil mi? Yetki sizde değil mi?

Sustu, susuyor.

Her konuda konuşuyor, bu konuda susuyor.

Çünkü hatasını, yanlışını gayet iyi biliyor.

“Bu milleti fakirleştirdim” diye çıkıp açıklayamıyor.

Belli, konuşacak yüzü yok. Açıklayacak yüzü yok arkadaşlar.

Ama onu hiç yormayalım.

Sıkıştıracağız sıkıştırmaya devam edeceğiz ama ben açıklayayım;

Bu vesileyle ben bir gerçeği sizinle paylaşayım.

Erdoğan sebep, yüksek faiz sonuç.

Erdoğan sebep, yüksek enflasyon sonuç.

Erdoğan sebep, yüksek kur sonuç.

Gerçek bu ve bu gerçeği herkes apaçık görüyor arkadaşlar.

*****

Değerli arkadaşlar,

Büyük kayıplar verdiğimiz Kocaeli depreminin üzerinden tam 25 sene geçti.

17 Ağustos tarihi geldiğinde tam 25 yılı doldurmuş oluyoruz.

“Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz” cümlesi slogandan ibaret kaldı.

“Deprem öldürmez, bina öldürür” cümlesi slogandan ibaret kaldı.

“Unutmayacağız daa, unutturmayacağız daa”, dediler; unuttular.

Yapılan tatbikatlar gösterişte kaldı.

Üzerinden 25 sene geçse de, 99 depremleri ile yaşadığımız acıdan maalesef ders çıkartılmadı.

Çünkü zihniyet değişmedi arkadaşlar, zihniyet.

6 Şubat günü, depremin olduğu saatte, Adıyaman’da binlerce insan saat 04.17’de, o duran saat kulesine yürürken “Sahipsiz Memleket!” diye haykırmıştı.

Ki ben tam 6 Şubat tarihinde bu yıl Adıyaman'daydım. 5’inde Kahramanmaraş, 6’sında Adıyaman...

Oradaki vatandaşlarımıza şöyle bir dertleştik. Tam bir yıl sonra durumu yerinde izledik, gözledik.

Evet, sahipsiz memleket

O cümlenin yüreğime nasıl oturduğunu arkadaşlar tarif edemem.

Ülkemizin her köşesinde “sahipsiz memleket” hissi yaşanıyor.

Her afette, her felakette, yurdumun bir başka köşesi “sahipsiz” kalıyor.

Erzincan’da, altın aranıyor; madende çalışan işçilerimiz sahipsiz kalıyor.

Marmara Denizi’nde bir gemi fırtınada denize açılıyor; denizcilerimiz sahipsiz kalıyor.

Sokakta yürürken çatışmalar yaşanıyor, insanlar yaralanıyor; vatandaşımız sahipsiz.

Eşe dosta ruhsatsız binalar, haksız rantla zenginleşen müteahhitler, denetlenmeyen yapılar her şehirde ortada.

Sesini duyuramayan depremzedeler sahipsiz.

Biz, bunun için buradayız arkadaşlar.

Türkiye’ye kader diye sunulan, dayatılan bu iş bilmezliği değiştirmek için buradayız.

Koltukların sahipleri değişse de, insanımızı düşünmeyen kafaları değiştirmek için buradayız.

Hiç kimsenin bu zihniyete mahkûm olmadığını göstermek için buradayız.

Kocaeli için buradayız, Kocaeli.

Depreme bir tek canımızı daha kurban vermeyelim diye buradayız;

Toprak altındaki madencilerimiz için, cenazelerine ulaşılamayan denizcilerimiz için buradayız.

Buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar,

İnanın, bazı muhalefet partilerinin sözcülerini dinlerken, muhalefet partileri adına konuşanları dinlerken hicap duyuyorum.

Al birini vur ötekine derler ya, aynı o hesap…

Henüz daha iktidar ya da iktidar ortağı falan da değiller.

Şimdiden başlamışlar kavgalara, dövüşlere…

Sözüm ona, ülkenin yarınlarına siyaset vadediyorlarmış.

Sözüm ona, bu iktidarın alternatifi olacaklarmış.

İdeolojik zıtlıklar, siyasi görüş ayrılıkları fark etmiyor;

İfade özgürlüğünü savunuyorlar; ama sadece kendileri için.

Şiddete karşı çıkıyorlar; ama sadece kendileri için.

Hak-hukuk diyorlar; ama sadece kendileri için.

İktidarıyla muhalefetiyle, yerel seçimlerdeki “matematikleri” belli:

Belediyecilik “eşittir” komisyonla plaza dikilecek boş arsalar.

Belediyecilik “eşittir” eşe dosta dağıtılacak haksız, hukuksuz ruhsatlar.

Belediyecilik “eşittir” partililere verilecek ihaleler, makamlara atanacak ya da işe alınacak partililer.

Belediyecilik “eşittir” bu işlerde para kazanacak meclis üyeleri.

Görüyoruz; atanamayan bir kişinin yerine, üç atanmıştan ses çıkıyor.

İstanbul’da bir kişi aday olmuyor, Ankara’dan sesler yükseliyor.

Kırk yıllık partililer, bu uğurda partilerinden uzaklaşıyor, bırakıp ayrılıyorlar.

“Şuraya benim adamım aday gösterilmedi” tartışmaları var;

Bozuk yollardan, kaldırımlardan bahseden yok.

“Şuradaki kişi, bilmem kimin adamı, ben onu istemem” tartışmaları var;

Sahipsiz sokak hayvanlarından bahseden yok.

“O ilçeye bizim şu arkadaş atanacaktı” var;

Gelmeyen otobüslerden, kalabalık toplu taşıma araçlarından, kitlenen trafikten bahseden yok.

Vatandaşın derdinden, vatandaşın gündeminden bahseden yok arkadaşlar,

Bakın arkadaşlar,

Yirmi yıldır “Biz gidersek ülke batar” demek dışında siyaset üretmeyenlerin;

Muhalefet etmeyi bir kazanç kapısı olarak görenlerin;

İşine geldiğinde şiddete karşı çıkan, işine geldiğinde bir yumruğu savunmak için yarışanların;

Kısacası ezber konuşan, ezber düşünen muhalefetin de bu ülkeye verebileceği hiçbir şey yok. Bunu açık söylüyorum.

Bir kimlik siyasetidir almış yürümüş.

Şöyle bir açın bakın. “Ne diyorlar” diye?

Hep kimlik siyaseti.

Diyor ki; “ben falancıyım, filanım onun için bana oy verin.”

Diyorlar ki; “ben şucuyum, bucuyum, bana oy verin.”

İyi de arkadaş senin kim olduğunu anladık da sen bu memleket için ne yapacaksın bir onu anlat hele ya.

Bu ülkenin yarınları için hayalin nedir? Projelerin nedir? Planlarının nedir? Onu anlat.

Yok.

Bakıyorlar şu andaki hâkim duygu ne? Vatandaşların duygusu üzerinden kimlik üzerinden bir söylem tutturuyorlar.

Ve o kimlik üzerinden o duygu üzerinden bir siyaset sörfü yapıyorlar.

Ama böyle bir siyasetin arkadaşlar memlekete faydası yok.

Siyaset sadece “Ben bucuyum sen de bucusun. Onun için bana destek ver” demek değildir.

Siyaset, bu ülkenin yarınları için çalışmaktır.

Siyaset, bu ülkeyi bulunduğu bu noktadan alıp çok daha ileriye taşıma iddiasıdır.

Mevcudun üzerine oturma iddiası değildir. Mevcudun üzerine oturmak değildir.

Vatanıyla, milletiyle alıp bu büyük ve güzel ülkeyi ileriye taşırma, ileriye götürme hedefidir siyaset.

Değerli arkadaşlar, bakın, biz iki şeyi ısrarla söylüyoruz.

Ne diyoruz?

Bir, “biz iyi yönetiriz” diyoruz.

İki, “biz temiz yönetiriz” diyoruz.

Ve bunu da laf olsun diye söylemiyoruz.

Kocaali’yi layık olduğu gibi demokrasiyle, adaletle ve tertemiz yöneteceğimizi apaçık belgelerle ortaya koyuyoruz.

Seçim geliyor diye değil.

Bundan tam iki yıl önce, Yerel Yönetimler ve Şehircilik Eylem planını ortaya koyan biziz.

DEVA Partisi'den başka bunu yapan yok.

Şimdi bakın “Seçim yaklaştı. Ne yapalım? Dur hele. Apar topar bir şey hazırlayalım. Bir broşür basalım. Bir seçim beyannamesi açıklayalım.”

20 yıllık iktidar, yerel yönetimler seçimine giderken, yerel seçimlere giderken apar topar seçim beyannamesi açıklıyor.

Yeni mi aklınız başınıza geldi?

Neredesiniz?

Biz iki sene önce. Yepyeni bir siyasi partiyken hazırlamışız. Sayfa sayfa karınca doğası gibi yazılarla detaylı bir eylem planı ortaya koymuşuz.

“Bu iş bizim işimiz” demişiz. “Yerel yönetimler ve şehircilik bizim işimiz” demişiz.

Bununla da kalmadık arkadaşlar, bakın ilk defa ama ilk defa Türkiye'de bir siyasi parti belediyecilikte “Etik Kurallar Bildirgesi” hazırladı.

Üç sayfa.

Bunu incelemelerini özellikle değerli basın mensuplarımızdan rica ediyorum.

Çünkü Türkiye'de ilk, eşi benzeri de yok.

Bizim belediye başkan adaylarımız tek tek önce bu etik sözleşmeyi, etik bildirgeyi imzalıyorlar. Ondan sonra bizim adayımız oluyorlar.

Çünkü, şu anda yerel yönetimlerle ilgili mevzuat kanunlar o kadar esnek ki sündür istediğin yöne. Kitabına uydur, aklına gelen her şeyi yap.

Biz genel seçimlerden önce yerel yönetimlerle ilgili hangi yasal düzenlemeleri yapacağımızı parti olarak açıklamıştık. Ve 6’lı masada da bizim bütün hazırlıklarımızı diğer partilere kabul ettirip Türkiye'ye duyurmuştuk.

Yani, eğer seçimi kazansaydık ki yüzde 48’de kaldık. Üç puan daha fazla alsaydık ne yapacaktık? Bu etik sözleşmeyi bir yasal düzenleme haline getirecektik.

Herkesi bağlayacaktık.

Ama şu anda o imkânımız yok.

Dolayısıyla biz ne diyoruz? DEVA Partisi olarak kendi etik kurallarımızla, kendi ahlaki kurallarımızla o esnek geniş yasal çerçevesinin içerisine bir çerçeve oturtuyoruz.

Kendi ahlaki kurallar çerçevemizi koyuyoruz.

Ve diyoruz ki “bizim belediye başkanlarımız bu çerçeve içerisinde görevini yapacak” diyoruz.

Bunu hazırlamaya başlamadan önce arkadaşlarımıza dedim ki; “ya bir araştırın. Hangi parti ne yapmış bu konuda?”

Dediler; “Hiçbir şey bulamadık.”

Peki, daha önceki dönemlerde şöyle eskiye doğru bir gidin.

Yok.

Ya yüz yıllık cumhuriyette, neredeyse yetmiş yıllık çok partili sistemde, henüz genç, dört yaşındaki bir siyasi partiye mi düşecekti bunu düşünmek ya?

Hani nerede öbür partiler? Nerede diğerleri? Nerede?

Çünkü dedim ya belediye deyince gözlerinde hemen dolar ya da Euro işaretleri oluşuyor.

Niye?

Çünkü Türk lirası o kadar değer kaybetti ki artık bavulla taşısan da para etmiyor.

Onun için gözlerde dolar, Euro işaretleri oluşuyor.

Belediyecilik deyince hemen “rant rant rant” anlıyor herkes.

Oysa biz belediyecilikten “hizmet” anlıyoruz.

Hem iyi hizmeti anlıyoruz hem de dosdoğru hizmet anlıyoruz.

Bizim belediyecilik anlayışımız bu arkadaşlar.

Yerel seçimlere gidiyoruz. Belediye başkanlarımızı seçeceğiz. Belediye meclis üyelerimizi seçeceğiz ama değerli arkadaşlar bu seçim sadece bir belediye seçiminden ibaret değil.

Bu seçim aynı zamanda vatandaşlarımızın mevcut hükûmete güven duyup duymadığının bir göstergesi.

Yani bu seçim aynı zamanda bir güven oylaması.

Bu seçimden çıkacak netice, sandıklardan çıkacak netice hükümete bir şeyler söyleyecek.

Şu andaki iktidar bu sandıktan bir mesaj alacak. “Acaba halk benden memnun mu? Yoksa yanlış mı yapıyorum?” Bunu anlamaya çalışacak.

Dolayısıyla bu seçimler aynı zamanda merkezi hükûmete bir ihtarda bulunmak için, merkezi hükûmeti uyarmak için de çok çok önemli bir fırsat.

Yani değerli arkadaşlar, bu seçimler hükûmete iktidara bir “sarı kart” gösterme seçimi.

Hep beraber şu sarı kartı göstereceğiz inşallah.

Sadece belediye başkanlığını seçmeyeceğiz. “Arkadaş hata yapıyorsun, faul yapıyorsun, kurala uymuyorsun, hukuka, hakka, adalete uymuyorsun, anayasaya uymuyorsun” diyeceğiz.

“Sarı kartı” göstereceğiz.

Ve inşallah bir sonraki genel seçimlerde de ne yapacağız hep beraber? Sıra hangi karta gelecek?

“Kırmızı kart.”

Evet.

Evet Değerli Arkadaşlar, gerçekten önemli günlerden geçiyoruz, kritik günlerden geçiyoruz. Ve çok önemli seçimlere doğru da gidiyoruz.

Biz Türkiye'nin her yerinde kendi adaylarımızla seçime gidiyoruz.

Böyle bir iki ilde yerelden gelen talep üzerine böyle istisnai ve münferit işbirliği düzenlemelerimiz oldu ama tamamen yerelden ve teşkilatlarımızdan gelen talep üzerine.

Onun haricindeki o bir iki yer haricindeki her yerde DEVA Partisi kendi başına ve tüm il genelinde kendi adaylarıyla seçime gidiyor.

81 ilin 81’in de adaylarımız var.

Ama meclis üyesi, ilçe belde belediye başkanı adayı, büyükşehir belediye başkan adayı.

Salı akşamı listeler verdik. Üç günlük bir evrak eksiği tamamlama veya olur da isim değişikliği için bir süre var. Ama Cuma akşamı geldiğinde yani yarın akşam geldiğinde artık bu süreç tamamlanmış olacak.

Listeler yayınlanacak. Listelerinde kısa bir itiraf süresi var. Onlar da tamamlandıktan sonra artık herkesin adaylığı kesinleşecek.

Hamdolsun, tüm Türkiye'de milletimizin önüne pırıl pırıl tertemiz adaylarla çıktık.

Ve adaylarımızın kahir ekseriyeti bizim kendi içimizden çıkan arkadaşlar.

Genel merkezimizden veya teşkilatlarımızın içinden çıkan arkadaşlar.

Adaylarımızın kahir ekseriyeti, üç yıldır, dört yıldır DEVA Partisi'nin kültürüyle, DEVA Partisi'nin ilke ve değerleriyle hamur olmuş, bir olmuş, beraber olmuş arkadaşlar.

Onun için biz adaylarımıza güveniyoruz.

Ensar kardeşim, şöyle bir sahneye tekrar seni davet edeyim.

Ankara'da ilan etmiştik. Böyle elini de kaldırmıştık ama şimdi burada Kocaeli'nde de yerinde bir tekrar şöyle teşkilatımıza buluşmak istedik.

Ve bu güzel ilanı bu içimiz rahat, dolu dolu yaptığımız bu güzel duyuruyu bir de yerinde burada Kocaeli'de yapmak istedik.

Evet, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayımız, İsmail Ensar Baturman.

Kendisi genç bir avukat arkadaşımız.

İstanbul Hukuk mezunu.

Bilenler bilir, girmesi en zor okuldur, eğer hukuk okumak istiyorsanız,

Aslında Beşiktaş, Kocaelili ama Beşiktaş ilçe yönetiminde ta ilk günden itibaren çalışmaya başladı.

O günlerde İstanbul'da ikamet ediyordu. Sonra kendi iline döndü.

Burada şimdi Kartepe'de ikamet ediyor.

Hizmet etmek için burada.

Doğduğu, büyüdüğü şehrine, topraklara hizmet için burada.

Sizlerle birlikte Kocaelili tüm vatandaşlarımıza en iyi hizmeti verecek inşallah ve 31 Mart'a kadar arkadaşlar hep beraber çok yoğun bir şekilde çalışacağız.

Halkımızın da teveccühüyle Kocaeli Büyükşehir'i de pek çok ilçeyi de inşallah kazanacağız, kazanacağız inşallah.

Ben şimdi sizlere soruyorum:

Mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı'na bakın, bir de diğer adaylara bakın.

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ni Ensar mı iyi yönetir? Yoksa diğerleri mi?

Cevap belli cevap…

Bak bu arkadaşınız 34 yaşında, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu koskoca ülkenin ekonomisinin başına geçti.

O güne kadar benim devlet tecrübem yoktu.

Değil mi?

Yani hani böyle bürokrasiden falan gelsek de hani devlet nasıl yönetilir, ne olur falan yoktu.

Ama benim ne özelliğim vardı?

Tüm DEVA kadroları gibi. Bu sağlam maya DEVA kadrolarının hepsinde var.

Ensar'da da var maşallah.

Tabii ki ahlaki özellikler çok önemli.

Ensar 8 maddeyi saydığı için 7. madde de takıldı notlarına baktı ama yine de iyi öğrenmiş.

2-3 güne kadar bu seçim döneminde hepsini inşallah 8’ini de ezbere sayacak.

Yani güven… Güven, güven, güven. Önce güveni oluşturacağız.

Güvenilir insan olacağız, önce güvenilir insan olacağız.

İstişareyle yöneteceğiz.

Bin biliyorsak bir bilene soracağız.

Kadroyu kurarken o işin ehlini iş başına getireceğiz.

Koskoca büyükşehir belediyesi değil mi? Bir sürü pozisyon var. Hangi pozisyonda o işi en iyi kim yaparsa onu işe getirecek.

DEVA’lı mı değil mi diye bakmayacak ha. DEVA Partili ise getiririm yok bakmayacak.

Siyasi görüşü ne olursa olsun o işi hakkıyla kim yapabilecekse yönetici kadrolarına onları getirecek.

Ancak öyle düzelecek bu iş, öyle toparlanacak.

Yoksa “o benim akrabam, o benim yakınım” deyip de liyakatsiz, ehliyetsiz insanlar yönetici pozisyonlarına geldiğinde bu iş olmuyor arkadaşlar.

Yürümüyor, yazık oluyor.

İşte ne oldu?

“Damat” dedi getirdi ekonominin başına, hala hala hala toparlanamıyor.

Birileri kuyuya taş atıyor, bizim yakın çalışma ekibimizden sonradan işte işin başına getirdiği arkadaşlar o kuyudan o taşları çıkaramıyor.

Kolay değil.

Onun için liyakat son derece önemli.

Ve inşallah bu şekilde biz belediyeleri yöneteceğiz. Ve Kocaeli’nde de bu iktidara inşallah kuvvetli bir sarı kartı göstereceğiz.

Ben Ensar'ı sizlere emanet ediyorum.

Şehrimize, ülkemize hayırlı olsun.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Sağ olun, var olun diyorum.