24 Aralık 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Kilis İl Kongresi Konuşması

24 Aralık 2021

GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN
1. OLAĞAN KİLİS MERKEZ İLÇE KONGRESİ KONUŞMASI

DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Kilis il teşkilatımızın değerli başkanı, merkez ilçe teşkilatımızın değerli başkanı,

Siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarımızın kıymetli temsilcileri,

Değerli muhtarlarımız,

Değerli teşkilat mensuplarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Kilis merkez ilçe teşkilatımızın birinci olağan kongresine hoş geldiniz diyorum.

*****

Kilis’teki bu ilk buluşmamızın böylesi bir coşkuyla gerçekleşmesinden çok mutluyum.

Sağ olun var olun.

*****
Kilis bir medeniyet şehri, Kilis bir kardeşlik şehri. Kilis'te çok değerli insanlar yetişmiş, ülkemize bu topraklara büyük katkıları olmuş. İşte bunlardan birisini çok kıymetli sanatçımız Alâeddin Yavaşça’yı dün kaybettik.

Devlete bağlı ilk konservatuarın kurucularından, musiki hayatımıza eşsiz katkıları olmuş değerli sanatçı Alâeddin Yavaşça’yı doğduğu topraklardan saygıyla anıyorum.

Mekânı cennet olsun, başımız sağ olsun.

*****

Değerli arkadaşlar,

Ülkemiz her alanda, pek çok krizi eş zamanlı yaşıyor.

Bugünkü iktidar durmadan sorunları büyütüyor.

Durmadan ülkeyi kötüleştirecek adımlar atıyor.

Durmadan yarınlarımızı karartacak hatalar yapıyor.

İstisnasız her alanda alınan yanlış kararlarla ülkemiz uçurumdan aşağı yuvarlanıyor.

Her fırsatta “ne yaptığımızı biliyoruz” diyorlar, ama, hiçbir şey bildikleri falan yok. Hiçbir şey bilmiyorlar.

O eskidendi. İşin ehli, düzgün insanların kadroda olduğu, herkesin kendi üstüne düşen görevi yaptığı ve memleketi topyekûn kalkındırdığı dönemler değil artık.

Başarılardan bahsetmek istediklerinde de hep eskilere gidiyorlar. Bizlerin ekonomi yönetiminin başında olduğumuz yılları anlatıyorlar.

Çünkü, biz ve bizim gibi arkadaşlarımız ayrıldıktan sonraki dönemlere ait anlatabilecekleri bir başarı yok. Bugüne dair ortaya koydukları bir başarı yok.

Hele hele, 2018’de tam ve tek yetkili cumhurbaşkanı olarak göreve başladıktan sonra, Erdoğan’ın şurada şunu başardım diyebileceği hiçbir şey yok.

İşte, iki gün önce Sayın Erdoğan çıkmış, enflasyonun ve faizin düşük olduğu yıllardan bahsediyor.

Bakın ne diyor?

Video-1 Erdoğan: “yüzde 7’ye enflasyonu düşüren kimdi? Biz düşürdük biz.

Faizi yüzde 4 buçuklara düşüren kimdi? Bizdik biz.”

Aynı müflis tüccar gibi alıyor eline defterleri karıştırıyor. Biz nerede, ne yapmıştık onları anlatıyor. ‘Yok, paradan 6 sıfırı attık.’ ‘Yok, faizi düşürdük.’ ‘Yok, enflasyonu düşürdük.’

Korkuyorum yakında ‘Orta gelir tuzağından ilk bahseden ben oldum’ diyecek. Korkuyorum ‘2012’de hukuk, eğitim gerekiyor, yoksa ekonomimiz kötüye gidecek diye ben anlatıyordum’ diyecek. Ben önce sakinleşmesini tavsiye ediyorum.

Hatırlatayım şimdi:

Paradan altı sıfırı; ehil kadroların, ortak aklın ve istişarenin yönetimde olduğu dönemde biz attık.

O günlerde bağımsız olan kurumumuz Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı ile ortak bir operasyonla gerçekleştirdik. Türkiye ilk benden duydu bunu, kendisi gazetelerden okudu.

Biz duyurduk, kendisi gazetelerden okudu.

Enflasyonu tek haneye, yüzde 6’ya, ehil kadroların, ortak aklın ve istişarenin yönetimde olduğu dönemde biz düşürdük.

Faizi yüzde 4,5’lara, ehil kadroların, ortak aklın ve istişarenin yönetimde olduğu dönemde biz düşürdük.

Ekonomi yönetiminin başında liyakatli, dirayetli, dürüst, aklı selim insanlar vardı.

Ha kendisi ne yaptı, faiz tek hanelerdeyken, bu ülkenin tertemiz bürokratlarına faizci dedi, faiz lobisinin adamları dedi, dış güçlerin maşası dediler. Hatta ve hatta onları vatana ihanetle suçladılar.

Niye? ‘Merkez Bankası benim sözümü dinlemiyor’ diyor ya. Tabii ki dinlemeyecek ya. Bağımsız kurum tabii ki sözünü dinlemeyecek çünkü bağımsız, adı üstünde. Yargı, tabii ki senin sözünüdinlemeyecek. Bağımsız. TÜİK, tabii ki senin sözünü dinlemeyecek, bağımsız. Senin sözünüdinleyen TÜİK'in ne yaptığını görüyoruz. Sözünü dinleyen TÜİK enflasyonu yüzde 21 açıklıyor. Şu salonda çarşıya pazara çıkıp alışveriş eden vatandaşlarımız, gerçekten enflasyon yüzde 21 diyebileniniz var mı? Öyle bir şey var mı? Ama sözünü dinleyen TÜİK gidiyor enflasyonu yüzde 21 açıklıyor. Onun için bağımsız çalışması gerekiyor. Hükümetler çuvallayınca bağımsız kurumlara talimatla iş yaptırması bütün dünya tarihinde sabit. Onun için bu kurumların bağımsız olması gerekiyor. Onun için bu ülke için doğrusu neyse bu kurumların onu yapması gerekiyor. Bakın ben buradan kendisine söylüyorum.

Sayın Erdoğan, enflasyonu, faizi biz düşürdük. Ama hepsini artıran sizsiniz. Faizi de siz artırdınız.

Arkadaşlar, şimdi tek tek bakalım. Kim ne yapmış, ülke ekonomisi kimlerin zamanında şaha kalkmış, kimlerin zamanında çuvallamış rakamlar çok açık.

Grafik-1 TCMB-politika faizi

Bahsettiği faiz, Merkez Bankası’nın politika faizi. Ne zaman 4 buçuğa düşmüş? 2013’ün mayıs ayında.

Sonra küresel krizle dalgalanmalar oluyor. Bu tür inişler çıkışlar olur Merkez Bankası faizlerinde. 5 sene 10 senelik periyotlarda. Bunu Avrupa Merkez Bankası da Japon Merkez Bankası da Amerika Merkez Bankası da indirir çıkarır. Herkes yapar. Şu inişler çıkışlar normal kabul edilebilir inişler çıkışlardır. Ama bakın dikkatinizi çekiyorum; geliyor, geliyor Merkez Bankasının faizi 2015 yılına 2016 yılına yani partili taraflı cumhurbaşkanının göreve başladığı döneme bakıyoruz. Merkez Bankasının faizi tek hane.

‘Ben tek yetkili Cumhurbaşkanı olacağım, bana destek verin. Faiz de enflasyon da nasıl düşürülürmüş görün’ dedi. 2018 seçimlerinde tek yetkili başkan olarak seçildi, iş başına geldi. O gün Merkez Bankasının faizi tek hane. Bunu unutmayalım. Bütün yetkiyi elinde toplayıp tek yetkili cumhurbaşkanı olarak göreve başladığı gün faiz tek hane. İyi dönemlerde değerli arkadaşlar.

Peki ekonomi yönetiminde kim var? İşini bilen, ortak akıl ve istişareyle karar alan bir kadro var. Bu arkadaşınız o kadronun başında oldu.

O yıllarda Merkez Bankası bağımsız çalışıyor. Para politikası kurulu bağımsız çalışıyor.

Evet, talimat vermeye kalkanlar oluyor, ama, biz önüne geçiyoruz. Yapamazsınız diyoruz. Bütün o baskılardan yorulan ekibimize de “siz işinizi layıkıyla yapın, doğru yoldan, haktan şaşmayın” diyoruz.

İşte bu sayede Merkez Bankası faizi %4,5 seviyesine kadar düştü.

Biz düşürdük diyor ya deminki videoda. O gün Merkez Bankası bağımsız ya talimatla düşmüyor ki. Ekonomi iyi olduğu için genel dengeler düzgün olduğu için enflasyon düştüğü için bütün faizler ile beraber Merkez Bankası'nın da faizi düşüyor. Düşürdük dediği 4,5 Merkez Bankası'nın bağımsız kendi düşürdüğü faiz dikkat edin. Hani dört buçuğa indi diye övünüyor ya sağ olsun bizim dönemin reklamını yapıyor; ondan memnunuz o ayrı. Ekonomi, ehliyetli ve liyakatli kadroların elindeyken güzel rakamları açıklıyor. Keşke ders alsa ama almıyor işte. O dönemde başarıları nasıl elde ettik bir baksa bir çağırsa o dönemin bürokratlarını ‘ya arkadaş bir anlatın enflasyonu nasıl tek haneye indirmiştik’ diye sorsa biraz öğrenir ama olmuyor.

Ben de şimdi biraz onun yaptıklarını anlatayım.
Erdoğan’ın “kitabını yazdım” dediği ekonomideki karnesini ortaya dökelim.

O çok istediği, uğruna ülkeyi ateşlere attığı, taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı sistemi geldiğinde faiz kaç arkadaşlar? Yüzde 8.

Sonra Haziran 2018 geliyor. Eylül 2018. O zaman kim görevde, ekonomide kim var? Partili taraflı Cumhurbaşkanı var, akraba bakan var. El ele verip ekonomiye yön etmeye başlıyorlar ve faiz hızla artmaya başlıyor.

Bakın tam 6 yıl. Tek yetkili göreve geliyor, akrabasını bakan yapıyor. Merkez Bankasının faizi tam yüzde 24’e sıçrıyor. Önce 16 buçuk, sonra 17,75. 2018 Eylül’de yüzde 24. O gün Merkez Bankası artık laf dinleyen Merkez Bankası. ‘Laf dinlemiyordu başkan, onun yerine başkasını koydum’ diyor. Yani Merkez Bankasının laf dinlemeye başladığı dönemden bahsediyorum. Peki ne oluyor? Faiz iniyor, iniyor, iniyor tekrar yüzde 19. Bunların hepsi 3 yılda gerçekleşiyor. Bütün bu inişçıkışlar 3 yıllık partili taraflı cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde oluyor. O kadar iniyor çıkıyor ki yerinde durmuyor hiçbir şey. İstikrar yok.

Şimdi Erdoğan’a sesleniyorum.

Kim düşürdü diye sormuştunuz ya: Ben söyleyeyim: faiz bizim zamanımızda düştü, sizin tek yetkili olduğunuz dönemde yükseldi. Tablo açık.

Bir de arkadaşlar bütün bu grafik var ya Merkez Bankası'nın politika faizi. En son yüzde 14’teymiş. Eylülde başlıyor yüzde 19’dan yüzde 14’e. Hazinenin borçlanma faizini ağzına bile almıyor dikkat edin. Talimatla düşürdüğü faizden bahsediyor. Merkez Bankası'na sen talimat verip iş yaptırıyorsun da sana bağlı, bir de piyasadan her gün borç alan Hazine diye bir kurum yok mu? O sana direkt bağlı Hazinenin piyasa borçlanma faizlerinden niye bahsetmiyorsun? Bundan niye bahsetmiyorsun? Yok öyle. Hazinenin borçlanırken ödediği faiz, eylül’den bu yana %17’den %25’e çıktı.

Aynı dönemde bakın. Aldığı yüzde 19'dan yüzde 14’e talimatla indirdi ya. Faizi indirdim dediği Merkez Bankasının faizi. Gecelik, haftalık. Aynı dönemde bu ülkenin hazinesinin piyasadan borçalırken ödediği faiz tam yüzde 17'den yüzde 25'e çıktı. Üstelik bu bahsettiğim 5 yıl vadeli faiz. Hazine bugün borçlanıyor 5 yıl vade ile kendisini 5 sene bağlıyor. Bugün 100 lira borçlanıyor 25,25,25,25,25 ödüyor. Böyle bir faizden bahsediyoruz. Ben buradan soruyorum Erdoğan'a: Nass, acaba sadece senin talimatla indirdiğin Merkez Bankası faizi için mi geçerli? Acaba sana bağlı Hazinenin borçlanırken ödediği, bütün bu milletten vergi olarak toplayarak ödediği faizle ilgili bir nass yok muymuş diyorum. Varsa yoksa istismar. Bu milletin tertemiz dini duygularını istismar ediyorlar, bu milletin tertemiz milli duygularını istismar ediyorlar. Batırınca tek sarıldıkları ip o. Bu milletimizin inancı vardır, milli duyguları vardır hiç olmazsa ona sarılayım diyerek sadece bunlarla mı şu anda iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar? Çıkıp da Merkez Bankasının faizini düşürdüm diyor, ancak Hazine’nin borçlanma faizinden bahsetmiyor.

Hazinenin borçlanma faizi yüzde yirmi beş. Peki KOBİ’miz, küçük işletmemiz, ihracatçımız borçlanmak istediğinde bankalar kredi veriyor mu? Bu hafta yok. Niye? Dönüyorlar bankalara talimatla şundan fazla kredi faizi uygulamayacaksın diyorlar. Bankalarda ‘ya tamam ben o zaman vermeyeyim KOBİ’ye, nasıl olsa Hazine kuzu kuzu geliyor benden yüzde yirmi beş ile borç alıyor. Ben de Hazineye vereyim o zaman parayı’ diyor. Şu anda piyasada yaşanan bu. Rotatif krediler de bile yüzde 35'ler duyuyoruz. En sıkışık dönemde en çok ihtiyacı olan KOBİ’lerimiz gidiyor bugün yüzde %30,35 ile borçlanmak zorunda kalıyorlar.

Sayın Erdoğan niye bunlardan bahsetmiyor. Bildiği faiz sadece Merkez Bankası'nın gecelik, haftalık şu kısa vadeli faizi mi? Bir dönsün piyasaya baksın.

Yanlış uygulamaların, yanlış kararların piyasa faizlerini, Hazine faizlerini ne kadar yükselttiğinin farkında değil. Gerçekten ya habersiz ya da ondan bahsetmiyor. Ama ondan bahsetmemek şeffaflık değil ondan bahsetmemek doğruyu söylemek değil.

Her faizi indirdik dediği günde ne oluyor? Merkez Bankası'nın daha önceki dönemlerinde yaşadık. Hemen enflasyon artıyor. Eylül'den bu yana fiyatlar aldı başını gitti. Çarşıda, pazarda, markette ne var ne yok hepsine zam geliyor. Ve nihayetinde vatandaşımız kendi paramıza güvenmemeye başlıyor. Ne olur ne olmaz diyor.

Şimdi bir sonraki grafiğe geçelim.

Grafik-2 enflasyon

Bunlar her yılın sonundaki yıllık enflasyon. Mesela 2002’nin sonunda yüzde 29.75’miş. Sonra 18.36. Yıllar boyunca her yılın sonundaki enflasyon rakamını burada görüyorsunuz.

Ne diyor? “Enflasyonu yüzde 7 buçuğa indirdik” diyor.

Halbuki burada yüzde 6 var. Yani enflasyonun kaça indiğinden de habersiz. O ayrı bir şey ama ne yapıyor? Önüne koyuyorlar ‘ya efendim sizin zamanınızda enflasyon yediye, altıya düşmüştüonu bari söyleyin’. Dönüyor 2012'nin enflasyonundan bahsediyor, 2013'ün enflasyonundan bahsediyor. Bir de şu son yılların enflasyonundan bahsetsene. Tek yetkili, tek imzayla her türlükararı alabileceğin dönemdeki enflasyondan bahset biraz. Ama ne demişler işte... Müflis tüccar yine buluyor eskilerden bir şeyler onları anlatıyor.

Krizlerin ortağı Bahçeli'nin hükümette olduğu dönemde yani 2002 seçimlerinde Bahçeli'nin bıraktığı ekonomide enflasyon yüzde 29.75. Biz ise ta yüzde altılara düşürmüşüz. Hatta tek haneye 2004'te indirmişiz. Bakın 9.32. Tek hane.

Kararların ortak akılla, istişareyle alındığı, işini bilen ve liyakat sahibi kadroların ekonomi yönetiminde bulunduğu dönemlerde enflasyon düşüyor.

Ama belli ki dediğim gibi anlamıyor nasıl olduğunu da bilmiyor. Biz düşürmüştük diyor. Hadi tekrar düşür elini tutan yok ki. Kendisinin haberi yok, bilgisi yok. Yüzde 7 diyor aslında 6 rakam. Zaten bilmediği buralardan da anlaşılıyor çünkü işi yapan bir ekip var orada. Asıl burada alın teri olan bir ekip var, akıl teri olan bir ekip var. Bu başarının arkasında mimarlar var. Biz enflasyonu yüzde 7’ye değil, yüzde 6’lara düşürdük.

Tekrar sesleniyorum. Sayın Erdoğan eğer bu başarılar sizin eserinizse, buyurun tekrar yapın. Elinizi tutan mı var? Hadi düşürün enflasyonu, hadi düşürün Hazinenin borçlanma faizini. Bakın 2017,2018 partili taraflı cumhurbaşkanı başlamış yüzde 21. Sonra iniyor 11, 14 yine 21. Bu sene kaçla kapatacağımızı da bilmiyoruz.

Siz tek yetkili olarak ülkeyi yönetmeye başladığınızdan bu yana enflasyon çift haneye çıktı. Ve bir türlü tek haneye inmiyor. Bu kafayla da inmez. Asla inmez.

Rakamları ayarlama enstitüsünün, ayarlamak için çırpındığı, didindiği haliyle bile enflasyon iki hane. İnmiyor tek haneye.

Madem alanınız ekonomi, hadi buyurun yapın. Makyajlı verilerde bile enflasyon yüzde yirminin üzerinde.

Değerli arkadaşlar;
İşte görüyorsunuz. Böyle bir zihniyetin enflasyonu düşürme diye bir şansı yok.

Tam 34 yıl boyunca iki, üç haneli seyreden enflasyonu biz tek haneye düşürdük, biz. İki yılda tek haneye indirdik. Sonra paradan altı sıfır attık.

Hak yemeyin hak. Artık başkalarının hakkına girmeyin.

Kusura bakmayın da dünya alem, bu enflasyonla mücadele başarısının şeref madalyasını o günkü kadrolara takmış. Boşuna uğraşmayın.

Kötü yönetiminiz yüzünden bu seneyi makyajlı rakamlara göre bile yüzde 25- 30 enflasyonla kapatacaksınız.

Çarşıda sokakta ise yüzde 40, 50, 100 enflasyon var; herkes görüyor.

Gerçek enflasyonun ne olduğunu bizim çiftçimiz, esnafımız, emeklimiz, işçimiz, işsizimiz çok iyi biliyor.

Alışverişe çıkan vatandaşlarımız gayet iyi biliyor.

Önümüzdeki senenin enflasyonunu tahmin bile etmek istemiyoruz.

*****
Değerli arkadaşlar,

Karne bu. Faizde de enflasyonda da karne bu. Nedir bu karnenin özeti? Faizi tek haneye indirdik diyor, enflasyonu tek haneye indirdik diyor. Yanlış. Onu indiren ekip o günkü başarılı bir ekip. Kendi döneminde de çift haneye çıkmış. Hem enflasyon hem de faiz çift haneden de aşağıya inmiyor. Sonuç bu. Pazartesi akşamı ne yaptı? Şapkadan 1970 model bir tavşan çıkardı. Yaptığı bu. Hani faize karşıyım diyor ya şimdi artık faiz yerine kur farkını dolarla faiz verecek.

Ekonomiyi tepetaklak altüst edecek.
Birkaç gündür dolardaki hızlı düşüşten bahsediyorlar değil mi? Gerçekten inanılır gibi değil.

Bakın bunu açıkladı pazartesi günü yeni uygulamamız diye. O gecede kur aşağıya inmeye başladı. Benim de salı sabahı Polatlı Ticaret Odası'nda bir toplantım vardı. Açılışta da konuşmam vardı. Dedim ki “Akşamdan beri piyasadan, bankacılardan duyuyoruz. ‘Erdoğan konuştu, kur düştü’ densin diye yeni model daha uygulanmaya başlamadan Merkez Bankası, kamu bankaları yoğun bir döviz satışına başladı. Eğer böyleyse çıkın bunu açıklayın.” Salı sabahı konuşmamdaki ifadelerim bu.

Eğer doğruysa bunu çıkın açıklayın. Böyle aldatmaca olur mu ya? Devlet eliyle döviz kuruna manipülasyon yapılacak bir iş midir? Sen kararını açıklarsın o kararın etkisini piyasada görürsün. Ama kararı açıklarken gizli saklı, arka kapıdan sen milyarlarca döviz milyarlarca dolar satarak eğer sırf o havayı, algıyı oluşturmak için ‘Erdoğan konuştu, kur düştü’ dedirtmek için bunu yapıyorsan bu manipülasyondur. Açıkça söyle. Merkez Bankası niye ilan etmiyor, niye sattım demiyor? Daha sonra biz rakamları karıştıra karıştıra görüyoruz. Tutarlılık yok.

Daha geçtiğimiz hafta yeni modele geçtik, Çin modeli diyorlardı. Düşük faiz, rekabetçi kur diyorlardı. Düşük faiz, yüksek kur diyorlardı. Bu ihracata iyi gelecek oradan büyüyeceğiz diyorlardı. Ne oldu sizin modelinize ya? Şimdi de kur düştü diye seviniyorlar, işte başardık diyorlar. Bir önceki hafta kurun  yükselmesini, yüksek kuru model olarak Çin modeli diye anlatıyorlar ertesi hafta bak kuru düşürdük diye seviniyorlar. İnanın ne yaptıklarını bilmiyorlar ya. Şu arşivleri çıkarıp göstermesek, bunları anlatmasak bu vatandaşı aldatabileceklerini, kandırabileceklerini zannediyorlar.

Tabii kurdaki düşüş derken 11, 12'ye düşünce seviniyorlar. Hala 11’in üzerinde. Daha Eylül ayının başında 8 lira 30 kuruştu o kur. Eylülde bir süreç başlattılar hani Merkez Bankası'nın para politikası kurulunda 3 kişiyi daha attılar. Tamamen laf dinleyen, söz dinleyen, yüzde yüz itaat edeceklerini düşündükleri insanları koydular. O günlerde kur 8.30. Daha 3 ay önce 8.30. Bugün 11, 12'ye düşürdük diye büyük bir başarı gibi sunuyorlar. Neyse bunu geçelim de nasıl bunu nasıl yaptılar? Sonuçta bu hafta Merkez Bankası'nı daha da borca batırdılar. Yaptıkları bu. Hani vaktiyle keşfetmişlerdi ya doları düşürmek için gizli saklı yollarla Merkez Bankası'nın tam 130 milyar dolarını cayır cayır yakmışlardı. Sonuçta rezerv bitmişti de Merkez Bankası 50 milyar dolarla borca batmıştı. Aynı yaptıklarını bu haftanın başında pazartesi, salı günü de yaptılar. Şu anda Merkez Bankası kendisinin değil zaten borç aldığı dövizi satıyor. Kendi dövizini bile satmıyor. Bu borç kimin cebinden çıkıyor? Bu salondaki arkadaşlarımızın, ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızdan çıkıyor. Toplanan bütün bu vergileri cayır cayır yakıyorlar.

Biliyorsunuz, geçtiğimiz pazartesi günü Sayın Erdoğan, mevduat hesabında Türk lirası bulunanlara dövize endeksli faiz ödeyeceğini açıkladı.

Daha doğrusu, bu milleti torunlarına kadar borca batırma planını açıkladı. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapma planını açıkladı.

Baktık, Erdoğan konuşurken dolar düşüyor. Normalde biliyorsunuz tersi olur, ağzını açsa yükseliyordu kur.

Hemen sorduk, soruşturduk. Zaten telefonlar yağıyor. Gizleyebildiklerini zannediyorlar. Ya milyarlarca dolarlık iş, sen neyi gizleyebilirsin? Gizleyebileceğini mi zannediyorsun?

Meğer Sayın Erdoğan konuşurken Merkez Bankası o dakikalarda arka kapıyı açmış, piyasaya rezerv satıyor.
Merkez Bankasının net döviz pozisyonu, iki günde 7 milyar dolar daha aşağıya düşmüş. Zaten eksiydi, 7 milyar dolar daha eksiye düşmüş. Baktık rakamlara, 7 milyar dolar kaybolmuş.

130 milyar doları cayır cayır sattıkları gibi pazartesi, salı günü 7 milyar dolar daha satmışlar. Bunu niye açıklamıyorsunuz? diye ben buradan soruyorum. Bu kurun düşmesi sizin açıkladığınız o 1970 model uygulama mı? Yoksa cayır cayır arkadan döviz satmanın sonucu mu? Bunu açıklayın da millet görsün, öğrensin. Çarşamba, perşembe neler yaptılar, hepsi ortaya çıkıyor. İstedikleri kadar gizli saklı yapmaya çalışsınlar. Çünkü rakamlar büyük. Minare kılıfa sığmıyor. Hatırlarsanız bu gizli saklı döviz satma işlerini ilk 2019'da başlattı bunlar. 2019 marttaki o yerel seçimlere giderken akraba bakan döneminde cayır cayır satmaya başladılar. Seçimlere gelirken sıfıra indirdiler Merkez Bankası'nın net döviz pozisyonunu. Tabii o güne kadar her şey şeffaf olduğu için kimsenin aklına gelmiyor böyle bir cin fikir. Devletin Merkez Bankasının döviz rezervlerinin gizli kapaklı yollarla piyasaya el altından düşük kurla satılacağı akla gelecek bir şey değil. Bu kadar vurdumduymazlığı bir ülkenin cumhurbaşkanının ve akraba bakanın yapabileceği mümkün değil. Böyle bir şey yapmışlar, yaptılar. 130 milyar doları böyle yaktılar. Onu da düşürmek için milletin alın terini gözünün yaşına bakmadan arka kapıdan işlemleri o tarihte yaptılar. Alıştılar. Meydan meydan gezerek de milletimizle alay da ettiler. Hepsinin videoları var.

O seçimlere giderken açıklamıyorlar döviz sattıklarını. ‘Bak, çok iyi yönetiyoruz; görüyor musun kur düştü’ diyorlar. Böyle bir şey olamaz ya.

Sırf üç beş tane belediyeyi kazanmak uğruna, 84 milyonun alın terini, akıl terini, emeğini yaktılar da yaktılar.

Bizim dirhem dirhem biriktirdiğimiz, kuruş kuruş biriktirdiğimiz rezervleri yok ettiler.

O rezervleri tam da kötü günler için, ak akçe kara gün için lazım olur diye biz biriktirmiştik onları. Bağımsız Merkez Bankası'nın döneminde birikmişti o rezervler. Merkez Bankası bağımsız olmayınca cumhurbaşkanın emrine girince işte ne oluyor. Bir seçim uğruna cayır cayır o rezervleri yakabiliyor. Onun için Merkez Bankası'nın bağımsız olması gerekiyor. ‘Kusura bakma, elini süremezsin. Bu milletindir’ demesi gerekiyor. ‘Sen bir seçim uğruna bu dövizleri yakamazsın’ demesi gerekiyor Merkez Bankası'nın. Tam 130 milyar doları sattılar. Ne oldu kuru o günlerde 5, 6 seviyesinde bir süre tuttular bugün 11'lere düştü diye seviniyoruz.

Hem eldeki milletin parasını yaktılar hem kuru yükselttiler hem de ekonomiyi batırdıkça batırdılar.

Hem de yerel seçimlerde en önemli şehirleri kaybettiler.

Allah razı olmaz. Aldanan da olmayacaksın, aldatan da olmayacaksın. Dosdoğru olacaksın.

Seçime giderken kuru düşük göstermek için bu milletin alın teri olan o dövizleri cayır cayır yakarsan bir de büyük hesap var. Bu kadar ucuz değil bu işler. Olmaz. Doğruluktan ayrılmayacaksın. Şeffaf, açık bir şekilde söyleyeceksin. Ne yapacaksan söyleyeceksin.

Yani resmen dünya başarısızlık rekorunu kırmayı denediler.

Hani basketbolda vardır ya “triple-double”, peş peşe performans rekoru kırdılar. Yani her alanda çiftli çiftli. Enflasyon çift hane kurdaki artış çift hane ve faiz çift tane. Yaptıkları bu.

Bakın arkadaşlar, cumhuriyet tarihinde böyle bir şey yok.

İşte şimdi sadece 2 günde pazartesi, salı 7 milyar doları sattıkları Merkez Bankası'nın, piyasanın bilançolarından tak diye ortaya çıktı. Gizleyemezler hem de olmayan parayı satıyorlar ya. Merkez Bankası'nın zaten -50 milyar dolara inmiş rezervini. 120 milyar dolar para var diye gösteriyor ama aynı Merkez Bankası'nın dönüyorsunuz, bakıyorsunuz 160-170 milyar dolar borcu var. Kasadaki parayı gösteriyor ama defterde yazan borcu göstermiyor. Zaten borç aldığı dövizi satıyor. Ne uğruna? ‘Erdoğan konuştu, döviz indi’ desinler diye yapıyor bunu. Ve büyük başarı gibi sunuyorlar. Maalesef bu arka kapı döviz satışları madde bağımlılığı gibi bir şey. Kötü alışkanlıklar hani bağımlılık yapar ya. Yani her kötü alışkanlık böyle bağımlılık yapabiliyor tabii. Tam bağımlı oldular. Niye şeffaf, niye açık yapmıyorsunuz? Bu sizin babanızdan kalan miras değil. Bu devletin, milletin dövizi.

Bakım bizim dönemde, o başarılı dönemlerde 2015'e kadar, yani benim bakanlıktan ayrıldığım döneme kadar 13 yıl, Merkez Bankası’nın piyasa müdahalesinin hepsi web sitesinde ilan edilmiştir. Merkez Bankası piyasaya müdahale etti diye. 2002'den 2015'e kadar satış yönündeki müdahalelerin toplamı 8 milyar dolardır. Arkadaşlar 13 senede 8 milyar dolar topu topu. 13 senedir açık bir şekilde, şeffaf bir şekilde yaptığımız 8 milyar dolarlık müdahaleye bakın; iki günde gizli saklı 7 milyar dolarlık müdahale yapıyorlar. Rakamların büyüklüğüne, işin vahametine bakın.

Daha cumhuriyet tarihinin en büyük finansal skandalı olan 130 milyar doların akıbeti aydınlatılmamışken, bu sefer de 7 milyar doları gizli saklı sattılar.

Çarşamba, perşembeyi daha araştırıyoruz. Onların hepsinin rakamları gelecek, hepsi ortaya çıkacak. Gizleyebiliriz, saklayabiliriz sanıyorlar. Saklayamazlar.

Arkadaşlar, şahsi siyasi hesapları uğruna milletin parasıyla kumar oynayanlar kaybedecektir.

Bütün partiler içerisinde, genel başkan seviyesinde ilk kez biz DEVA Partisi olarak 130 milyar doları gündeme getirdik. Teknik çalışmalar yapılıyordu, bazı makaleler yazılmıştı ama bir partinin genel başkanı olarak ilk bu konuyu dillendiren ben oldum. Neredeyse 2 senedir soruyoruz ya bu döviz rezervini ne yaptınız diyoruz, kime sattınız, kaçtan sattınız, ne zaman sattınız, hangi usulle sattınız diyoruz. Bu 130 milyar dolar kayıp nerede diyoruz.

Erdoğan da çıkmış bir gün “pandemide kullandık” diyor, öbür gün “para yerinde duruyor”, bir başka gün “deprem oldu, kullandık” diye eveliyor geveliyor.

Son olarak, geçen gün ne demiş? “Rezervler düşerken ben yoktum, Cumhurbaşkanı’ydım” demiş.

Rezervleri 122 milyar dolara çıkarttık diyor. Merkez Bankası bağımsızken ‘rezervi ben çıkarttım’ diyor ama rezerv düşerken ‘ben yoktum, Cumhurbaşkanı’ydım diyor. Gerçekten nereden nereye geldiğini görüyorsunuz değil mi? İnsan hem kızıyor hem üzülüyor. Kendi diyordu ya nereden nereye diye gerçekten kendisi de nereden nereye geldi. Haberi yokmuş gibi yapıyor tabii yerseniz. Ama kimse yemiyor ya. Herkes dinlerken bu doğru mu değil mi diye ihtiyatlı dinliyor.

Sırf haberim yokken kuş dahi uçamasın diye tek yetkiyi eline almışsın, ne demek “ben yoktum.”

Oradaydınız, Beştepe’deydiniz, o koltukta oturuyordunuz.

Ufak tefek bir şeyden bahsetmiyoruz ya, tam 130 milyar dolar. Ne oldu diye merak da mı etmediniz?

Kabile devleti mantığıyla akraba bakan atandı ya çağırıp “ya oğlum, döviz rezervleri ne oldu, nereye gitti, yerinde duruyor mu?” diye insan hiç sormadınız mı?

Bilmemesi mümkün değil. Bilmemesi mümkün mü? İki sene sürüyor bu iş ya. 1 Ocak 2019'da başlıyor 2020'nin Eylül’üne kadar, biz bu işi mesele yapana kadar devam ediyor. Ne zaman ki biz çıktık mesele yaptık durdular. Ama bir baktık pazartesi tekrar başlamışlar. İşte diyorum ya madde bağımlılığı. Dürtüler tekrar bu alışkanlığı getiriyor.

Ben diyorum ki kendisine hiç böyle konuşmayın Sayın Erdoğan. Ben size doğrusunu söyleyeyim.

Asıl, biz rezervleri biriktirirken sizin haberiniz yoktu.

Çünkü siz başbakandınız. Bakanlar kurulundaki her bir bakan kendi işini yapıyordu. Merkez Bankası da bağımsızdı.

Rezervlerin yakılması ise, sizin tam yetkili olduğunuz, taraflı ve partili bir cumhurbaşkanı olduğunuz günlerde gerçekleşti.

Bu rezervleri siz yaktınız, oradaydınız. Hiç kimse sorumluluğu başkasına yıkmaya, kaçmaya kalkmasın.

*****

Değerli arkadaşlar,

Şu son günlerde gerçekten çok fazla üzülüyoruz. Yaptıklarında hiçbir tutarlılık yok. Üstelik artık bir millet kaygısı da yok. Geçen hafta asgari ücret açıklandı. Asgari ücret ilk defa Külliye’de açıklandı. Niye? %50 zam müjdesi verecek ya ‘ben yaptım, ben müjde vereyim’ diye. Olabilir, orada hükümetin arabuluculuk görevi var. Büyük bir müjde açıkladı ve açıklarken ne dedi? ‘Asgari ücretle doları mukayese ediyorlar, dolarla asgari ücret mukayese edilir mi? Burası Türkiye. Asgari ücret, Türk lirası cinsinden belirlenir’ dedi. Yani milyonlarca çalışan asgari ücretlimizi ve asgari ücrete endeksli biçimde maaş alacak milyonlarca işçimizin alın terini, bilek gücünü, emeğini ben dolara bağlayamam dedi. Bu hafta başında çıktı ne dedi? ‘Türk lirası mevduat sahibi olan vatandaşlarımızın kaygılarını anlıyorum ama merak etmesinler, biz onların mevduatını dolara bağlayacağız’ dedi. Nereden nereye... Siz o asgari ücretli işçilerimizin oylarıyla seçildiniz. Türk lirasıyla maaş alan, maaşı dolara, dövize bağlı olmayan emeklilerimizin oylarıyla seçildiniz. Bir iktidar bu kadar kendi tabanından kopabilir mi? Desteğiyle işbaşına gelmiş o sabit gelirli, dar gelirli vatandaşlardan bu kadar kopabilir mi? Bu kadar tutarsızlık olabilir mi? ‘Asgari ücrete gelince burası Türkiye, mevduat sahiplerine gelince kaygınızı anlıyorum; merak etmeyin, birikimlerinizi koruyacağız. Aradaki farkı ödeyeceğiz’. Yazık çok yazık. Büyük bir tutarsızlık aynı zamanda. Ama milletimiz bunların hepsini not ediyor. Bakmayın şu anda insanlarımızın sabırlı olduğuna, bakmayın sessiz bir şekilde olanı biteni izlediğine. Herkes seçim gününü bekliyor. Bütün bu olan biten, bütün bu saçmalıkların cevabını milletimiz İnşallah seçim günü sandıkta verecek. O 1970'lerde uygulanmış, ülkeyi batırmış, döviz kurunun 6 liradan 1 milyon 700 bin liraya çıkmasına sebep olmuş en önemli hatalardan birisi bu DÇM’ler. Dövize çevrilebilir mevzuat. Onu tekrar gündeme getiriyor. Rahmetli Özal, ‘Gençlere tavsiyemdir. Bir daha sakın memleketin başına böyle işler açılmasın, büyük bedel ödedik bu dövize çevrilebilir mevduat hesapları yüzünden’ diyor. ‘1970'lerde, 80'lerde ödediğimiz parayla 4000 kilometre otoyol yapabilirdik, binlerce fabrika açabilirdik, binlerce okul yapabilirdik. Çok büyük zarar etti milletimiz bu işten’ diyor. ‘Gençlere vasiyetimdir, aman bu ülkede bir daha böyle bir şey yapmasınlar’ diyor. Yazı 89. 2021 yılında Erdoğan çıkıyor yeni bir tedbirmiş gibi bunu uygulamaya başlıyor. Şu hale bakın. Hiç tarihten ders almıyorlar. Gerçekten bilmiyorlar, sorun o. Ama bilmediklerinin farkında değiller. Biliyoruz zannediyorlar. Onun için memleketin başı bir türlü bu sorunlardan çıkamıyor. Bütün bu sorun, problem birikecek, birikecek daha yüksek enflasyon ve nihayetinde daha yüksek döviz kuru olarak bu ülkenin başına büyük bir problem olarak gelecek. Maalesef üzülerek söylüyorum. Yalancı baharlar oluşturup arkasından bu millete, bu devlete büyük bedeller ödetecekler maalesef.

Bugün, sınır ilimiz Kilis’te değinmek istediğim bir konu da ülkemizdeki göçmen meselesi.

Sınırımızda yaşanan iç savaş nedeniyle çok sayıda Suriyeli şu anda ülkemizde.

Kilis özellikle kendi nüfusuna oranla en yüksek sayıda Suriyeliyi misafir eden bir ilimiz. Hatta kendi nüfusundan daha fazla sayıda Suriyeliyi misafir eden bir ilimiz. Gerçekten tarihte bunun örneği çok azdır. O insani reflekslerin ne kadar güçlü olduğu, o ekmeğini bölüşmek, eşyasını bölüşmek, sınır ötesindeki kardeşlerimiz sorunu yaşarken biz kayıtsız kalamayız demek ve bu yüzden atılan roketlerin hedefi olmak... Buna rağmen biz buradayız, gitmeyeceğiz diye bir duruş ortaya koymak... Gerçekten tarihe geçecek bir konu. Başka ülkelerin de ibret alması, ders alması gereken bir olay. Kolay bir iş değil. Takdir edilmesi gereken bir iş.

Fakat şunu da tespit etmek gerekiyor ki şu anda Türkiye’nin bir göç politikası yok.

Maalesef iktidar, bu meselede de yönetme sorumluluğunu taşımıyor.

Ne plan ne organizasyon ne uyum ne birlikte yaşamın gereklilikleri... Hiçbir konuda çalışma yok.

Ekonomik krizin derinleşmesiyle, göç ile gelmek zorunda kalanlarla vatandaşlarımız arasında gerilimlerin olduğuna şahit oluyoruz.

İnanın çok üzülüyoruz.

Bizim kültürümüzde evi yıkılana, kavgadan savaştan kaçana, düşmanlık olmaz. Bizim kültürümüzde sığınanı kovmak diye bir şey yok.
Üstelik uluslararası hukukta da böyle bir şey yok. Ne insanlığa ne hukuka sığar.

Ama bugünkü iktidar planlamayı yapmıyor. Avrupa’dan, Birleşmiş Milletlerden gelen parayı alıyor; gerekli o zihni emeği vermiyorlar. Geçenlerde bir göç çalıştayı yaptık. Her meseleyi masaya yatırdık ve yakında güzel bir eylem planı açıklayacağız.

Bu insanlar nerede kalacak, nasıl çalışacak, kayıt dışı çalışmalarının, haksız rekabet yapmalarının önüne nasıl geçilecek, vatandaşlarımızla uyumlarını sağlamak için neler yapılacak; hiç plan program yok.

Ülkemiz için öncelikle derhal bir ulusal göç politikasına ihtiyaç vardır. Şu anda öyle bir politika yok. İnsan odaklı ve ülkemizin menfaatine dayalı bir program uygulanmalıdır. Gerçekçi, insani, bütüncül, kapsayıcı ve katılımcı bir politika izlenmelidir.

Çözüme öncelikle Suriye’den başlamak gerekiyor. Türkiye, Suriye’de artık sorunun değil, hızla çözümün parçası olmalıdır. Suriye’de barışın ve istikrarın sağlanması için Türkiye’nin gayret göstermesi gerekiyor.

Can güvenliği riskini ortadan kaldıracak adımlar atılmalı ve ardından Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü dönüşünün zemininin hazırlanması gerekiyor. Zorlamayla bu iş zor. Geri dönüşü zorlayamazsınız ama teşvik edebilirsiniz.

Toplumsal gerilimlerin artmaması için önemle bu konunun altını çiziyorum.

Ülkemiz zengin ve özgür bir ülke olmak için her türlü alt yapıya, akla, insan gücüne sahip.

Kimse bu kötü yönetimin faturasını ülkemizde yaşayan Suriyelilere veya yabancılara yıkmaya kalkmasın. Ortadaki tüm sorunların sebebi de sorumlusu da bellidir.

Ve bu meselenin çözümü için öncelikle Suriye’de barışın sağlanmasına katkı sağlayan, itibar sahibi bir dış politika anlayışının yerleşmesi kaçınılmazdır.

Bunun için de Türkiye’de topyekûn bir yenilenme lazım. Hem yönetenlerin hem de yöneten zihniyetin değişmesi şart.

Ve inanın o günler çok yakın. Sayılı gün çabuk geçer. Seçim günü geldiğinde bu millet iradesini ortaya koyacak. Artık iktidara ayrılan sürenin artık sonuna geldik. Müsait bir yerde inecekler.

Uluslararası itibarımızı güçlendireceğimiz, tüm dünyanın gıptayla baktığı Türkiye çok yakın arkadaşlar, çok yakın. Yaptık yine yaparız demiyorum. Yaptık çok daha iyisini yaparız diyorum.

*****
Değerli arkadaşlar,

DEVA Partisi;

Kadınlarla, gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle, işçilerle, esnafla, Eşitlik için adalet için yola çıktı.
Şimdi Kilis’e soruyorum:

Eşitlik için, adalet için çalışmaya var mısınız arkadaşlar?

Hak ve özgürlüklerin, doyasıya yaşandığı bir Türkiye için var mısınız?

Adaletin, hukukun Türkiye’sini kurmaya var mısınız?

Siz varsanız, biz de varız.

Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız.

Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.

Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız. Artık Türkiye’nin deva’sı var, Kilis’in deva’sı var ve biz hazırız.

Hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun.