4 Mart 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. DEVA Kadında Zirvesi Konuşması

4 Mart 2021

DEVA Kadında Zirvesi

Demokrasi ve Atılım Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri, Değerli il başkanlarımız,
Saygıdeğer il kadın çalışmaları başkanlarımız ve teşkilat üyelerimiz, Sivil toplum kuruluşlarının kıymetli temsilcileri,

Basınımızın değerli temsilcileri,

Ekranları başından ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli dostlarımız,

Demokrasi ve Atılım Partisi’nin DEVA Kadında Zirvesi’ne hoş geldiniz. *****

Biraz önce değerli Kadın Politikaları Başkanımız Sayın Elif Esen’in çok kapsamlı konuşmasını dinledik. Gerçekten bugün gün boyu konuşacağımız değerlendireceğimiz hususlar, herkesi ilgilendiren hususlar. Sadece kadınları değil, tüm toplumumuzu yakından ilgilendiren hususlar.

Onun için biz burada şöyle bir şey yaptık: Dün burada bir il başkanları toplantısı düzenledik. Gece yarısına kadar hep beraber bu salondaydık ve bütün il başkanlarımızın ve her ildeki kadın çalışmaları başkanlarımızın gün boyu bu zirveyi kendilerinden özellikle istedik.

Kadınlar ile ilgili meselelerin, kadınlar kadar erkek tarafından takip edilmesi, sahiplenilmesi ve sorunların çözümünün de yan yana yürüyerek, kadınlar ve erkekler yan yana yürüyerek aranması gerçekten metot olarak son derece önemli. Ülkemizdeki kadın meseleleri hepimizin, tüm ülkenin meselesi.

Değerli dostlar,

Önümüzdeki hafta bir 1. yaş günümüzü kutlayacağız. 9 Mart tarihinde DEVA Partisi tam bir yılını doldurmuş olacak.

DEVA Partisi’ni bir sene evvel kurduğumuzda çok iddialı bir söz söyledik:

Biz bu çatı altında sadece yeni bir siyasi parti değil, aynı zamanda yeni bir “siyasi kültür” inşa edeceğiz dedik.

Evet, biz yepyeni bir siyasi kültür, yepyeni bir siyasi kimlik inşa ediyoruz.

Çünkü Türkiye’nin buna ihtiyacı var.

Senelerdir süregelen siyaset dünyasında değiştirmemiz gereken birçok yanlış anlayış ve davranış var.

İşte bu yüzden biz, mevcut siyasi kültürü sorguluyoruz ve dönüştürmek istiyoruz.

Tabii bu kolay değil. Türkiye’de klişelerle metaforlarla insanın zihnine oturmuş bir görünüm var. İnsanların siyasi partileri hemen bir kategoride, bir grupta, bir ittifakta değerlendirme eğilimi var. “Biz yepyeni bir siyasi anlayış geliştiriyoruz. Yepyeni bir siyasi kültür inşa ediyoruz. Yepyeni bir siyasi kimlik ortaya koyuyoruz.” dediğimizde tabii işimiz o kadar kolay olmuyor. Vakit alıyor, emek istiyor ama buna değer.

Biz DEVA Partisi’ni ülkemizdeki mevcut siyaset yapısını bu ülkenin sorunlarını kesinlikle çözemeyeceğine inandığımız için kurduk. Yoksa partimizi kuran arkadaşlarımıza baktığınızda, il başkanlarımıza baktığınızda aslına bu arkadaşlarımız; yetkinlikleriyle, etkinlikleriyle, birikimiyle, etik özellikleriyle hangi siyasi partiye gitseler rahatlıkla kapılar açılırdı ve o siyasi partilere de destek verebilirlerdi. Ama biz gerçekten burada yeni bir harekete ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz için DEVA Partisi’ni kurduk.

Ve bu yüzden kadının siyasetteki yerini güçlendirmeyi hedefliyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bugünkü siyaset sahnesine genel olarak baktığımızda, ağırlıklı olarak erkeklerin egemen olduğunu görüyoruz.

Biraz önce Elif Hanım bize çok çarpıcı rakamlar söyledi. Belediye başkanı ile verdiği rakamlar gerçekten çok çarpıcı. Hepimizin “Bu ülke nereye gidiyor, nasıl oluyor? Belediye başkanlığı yapacak sadece 30 tane kadın mı vardır bu ülkede?” diye düşünmemiz gerekiyor. Ama bu özel bir çaba gerektiriyor. İşleri doğal akışına bıraktığınız zaman olmuyor. Biz bunun için DEVA Partisi’nde %35 cinsiyet kotasını esas aldık ve hedef olarak da parametreyi koyduk. Hedef parametre ama minimum kota %35 dedik.

Tüm siyasi partiler içerisinde bu en yüksek kotadır ve genel kurullarımızda bun gözettik, gözetiyoruz. İl teşkilatlarımızda, ilçe teşkilatlarımızda çok çok ısrarcı oluyoruz, il başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın bu rakamları tutturmaları konusunda.

Kendiliğinden gelen sayılar yeterli olmayabilir, kendiliğinden ilgi gösteren kadın sayısı yeterli olmayabilir ama ne yapacağız? Arayacağız, araştıracağız, bulacağız, cesaretlendireceğiz, motive edeceğiz, yardımcı olacağız, önlerinin açacağız ki kadınlar siyasette hak ettikleri yeri bulsunlar, hak ettikleri etkinliği sağlayabilsinler.

Oysa tarihimize şöyle bir baktığımızda, bu topraklardaki kadın hareketinin çok güçlü olduğunun farkına varıyoruz.

Hatırlayın, daha Cumhuriyet ilan edilmemişken, Nezihe Muhiddin ve on üç kadın arkadaşı, ilk kadın şûrasını toplamıştı.

O günlerde gelen tüm baskılara, itirazlara rağmen kadınlar seslerini yükseltmeye devam etmişti.

Ve kadın hakları için verecekleri mücadeleyi şöyle anlatmıştı:

"Onları bize vermeseler bile biz onları alacağız. Hiç şüphesiz hak; azmin, fiilin ve liyakatindir.”

100 sene önce söyleniyor bu sözler değerli arkadaşlar. “Hak; azmindir, liyakatindir.” Ne demek? “Kimde azim varsa, kimde liyakat varsa kadın erkek ayırmadan hak onun hakkıdır” diyor.

Nezihe Muhiddin ve arkadaşları, kadınlar şûrasında, “kadınlar halk fırkası”nı kurmaya karar vermişti.

Her ne kadar o günün koşullarında parti kurulamasa da “Türk Kadın Birliği” kuruldu ve mücadelesine devam etti.

Her gün gazete sayfalarından cinsiyetçi hakaretlere maruz kalmalarına rağmen, Türk Kadın Birliği üyeleri, kadınların siyasette yer alabilmesi için şehir şehir çalıştı.

*****

Evet değerli arkadaşlar,

Kadın hareketi, 100 yılı aşkın bir süredir bu toprakların en güçlü sesi. Siyasette yer almak için kadınların verdiği mücadeleler aslında hala devam ediyor.

Devam ediyor ama mutlaka o mücadelenin yanında, arkasında olmak gerekiyor ve destek vermek gerekiyor.

Biliyorsunuz; ülkemizde kadınların mücadelesi, başka ülkelere göre çok daha erken bir tarihte, 1934 yılında, seçme ve seçilme hakkini kazanmalarıyla taçlandı.

Böylece, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün teşvikleriyle ülkemiz, dünya kadın hakları mücadelesine altın bir sayfa yazdı.

Peki, seçme ve seçilme hakkı kazanılmasına kazanıldı ama siyasette kadınlara nasıl bir rol biçildi?

Siyasi kültür bir anda değişmiyor.
İşin tam da püf noktası budur arkadaşlar.

Şöyle bir geçmişten bugüne ülkemizde kadının siyasetteki yerine baktığımızda, şunu görüyoruz:

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kadının meclisteki konumu esas olarak sembolik bir anlam taşıyordu.

Yeni Cumhuriyet, 1935 yılında meclisteki 17 kadın milletvekili ile hem ülkemize hem de bütün dünyaya modern bir Türkiye hedeflediğini göstermeyi amaçlıyordu.

Ne var ki, kadınlara bir yandan batılılaşma ve modernleşmenin taşıyıcı rolü verilirken, bir yandan da bu rolün sinirleri yine erkekler tarafından çiziliyordu.

Yani aslında, kadına biçilen siyasi misyon, aile içi rollerin siyaset alanındaki uzantısından başka bir şey değildi maalesef.

Bugüne kadar uzanırsak; partili kadın, kermes yapmak, partiye bağış toplamak, sosyal aktiviteler organize etmek, kurslar açmak, yoksullara yardım etmek gibi faaliyetlerle partinin ana gövdesinin “destek gücü” olarak konumlandırılıyor. “destek gücü”...

Yani ana gövde değil. Biraz önce saydığım aktiviteler kermesler, yardım toplama, sosyal çalışma... Bunlar kuşkusuz siyasetin olmazsa olmazı ama kadınların sadece o alanda olmaları, o alanın sadece kadınlar tarafından yürütülmesinin beklenmesi, işte bu nokta bizim itiraz ettiğimiz bir nokta.

Zaman içinde, özellikle siyasi rekabet sertleştikçe ve kadın seçmenin oyu önem kazandıkça, partili kadının görev alanında bir genişleme görüyoruz:

“Kadın partililer” aracılığıyla kadın seçmene ulaşmak...

Kadınlar bu göreve dört elle sarılıyor. Ellerinde ana kademeler tarafından azilmiş broşürlerle ev ev dolaşıyor, çalmadık kapı bırakmıyor, üzerlerine düşen görevi fedakârca yerine getiriyorlar.

Ve gerçekten bu alanda mucizeler yaratıyorlar!
Ama ikinci sınıf partili muamelesi görmekten de kurtulamıyorlar.

Pek çok parti programında kadının adi, çocuklar, yaşlılar ve engellilerle birlikte anılmaya devam ediyor.

Kadın sorunları çoğunlukla aile bağlamında ele alınıyor. Kadın kimliği sadece aile ile özdeşleştirilmeye çalışılıyor.

Hâlâ, kimse onlara genel parti politikaları hakkında fikirlerini sormuyor. Kimse onlardan kadın ve aile dışı konularda politika geliştirmelerini, proje önermelerini, proje yönetmelerini beklemiyor.

Ve kadınlar hâlâ siyasetin karar mekanizmalarından çok uzaktalar. Tam burada bir parantez açalım;

Kadın, başlangıçtan bu yana genel politikanın bir parçası olamadı ama, ülke politikasının en şiddetli tartışmaları, en keskin ideolojik kutuplaşmalar ve rejim kavgaları kadınlar üzerinden yürüdü.

Çağdaşlık tartışmaları kadının konumu üzerinden yapıldı.

“Geleneksel” olanla “modern” olan, birbirleriyle kadının konumu üzerinden kavga ettiler.

Laiklik, kadının kıyafeti üzerinden tartışıldı. Dindarlık, kadının başörtüsüyle anıldı.

28 Şubat döneminde, başörtüsü bahane edilerek, kadınlar eğitim ve çalışma hayatından uzaklaştırıldı. Kadınlar, uzun yıllar süren ayrımcılığa ve haksızlıklara maruz kaldı.

Kadınlar on yıllar boyunca, siyasi kavgalarda koçbaşı olarak kullanıldı. Bu kavgaların ezileni, kaybedeni, kurbanı oldu. Ama bir türlü siyaseti oluşturan ve uygulayan bir özne olamadı.

*****
Sevgili arkadaşlarım,

İşte biz, partimizin programını yazarken, kadın politikasını belirlerken, bu tarihi geçmişi ve bugünkü manzarayı önümüze serdik.

Ve “Biz kesinlikle böyle yapmayacağız” dedik.

Biz, partimizdeki kadınları ana kademelerin “yardımcı” güçleri, ya da seçimden seçime sahaya sürülecek “yedek kuvvetler” olarak görmeyeceğiz dedik.

Bu yüzden ayrı bir “kadınlar kolu” kurmadık.

“Eğer yeni bir siyasi kültür oluşturmak istiyorsak, partimizdeki kadınlarla, mutlaka her kademede yan yana çalışmaya ihtiyacımız var” dedik.

Bunun için bütün parti organları için yüksek cinsiyet kotaları koyduk. Hedefimizin parite olduğunu da özellikle vurguladık.

Biz kadın-erkek yan yana yürüyeceğiz dedik.

DEVA Partisi’nin kadınlara yaptığı “siyasete katılma çağrısı”, sadece kadın seçmen kitlesine daha rahat ulaşma ihtiyacından kaynaklanmıyor.

Ya da kadın sorunlarını daha iyi anlayıp doğru politikalar üretme gereksiniminden de kaynaklanmıyor.

Partimizin kadınlara ihtiyacı var; çünkü biz bu partiyi ve bu ülkeyi, ancak bir arada olursak doğru bir şekilde yönetebileceğimize inanıyoruz.

Partimizin kadınlara ihtiyacı var; çünkü karar verici mekanizmalarda çeşitliliğin artmasının başarıyı arttırdığını biliyoruz.

Partimizin kadınlara ihtiyacı var; çünkü kadınlar siyasetin kurucu unsuru haline gelmezse, yeni bir siyasi kültür oluşturamayacağız eminiz.

Biz, DEVA Partisi olarak, gücümüzü bu toprakların çeşitliliğinden alıyoruz.

Yeni bir siyasi kültürü, farklı hayat tecrübelerine sahip insanların bir araya gelerek oluşturabileceğini biliyoruz.

Yeni bir siyasi kültürü, farklı bakış açıları kazanmış kesimlerin beraberce inşa edebileceğine inanıyoruz.

Bu perspektifle kadınların siyasete katkısı, yeni bir siyasi kültürün mihenk taşıdır.

Siyasetin neye ihtiyacı var biliyor musunuz?

Siyasetin, kadınların “ötekiyle” “ötekileştirilenlerle” empati kurma yeteneğine ihtiyacı var.

Siyasetin, kadınların nezaket diline, kadınların çatışmayı değil müzakereyi ve uzlaşmayı önceleyen yaklaşımına ihtiyaç var.

Biliyoruz ki, uzlaşmacı bir siyasal kültür yerleşmeden, demokrasinin yerleşip kurumsallaşması çok zor olur.

Biliyoruz ki, demokrat bir kültür olmadan, siyaset baskıdan ve şiddetten kurtulamaz.

Biz bunu önce DEVA içinde, sonra da Türkiye’de, kadın-erkek yan yana çalışarak başaracağız.

Deva Partisi, umut dolu yarınları kadınlarla birlikte inşa edecek.

Bu nedenle bir kere daha ülkemizin demokrat kadınlarına sesleniyorum;

Bu ülkenin yarınları için,

Özgürlük için,

Eşitlik ve adalet için,

Zengin bir Türkiye için,

Çocuklarımızın bugününü kurtarmak için,

Hepinizi DEVA Partisi’ne davet ediyorum.

Çünkü biz, bu ekonomik dar boğazdan ve bu politik sıkışmışlıktan kurtulmanın ancak, kadınlarının aklı, fikri ve emeği ile mümkün olacağını çok iyi biliyoruz.

DEVA Partisi, umut dolu yarınları kadınlarla birlikte inşa edecek.

DEVA Partisi’ni, kız kardeşleriyle birlikte el ele veren kadınlar büyütecek.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimin sonuna gelirken bu önemli günü hazırlayan, bu önemli organizasyonu çalışan, hepimizi davet eden Kadın Politikaları Başkanı Sayın Elif Esen’e teşekkür ediyorum. Bu organizasyonun yine hazırlanmasında büyük katkısı olan Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanımız Sayın Sanem Oktar’a teşekkür ediyorum. Özellikle bugün bu toplantımız vesilesiyle farklı illerden Ankara’ya gelen gün boyu burada konuşmalar yapacak, panellere katılacak tüm konuklarımıza bugünü bizlerle geçirdiği için ve bu çalışmaya verdikleri katkı için özel şükranlarımı sunmak istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, DEVA Kadında Zirvesi’nin, ülkemizde yeni bir siyasi kültürün inşasında bir filiz olmasını temenni ediyorum.