Ali Babacan: “Bu dönemin sürdürülebilirliği yok, seçim baskısı çoğalacaktır”

09-05-2025
Ali Babacan: “Bu dönemin sürdürülebilirliği yok, seçim baskısı çoğalacaktır”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Fatih Altaylı’nın YouTube kanalında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Babacan, erken seçim, enflasyon rakamları, Ekrem İmamoğlu’na yapılan operasyon ve Terörsüz Türkiye süreci başta olmak üzere birçok konuyu değerlendirdi.

“Türkiye'de seçim baskısı çoğalır”

“Ben ara dönem olarak görüyorum. Bu böyle devam etmez. Bunun bir sürülebilirliği yok yani. Onun için bu baskı çoğalır Türkiye'de, seçim baskısı çoğalır. Erken seçim olur mu, ne zaman olur? O Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı'nın ya da Meclisin yetkisinde. Mecliste de nitelik çoğunluk gerekiyor. Dolayısıyla muhalefetle iktidar anlaşmadan Türkiye'de erken seçim de zor görünüyor. Dolayısıyla seçimin ne zaman olacağını bilemeyiz. Ama seçim talebi ve seçim baskısı gittikçe artar, artar, artar. Ama bir noktada inşallah sandık milletin önüne gelir. Sandık milletin önüne geldiği anda da o zaman vatandaşlarımız: Ben demokrasi talep ediyorum, almak istiyorum. Hukuk talep ediyorum, almak istiyorum. Türkiye temiz yönetilsin, şeffaf yönetilsin. Artık şu yolsuzluk bitsin. Yani çalmasın da çaldırmasınlar da ülkeyi yönetenler.”

“Cumhurbaşkanı olsam en geç bir ayda ekonomi kurumlarını ayağa kaldırırım”

“Bakın bugün ben bu ülkenin cumhurbaşkanı olsam ekonomiyle ilgili sapasağlam 10 kişiyi göreve getiririm. Kurumların başına koyarım. Onlara da derim ki hemen dürüst ve ehil kadrolarınızı oluşturun arkadaşlar. En geç bir ayda kurumlar ayağa kalkar. En geç bir ayda. Bir ayda bu kurumlar ayağa kalkar. Haftada sadece iki kere, ikişer saatlik koordinasyon toplantısıyla da altı ayda ülkenin ekonomisi şöyle bir nefes alır. Şöyle bir başımızı kaldırırız. En geç iki yılda da enflasyon tek haneye düşer. Faiz tek haneye düşer ve orada kalır devam eder. Ama bunu sadece ekonomide düşünürsek yine olmaz. Ekonomide bunu yaparken eş zamanlı olarak dönüp hemen yargı reformunu yapmak gerekecek Türkiye'de. Hemen eğitim reformuyla ilgili adımlar atmak gerekecek.”

“28 Avrupa ülkesinin uyguladığı Kamu İhale Yasası’nı bir ayda geçiririz”

“Bakın Kamu İhale Yasası Avrupa Birliği'nde 28 ülkenin uyguladığı, 27 artı İngiltere, 28 ülkenin uyguladığı bir yasa var. 33 fasıldan bir tanesi odur. Onu gelin Türkiye'ye uygulayın. Asıl tasarruf nasıl sağlanıyor görün. Şimdi biz bunu bir ayda Meclisten geçiririz. Üçüncü ayın sonunda da uygulamaya başlarız. Bu mümkün yani.”

“Yargı anında bağımsız hale gelir ancak insan kaynağıyla ilgili revizyon gerekir”

“Yargının insan kaynağı yapısını gözden geçirmesi gerekecek. Çünkü şu anda maalesef, diyelim ki ben Cumhurbaşkanı oldum, ‘Yargıya ben artık karışmıyorum’ dedim. Ama bu haliyle Türkiye'de yargı kliklere bölünmüş durumda. Yani ideoloji etrafında kümeler kümeler kümeler oluşmuş. Şimdi önüne gelen dosya benden mi değil mi? Ya da arka odaya geçtiğinde ya bu bizdendir ona göre dosyasına dikkat et diye... Dolayısıyla yargı anında bağımsız hale gelir. Ama o yargının tarafsız çalışması için insan kaynağıyla ilgili çok ciddi bir revizyon gerekir.”

“Eğitimde etik müfredat şart”

“Şu anda Amerika'da da Avrupa'da da iyi okulların hepsi mutlaka bir etik müfredat koyarlar artık. Çünkü o da çok önemli. Yani her alanda başarılı olursunuz, başarısız olursunuz ama insani değerleri hiç unutmamak lazım. Bu illa hani dini değerler anlamında söylemiyorum. Evrensel, insani değerler. Bunlar da basit. Konuşunca doğruyu söyleyeceksin. Söz verince tutacaksın. Emanete hıyanet etmeyeceksin gibi basit şeyler. Ama bunu gençlerin, çocukların içselleştirerek yetişmesi gerekiyor ki her biri kendi ülkesine, dünyaya faydalı insanlar olsun.”

“Süreci Erdoğan’dan önce destekledik”

“Biz Erdoğan'dan önce destek verdik. Erdoğan aylar sonra konuştu. İlk destek verenlerden birisi biz olduk. Erdoğan meselenin çok uzağında durdu. Sahiplenmedi. Ne zaman ki toplumsal destek oluşmaya başladı, Sırrı Süreyya Önder'in cenazesinde gördük, Allah rahmet eylesin kendisine. Yani gerçekten Türkiye'de her kesim, aslında çok sevilen bir insandı gerçekten ama, aynı zamanda şu son çalışmaya destek olarak da bunu okumak lazım. Türkiye artık uzlaşı istiyor, Türkiye barış istiyor. Şimdi zemin de oluştu. E tabii Erdoğan da baktı, bu zemin var. Dolayısıyla bu başarılı olabilir. Ondan sonra yavaş yavaş sahiplenmeye başladı. Dedi ki ‘Talimatı verdim arkadaşlar bakıyor’ dedi. En sonunda ne dedi? İşte İbrahim Kalın yürütüyor zaten bu işleri dedi. İbrahim Kalın demek zaten kendisi demek. Demek ki kendisi de nihayetinde sahiplenmeye başladı. Ama neden sonra? Biraz maya tuttuktan sonra. İlk önce risk almadı. Yani bu toplumda karşılık bulmasaydı, masayı devirebilirdi de yani. Dolayısıyla biz zaten diyorduk ya, Cumhurbaşkanı neresinde duruyor bu işin açıklasın diyorduk. Bu işin neresindesin açıkla, açıkla diyorduk. Nihayet yavaş yavaş açıklamaya başladı ama maya tuttuktan sonra yani.”

“Savunma sanayiinde Avrupa artık bizim için çok büyük bir pazar”

“Açıkçası bu savunma sanayiindeki gelişmeleri mesela ben takdirle izliyorum. Bir ilerleme var. Ve şu anda mesela Avrupa'da da korkunç potansiyel oluştu. Avrupalılar savunma harcamalarını artıracak ya. Amerika, NATO güvencesini geri çekiyor. ‘Başınızın çaresine bakın’ diyor. Avrupalılar da kendilerini savunmak, kendi kendilerine yeterli olmak zorundalar. Yüz milyarlarca euro para harcayacaklar. Para hazır ama o kadar üretim yapacak savunma sanayisi yok Avrupa'nın. Ancak yeni yatırım yapacaklar da falan filan. Şimdi bizim için çok büyük bir pazar. Yüz milyarlarca euro’luk büyük bir pazar. Siyasi ilişkiler sağlam olduktan sonra Türkiye'de savunma sanayii katlaya katlaya büyür.”

“Siyasi operasyon olduğunu biliyorduk”

“İstanbul Büyükşehir, Cumhuriyet Halk Partisi ve Sayın İmamoğlu'nun şahsıyla ilgili bu başlatılan siyasi operasyon aslında ekonominin tam da ortasına atılan büyük bir sis bombası oldu. Yani Türkiye'nin öngörülebilirliğinin azaldığı, ülkenin yarınlarıyla ilgili ne zaman ne olacağının belli olmayacağı, son derece karanlık bir döneme sürüklendiği ve bunun da ekonomik aktörler tarafından özellikle finansal piyasalar tarafından anında fiyatlandırıldığı bir tablo gösterdi bize. Bu tabii bizim olayları daha yakından okuyan ve detaylara hâkim olanlar açısından bunun siyasi bir operasyon olduğunu, en azından zamanlama açısından bir siyasi operasyon olduğunu biz biliyorduk.”

“Erdoğan’ı destekleyen vatandaşlarımız bile ‘Siyasi operasyon’ diyor”

“Daha sonra yapılan araştırmalar ki aradan bir buçuk ay geçince epey bir araştırma da açıklandı. Görüyoruz ki AK Parti'ye oy vermiş Sayın Erdoğan'ı destekleyen vatandaşlarımızın bile en az yarıdan fazlası ‘Bu bir siyasi operasyondur’ diyor. Yani bu konunun gerçek bir yargı süreci olduğu ya da diplomanın usulüne uygun olup olmadığı; bunların hepsini insanlar detaylıca görüyor. Diyorlar ki ‘Sayın Erdoğan önemli rakiplerinden birisini bir operasyonda saf dışı bıraktı. Saf dışı bırakmaya çalışıyor.’ Dolayısıyla ağırlıklı olarak algı bu.”

“Halk demokrasi istiyor, ‘Koltuktan kalkmayacağım’ demek Türkiye gibi bir ülkede mümkün değil”

“Halk demokrasi istiyor, demokrasisini alacak. Halk hukuk istiyor, hukuk devletini alacak. Bu olacak Türkiye'de. Er ya da geç olacak. Çünkü geniş kitlelere rağmen hareket etmek, geniş kitlelere rağmen ‘Ben illa bu koltuğa oturdum, kalkmayacağım kardeşim. Emrihak vaki olan kadar buradayım.’ Bu Türkiye gibi bir ülkede mümkün değil.”

“Türkiye’deki sistem sürdürülemez, böyle bir yönetim modeli petrol, doğal gaz zengini ülkelerde olur”

“Bunun sürdürülebilirliği ancak yani böyle bir yönetim modeli ancak petrol zengini, doğal gaz zengini ülkelerde olur. Çünkü petrol ve doğal gaz gelirini işte vatandaşlara belli bir şekilde dağıttığınızda tabii ki yandaşlarınız yine çok zengin olur ama en azından insanların da günlük hayatında şikâyet etmeyeceği bir refah seviyesini dağıttığınızda bu refah seviyesine insanlar gidebilir, bir müddet daha gidebilir. Türkiye'nin öyle bir şansı yok.”

“Kanal İstanbul nasıl bir proje kimse bilmiyor”

“Kanal İstanbul'la alakalı en önemli sorun şu: Nasıl bir proje kimse bilmiyor. Kanal İstanbul dediğimiz sadece boğazı bypass etmek için yeni bir deniz trafiği projesi mi? Onun ötesinde bir şeyler var mı? Bunlar açıklanmış, ilan edilmiş şeyler değil. Dört başı mamur bir Kanal İstanbul projesi dokümanı gördünüz mü şu ana kadar?”

“Allah korusun deprem, savaş anında o adaya yardım nasıl ulaşacak, ada nasıl tahliye olacak”

“Bu projenin çevre etki analizi yapılmadı bakın, çevre etki analizi. Yani yapılmadı derken, bağımsız, düzgün bir çalışma yapılmadı. Tatlı su, tuzlu su birbirine karışacak mı, İstanbul'un su kaynaklarına zarar gelecek mi bilinmiyor. Karadeniz-Akdeniz dengesi var. Milyonlarca senede oluşmuş bir denge. Ve orada bir ekosistem var. Bu ne olacak bilinmiyor. Bağımsız, tarafsız bir rapor yok. Ve bizim kaygılandığımız başka önemli bir husus da... Bu deprem veya savaş gibi Allah korusun, afet anlarında... İstanbul'un bir ada haline geleceği. Yani İstanbul'un Avrupa yakası bir ada haline geliyor. Burada da büyük ekranda var şimdi. Şimdi kanalı açtığınızda oluyor bir ada. Bu ada zaten şu taraftan üç tane köprü ile bağlı. Öbür tarafta da kaç köprü olacak bilmiyorum. Şimdi ada olduğu anda, deprem olduğunda o adaya ulaşmak ve ada nasıl tahliye olacak? Allah korusun savaş anında o adaya yardım ulaşması veya adanın tahliyesi nasıl olacak? Ben mesela merak ediyorum bir vatandaş olarak. Genelkurmay’ın, Silahlı Kuvvetlerin... Acaba bununla ilgili bir analizi var mı? Varsa biz bu analizi yaptık, sorun yok, güvenlik açısından hiçbir sorun yok diyorlarsa tamam. Ama ben bilmiyorum. Ama varsa da açıklamaları lazım. Yarın bir gün ‘Ya çok baskı geldi ne yapalım, Cumhurbaşkanı kafasına koymuş bu işi yapacak nasıl olsa, biz de sesimizi çıkaramadık’ falan derlerse o zaman sadece bir vicdani vebal altında kalmazlar, bu başka sorumluluğu da getirir yanında yani. Hani hukuki sorumluluğu da getirir. Dolayısıyla eğer varsa sıkıntı stratejik açıdan, güvenlik açıdan bunun mutlaka ortaya konulması lazım. Ve bunun raporlanması lazım. Bu ada meselesi bizi açıkçası kaygılandırıyor, korkutuyor. Deprem ve savaş açısından Allah korusun Allah ikisinden de korusun, ama böyle bir riskin mutlaka hesap edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tabii şey çok yani konuşulacak konu çok Kanal İstanbul'la alakalı. Ama bir inat olduğunu da unutmamamız lazım.”

“Hangi yüzle yasa dışı kumardan para kazanan adamın banka almasına izin veriyorsun?”

“Bu yasa dışı bahis kumar oynatan firmalardan bir tanesi işi o kadar büyütmüş ki banka satın almış. Parayı koyacak yer yok. Aynı firma bir de televizyon aldı daha sonra. Banka alması BDDK'nın izine tabi. Bankacılık Yasası’nı ben çıkarttım. Çok çok muteber bir insan olmadıkça banka sahibi olmasına izin verilmez, dünyanın neresinde olursa olsun. Dünyanın en büyük bankalarından birisi, Orta Doğu'nun en büyük bankası geldi, bizde bir banka satın almak istedi. Sahibi 80 yaşında; geldi, BDDK ile konuşmuş, en sonunda bir de benimle görüşmek istedi. Adam ömrünü bankacılığa vermiş. Kaç kuşak, Orta Doğu'nun da en büyük bankası. Fakat BDDK acaba satışa izin verecek mi, vermeyecek mi diye heyecanlıydılar adamlar yani. Sonra tabii ki araştırıldı mesela, hele yabancı bankaysa MİT'ten rapor istenir. Çünkü bankacılık ulusal güvenliktir. Yani bir bankada bir şey yaparsanız bütün finansal sistem çöker, çok ciddi bir iş. Ya sen yasa dışı kumar bahisten para kazanan adamın banka almasına izin veriyorsun. Hangi yüzle ya? Ama diyorum ya ehil ve dürüst kadrolar diyorum ya ehil ve dürüst... Orada ehil ve dürüst kadro olsa bunu kabul eder mi? Böyle bir insana lisans verir mi?”

“Bizim paranın satın alamayacağı kadrolarımız var”

“Yasa dışı kumarda o kadar büyük para var ki bakın tek bir dosyada 7 milyar dolar ya, milyar dolar… Bu büyük para eğer ülkeyi, devleti yöneten kadrolar sağlam değilse, dürüst değilse para satın alabiliyor. Bizim paranın satın alamayacağı kadrolarımız var. Çok şükür bakın bizim ekonomi kadromuz. Yani büyük bir gururla ülkem adına, kişi meselesi değil söylüyorum. Yüz milyarlarca dolar bu arkadaşlarımızın önünden para geçmiştir, boğazlarından tek bir lokma haram geçmemiştir. Bugün bizim İbrahim Çanakcı, bakın 11 yıl hazine müsteşarlığı yaptı bu ülkede, 11 yıl. Bizim Genel Başkan Vekilimiz şu anda. Ya hazine demek, bütün KİT’ler demek, bütün kamu bankaları demek, hepsi demek. O zaman bürokraside müsteşarlar ve müsteşar yardımcıları da bazı kuruluşların yönetim kurulunda yer alırdı. İbrahim Bey, 11 yıl boyunca tek bir kuruluşun yönetim kurulunda görev almamıştır. Çünkü ben hazine müsteşarıyım. Tek bir kuruluşun yönetim kurulunda görev alsam ben o kuruluşa karşı tarafsızlığımı kaybederim, Hazine Müsteşarlığı maaşı neyse 11 yıl öyle çalışmıştır.”

“Gençler yere bakarak yürüyor, esnafın boynu bükük”

“Şimdi bakıyorum yani gençler böyle yere bakarak yürüyorlar. Esnafa bakıyorum boynu bükük oturuyor. Çiftçi şimdi ben geçen hafta Antalya'daydım. Afyon, Burdur. Bu hafta Tokat, Amasya, Çorum'daydım. Çiftçilerle de oturduk konuştuk. Ya diyorlar artık ‘yani biz bırakıyoruz, bizden sonra çiftçilik yapacak bir nesil de kalmıyor haberiniz olsun’ diyorlar yani. Şimdi her alanda sorun var. Tek bir alanda yok ki. Her alanda sorun var.”

“Bir yıldır ENAG’a da güvenmiyorum”

“ENAG'a son bir yıldır falan açıkçası ona da ben çok güvenmemeye başladım. Yani ilk başlarda bakıyordum soruyordum hani bizim iş çevreleriyle. Tamam ama son dönemlerde ENAG'tan da ben çok emin değilim açıkçası yani.”

“Lütfi Elvan, TÜİK’i denetletmek istediği için görevden alındı”

“Mesela bugün TÜİK’e bir dış denetim sistemi kurulsa ki bu mümkün; mesela Lütfi Elvan kısa bir dönem bakanlık yaptı ya. Bunu kuracağını açıkladı hemen işinden oldu yani. Mesela bu bir yapısal reformdur. Ya da yapısal reform nedir? Mesela Kamu İhale Yasası’nı değiştirirsiniz. Kalıcı olarak tasarruf sağlarsınız.”

“Deprem konutlarını bile pahalıya mal ediyorlar”

“Bugün bir deprem konusunda bakın bir liralık deprem konusunda 2 liraya 3 liraya mal ediyorlar ya. Yani deprem gibi en hassas konuda bile yazıktır. Bugün bakın Çevre Bakanlığının ilan ettiği inşaat maliyet tablosuna bakın. Bir de deprem konutlarını kaç liradan veriyorlar bakın. En az 1'e 2. Bazı yerlerde 1'e 2 buçuk, bazı yerlerde 1'e 3. Bir firmaya veriyorlar o alt taşerona, o alt taşerona, o alt taşerona derken arada menfaat şebekesi iş hallediyor.”

SONRAKİ HABER

Sadullah Kısacık: 35 yaş sınırı kamuda çalışmak için umut bekleyen gençlerimize hakarettir!

Sık Sorulan Sorulara Cevaplar


                        

BASIN BÜLTENİNİ
İNDİRİN

Haber ekinde bir basın açıklaması mevcut ise aşağıdaki indirme ikonu ile indirebilirsiniz.

09-05-2025