DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen’in ölümüne ilişkin, “Fethullah Gülen yakın tarihimizde bu ülkeye en büyük zararı veren insanlardan biridir. Kurduğu yapıyı darbe teşebbüsüne kadar götürecek, bu ülkenin Meclisini kendi ülkesinin savaş uçakları tarafından bombalanmasına sebep olacak kadar aynı zamanda dengesini yitirmiş bir insandı” ifadesini kullandı.
Habertürk Televizyonu’nda gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtlayan Babacan, Gülen’in dini kutsalları istismar ederek kitleleri yanlış yönlendirdiğini ve toplumda yaralar açtığını kaydetti. Babacan, “Keşke zamanında Türkiye’ye iade edilebilseydi, yaptıklarının hesabını mahkemelerimizde verebilseydi. Ama tabii ki başka bir hesap yeri de var; o hesapta ne yapar bilemem” dedi.
“Devlet, FETÖ ve benzeri yapılarla pazarlığa girmemelidir”
Babacan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şuna dikkat etmek gerekiyor: Birincisinde istihbarat mutlaka çok iyi çalışmalıdır. İkincisinde ehliyet ve liyakate dikkat etmek gerekmektedir. ‘Şunun referansıyla aldık, şunların insanıymış, arkadaşları kırmayalım bari onlardan da birkaç kişi olsun’ mantığı ile devlet kurumlarını yapılandırdığınızda, hele hele belli kurumlarda öbekleşme ve klikleşmeler olduğunda her zaman bir risk oluşur. İnsanlar ‘benim bir abim ve ablam olsun; beni destekleyen birileri olsun ki devlette iş bulayım’ şeklinde düşünmemelidir. Ya da ‘terfi almam için arkamda birileri olsun’ hissiyatının yok olması gerekmektedir. Bu da güzel planlanmış bir devlet personel rejimi ile mümkündür. Kamuya alımlarda ehliyet ve liyakat bu işin en önemli çarelerinden birisidir. Aksi taktirde FETÖ gider METÖ gelir. Ben bu ifadeyi daha önce de kullandım. Onun için devlet yönetirken çok dikkatli olmak zorundasınız. Asla bu yapılarla pazarlığa, ‘al ver’e girmemek gerekiyor.”
“Bire üç maliyetle 100 bin deprem konutu yeni bitti; bari deprem konutlarında bunu yapmayın!”
Hükümeti deprem konutları üzerinden eleştiren Babacan, asıl tasarrufun kamu alımlarında olması gerektiğinin altını çizdi. Babacan, “Tasarrufla ilgili ne yaptılar? Açıkladıkları tasarrufu alt alta toplayın para etmiyor. Gerçek tasarruf kamu alımlarındadır. Devlet bir liralık ürünü üç liraya mal ediyor. Sayın Erdoğan deprem olduğu dönemde, ‘Bir yılda 650 bin konut yapacağız’ dedi. Bir buçuk yıl geçti, daha 100 bin konutu yeni bitirdiler. Peki bunun maliyetine bakıyoruz. 100 bin konuta harcadıkları para ile biz 300 bin konut yapardık. Bire üç maliyetler… Deprem konutlarında bari bunu yapmayın. O bölgede kime sorarsanız sorun, ihale de yok... Şu kadar konutu sen yap, bu kadar konutu sen yap diyor. Karşılıklı anlaşmalarla, pazarlıkla gidiyor. Maliyetlere bakın. İnşaat maliyetlerinin çok üzerinde seyrediyor. Asıl tasarruf oradadır. AB’nin Kamu İhale Mevzuatı var. Neden Türkiye’de uygulamıyorsunuz? 28 ülkede bu mevzuat uygulanıyor. Neden uygulamıyorlar? Çünkü şeffaf ve açık olduğunda menfaat şebekeleri çalışmayacak. Nemalananlar nemalanamayacak” ifadelerini kullandı.
“Siyasi partilerin kayıt dışı finansmanı imar rantlarından geldiği için susuyorlar ama biz konuşuruz”
“İmar rantlarına bakın. En önemli kayıt dışılık gayrimenkul sektöründedir. Ev alanlara sorun gerçek fiyatından tapu alabiliyorlar mı? Şu anki ekonomi yönetimi buna ele atamıyor. Çünkü oralarda öyle büyük rakamlar dönüyor ki ve siyasetin kayıt dışı finansmanı oralardan geliyor. Siyasi partiler dokunamıyor, konuşamıyor. Biz rahat konuşuruz çünkü bizim öyle bir derdimiz yok. Belediyesi çok olan siyasi partiler bunun adını bile anamıyorlar… Hiçbir konuda anlaşamaz görünen muhalefet ile iktidar belediye meclislerinde imar değişikliklerinde anlaşıyor. Biz bunları geçmiş dönemde Altılı Masa’ya getirdik. Muhalefetin de düzelteceğiz diye imzası var.”
“Türkiye’nin ekonomisi de ahlaki yapısı da çökmüştür, alın teri ile kazanmak zorlaştı”
Babacan, uyuşturucu satışı ve yasadışı bahislerde patlama yaşandığını belirterek, “Çünkü alın teri ile kazanmak zorlaştı. İnsanlar bakıyor ki dürüst bir şekilde alın teriyle para kazanmak çok zorlaştı. Para kazanmak için kısa yolda köşe dönme metotları arıyorlar. Gençler ‘tanıdık var mı, ihale var mı?’ diye bakıyorlar. Genç iş insanı profili buna döndü. ‘Ben çok çalışayım, başarılı olayım ve meslektaşlarımdan farklı bir şey yapayım’ değil; ‘ahlaki olmayan yollardan para kazanayım’ anlayışının çok yaygınlaşması, ahlaki çöküş ve enkaz içinde olduğumuzu gösteriyor. Türkiye’nin ekonomisi de ahlaki yapısı da depremde yıkılan binalar gibi yıkılmıştır” diye konuştu.
“Ekonomik çöküntüyü grafiklerde görebilirsiniz, altındaki sosyal çöküntüyü ise sonradan fark edersiniz”
Türkiye’nin son 6-7 yıldır büyük çöküş içinde olduğuna dikkat çeken Babacan, “Bu sadece ekonomik bir çöküş değil; aynı zamanda bir hukuk ve adalet çöküşüdür. Ama aynı zamanda bir ahlaki çöküşdür. Türkiye’de şu anda insanlık çöküyor. Son birkaç haftadır olan olaylara bakın… Kendi ailesinin içinde yedi yaşındaki Narin kızımızı mı düşünürsünüz, kadınların başını kesip katledenleri mi… Ya da yeni doğmuş bebeklerin günde 8 bin liraya tamah edip canıyla oynayanlara mı… Biz neden DEVA Partisi’ni kurup yola çıktık? Çünkü kurumlar sağlam çalışmadan, yargı bağımsız ve tarafsız olmadan, hukukun üstünlüğü ilkesi işletilmeden, Türkiye’nin herhangi bir sorununu çözmesi mümkün değildir. Ekonomi ilk olarak tezahürdür, grafikler vardır, rakam olarak sıkıntıları görürsünüz. Ancak onun altındaki sosyal çöküntüyü daha sonra fark edersiniz” değerlendirmesinde bulundu.
“Cumhurbaşkanı olsam hemen Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplarım”
“Ekonominin düzelmesi için mali politika ve para politikası sıkışması gereklidir ama yeterli değildir. Ben bugün Cumhurbaşkanı olsam hemen Ekonomik Sosyal Konseyi toplarım. Anayasa’nın gereğidir. Cumhurbaşkanı çıkıp ‘yeni anayasa’ diyor ya… Önce şu anki Anayasa’ya bir uy bakalım… İnsanların dertlerini önce bir dinle. Ancak Anayasa gereği olmasına rağmen Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplamıyor.”
SONRAKİ HABER
DEVA Partili Karatutlu: “Sağlık Bakanı ‘Yenidoğan Çetesi’ skandalında sorumluluktan kaçamaz!”
BASIN BÜLTENİNİ
İNDİRİN
Haber ekinde bir basın açıklaması mevcut ise aşağıdaki indirme ikonu ile indirebilirsiniz.