DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İsrail’in ardından İran’a saldıran Amerika’ya tepki göstererek, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan bir ülkenin, yani Amerika Birleşik Devletleri’nin hukuku kendi eliyle ayaklar altına alması demek, artık bundan sonra dünyada bir istikrarsızlık döneminin fiilen başlaması demektir” ifadelerini kullandı. Babacan, Yeni Yol grubunun ‘Hesap Vakti’ sloganıyla başlattığı kampanyanın açılış toplantısında konuya ilişkin şu mesajları verdi:
“Amerika hukuku ayaklar altında aldı, dünyada bir istikrarsızlık dönemi başlattı”
“Sözlerimin hemen başında bu sabah erken saatlerde Amerika Birleşik Devletleri’nin İran'a başlattığı saldırıları şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum. İsrail'in bir süredir devam ettirdiği, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin de katıldığı bu saldırılar uluslararası hukukun tamamen ihlalidir. Hele hele Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan bir ülkenin, yani Amerika Birleşik Devletleri’nin hukuku kendi eliyle ayaklar altına alması demek, artık bundan sonra dünyada bir istikrarsızlık döneminin fiilen başlaması demektir.”
“Konseyin askeri güç oluşturma ve hukuksuzluklara karşı mücadele etme, karşı savaş açma yetkisi bile var”
“Bugün bir başka ülke İran'a saldıracak olsa, Güvenlik Konseyinin görevi hukuksuz bir saldırıysa, buna engel olmak, gerekirse askeri güç oluşturup buna karşı çıkmaktır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin askeri güç oluşturma ve hukuksuzluklara karşı mücadele etme, karşı savaş açma yetkisi bile vardır. Böyle bir kurulun daimî üyesinin saldırıyı kendisinin yapması kabul edilebilir, affedilebilir bir şey değildir.”
“22 yıl önce NATO’yu yanlarına alamadılar, bugün saldırdılar”
“Biz buna benzer bir senaryoyu aslında 2003 yılında Irak'ta gördük. Ne dediler? İran ‘Kitle imha silahları vardır’ dediler. Hatırlayalım Amerika, arkasına İngiltere'yi kattı, arkasından İspanya'yı kattı. Güvenlik Konseyinden geçiremediler, NATO’yu yanlarını alamadılar ama nihayetinde Irak'a bir savaş açtılar. Sonunda da ortaya şu çıktı: O günün Dışişleri Bakanı Powell ne dedi? ‘Elimizdeki istihbarat sağlam değilmiş’ dedi. O günün İngiliz Başbakanı çıktı. Ne dedi? ‘Ya biz Amerikalıların istihbaratı var zannettik, biz de savaşa katıldık ama hepsi boşmuş’ dedi. Bakın 22 sene önce bunu yaşadık. Amerikan yönetiminden dahi ‘İran’ın elinde bir nükleer silah olup olmadığı ile ilgili kanıtlanmış bir bilgimiz yok’ diyenler varken, bunları gerekçe gösterip İran'a saldırmanın hiçbir hukuki zemin yoktur, bir dayanağı yoktur. Bu sadece güçlü olanın, elinde askeri güç olanın gerektiğinde ben hukuku çiğnerim demesinin bir başka vahşi örneğidir.”
“’Benim nükleer silahım var ama senin olamaz’ yaklaşımı hukuki değil”
“Eğer mesele nükleer silahlarsa biz bölgemizde hiçbir ülkenin nükleer silaha sahip olmasını istemiyoruz. Türkiye'nin politikası budur. Bölgemizde biz kitle imha silahları istemiyoruz. Peki İsrail'in nükleer silahı var mı? Sorulduğu zaman ne diyorlar? ‘Reddetmeyiz kabul etmeyiz’ diyorlar. Ama unutmayalım ki zamanın Cumhurbaşkanı Simon Perez ne demişti? Ağzından kaçırdı, dedi ki ‘İlk kullanan biz olmayacağız’ dedi. Yani zımnen varlığını kabul etti. Eğer mesele kitle imha silahıysa, mesele nükleer silahsa o zaman uluslararası toplumun, özellikle bölge ülkelerinin İsrail'in bu silahlardan arındırılması ile ilgili bir çaba göstermesi gerekiyor şu anda. Yoksa adalet nerede? Hukuk nerede? ‘Benim var’ diyor ‘Ama senin silahın olamaz’ diyor. Böyle bir şey kabul edebilir bir şey değil ve hep beraber başta bölge ülkeleri olmak üzere buna karşı çıkmalıyız.”
“Diplomasi ve müzakerenin çalıştırılması için hâlâ geç kalınmadı”
“İsrail'in İran'a saldırmaya başladığı ilk saatlerde ben açıklama yapmıştım. Demiştim ki ‘Amerika bu işin dışında durmalıdır. Eğer Amerika işin içine girerse saldıran taraf olarak işin içinde olursa bu ateş bölgesel bir nitelik kazanır ve bu savaş başka ülkelerin de içine çekecek büyük bir felakete dönüşebilir.’ Umarız ki bir an önce müzakere masası kurulur. Umarız ki bir an önce bu sorun diplomasiyle çözülür. Hâlâ vakit vardır, hâlâ geç kalınmamıştır, bir an önce yapılması gereken sadece Amerika, İran değil başka tarafsız ve muteber ülkelerin de masaya oturmasıyla bu sorunun diploması ile müzakere masasında çözülmesidir. Mesele nükleer meselesi bu nükleer meselenin çözümü masadan geçer, diplomasından geçer, müzakereden geçer.”