Japonya’nın popüler ekonomi dergilerinden Nikkei Asia, “Enflasyon Türkiye’yi yeniden sarsarken Erdoğan’a acı reçete” başlığıyla hazırladığı dosya haberde Genel Başkanımız Ali Babacan’ın görüşlerine yer verdi.
Türkiye ekonomisinin 2003-2013 yılları arasında hızlı büyüdüğünün belirtildiği haberde, “Neyin, ne zaman ve nasıl ters gittiği” sorusu üzerine Babacan “İşler adeta bir Netflix dizisinde olabilecek şekilde yürüyor” dedi.
Adalet ve Kalkınma Parti’nin 2002’de iktidara gelmesinin ardından demokratik reformları gerçekleştirip, Avrupa Birliği ile müzakere sürecini başlattığına yer verilen haberde, yüksek büyümeyle beraber vatandaşa refah ve kamu hizmeti sunan öngörülebilir makroekonomik politikaların bu yıllarda uygulandığı vurgulandı.
Altın yıllarda şoför koltuğunda Babacan oturuyordu
Haberde “altın yıllar” olarak tanımlanan zaman dilimiyle ilgili Ali Babacan’ın şu ifadelerine yerildi:
“Yönetime geldiğimiz ilk yıllarda, eğer iki ya da üç bakan herhangi bir konuya itiraz ediyorsa Erdoğan onu işleme koyamazdı”.
Haberde, kişi başına düşen milli gelirin 12 bin 600 doları bulduğu ve IMF’ye olan borçların geri ödendiği 2013 yılına kadar şoför koltuğunda Babacan’ın oturduğu belirtildi. Tokyo’dan Silikon Vadisi’ne kadar pek çok yerden yabancı yatırımcıların Babacan’la halen görüştüğü ve Babacan’ın öngörülerine başvurduğu ifade edildi.
Babacan, Nikkei Asia’ya verdiği röportajda şunları söyledi:
“Ancak Erdoğan’ın kendine güveni, üç seçim zaferinin (2002, 2007 ve 2011) ve iktidardaki dokuz yılın ardından aşırı arttı, bir daha kimseye danışmadı. Kurumlar zayıflatıldı ve Merkez Bankası’na saldırmaya başladı.”
Babacan: Merkez Bankasının bağımsızlığının istikrarlı bir savunucusu
“Geçtiğimiz kasım ayının başında yaşanan bir dizi olay Türkiye’de siyasetin ne kadar merkezileştiğini ortaya koyuyor” denilen haberde, Merkez Bankası Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığındaki değişimlere yer verildi.
Haberde, Babacan’ın 2015’te hükûmetten ayrılmasıyla birlikte Merkez Bankasının da istikrarlı bir savunucusunu kaybettiği belirtildi. Merkez Bankasının Erdoğan ve çevresinin baskısı altına girdikten sonra Türkiye’nin çekiciliğini yitirdiği, yabancı yatırımcıların Türkiye’den yatırımlarını çektiği ve Türk Lirası’nın gittikçe değer kaybettiği ifade edildi.
“Ya Erdoğan yetenekli insan kaynağını dışarı attı ya da iyi insanlar kendi kendilerine uzaklaşmak zorunda kaldı” diyen Babacan, bunun sonucunda hükûmetin yönetme kapasitesinin zayıfladığını ileri sürdü.
Erdoğan, yüksek faize sabredip erken seçime gidebilir
Babacan, “Yönetim zihniyeti mutlaka değişmek zorunda ve bu zihniyet değişimi ancak Cumhurbaşkanı’nın ve çevresindeki küçük grubun değişmesiyle mümkündür” dedi.
Erdoğan’ın yüksek faiz oranlarına sabrının enflasyonu kontrol altına alana ve Türk Lirası'nın istikrarını sağlayana kadar sürebileceğini tahmin eden Babacan, ekonominin bu sayede toparlaması durumunda Erdoğan’ın 2022’de erken seçim çağrısı yapabileceğini söyledi.
Ekonomi yönetimindeki yanlışların bedelinin, AK Parti’nin seçmen desteğini kaybetmesiyle sonuçlanacağını savunan Babacan, DEVA Partisi’nin güç dengelerini değiştirebileceğini iddia etti.
Babacan, DEVA Partisi’nin Erdoğan’ın uykularını kaçırdığını söyledi.
Haberin İngilizce tam metnine aşağıdan ulaşabilirsiniz.