DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 5 bin lira doğum yardımı parasını eleştirerek, “5 bin lira para geldi gelmedi diye bir insan evlat sahibi olup olmamaya karar verir mi? Böyle bir şey var mı?” dedi. Gençlerin ekonomik şartlardan dolayı evlenmekten ve çocuk sahibi olmaktan korktuğunu belirten Babacan, iktidarın artık ülkeye ümit verme imkânının da kabiliyetinin de kalmadığını vurguladı.
KRT TV’de yayınlanan Stüdyo Ankara programına katılan Babacan, gazeteci Elif Doğan Şentürk’ün sorularını yanıtladı. Babacan, Yeni Yol grubunu, ‘Aile Yılı’ kapsamında açıklanan destek paketini, PKK’nın silah bırakma sürecini ve Gazze’deki ateşkesi değerlendirdiği programda, şunları söyledi:
“Yeni Yol modeli, siyasi tarihimizde bir ilk ama Avrupa’da karşılığı olan bir model”
“Türkiye'de uygulamaya başladığımız bu model, yani Yeni Yol modeli her açıdan bir ilk, yani siyasi tarihimizde bir ilk, demokrasi tarihimizde bir ilk, Türkiye'de ilk ama Avrupa'da karşılığı olan bir model… Avrupa'da grup dediğiniz, yani bir parlamentoda grup dediğiniz, aslında farklı farklı partilerin bir araya gelerek oluşturduğu yapılara grup denir. Yani Avrupa parlamentosunda işte nedir, mesela halkçı partiler grubu vardır, işte sosyal demokratlar grubu vardır ama grup dediğinizde aslında içinde farklı farklı partiler vardır. Bizim mevzuatımız bugün için buna izin vermiyor. Biz bununla ilgili bir yasa teklifi şu anda hazırlıyoruz. Yani Meclis üstünlüğünde, Siyasi Partiler Kanunu’ndaki ve seçimle ilgili mevzuattaki değişikliklerle beraber Avrupa modelini Türkiye'ye taşımanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Bununla ilgili bir çalışma yapıyoruz ama o çalışma Meclis’te nihayete erer ermez bilmiyorum. Çünkü bizim bir an önce bu yapıyı kurup devam etmemiz gerekiyordu.”
“Parlamenter sisteme geçilmedikçe Erdoğan gider Merdoğan gelir, ama Türkiye'de hiçbir şey düzelmez”
“Sayın Dervişoğlu'yla İYİ Parti Genel Başkanı'yla olsun, Sayın Erbakan'la Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı'yla olsun farklı dönemlerde görüşmelerimiz oldu, ziyaretlerimiz oldu. Arkadaşlarımız ara ara bir araya geliyorlar. Konuşuyorlar. Dolayısıyla bir diyalog zeminimiz var. Ama bu diyalog bir iş birliğine döner mi? Nasıl döner? Ortak payda nasıl olabilir? Bununla ilgili de farklı seçeneklere açığız. Ama şunu biz çok önemsiyoruz. Parlamenter sistem çok önemli. Başkanlık sistemi Türkiye'de durduğu sürece günün birinde iktidar değişse bile bu gider başkası gelir. Erdoğan gider Merdoğan gelir. Ama inanın Türkiye'de hiçbir şey düzelmez. Şu anda Saadet Partisi’ni de Gelecek Partisi’ni de parlamenter sistem konusunda çok samimi görüyoruz biz.”
“Erdoğan’ın duruşunu cesur görmüyorum”
“İşin enteresan tarafı, heyet geldi bize anlattı da asıl süreci başlatan Sayın Bahçeli ya da bu konuda nerede durduğu belli olmayan Sayın Erdoğan, o kanallardan gelip de bize bir şey anlatan yok; niyetimiz şudur, bu iş şurada başlayacak, şurada bitecek diyen yok… Bu da doğru bir yöntem değil açıkçası… Asıl süreci başlatanlar bizimle muhatap olmak istemiyor. Bir bakıma heyete diyor ki ‘Siz şu muhalefetle bir konuşun, anlatın da bakalım ondan sonra nereye gidecek biz de görelim’ diye. Bu metot çok doğru bir metot değil. Açık, mert, cesur bir davranış gerekir. Ben Sayın Erdoğan'ın duruşunu cesur bir duruş olarak görmüyorum açıkçası bu konuda. Bu konuda çok cesaretli ve kararlı, ‘Ben bu işi çözerim arkadaş’ duruşu gerekir. Öyle bir şey ben görmüyorum şu anda Sayın Erdoğan'da…”
“Şu anki yayını kelime kelime izliyorlar; Ali Babacan ne diyecek diye…”
“Bizim prensimiz burada ihtiyatlı iyimserlik. Ben bunu tam iki aydır söylüyorum. Baktım dün Sayın Bahçeli bugün de Sayın Erdoğan ihtiyatlı iyimserlik ifadelerini kullanmış. Yani bizim sadece sarı kart, kırmızı kart kopya edilmiyor yani. Başka şeylerimiz de kopya ediliyor, onu da görüyoruz. Çok dikkat ediyorlar. Görmezden geliyorlar. Ama şu andaki yayını kelime kelime izliyorlar; Ali Babacan ne diyecek diye. Çünkü asıl kendilerinin riskinin nereden geldiğini neler olduğunu gayet iyi ölçüyorlar.”
“Bundan sonra yapılması gereken bu ateşkesi barış anlaşmasına doğru götürmek”
“Şu andaki ateşkes sevindiricidir, önemli bir adımdır ama asıl bundan sonraki süreçte kalıcı bir barış anlaşması sağlamak için büyük bir gayret gerekecektir. Çünkü kalıcı bir barış anlaşması sağlanmadan İsrail-Filistin krizinin bitmesi mümkün değil. Yani bugün ateşkes sağlandı, iş bitti zannederiz bakarsınız birkaç ay sonra bir olay, iki olay, birkaç kıvılcım yeni bir çatışmayı, yeni bir savaşı başlatabilir. Bundan sonra yapılması gereken bu ateşkesi barış anlaşmasına doğru götürmek, fakat Trump'ın böyle bir derdi olur mu olmaz mı bilmiyorum doğrusu. Çünkü Trump bu tür şeyleri kendi iç kamuoyuna anlatırken, yani bu ateşkesi çok rahatlıkla işte ‘Bak iş bitti, çözüldü kardeşim, bir başka işe bakalım’ diye de sunabilir. İç kamuoyu odaklı bir dış politika uyguluyor Trump. Onun için bizim Türkiye olarak dikkat etmemiz gereken konu, ‘Bak bu burada bitmiş değil. Sadece bir bakıma çatışmaları dondurmuş oluyorsunuz, asıl yapılması gereken kalıcı bir barış anlaşması’. Yani iki devletli çözüme dayanan, 1967 sınırlarını baz alan, şimdiye kadar ki bütün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının yerine getiren, gereğini yapan ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti.”
“Tek imza, tek yetki enflasyonu yıllardır düşürmüyor”
“Şuna kuvvetle inanıyoruz ki Türkiye'de kurumların güçlenmesi gerekiyor. Bir tane güçlü lider gelsin sorunları çözsün. Olmuyor. Olmuyor… Ne dedi o güçlü lider? ‘Ben imza atmasaydım sen enflasyonu düşürmezdin’ diyor bana. Tek imza, tek yetkili yıllardır enflasyonu düşürmüyor. Enflasyon 44'e düştü diye, bugünkü grup konuşmasında Sayın Erdoğan ‘Enflasyonu yüzde 44'e düşürdük’ diyor. Müjde veriyor. Diyor ki, ‘İhracatı yüzde iki buçuk artırdık’ diyor. Müjde veriyor. İhracat bu ülkede katlıya katlıya artmış zamanında. Bu ülkede enflasyon tek haneye inmiş ve yıllarca tek hanede kalmış. Üstelik iki yılda tek haneye inmiş ve yıllarca tek hanede kalmış. Ama yapamıyor. Niye yapamıyor? Çünkü kurumlar zayıfladı. Adalet mekanizması iyi çalışmıyor. Merkez Bankası artık bağımsız değil. TÜİK şeffaf değil. Türkiye güçlenecekse, Türkiye topyekûn zenginleşecekse bu ancak güçlü kurumlarla mümkün. Sağlam kurumlarla mümkün. Kural bazlı bir yönetim felsefesiyle mümkün.”
“Gençler evlenmekten, çocuk sahibi olmaktan korkuyor”
“2024'ü ‘Emekli Yılı’ ilan ettiler. 2024 yılı herhalde yakın tarihimizde emeklimizin en büyük sıkıntı çektiği yıl oldu. Şimdi 2025 ‘Aile Yılı’ ilan ettiler. İnşallah ailelerin büyük sıkıntılar çektiği ya da aile kurumunun büyük zarar gördüğü bir yıl olmaz diye sadece ümit etmek düşüyor bize. Evet, Türkiye maalesef şu anda fakirken yaşlanan bir nüfusa sahip. Halbuki gelişmiş ülkelerde zenginleşerek yaşlanma vardır. Türkiye fakirken yaşlanan bir ülke oldu. Kadınlarda doğum hızı, doğurganlık hızı şu anda Fransa'nın altında. Gençler evlenmekten korkuyorlar, çocuk sahibi olmaktan korkuyorlar, maliyetlerinden korkuyorlar. Ben bu yükün altından nasıl kalkacağım diyorlar. Dolayısıyla ekonomik şartlar bunu getiriyor.”
“Bir insan, 5 bin lira para geldi diye evlat sahibi olmaya karar verir mi?”
“Bu teşvikle olacak iş de değil. Evlenene şu kadar kredi, çocuk başına 5 bin lira. 5 bin lira para geldi gelmedi diye insan bir evlat sahibi olup olmamaya karar verir mi? Böyle bir şey var mı? Bir çocuğun okul masraflarını düşün, bir kırtasiyeciye gidin. Sayın Erdoğan doğan bebek için 5 bin lira vereceğim diyor ama ilkokul 1'e başlayan bir çocuğun şöyle kırtasiye masrafını bir yapsın. Gitsin şöyle bir kırtasiyecilere bir dolaşsın da göreyim o 5 bin lira neye yetiyor. Bunlarla olacak işler değil.”
“İktidarın artık bu ülkeye ümit verme imkânı yok, böyle bir kabiliyeti de yok”
“Genel güven ortamı çok önemli. Yani bir ülkede yaşayan insanların yarınlara umutla bakması… Asıl çözüm burada. Ve şu andaki iktidarın artık bu ülkeye ümit verme imkânı yok. Yani böyle bir kabiliyeti artık yok. Onun için biz çalışıyoruz, onun için DEVA var. Onun için yoğun çalışıyoruz, onun için Yeni Yol diyoruz. Ve bu iktidarla ülkenin sorunlarının artık çözülemeyeceğine kesin olarak kanaat getirdik. Biz DEVA Partisi'ni kurduk, yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz.”