DEVA Partili Esen: “İktidar medyasında gündüz çarpık ilişkiler, gece şiddet yayınları var; yetmiyor bunları savunan yandaş gazeteciler çıkıyor”

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Elif Esen, köşe yazısında gündüz kuşağı televizyon programlarını savunan kadın gazeteciye sert tepki gösterdi. Esen, ’’Gündüz yayınları şiddeti ve ahlaki yozlaşmayı normalleştiriyor, toplumda yeniden üretiyor’’ ifadesini kullandı.

Yazıda yer alan ifadelerin hem insan psikolojisine hem de toplumsal gerçekliğe aykırı olduğunu vurgulayan Esen, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Kadınların, ailelerin yaşadığı acılar, mağduriyetler ya da daha da kötüsü çarpık ilişkiler, bugün reyting peşinde koşan gündüz yayınlarının ana malzemesi haline geliyor. Gündüz sorunlu, çarpık ilişkilerin işlendiği yayınlar, gece mafya, cezasızlık işlenen şiddet dizileri toplumu çığırından çıkarıyor. Asıl anlaşılmaz olan ise gündüz kuşağında yayınlanan bu programların iktidara yakınlığı ile bilinen kanallarda da yer alması. Üstelik yetmiyor bu yayınları savunan yandaş kadın gazeteciler bile çıkıyor ve tüm bu olanlar normalmiş gibi gündüz yayınlarını savunuyor.’’

“Çocuklar gündüz yayınlarına maruz kalıyor”

Esen, ekranlara yansıyan şiddet ve istismar temsillerinin, kanallara reyting üretirken aile yapımızda ve toplumda kapanması zor yaralara sebep olduğuna dikkat çekerek, bu programların kamuya hizmet gibi sunulmasının ciddi bir sorun, çarpıtma ve akıl almaz bir iktidar yandaşlığı olduğuna işaret etti:

“Medya bir imaj dünyasıdır ve ülkemizde bugün bu imaj çarpık ilişkilerden, şiddetten besleniyor. Bu anlayış da medyayı şiddetin kendisine dönüştürüyor. Her gün televizyonlardan hane halkına istismar ve ahlaki yozlaşma pompalanıyor. En kötüsü ise bu yayınları aileleriyle birlikte çocukların da seyretmesi hatta çocukların bu yayınlara maruz kalması. Ahlaki yozlaşmaya, şiddet içeren duygulara sebep olan bir anlayış toplumda normalleştiriyor. Sokaklardan, okullardan birbirini yaralayan, istismar eden ve belki de öldüren çocuk haberleri alıyoruz.”

“Bu yayınları desteklemek, gazetecilik değil olsa olsa yandaşlık”

Kadın gazetecinin yazısında yer alan “toplumsal yozlaşmaya ayna tutulduğu”, “süperego görevi görüldüğü” gibi argümanlara sert yanıt veren Esen, acıyı medya yoluyla yeniden üretmek yerine kadınlara koruyucu önleyici, hukuka dayalı destek sunmanın mümkün olduğunu belirtti ve kadın gazetecinin gerçek amacının yandaş kanalları korumak ve yanlış da olsa bu programlardan kazanç sağlanmaya devam edilmesi olduğunu söyledi:

“Kadınların, çocukların ve tüm toplumun ihtiyaç duyduğu şey; sömürüyle görünürlük değil, adaletle koruma altına alınmış, insan onuruna yakışır yaşamlardır. Kadınlar hukuka erişebilmek, korunabilmek için, acılarını ekran önünde teşhir etmek zorunda kalmamalıdır. Bu tür programların ‘bir işe yaradığını’ söyleyerek meşrulaştırmak, kadınların yaşadığı yapısal adaletsizlikleri görmezden gelmektir. Bu yayınları desteklemek, gazetecilik ya da toplumsal sorumluluk değil; olsa olsa yandaşlıktır.”

“Kameraları değil, aileyi ayakta tutacak yapısal reformları harekete geçirmeliyiz”

Basının ve kamuoyunun dikkatini, ekranlarda çoğalan bu popülist içeriklerin uzun vadeli sonuçlarına çekmek gerektiğini söyleyen Esen, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı:

“Kameraları değil, yapısal reformları ve politik sorumluluğu harekete geçirmeliyiz. Bu anlamda RTÜK ev sahipliğinde düzenlenen ve iki gün süren Güçlü Medya Bilinçli Toplum Zirvesi’ni olumlu bir adım olarak görüyoruz. Ancak elbette fayda sağlayabilecek sonuçları için konunun takipçisi olmaya devam edeceğiz. Topluma zarar veren, zehirleyen yayınlar için, iktidar muhalefet ayrımı yapılmamalı, adil olunmalı. Kurumlar tarafından yapılan incelemeler, denetlemeler ya da verilen cezalar sadece muhalif kanallarla sınırlı kalmamalı.”