Anayasa Mahkemesi’nin, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı vermesiyle ilgili basın açıklaması yapan DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, “Anayasa Mahkemesi aslında konuşulması dahi söz konusu olmayacak bir hususta tekraren aynı kararı vermiştir. Bu karar doğrultusunda Can Atalay derhal İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılmalıdır!” dedi.
DEVA Partisi Sözcüsü ve Ankara Milletvekili İdris Şahin, Anayasa Mahkemesi’nin, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında ikinci kez hak ihlali kararı vermesiyle ilgili basın açıklaması yaptı.
Şahin, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
‘Çözülmüş bir mesele, Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından sorun haline getirilip, pimi çekilmiş bir bomba gibi ülke gündemine yerleştirildi’
“Anayasa Mahkemesi, gerek ilk derece mahkemesi, gerekse de Yargıtay tarafından Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle Can Atalay’ın avukatları tarafından yapılan hak ihlali başvurusunda yeniden hak ihlali kararı verdi. Yargının siyasallaşması karşısında kısmen de olsa dik duruş sergileyen Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, az da olsa, can çekişen yargımız adına ümit vericidir.
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının bağlayıcılığı ve içtihadi anlamda yol gösterici niteliği tartışmasızdır.
Yine Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrası ise; ‘Mahkemeler arasında bir uyuşmazlık olması halinde Anayasa Mahkemesi uyuşmazlık mahkemesi sıfatıyla vermiş olduğu kararlarla uyuşmazlığı giderir ve Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararlar kesindir.’ hükmünü amirdir.
Geçtiğimiz dönemde birçok örnekte olduğu üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu yukarıda belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına ve kendilerinin de bu içtihada uygun olarak verdikleri kararlara ve Anayasanın 153. maddesinin son fıkrasındaki; ‘Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.’ hükmüne atıf yaparak aslında içtihadını ortaya koymuş ve nihai olarak söyleyeceğini söylemiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa 153/son ve 158/son hükümlerine aykırı davranarak ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihatlarına da uymayarak bu sorunun doğmasına sebep olmuştur.
Yargıtay Ceza Genel Kurul kararları ile çözülmüş bir mesele, 3. Ceza Dairesi tarafından ne yazık ki sorun haline getirilip, pimi çekilmiş bir bomba gibi ülke gündemine yerleştirilmiştir.”
‘Lamı cimi yok bu karar derhal uygulanmalıdır’
“Çok şükür ki Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bu sorumsuz davranışına rağmen Anayasa Mahkemesi aslında konuşulması dahi söz konusu olmayacak bir hususta tekraren aynı kararı vermiştir. Bu karar doğrultusunda Can Atalay derhal İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılmalıdır!
Anayasa'nın açık hükümlerinin yok sayılması, hukukun bilerek ve istenerek ayaklar altına alınması kimseye bir fayda vermez. Hukukta inatlaşma olmaz. Kurumların birbiri ile çatışması, siyasetin yargıya egemen olması kabul edilemez. Lamı cimi yok! Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı derhal uygulanmalıdır. Uygulanmadığı takdirde, net bir şekilde Anayasal kurumlar arasındaki çatışma, Anayasal devlet ilkesine aykırılık teşkil eden bir kalkışmanın göstergesi olacaktır.”
‘AYM kararlarına uyulmaması, sadece Can Atalay ya da diğerlerinin değil, tüm Türkiye’nin hukuksuzluğa mahkum edilmesi anlamına geliyor’
“Temel insan haklarının uygulanmasının bile artık imkânsız olduğu dönemlerden geçen ülkemizde Anaysa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmaması ve ısrarla hukukun ve adaletin reddedilmesi sadece hakları ihlal edilip hapiste tutulmaya çalışılan Can Atalay ya da Can Atalay gibi hakkı ihlal edilen mağdurların değil, aslında tüm Türkiye’nin hukuksuzluğa ve yoksulluğa mahkum edilmesi anlamına geliyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na ‘terör örgütü’ iması yapabilecek kadar gerçeklikten bağlarını koparmış bir anlayışın ülkeye yön verdiği bir dönemde bu kararın uygulanıp uygulanmaması endişesi bile hukuk devletinden ne kadar uzaklaştığımızı göstermektedir. Anlamıyorlar ki ısrar ettikleri şey sadece herhangi birinin hukuksuzca hapiste tutulması değil, Türkiye’nin daha fazla adaletsizliğe, kuralsızlığa, başıbozukluğa ve nihayet her geçen gün daha fazla yoksulluğa mahkum edilmesidir!”