DEVA Partisi Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında 9. Yargı Paketinin detaylarını açıkladı. Şahin, “Gelinen noktada görüyoruz ki sorunların kaynağı iktidarımızın milletten uzak tutumu, halkın dertlerinden, gerçek gündemden vareste durumudur. Sorun iktidarın ta kendisidir!” dedi.
DEVA Partisi Sözcüsü, Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Av. İdris Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan 9. Yargı Paketinde teklif sahipleri hazırlanan teklifin bazı temel hak ve özgürlüklerin korunmasına, hukuki güvenliğin sağlanmasına, aile birliğinin ve toplumsal düzenin korunmasına katkı sunacak önemli değişiklikleri değerlendirdi.
Şahin konuşmasına “ ‘Bir ülkede 22 yılda 9 kez yargı reformu hazırlanır ise o ülkenin yargı sistemi sorunludur’ demiştik. “ sözleri ile başladı.
“Gelinen noktada görüyoruz ki sorunların kaynağı iktidarımızın milletten uzak tutumu, halkın dertlerinden, gerçek gündemden vareste durumudur. Sorun iktidarın ta kendisidir!” diyen Şahin aşağıdaki ifadeleri kullandı:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve kamuoyunda “dokuzuncu yargı paketi” olarak bilinen kanun teklifi incelendiğinde yargının ve bu pakete umut bağlayan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm bulma noktasından oldukça uzak olduğunu maalesef görmüş olduk. Özellikle ikinci kez mükerrir, denetimli serbestlik, koşullu tahliye, kamuoyunca 31 temmuz covid infaz yasası mağdurları, KHK mağdurları, ehliyet affı, çek mağdurları, disiplin affı, gibi konularda bir düzenleme içermediği görülmektedir.
-İkinci kez mükerrir; İktidar ortaklarının söylemlerine ve kamuoyunda oluşan beklentiye baktığımızda “İkinci defa tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı mahkum olanlar, süreli hapis cezasında 3/4 nün infaz kurumunda iyi halli olarak infaz edilmesi durumunda koşullu salıverilmeden yararlanabileceği,
Terör hükümlülerine infazın 3/4 uygulandığı yerde,
mükerrire 4/4 uygulamanın adil olmadığını ve düzeltileceğini” beyan etmelerinize rağmen bu konuda maalesef bu yargı paketinde bir düzenleme söz konusu değil. Elbette ilk kez suç işleyen, ikinci kez suç işleyen ya da daha fazla suç işleyenler arasında infaz ayırımı bulunması doğaldır. İlk kez suç işleyenlerle diğerleri arasındaki eşitsizliklerin; örneğin ikinci kez mükerrirlerin denetimli serbestlik, üçüncü kez mükerrirlerin koşullu salıverilmeden yararlanamayacağı gibi bir düzenleme ile de giderilebileceği düşünülmelidir.
Mevcut haliyle örneğin örgüt kuran, üye olan, yardım eden ya da örgüt adına suç işleyenlerin yararlandığı denetimli serbestlik ve koşullu salıverilmeden, hasbelkader ikinci kez mükerrir olan ve cezaevinde geçirdiği süre zarfında uslandığı idare ve gözlem kurulunca saptanacak olan hükümlülerin yararlanmamasının isabetli olmadığı izahtan varestedir.
-Denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarının verilmediği bir sistemde, bu sorununda yargı paketinde yer almasını ve düzeltilmesini beklerdik. Hakeza mahkumların nakil talepleri de yerine getirilmediği bize iletilen sorunlar arasında. Maalesef yargı paketinden bu konulardaki beklentiler de yerine getirilmemiş, beyhude çıkmıştır.
-31 Temmuz covid infaz yasası olarak isimlenmiş 5275 Sayılı kanunun geçici 10. maddesindeki tarih ibaresi sebebi ile hak mahrumiyeti yaşayan yüzbinlerce insan eşitlik ilkesinden faydalanmayı bekliyordu. Normal şartlarda ve gelişmiş demokrasilerde suç tarihi esas alınması gerekirken 31 temmuz covid yasasında dosya kesinleşme tarihi esas alınmıştır. Yargıdaki yavaş işleyişin cezası vatandaşa kesilmiştir. Aynı tarihte suç işleniyor. Birisinin mahkemesi işini hakkıyla yapıp dosyayı diğerine kıyasla erken değerlendiriyor ve ceza kesinleşiyor. Bu infazda bu hükümden yararlanılıyor ama işini düzgün yapmayan, sürüncemede bırakan mahkemenin sonuçlarından vatandaş bir şekliyle mağdur ediliyor. Ne yazıktır ki iktidarınız yanlış iş tutmakta mahir… Yargı paketi bu mağduriyete de cevap vermemektedir!
-Yine ülkemizin kanayan yarası olarak çok defa bu kürsülerde ve her platformda dile getirmiştik. KHK mağdurları ile ilgili olarak ise orta da ne bir yargılama ne de bir soruşturma mevcut. Ya da yapılan yargılamalar neticesinde yargı organının, 'masumdur dediği, suçsuzdur' dediği kişiler mevcut. KHK’lar ile kanunsuz ceza olmaz ilkesi ve geçmişe yürümezlik ilkesi ihlal edilmiştir. Varsayımlarla hareket edilerek masumiyet karinesi ilkesi ihlal edilmiştir. Devletin, mağdur ettikleriyle barışma vesilesi olabilecekken beklentileri hiçbir anlamda karşılamayan yargı paketi bu konuda da bir düzenleme içermemektedir.
-Kamuoyunda ihtiyaç olan, bir beklentide ehliyet affı konusuydu. Hem ceza kesiliyor hem ehliyet alınıyor. İnsan canına kast etmemiş, yaralamamış olan ve farklı nedenlerle ehliyetine el konulup pişman olmuşlar için ehliyet affı çıkarılmalıdır. Sayısı 1 milyonu bulan vatandaşımız maalesef bu konudan muzdariptir. Taksicisiyle, dolmuşçusuyla, otobüsçüsüyle, kamyoncusuyla, tırcısıyla içinde ekmeğini yoldan çıkaran, ailesine bakmaya çalışan ve pişman olmuş her vatandaşımız ikinci bir şansı hak etmektedir. Ehliyet affı çıkarılmalıdır. Bu konuda böyle ciddi bir ihtiyaç ve beklenti varken gel gör ki 9. yargı paketinde buna dair bir düzenleme yok.
-Kamuoyunca çek mağdurları olarak bildiğimiz yine toplumda epeyce sayıları bulunan, cezasını tutuklu/hükümlü olarak infaz kurumlarında gerçekleştiren vatandaşlarımızda bu paketin umutla yolunu gözleyenlerdendi… Hâlihazırdaki ekonomik sıkıntılar göz önüne alındığında söz konusu sıkıntıların giderilmesi yerine zaten zor durumda olan ve ödemelerini gerçekleştirme sıkıntısı yaşayan çoğunluğu esnaf olan bu vatandaşlarımıza kanun gereği olarak suçlarının cezasını özgürlüklerini kısıtlamak suretiyle ödetmek, mağdur ettikleri alacaklıya da ceza verilmesi demektir. Kişi çalışsın ki ödeyemediği borcunu ödesin. 2012 yılında şahsımın da katkılarıyla yapılan düzenleme sonucu “ekonomik suça ekonomik ceza” ilkesinden hareketle karşılıksız çeke hapis cezası öngören yirmi yedi yıllık uygulama kaldırılmıştı. 2016 yılında ise ülkemizde ekonomi giderek bozulmasına, çek kullanmak zorunda kalan esnaf ve iş adamları da ödeme güçlüğü çekmesine rağmen karşılıksız çek düzenlemek yeniden hapis cezası ile cezalandırılan bir suç haline geldi.”
“Bu düzenleme, ekonomiyi canlandırmamakta aksine daha da kötü duruma sürüklemektedir”
2012 yılında getirilen düzenlemenin esasını oluşturan ve çağdaş hukuk sistemlerinde halen geçerli bulunan “ekonomik suça ekonomik ceza” uygulamasına yeniden geçilmesinin uygun olacağını belirten Şahin;
“Elbette bir ödeme aracı olan çeki elinde bulunduran kimsenin haklarını da korumak gerekiyor. Ancak bu kimselerin maddi haklarının keşidecinin hapis cezasıyla cezalandırılması sonucu elde edilmediği de açıktır. Hapis cezasıyla cezalandırılan bir kimsenin, keşide ettiği çekin karşılığını nasıl temin edip ödeyeceği düşünülmeden getirilen bu düzenleme, ekonomiyi canlandırmamakta aksine daha da kötü duruma sürüklemektedir.
Ekonomik suça ekonomik ceza verilmesi adaletin gereğidir. Ama bu paket böyle bir adaletli adımı da içermemektedir.” ifadelerini kullandı.
“9. Yargı paketi umut besleyenleri boşa çıkarmıştır”
Paketle birlikte Çözüm beklenilen diğer bir konunun da ŞUFA (Ön alım hakkı) konusu olduğunu vurgulayan Şahin, “Bir çok sorunun yaşandığı paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz mal üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaş veya paydaşlara aynı şartlarla bu payı öncelikli satın alma yetkisini veren, kanundan doğan gerekirse dava ile kullanılan haktır. Bizim hukuk sistemimizde ön alım hakkı üzerinde üzerinde en çok durulan konulardan birisidir. Üzerinde bu denli durulmasına rağmen hukukumuzda bu konudaki tereddütler ve çelişkili uygulamalar son bulmuş değil. 9. Yargı paketine bu konuda umut besleyenleri paket sahipleri boşa çıkarmıştır.” şeklinde konuştu.
“En küçük eleştiriye tahammülü olmayan iktidarınıza kem gözle bakmak vatandaşın ne haddine”
“Gündemde bulunan yargı paketinde hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasına ilişkin bir takım düzenlemeler yer almaktadır. Kamuoyunda Cumhurbaşkanı’na hakaret suçuna ilişkin düzenleme yapılması beklentisi hâkim iken bu yönde bir hüküm getirilmemesi yine büyük bir eksikliktir.” diyen Şahin, “En küçük eleştiriye tahammülü olmayan iktidarınıza kem gözle bakmak vatandaşın ne haddine.” dedi.
“Bu paketin herhangi bir iyileştirme barındırmaması adil olmamıştır”
Yargı paketine giren düzenlemelerden birisinin de hâkim ve savcılar için öngörülen katsayı artışı olduğunu vurgulayan Şahin;
“Daha evvel Yargıtay ve Danıştay başkanları ile üyeler 40 bin gösterge üzerinden tazminat alıyordu. Anayasa Mahkemesi bu ayrıcalıklı tazminatı iptal etmişti. Yargı paketi ile ek tazminat hususu Anayasa Mahkemesi kararına uyumlu hâle getirilecek. Maaşların düşmemesi için mecburî bir mevzuat düzenlemesine gidilecek. Bu düzenleme ile Yargıtay ve Danıştay başkanları ile üyelere ve birinci sınıf hakimlere 15 bin gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda aylık ek tazminat ödenecek. Elbette verilsin ama eşitlik ilkesince aynı çatı altında bulunan herkese verilsin. Yargının kapısı olarak adlandırılan, adli kolluk görevi üstlenen emniyet ve jandarma personeline, cezaevlerinin üniformalı mahkumları olan infaz koruma memurları ile adliyelerin bütün yükünü paylaşan zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli gibi yargı çalışanlarımız için bu paketin herhangi bir iyileştirme barındırmaması adil olmamıştır. İktidar Beştepe’de ve kendi çevresinde olduğu gibi kurumsal yapılar içerisinde ayrıcalıklı zümreler oluşturarak, toplumsal barışı bozmaktadır. Yukarıya verip, aşağıyı görmezden gelmek ancak vergi salmada uyguladığınız usulde olduğu gibi, sermaye sahipleri ve korunaklı kesimden alamadığınız vergileri dar gelirliden, emekliden, çiftçiden, asgari ücretliden ve sabit gelirliden tahsil ettiğiniz gibi.” şeklinde konuştu.