TBMM’de basın toplantısı düzenleyen DEVA Partili Milletvekilleri İdris Şahin ile Mustafa Yeneroğlu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki gösterdi. Şahin: “Hukuk devletinin yok edilmesine karşı her türlü mücadeleyi parlamento zemininde göstereceğiz.” Yeneroğlu: “Bu darbe girişimi mutlaka sonlandırılmalıdır! Yürütme gücünü kendine kalkan edinerek takınılan bu küstahça kalkışmanın hesabı mutlaka sorulmalıdır!”
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ve DEVA Partisi Ankara Milletvekili İdris Şahin, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında DEVA Partisi’nin milletvekillerinden Cem Avşar, Ertuğrul Kaya, Evrim Rızvanoğlu, Hasan Karal, Medeni Yılmaz, Mehmet Emin Ekmen, Sadullah Ergin ve Seda Kaya Ösen de yer aldı.
Yargıtay’ın aldığı karara karşı durduklarını ve buna karşı her türlü mücadeleyi parlamento zemininde göstereceklerini ifade eden İdris Şahin şöyle konuştu:
‘Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı, böyle bir kararın ortaya çıkacağını düşünseler para arayışı içerisine girerler miydi?’
“Hepinizin bildiği üzere bugün Ekonomi Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı Amerika yolunda. Niçin Amerika yolunda? Ülkenin kıt kanaat imkanlarını rasyonel politikaların dışında çarçur eden bu iktidarın içine düşmüş olduğu ekonomik krizi sonlandırabilmek adına dışardan fellik fellik para arayışı içerisindeler. Ama bunu gerçekleştirirken yıllardır söylediğimiz ve özellikle Sayın Genel Başkanımız Ali Babacan Bey’in 2013’lerden sonra defaatle kamuoyuyla paylaştığı ‘Orta gelir tuzağından nasıl çıkarız, hukuk ve adaleti öncelemeden, eğitimi öncelemeden orta gelir tuzağından çıkamayız’ diye sözleri maalesef bu iktidar tarafından hiç duyulmuyor.
Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı, acaba dün Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin böyle bir karar alacağını düşünüyorlar mıydı? Böyle bir kararın ortaya çıkacağını düşünseler bu kadar uzunca yolda para arayışı içerisine girerler miydi? Üzülerek ifade ediyoruz ki akıldan, bilimden yoksun ekonomi politikalarıyla, ‘ben yaptım oldu’ zihniyetiyle, tek adam rejimiyle ülkeyi getirdikleri hal tam bir uçurumun kenarı.”
‘Yargı hiçbir dönemde bu kadar siyasallaşmadı’
“Olay sadece Can Atalay dosyasıyla anlatılmaktan çok daha farklı noktalara evrildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin özellikle hem parlamentoya hem de Anayasa Mahkemesi üyelerine yönelik almış olduğu kararı kabul etmemiz mümkün değil
Bu ülkenin demokrasisi aksak da olsa işledi. Zaman zaman, dönem dönem darbelere maruz kaldı, bu darbeler sonucunda hep millet kaybetti. Darbeyi yapanların hiçbir şekilde cezalandırılmadığını, gerçek anlamda hukuk önüne çıkartılmadığını hep gördük ama bugün geldiğimiz nokta itibariyle Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonrasında vermiş olduğu kararı Yargıtay ilgili ceza dairesinin yok saymasını kabul etmek mümkün değil.
Bizim buradan uyarımız şu anki iktidar sahiplerine; bireysel başvuru yolunu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığında o gün kampanyalarda ‘en önemli reform’ olarak ifade edilen bireysel başvurunun bugün yine bir yüksek yargı tarafından yok edilmiş olmasına iktidar mensupları arzu ettiğimiz ölçüde bir tepki göstermediler. Hele Beştepe'deki sözüm ona danışmanların yapmış olduğu değerlendirmelere ve Adalet Bakanı’nın bugün yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda, yargı zaman zaman iktidarlar elinde özellikle ülkeyi ve milleti şekillendirmek adına sopa olarak kullanıldı ama hiçbir dönemde bu kadar siyasallaşmadı.”
‘Adım adım geldi’
“Bugün burada DEVA Partisi milletvekilleri olarak huzurunuzda bulunmamızın temeli; var olan Anayasamızın yok sayılması. Bakın bu adım adım geldi. Hemen 1 günde, 3. Ceza Dairesi’nin kararıyla olgunlaşan bir süreç değil. İktidar ortakları başta Sayın Devlet Bahçeli olmak kaydıyla Sayın Cumhurbaşkanı zaman zaman ekranlar karşısında, zaman zaman yapmış olduğu toplantılarda var olan anayasayı yok saydığına ilişkin fiili uygulamalarını gördük, sözlü şikayetlerini gördük. Anayasal bir kurum olan Anayasa Mahkemesi’nin yok sayılması gerektiğini, kapatılması gerektiğini söyleyen Sayın Bahçeli'ydi ve yine ‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmaması gerekebilir’ diyen de Sayın Erdoğan'dı. Dolayısıyla bu anlayışın hukuku özümsemesi, içselleştirmesi mümkün değil.”
‘Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra uygulanmaması diye bir durum söz konusu olamaz’
“Yüksek mahkemeler günlük siyasal dilleri benimseyemezler, birbirlerine ayar veremezler, kararlarıyla birbirlerini tehdit edemezler. Bugün, bağlı oldukları ve üzerine yemin ettikleri Anayasa’yı hem iktidar ortakları hem de devletin kurumları, özellikle yüksek yargı mercilerinden Yargıtay 3. Ceza Dairesi ‘Anayasayı ben uygulamayacağım’ diyor. Oysa Anayasa’nın 153. maddesi son derece açık ve net. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının herkesi bağlayacağını, yasama yürütme yargı organlarının hiçbirinin Anayasa’nın 153. maddesinde ifade edilen kararların Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra uygulanmaması diye bir durum söz konusu olamaz.”
‘Her türlü mücadeleyi parlamento zemininde göstereceğiz’
“Siyasal iktidarlar her daim yargıyı bir sopa olarak kullanabilir ve bugün de en ağır şekliyle kullanıyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bugün yalnız olmadığını Beştepe'den yapılan açıklama, Adalet Bakanı’nın yapmış olduğu açıklama ve geçmişte Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan'ın yapmış olduğu açıklamalarla birlikte kolektif olarak Anayasa’yı yok saydıklarını görüyoruz, o nedenle bir sefer daha buradan adım adım hukuk devletinin yok edilmesine karşı durduğumuzu ve buna karşı her türlü mücadeleyi parlamento zemininde göstereceğimizi ifade ediyoruz.”
İdris Şahin’in ardından söz alan Mustafa Yeneroğlu, Yargıtay 3. Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını “Darbe girişimi” olarak niteledi.
Yeneroğlu şu ifadeleri kullandı:
‘Bu perde, Türkiye’nin hukuk devleti olma iddiası açısından son perde olma özelliği gösteriyor olabilir’
“Hatay Milletvekili Can Atalay davasında yaşanan hukuk skandallarında dün akşam itibariyle yeni bir perde sahneye kondu. Ancak korkarım ki bu perde, Can Atalay davasının çok ötesinde Türkiye’nin hukuk devleti olma iddiası açısından da son perde olma özelliği gösteriyor olabilir.
Can Atalay’ın hangi partinin milletvekili olduğunu, siyasi düşüncelerini, sosyal hayatını her şeyi bir kenara koyun lütfen… Hukuk herkes içindir… Hukuk devleti hepimizin haklarını korumak içindir… Hukukun ona göresi buna göresi olmaz… Bir yerde hukuk ayaklar altına alınıyorsa, mahkemeler işlemiyorsa, bırakın işlemeyi yüksek yargı makamları birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunuyorsa… Evet evet suç duyurusunda bulunuyorsa bu millet olarak hepimizi ilgilendirir.”
‘Gelinen nokta, adeta hukuk devletine karşı bir kalkışma hareketidir’
“Yaşanan süreç ve özellikle dün akşam itibariyle gelinen nokta herhangi bir hukuksuzluğun çok ötesinde adeta hukuk devletine karşı bir kalkışma hareketidir. Mahkemeler eliyle hukuk devletini yok saymaktır. Devleti yönetenlerin baskısıyla bir yüksek yargı makamı olan Yargıtay’ın hukuk devletini yok etme girişimidir. Konu Can Atalay’ı çoktan aşmış durumda… Bu sebeple lütfen yaşanan hukuk cinayetini dikkatle dinleyin… Önce Can Atalay, yasama dokunulmazlığı kazanmasına rağmen yargılama Anayasa’ya aykırı şekilde devam ettirildi. Yargıtay, Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini emrettiği bir konuda kuvvetler aykırılığını hiçe sayarak TBMM yerine geçti ve Can Atalay için dokunulmazlığın istisnalarını belirledi. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi Can Atalay dosyası hakkında açıkça Anayasa’ya aykırı işlem yapıldığından hareketle hak ihlali kararı verdi ve gereğini yapması için dosyayı ilgili ağır ceza mahkemesine gönderdi… İşte hukuk devletine şimdiye kadarki en büyük darbeyi vuracak olan son perde tam da bu noktada başladı.”
‘Canınızı sıksa da eğer burası bir hukuk devletiyse Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundasınız’
“Normal şartlarda, ortalama bir hukuk devletinde Anayasa’nın 153. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi olan ağır ceza mahkemesinin AYM’nin kararına uyması ve Can Atalay hakkında tahliye kararı vermesi gerekirdi. Çünkü Anayasanın 153. maddesi hukukçu olsun olmasın, aklı çalışan ve kendi kişiliğini ayaklar altına almamış olan herkesin anlayabileceği bir açıklıkta şunu söylüyordu: “Anayasa Mahkemesi kararları kesindir ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Yani beğenmeseniz de eleştirseniz de hiç hoşunuza gitmese de çok canınızı sıksa da eğer burası bir hukuk devletiyse Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundasınız.
Ama maalesef ilk derece mahkemesi olan ağır ceza mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararına uymadı. Belki de uymak istedi ama bağımsız ve tarafsız mahkeme olarak karar vermeye cesaret edemedi. Ve dosyayı bir hakimin üst yazısı ile Yargıtay’a gönderdi… Yargıtay çok daha nitelikli hakimlerden müteşekkil zannediyorsanız yanılıyorsunuz… Belki de birçok hakim laf dinler diye özel olarak bu günler için seçildi... Yargıtay hukuksuzluklara bir yenisini eklemenin de çok ötesine giderek adeta Anayasa’ya paralel bir hukuk normu ortaya koyarcasına Anayasa Mahkemesi kararını tanımadığını ilan etti. Aklı, vicdanı, onuru ve dürüstlüğü olan herkesi şoka uğratan bugüne kadar görülmemiş bir karar verdi: Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Evet evet Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Müşteki Yargıtay, şüpheli Anayasa Mahkemesi üyeleri… Gerçekten ağlanacak halimize gülecek durumdayız.”
‘Bu darbe girişimi daha bertaraf edilmiş değil!’
“Hukuku ayak bağı olarak gören ve hakka ve adalete uymanın devlet ve toplum hayatındaki önemini kavrayamamış bir iktidar ve üzerindeki cübbenin, oturdukları makamın önemini ve sorumluluğunu bilmeyen yargıçlar eliyle güzel ülkemiz maalesef bir kabile devletine dönüştürülmeye çalışılıyor.
Dün akşam itibariyle de Türkiye’de söz adeta tükendi, hukuk devleti çok ağır bir darbe girişimi ile karşı karşıya. Ve bu darbe girişimi daha bertaraf edilmiş değil! Hukuken yorum yapılabilecek, siyaseten izah edilebilecek seviyenin çoktan geçildiği bir noktadayız.”
‘Bu darbe girişiminin Cumhurbaşkanı'nın bilgisi dahilinde olması kuvvetle muhtemeldir’
“Bu eşi benzeri görülmemiş hukuksuzluklara cesaret veren, iktidarın hukuk devletini devamlı zayıflatan tutumudur. İktidarın özgül ağırlığı büyük ortağının zaten yıllardır söylediği malum: ‘Kapatın gitsin Anayasa Mahkemesini!’ Adalet Bakanı günlerdir Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan iddialarda bulunmakta ve Anayasa’yı çiğneyerek Yargıtay’a adeta talimat vermekteydi. Kaldı ki Anayasa’ya yönelik bu darbe girişiminin Cumhurbaşkanı'nın bilgisi dahilinde, yani kendisi ikna edilerek geliştirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.”
‘Bu meydan okumanın hesabı mutlaka sorulmalıdır!’
“Her ne olduysa olsun, bu darbe girişimi mutlaka sonlandırılmalıdır! Yürütme gücünü kendine kalkan edinerek takınılan bu küstahça kalkışmanın, hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkelerini yok sayan, kuvvetler ayrılığını reddeden bu meydan okumanın hesabı mutlaka sorulmalıdır!
Bu nedenle, Anayasa’yı ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde kullanan Yargıtay üyeleri derhal istifa etmeli, eğer istifa etmiyorlarsa bu karara imza atan tüm Yargıtay üyeleri görevden el çektirilmeye davet edilmelidir! Yargıtay’ı bu kararı vermeye cesaretlendiren Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç da görevinden istifa etmelidir.
Sn. Cumhurbaşkanı, Başdanışmanlık sıfatını kullanarak hukuk devletinin temel ilkelerine meydan okuyan yanındaki malum kişiyi de derhal görevden almalı!
'Milli Yargı' saçmalığı ile suçu örtbas etmeye ve tiran devlet fantazisine milleti yutturmaya çalışan, eski Sovyet uydu devletlerinde gördüğümüz bu üçüncü dünya reaksiyonerliğine mutlaka hemen dur demeli ve Türkiye'yi anayasasızlaştırma teşebbüsüne kalkışanların tamamı istisnasız bir biçimde yetkilerinden uzaklaştırılmalıdır!”
‘Yargı bağımsız olmadığı sürece Türkiye daha fazla yoksullaşacaktır’
“Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararının hemen uygulanması sağlanmalıdır. Bakın, Anayasa Mahkemesi’ni gayri milli ilan ederek düşmanlaştırmaya çalışan ve Yargıtay’ı Anayasa'yı ihlale sürükleyen bu kötülüğün Türkiye’ye verdiği zararı kimse kapatamaz. Hazine ve Maliye Bakanı sabahtan akşama kadar rasyonel zemine dönme çağrısını yenilesin! Derhal hukuk devletine geri dönülmediği, kuvvetler ayrılığı tesis edilmediği, yargı bağımsız olmadığı sürece Türkiye daha fazla yoksullaşacaktır, milletimiz daha fazla fakirleşecektir. İktidar mensupları artık ortaya bulmaca gibi laflar atmaktan ziyade ahtapot gibi sardığı ve besleyerek kendine benzettiği yargıdan elini çekmelidir. Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı yeniden tesis edilmezse iflas edeceğiz, gidişat bunu gösteriyor. Çünkü idama götürülen sadece bireysel haklar ve tümden adalet değil, hukuk devleti yapısının kendisidir. DEVA Partisi olarak buna müsaade etmeyeceğiz!”