DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen İngiltere’de Center for Türkiye Studies (CEFTUS) bünyesinde Mithat Sancar, Galip Ensarioğlu, Sezgin Tarıkulu milletvekilleri ve Tunceli Belediyesi eski Eş Başkanı Nurhayat Altun ile konferansa katıldı. Ekmen, “Çatışma Çözümüne İlişkin Yasal ve Politik Çerçeveler” başlığında, Türkiye'nin yasal ve politik çatışma çözümü üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi. Türkiye’nin geçmişteki çatışma çözümü süreçlerini değerlendirip, özellikle mevcut sürecin farklılıklarını vurguladı. Ekmen, “İçinde bulunduğumuz süreç Güney Afrika’dan Filipinler’e, İspanya’dan İrlanda’ya hiçbir uluslararası tecrübe ile izah edilemeyecek bir atipikliğe sahip” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen İngiltere’de Center for Türkiye Studies (CEFTUS) bünyesinde “Çatışma Çözümüne İlişkin Yasal ve Politik Çerçeveler” başlığında, Türkiye'nin yasal ve politik çatışma çözümü üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.
Sürecin kendine has bir yöntemi var, kök sebepler ortadan kaldırılmalı
DEVA Partisi olarak 1 Ekim’den itibaren gerçekleşen süreci doğru bulduklarını belirterek söze başlayan Ekmen, “Parti olarak, silahlı mücadelelerin sonlandırılmasında çatışma çözümü imkanlarının kullanılmasını doğru buluyoruz. Türkiye’nin farklı tarihlerde uyguladığı 13 ayrı girişim gibi bu süreci de destekliyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç Güney Afrika’dan Filipinler’e, İspanya’dan İrlanda’ya hiçbir uluslararası tecrübe ile izah edilemeyecek bir atipikliğe sahip. Keza devletin denediği 13 süreçten herhangi birine de benzemeyecek kadar kendine mahsus, özgün bir yöntemi var. Türkiye’nin içinde bulunduğu demokratik darboğaza ve otoriterleşmeye rağmen böyle bir girişime şans verilmesi gerektiğini düşündük. Bu son sürecin Sayın Devlet Bahçeli’nin oynadığı rol ve bölgesel gelişmeler nedeniyle önceki girişimlere göre sonuç almaya daha elverişli olduğunu düşünüyoruz. Devletlerin, silahlı örgütlerle hukuka uygun mücadele hakkını savunmakla beraber sonuç alıcı olanın yapısalcı bir yaklaşımla, şiddet ve terörü doğuran kök sebeplerin ortadan kaldırılması olduğunu düşünüyoruz. Kök sebepler ortada durdukça, bir örgütün tasfiye edildiği hallerde bile yerine yenilerinin çıkacağı endişesini taşımaktayız” dedi.
Sürecin, öncekilerden belirgin farklılıkları var
Ekmen, “Bu girişimi, Türkiye’de yaşanmış önceki girişimlerden ayırt eden birkaç özellik var. Birincisi, MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin bu süreci görünür kılması çok kıymetlidir. İkincisi, sürecin toplumsallaşmasının tabandan yukarıya doğru değil, yukarıdan tabana doğru yürütülmesi ve liderlere duyulan güven üzerinden toplumsal rıza üretilmesidir. MHP’li ve AK Parti’li bir vatandaş da DEM Parti’li bir vatandaş da süreci rasyonalize edememekte, duygusal olarak tam bir bağ kuramamakta, ancak liderlerinin pozisyonunu boşa çıkaracak kuvvetli bir itiraz da geliştirmemektedir. Üçüncüsü ise, önceki deneyimlere göre Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında var olan siyasi partilerden sadece İYİ Parti’nin açıkça ve net olarak muhalif olması, diğer partilerin tamamının sürece değişik seviyelerde destek veriyor olmasıdır. Özellikle ana muhalefet partisi CHP’nin kendi partilerinin ve ilişkili belediyelerin maruz kaldığı çok sayıda operasyona rağmen desteğini sürdürüyor olması oldukça önemlidir” açıklamalarında bulundu.
Sürecin iletişiminin Sayın Bahçeli üzerinden yapılması bir avantaj
Süreci siyasi partiler açısından değerlendirmeye devam eden Ekmen, “Politik çerçeve açısından not edilmesi gereken bir husus da DEM Parti’nin sürecinin görünür olduğu 1 Ekim’den bu yana kendisine biçilen köprü rolünü önemli ölçüde başarıyla yürüttüğüdür. Özellikle siyasi parti ziyaretlerinin tabanda değilse bile kurumsal seviyede destek devşirilmesi açısından çok önemli sonuçları oldu. Ziyaret edilen partiler de devlet veya iktidar tarafından bilgilendirilmemiş olmayı bir probleme dönüştürmediler. Bu, sürece verilen desteğin bir görünümü oldu. AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı ise sürece dair konuşmamayı bir politika olarak belirledi. AK Parti ve Sayın Erdoğan döneminde 2004-2009-2013’te silahsızlandırma süreçleri denendi ve hepsi başarısız oldu. Neticesinde AK Parti bunun büyük bedellerini ödedi. O yüzden sürecin iletişiminin Sayın Bahçeli üzerinden yapılması ve pazarlıksızlık vurgusu muhtemelen geçmişteki tecrübelerden gelen bir tutum olarak karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi henüz bilgilendirilmedi
Sürecin yasal çerçevesine değinen Ekmen, “Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin yaptığı çok sayıda konuşmada PKK’nin kendini feshetmesinin siyasal ve demokratik zeminde yaratacağı genişleme imkânı ve fırsatına birçok kez vurgu yaptığını belirtmek gerekir. Bir istatistikte Bahçeli’nin 17, Erdoğan’ın 16 kez doğrudan konuşma veya basın açıklaması yapmak suretiyle ve her biri en az 10 sayfa yer tutacak kadar demokratikleşme, siyasal alanın genişlemesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin rolüne vurgu yaptıklarını görüyoruz. 1 Ekim’den bu yana neredeyse 6 ayı doldurduk. Sıklıkla ve özenle vurgu yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi şu ana kadar devlet veya iktidarın siyasi aktörlerince açık ya da kapalı bir şekilde, doğrudan ya da dolaylı bir yolla bilgilendirilmiş değil. Sadece DEM Parti’nin ve İmralı Heyeti’nin birer kez yaptıkları bir bilgilendirme turu oldu. Bu bilgilendirmenin de içeriğe dair bilgilendirmeden ziyade, sürece dair bir niyet paylaşımı olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
Tasfiye sürecini kapsayacak maddeler, kanunlarda yer almıyor
Ekmen, “Böyle bir süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne farklı roller düşebilir. Birincisi, sürecin yönetimine dair bir çerçeve yasa ve uygulayıcılar için bazı yasal garantiler sağlanmasıdır. İkincisi, Eve Dönüş Yasası gibi örgüt kadrolarının tasfiyesine dair yasal çerçevenin oluşturulmasıdır. Üçüncüsü de yasal ve anayasal düzlemde siyasal ve demokratik alanları genişletecek hak ve özgürlükleri artıracak düzenlemelerin yapılmasıdır. Eve Dönüş Yasası olarak adlandırabileceğimiz örgütün kendini feshetmesi halinde silah bırakan mensuplarının yurt içinde ve yurt dışında nasıl bir yargısal sürece ve hukuk güvenliğine sahip olacaklarına dair bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Mevcut Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu böyle bir tasfiye sürecini kapsayacak maddelere sahip değil” açıklamasında bulundu.
Kürtçenin kamusal alanda kullanımına ilişkin atılacak adımlar var
Anadilde eğitim hakkında konuşan Ekmen, “Kürtçenin kamusal alanda kullanımına ilişkin yine idari tasarrufla atılacak adımlar var; Kürtçe eğitim ve kültür faaliyetlerinin bir program dahilinde desteklenmesi ve Kürtçe kültürel etkinliklerin salon tashihinden yasaklanmasına kadar maruz kaldıkları sorunların ortadan kaldırılması da herhangi bir yasal düzenlemeye gerek kalmadan yapılması gerekir. Partimizin programında ve hazırlamış olduğu politika eylem planlarında da yer aldığı üzere anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması, anayasal vatandaşlık tartışmaları, yerel yönetimin güçlendirmesine ilişkin olarak birçok düzenleme şüphesiz önümüzdeki dönemde Meclis gündemine gelecektir” dedi.