DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Rızvanoğlu konuşmasında çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda iktidarı eleştirdi.
“Bizim toprağımız, bizim geleceğimiz”
Rızvanoğlu açıklamasında Dünya Çevre Günü’nün bu yılki temasına vurgu yaparak, “Bu elimde gördüğünüz bir domates fidesi, diğer elimdeki ise domatesin artık olmuş hali. Bütün dünyada, bu sebzenin yetişebilmesi için ihtiyacımız olan en temel şey ise; toprak. Tükettiğimiz gıdaların %95'i doğrudan veya dolaylı topraktan elde ediliyor. Eğer toprağımızı koruyamazsak, bu domates soframıza bir daha asla gelmeyebilir. Toprağı kaybedersek; gıdamızı ve dolayısıyla yaşamımızı da kaybederiz. İşte bu kadar basit ve hayati bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu örnekle başladım konuşmama; çünkü bu yılki Çevre Günü’nün sloganı ‘Bizim Toprağımız, Bizim Geleceğimiz’. Ve tüm dünya toprak restorasyonu, çölleşme ve kuraklık konularına odaklanıyor bu sene.” ifadelerini kullandı.
“Topraklarımızın, %65’i çölleşme ve erozyona hassas bir konumda”
Ülkemizdeki toprakların durumunu değerlendiren Rızvanoğlu, “Birleşmiş Milletler'in 2019 tarihli, Arazi Raporu’na göre, Türkiye 10.25 milyon hektar bozulmuş arazi ile, dünya çölleşme haritasında, yerini almış durumda. Bu da, topraklarımızın %13.88’i demek. Zaten Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı güncel verilerine göre de; ülke topraklarımızın, %65’i çölleşme ve erozyona hassas bir konumda. Bu sorunların temelinde ise; kuraklık, meralar ile tarım topraklarının yanlış kullanımı ve ormansızlaşma var.” dedi.
“Çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda düzenlenen eğitim ve etkinliklerin sayısı; sıfır”
Çölleşme ve erozyonla mücadele konularına değinen Rızvanoğlu, “Bu gerçeklik ortadayken; çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda ilgili bakanlık neler yapmış diye bir araştırma yaptık. Bakanlığın, önümüzdeki 5 yılını belirleyecek olan stratejik planda yer alan, çok şaşırdığım bir veriyi sizinle paylaşmak istiyorum. Bakanlık tarafından, çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda düzenlenen eğitim ve etkinliklerin sayısı; sıfır! Evet, yanlış duymadınız koca bir sıfır! Sıfırın nedeni olarak ise bütçe yetersizliği gösterilmiş. İnanılır gibi değil. Ayda 2 kere, memleketindeki evine, Bakanlığın özel uçağı ile gidip gelen Bakanın, yöneticisi olduğu kurumda, eğitim için bütçe yetersizmiş. Öyle mi? Hem de böylesine önemli bir konuda! Bu bakanlığın toplam 271 milyar TL bütçesi var, her şeye para var da, eğitime mi para yok? Eğitim konusunu merak edenler, stratejik planın, 114’üncü sayfasına bakabilirler. Aslında, bu kürsüde konuştuğumuz tarıma, sağlığa ve milli eğitime dair diğer pek çok sorun; iktidarın bu alanlara kaynak ayırmak yerine, lükse ve şatafata öncelik vermesinden kaynaklanmıyor mu?” diye konuştu.
“İktidar mevcut sorunları daha da derinleştiriyor”
İktidarın politikalarının çölleşmeyi artırdığını savunan Rızvanoğlu, “İktidar sorunları görmezden geliyor, önlem almak için zamanında kaynak ayırmıyor ve üstüne bir de mevcut sorunları daha da derinleştiriyor. Örneğin, çölleşme konusundaki verilere rağmen, halen orman alanlarını, meraları ve verimli tarım arazilerini başka amaçlar için kullanıma açıyor. Yani iktidar; topraklarımızın değerini düşürecek faaliyetlere, kısa vadeli karların, iştah verici motivasyonu için izin veriyor. Şimdi size bir harita göstereceğim. Bu haritaya göre; ülkemizin çok büyük bir bölümü 4. grup maden dediğimiz; altın, bakır, kömür gibi madenler için parsellenmiş durumda. TEMA Vakfı, bu haritada 24 ilimizi incelemiş ve ortalama bazı değerlere ulaşmış. Buna göre, 24 ilin, %63ü , yani illerin yüz ölçümlerinin yarısından fazlasına maden ruhsatları verilmiş durumda. Düşünebiliyor musunuz? Yarısından fazlasına! Yine bu illerde bulunan ormanların %60’ı, tarım alanlarının %57’si, meraların %55’i ve korunan alanların %63’ü madenlere ruhsatlanmış durumda. Bakın, bu harita bir şeyi ortaya koyuyor. Bu izinler verilirken, tarım toprağı, orman, mera ve su varlıkları gözetilmiyor. Zaten en baştan gözetilseydi; Fırat’ın 300 metre yanındaki madene, siyanürle altın çıkarma izni verilmezdi. Elbette ki bu ülkede maden faaliyetleri olacak. Ancak; buradaki sorun, hükümetin bu konuda hiç bir ayarının olmaması!! Ayarsız, yani prensipten, ilkeden yoksun, hasbelkader işliyor her şey... Bir yandaşın gönlü olsun, işi yürüsün, para kazansın prensibi bunlar.” değerlendirmesinde bulundu.
“Ülkeyi yönetenler artık bir yol ayrımında”
Rızvanoğlu, “Bugün, bu parsellenmiş toprakların üzerinde, binlerce yıldır bulunan kuşaklar var. Bu topraklar sayesinde bizler bugünlere gelebildik, bu toprakları ekip biçerek doyduk, bu topraklar sayesinde yaşadık. Bu nedenle, bu toprakların en iyi şekilde korunarak, gelecek nesillere aktarılması lazım ki; onlar da nesillerini devam ettirebilsin. Ancak; kısa vadeli kar hırsları ile, verimli tarım topraklarının delik deşik edilmesine izin verirseniz, ağır metallerle zehirlerseniz, bu toprakları besleyen nehirleri kirletirseniz, aslında siz; bu kuşakların ömrünü kısaltmış oluyorsunuz! Bu topraklar verimli olursa, bu millet bu topraklarda yaşamaya devam eder. Bir vatanı vatan yapan da topraktır! Ülkeyi yönetenler artık bir yol ayrımında. İktidar; ya bilincini kaybetmiş bir şekilde, kar hırsıyla, ülkenin çoraklaşmasını izlemeye devam edecek ya da toprak geleceğimizdir diyecek ve gelecek nesillere, daha yaşanabilir bir Türkiye bırakacak. Ben buradan tekrar hepimizin 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutluyorum.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.