Serbest Kürsü

Görüşlerinize Değer Veriyoruz

Demokrasi ve Atılım Partisi olarak ülkemizi daha güzel günlere kavuşturmak için yola çıktık. Dilerseniz siz de “Serbest Kürsü”ye görüşlerinizi yazabilirsiniz..

SEÇİMDEN ÖNCE ÖNCE ADALETLE EŞİTLİK SAĞLANSIN SONRA ADLİ MAHKÛMA AYRIMSIZ AF HAKTIR 7242 sayılı Kanun ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde; yasanın yürürlüğe girdiği 15 Nisan 2020 tarihinden 31.Temmuz 2023 tarihine kadar geçen sürede 640.000 her suçtan izinli adli mahkûm ceza indiriminden yararlanmış oluyor. Fakat kapalı cezaevlerinde kalan aynı suçlardan olan mahkûmlara herhangi bir indirim yapılmamış olması adaletsizliktir eşitsizliktir. Hem cezaları arttırmak hem infaz düzenlemesinde ayrım yapmak hem de izinlerde kapalı açık ayrımı yapmak eşitliğe adalete asla sığmamaktadır. Mahkûm mahkûmdur açığı kapalısı yoktur. Cezaların yatar oranları vardır, izinli olanlardan yatarlar düşmüş olurken geride kalan mahkûmlardan bu süre düşmemektedir. Şöyle ki Cinayet maddesi 8 yıl (7+1), Uyuşturucu 6 yıl (5+1), Cinsel madde 4 (3+1),… yıl izinli çıkan mahkûmlardan bu süreleri kalanlar izne çıktı ailesine kavuştu işini yuvasını kurdu suça da karışmadı gerideki mahkûmlarında afla çıktığında sorun yaşanmayacağına referans oldular. Bu çıkanların cezalarının 3,5 yılı izinde bitmiş olacak. Fakat genel olarak baktığımızda aynı maddelerden olan kapalıda kalan insanlardan cezalar düşmemiş olacak, adaletsizlik eşitsizlik yaşanmış olacaktır. Ne yapabiliriz diye düşünürsek bu süreler eşitlenmeli hem izindekileri tekrar almamak yuvalarını dağıtmamak için 8 (7+1) yılın ve denetim süresi 3 yılın kapalı ve izinli mahkûm diye ayırmadan eşit olarak aynı maddelerden olanlara uygulanması özellikle kapalıdakilerin annelerinin ak sütü gibi helaldir. Böylece ÖNCE ADALETLE EŞİTLİK SAĞLANMIŞ OLUR, SONRA ADLİ MAHKÛMA AYRIMSIZ AF İLE YÜZÜNCÜ YILIMIZ TAÇLANDIRILIR KUCAKLAŞMA BÜTÜNLEŞME SAĞLANIR. Unutulan kararsız milyonların (etkilediği 54 milyon) sesine ses olursunuz. Saygılarımızla. Milyonlarca Mahkûm Yakını

11.01.2023 / 13:05

1
Attila Gülbenk Ankara , Gazeteci

SAYIN BABACAN DEVA GÖNÜLLÜSÜ OLARAK PARTİNİZE KÜÇÜKTE OLSA BİR FİKİR KATKISI VERMEK İSTİYORUM. BENCE ÇIKIŞ NOKTASI ŞU OLMALI: ' DÜNYA NIN ŞU ANKİ DURUMU DA ELE ALINDIĞINDA, TÜRKİYE NİN SAVAŞÇI BİR LİDERE DEĞİL, EKONOMİYİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLERİ İYİ BİLEN BİR LİDERE İHTİYAÇ VAR' . GEÇMİŞ ŞARTLARDA DÜNYA YA BAKTIĞIMIZDA BİR MİLLİYETÇİ LİDER AKIMI VARDI. ANCAK BU DÖNEM ÖYLE BİR DÖNEM DEĞİL. DÜNYANIN VE TÜRKİYENİN DAHA ÖNEMLİ OLAN EKONOMİ, HUKUK VE ÜLKELER ARASI İLİŞKİLERDE LİYAKAT SAHİBİ, VE İŞİNİN EHLİ LİDER E BİR İHTİYAÇ OLDUĞUNU VUGULAMAK GEREKİR...

13.01.2023 / 15:20

1
Ümit Yıldız Eskişehir , Teknik Eleman

Sayın Deva yetkilileri, Şehircilikle ilgili dokümanlarınızda yatay mimari denen büyük yanlışla ilgili bir ibare bulamadım. Büyükşehir merkezlerinde, yoğunluk azaltılmadan hayata geçirilen yükseklik sınırlaması kentin ölüm fermanıdır. Betonlaşmanın nedeni yüksek bina değil yüksek yoğunluktur. Zaten mevcut düzenlemede yükseklik sınırı getirilirken yan ve arka bahçe mesafeleri azaltılarak mevcut yoğunluğun korunması hedefleniyor. Bir arsada 30 katlı binanın kaplayacağı alan 3 katına çıkartılarak aynı yoğunlukta 10 katlı bina yaparak sözüm ona yatay mimarili bina yapmış oluyorsunuz. Ortada ne bir yeşil alan kalıyor, nede gökyüzünü görebiliyorsunuz. Bu uygulamadan derhal vazgeçilerek h serbest uygulamasına geri dönülmeli ve hatta bonus inşaat hakkıyla yükseklik desteklenmeli. İstanbul, Ankara, İzmir gibi süper metropollerde 3 emsallik şehir merkezi yoğunlukları da çok yetersiz. Zaten uyan numune bina bulamazsınız. Bir şekilde etrafından dolaşılarak gerçekte 5-7 emsal bina örnekleriyle doludur İstanbul. Merkezlerde özel bölgeler oluşturularak 10++ emsal inşaat alanı verilmeli. Bu sayede altyapı ve ulaşım maliyetlerinde ciddi tasarruflar sağlanacaktır. Ayrıca bu imar artışından kazanılan rant arsalardan kamuya bedelsiz terk olarak alınırsa şehir merkezlerindeki park vs donatılar da arttırılmış olur. Aksi taktirde gerçek yatay mimari insanların 1, 2 katlı müstakil evlerde yaşadığı mimaridir. Bunun tek yolu etkin bir nüfus planlamasından geçer. 3, 5 yerine tek çocuk uygulaması dünyamız için acilen hayata geçirmemiz gereken tedbirdir. 8 milyarlık dünya nüfusunun bir üst sınırı bulunmuyor ve insanlar kitlesel yokoluş yaşayıncaya dek nüfus artmaya devam edecek. Yenilenebilir enerji kaynakları, elektrikli otomobiller, akıllı şehirler, vejeteryan beslenme sadece kaçınılmaz sonu bir miktar öteleyecektir. Nüfus planlaması konusunda da etkin bir politika bekliyorum. Nüfusun azalmasıyla birlikte marjinal üretime ihtiyaç kalmaz. Sadece verimli tarlalar ekilir. Az gübre kullanılır.

15.01.2023 / 21:41

1
Mehmet Duman İstanbul , Mühendis

Milletvekillerinin ve emekli milletvekillerinin aldığı maaşlar ve ustelik ozluk haklarini da düşündüğümüzde ülkenin asilleri milletimizin gerçekleriyle örtüşmediğini görüyoruz. Devasa luks harcamalar, birkaç yerden maaş alan üstduzey burokratlar ve lüks makam araçları konusunda bir çalışmaniz var mı merak ediyorum.

16.01.2023 / 10:42

1
Mehmet Demirkaya İstanbul , Danışman

Bizler; Milli Eğim Bakanlığı – Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği ve Türkiye ile Avrupa Birliği’nin ortak yürüttükleri “TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE ÇOCUKLAR İÇİN KAPSAYICI EĞİTİMİN DESTEKLENMESİ PROJESİ (PICTES) Kasım-2016’da; Sınıf, Türkçe ,Türk Dili ve Edebiyatı ,Arapça Öğretmenliği Rehber Öğretmenlik mezunlarından KPSS puanı, mülakat sınavı puanı ve Güvenlik soruşturmasını geçirerek Aralık 2016'da görevimize başladık. Maksimum iki yıl süreceği belirtilerek göreve başlatılan; aldığımız hizmet içi eğitimle yabancılara Türkçe öğretimi hususunda yetiştirilmiş, sayısı 3200’ü bulan geçici“Türkçe Öğreticileri”yiz. Büyük bir çoğunluğumuz Suriyelilerin çoğunlukta olduğu Suriye sınırındaki illerde görev yapmakla birlikte ülke içerisine dağılmış Suriyeliler için farklı illerde görev yapmakta olan arkadaşlarımız da azımsanmayacak derecededir. Bizler; 2016 KPSS puanı ve mülakat sınavı ile hak ederek atandığımız bu mesleğimizde iki yıl sonra görevinin ve işinin sona ereceğini bilen “geçici öğretmenler” olarak değil “sözleşmeli öğretmenler” gibi kalıcı olarak istihdam edilmek istiyoruz. Devletimizin, görevlerimiz bittiğinde bizleri işsiz bırakmayacağının umuduyla değil, güveniyle ve taahhüdüyle yaşamak istiyoruz. Keza bahsi geçen branşlara bakanlığımız her yıl ortalama buradaki sayılarının iki katından fazla sayıda öğretmen atamaktadır. Alım şartlarımızın aynı olduğu sözleşmeli öğretmenler gibi, proje bitiminde branşlarımıza uygun yahut devletimizin uygun gördüğü kadrolara kalıcı şekilde yerleştirilmek istiyoruz. Kamudaki sözleşmeli ve geçici personeller kadroya geçirilecek. Kpss+mülakat+güvenlik soruşturması ile görevlerine başlayıp 7 yıldır çalışan biz Piktes Öğretmenleri de kadrolu olmak istiyoruz. Geçici Süreli İşçi Öğretmen olarak değil kadrolu öğretmen olarak çalışmak istiyoruz. Sizlerden; içimizi ferahlatacak müjdeli bir haber alabilmek için, kalıcı olarak istihdam edilebilmemiz için yardımlarınızı ve desteklerinizi bekliyor ve umut ediyoruz.

19.01.2023 / 09:16

1
Zeynep Fidancı Mardin , Öğretmen

Ben fizikçiyim. Tam 51 yıldır mesleğimde, halen de olmak üzere, aktifim. 76 yaşındayım. Politika ve Ekonomi ağırlıklı konularınızı basından izliyorum. Edindiğim izlenim, güncel ve kısa vadeli olarak ileriye dönük konuların ele alındığıdır. Ancak, uzun vadeli olarak ileriye dönük konuların, yani iki ve üç nesil sonrasını ilgilendiren konuların, ele alındığını pek göremedim. Parti programınızda da göremiyorum. Osmanlı'da ve Türkiye'de, münferit durumların dışında, teknoloji üretilmedi. Mevcut teknolojiler lisans satın alma veya taklit yöntemleriyle kullanıldı, geliştirildi, katma değerler getirildi. Bunların yapılması da gerekiyordu. Kanımca, dünyada üretilmiş teknolojileri takip etmenin ve bunları piyasaya uygulamanın gereği açıktır. Ancak, kendimiz teknoloji üretemediğiniz için gelişmiş ülkeler düzeyinde bir teknoloji alışverişine giremiyoruz. Sadece basakların pazarı olabiliyoruz. Teknoloji üretebilmenin temeli, temel bilgi üretebilme yeteneğine dayanır. Temel bilgi üretebilme temel bilimler araştırmalarından geçer. Doğanın anlaşılmasına yönelik yapılan temel araştırma çalışmaların sonuçları bir zaman sonra teknolojilere dönüşebilir. Teknoloji üretimi budur. Temel bilimlerin temeli fiziktir. Bu temel oluşturulduğunda her türlü teknoloji üretebilme şansı yakalanır… Gelişmiş ülkeler düzeyinde bir teknoloji alışverişine girilebilir. Türkiye'de bugün için olmayan bu temel bugün atılırsa iki üç nesil sonra bu düzeye gelinir. Parti programınızda 'bilim' veya 'bilimsel' kelimesi 8 kere geçiyor. Ama hiçbir yerde bilimin kendisinin ne şekilde ele alınacağına ve ne şekilde ileriye götüreceğine dair hiçbir bilgi verilmiyor. Parti programı genel olarak da bilimin ne olduğu bilinmediği izlenimini uyandırıyor. Güncel konuların ve kısa vadede ileriye dönük konuların gündemde tutulmalarına paralel olarak bilimselliğin önemini her koşul altında her gün gündemde tutmaktır. Atatürk'ten sonra bu olmadı. 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' sözünden kasıt budur.

21.01.2023 / 15:58

1
Mehmet Acet Ankara , Bilim İnsanı

Batı alemi Erdoğan karşıtlığı kampanyasını başlattı, bu taktiksel karşıtlığın Türkiyede seçmeni İKTİDAR SAFLARINA yaklaştıracağı kesin. Batı Erdoğanı bir dönem daha başa getirmeyi çok istiyor. Böylece Türkiye'de Diktatörlük dayanılmaz boyutlarda kökleşecek. Bu Diktatörlük, bunalan halkta çok ciddi ve yoğun bir tepki ve isyan duygusu uyandıracak, işte tam bu sırada BATI Türkiye'de çok ciddi bir İSYAN ve ayaklanma başlatacak ve Muhalefeti İktidarla boy ölçüşecek derecede güçlendirmek için akla gelen her türlü desteği verecek. Suriye olmamız garanti ve an meselesi olacak. Bu gerçeği görün, bütün Muhalefet olarak birleşin, ne pahasına olursa olsun bu TEK ADAM rejimini sonlandırın. Aksi takdirde Türkiye'de tutuşacak cehennemin yanında Allah'ın Cehennemi Cennet gibi kalacak. Yanmayan kalmayacak.

22.01.2023 / 21:21

1
Yusuf Kurtoğlu Aydın , Akademisyen

Gelinen noktada sorulması gereken soru şu? Seçimin ilk turunda HDP aday çıkarırsa ne olur, çıkarmazsa ne olur? Bunun üzerine düşünülmeli ve ona göre yol alınmalı. Çünkü şöyle bir risk var, HDP aday çıkarırsa ilk turda Cumhur ittifakı %51'i bulup işi bitirebilir mi? Bu soruya cevap hayırsa o zaman ikinci turda altılı masanın seçimi kazanacağını düşünürüm. Yok cevap evet ise kesinlikle HDP'nin ilk turda aday çıkarmaması için çaba gösterilmeli.

25.01.2023 / 23:30

1
Şenol Ayhan İstanbul , Ekonomist

Sakarya Büyükşehir Belediyesi suya 2022 9.aydan bu zamana yüzde yüze yakın zam yaptı. Sürekli İBB ve ABBdeki zamlar konuşulurken. Muhalefet bu Sakaryadaki su zamlarını hiç konuşmuyor lütfen dile getiriniz bu konuyu acil olarak.

26.01.2023 / 15:18

1
Kemal Çetin Sakarya , Teknik Eleman

Türkiye'de bir çok insan çalışma şartlarının ağırlığından dolayı mutsuz. Dünya'nın kalanına kıyasla izin sayılarımız çok düşük ve her iş değişiminde ne kadar tecrübeli olursak olalım 20. yy şartlarından kalma izin günlerini, üstelik 1 sene gecikmeli olarak kullanabiliyoruz. Avrupa'ya göçün başlıca sebeplerinden birini de bu olarak görüyorum. Deva Partisi'nin çalışmalarını yakından takip eden biri olarak; minimum ücretli izin günlerinin artırımı ve izin günü sayısının, iş yeri farketmeksizin devamı konusunda bir çalışmanız olup olmadığını merak ediyorum. Bu konuya çözüm getireceğine yürekten inandığım siyasi oluşum olduğunuz için buraya yazma ihtiyacı duydum. Çalışanların mutluluğunun ülkece çok düşük olduğunu ve çok gözardı edilen bir sorun olduğunu düşünüyorum.

30.01.2023 / 19:47

1
Hasan K Ankara , Özel Sektör Çalışanı