11 Ekim 2020 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. Olağan Bitlis İl Kongresi Konuşması

11 Ekim 2020

Genel Başkanımız Sayın Ali Babacan’ın Bitlis 1. Olağan İl Kongresi Konuşması

DEVA Partisi’nin değerli Genel Merkez kurul üyeleri, Bitlis il teşkilatımızın çok değerli başkanı,
Değerli ilçe başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız, Sevgili Bitlisli gönüldaşlarımız,

Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,

Değerli basın mensupları,

Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor,

Her köşesinde farklı medeniyetlerin izleri olan tarih dolu şehrimiz Bitlis’in birinci olağan il kongresine hoş geldiniz diyorum.

Bugün, binlerce yıllık medrese geleneği ile bu toprakların kadim ilim diyarlarından birindeyiz.

Bugün, çok kültürlü, çoğulcu yapısıyla kardeşliğimizin en güzel timsallerinden birindeyiz.

Bugün burada biz kendimizi evimizde hissediyoruz. Hepinize misafirperverliğinizden ötürü tek tek şükranlarımı sunuyorum.

Bu kadim topraklar, hepimizin evi. Tüm kimliklerin, renklerin ortak evi. Kürt’ün, Türkün, Arap’ın evi. Binlerce yıllık ortak evimiz.

Biz de evimizde olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyuyoruz, güven duyuyoruz.

Heyecanımıza heyecan katıyorsunuz, iyi ki varsınız, sağ olun var olun. ...
Değerli konuklar, değerli katılımcılar,

Memleketimiz büyük sorunlar yaşıyor. Zor günlerden geçiyoruz. Ama biz bu zor günlerin ülkemizin kaderi olmadığını, ülkemizin bunları hak etmediğini bildiğimiz için yola çıktık. Biz DEVA Partisi olarak çok çalışıyoruz.

Biz, hamasetle toplumu kutuplaştıranlardan değiliz. Derde DEVA olmaya geliyoruz.

Biz, halkımızın sorunlarına gözlerini kapatıp, sadece kendi şahsi ikbalini düşünenlere karşı ülkemize çözüm olmaya geliyoruz.

Biz doğu-batı ayrımını, zengin-fakir ayrımını, kadın-erkek ayrımını sona erdirmeye geliyoruz.

Biz, Türkiye’nin haysiyetli insanlarına yaraşır bir ülkeyi inşa etmek için geliyoruz!

...
Kıymetli dostlar,

Güzel şehrimiz Bitlis’in sorunları çok, biliyoruz. Ülkemizin her köşesinde olduğu gibi burada da halkımız adaletsizliği derinden hissediyor.

İş kaybı, eğitim kaybı, hak kaybı, sağlık kaybı, değerler kaybı ile vatandaşımız aslında her şeyini kaybediyor.

Parasını, geleceğini, canını kaybediyor.

Ama Bitlis, çocuklarını eğitimsiz bırakanlar yüzünden en çok da geleceğini kaybediyor!

Evet, Bitlis maalesef çocuklarımızın eğitiminde devletin ihmali nedeniyle, yetersizlikler nedeniyle geri kaldı. Çocuklarımız, hele hele kız çocuklarımız eğitimden mahrum bırakıldı.

Yeterli okul yapılmaması, okulsuz köyler bırakılması, yeterli eğitimci istihdam edilmemesi, kitap ve diğer eğitim araçlarının tedarik edilmemesi nedeniyle çocuklarımız eğitimden mahrum kalıyor.

Bizlerin anne-babalar olarak en büyük derdimiz çocuklarımızın eğitimi. Biliyorum her biriniz evlatlarınızın, bu ülkenin çocuklarının eğitimde yaşadığı bu adaletsizliğin acısını derinden hissediyorsunuz.

Hükümet Pandemi döneminde çocuklarımıza uzaktan eğitim vermeyi beceremedi. Akıllarına her evde internet var mı, bilgisayar var mı, tablet var mı, hatta ve hatta elektrik var mı diye sormak bile gelmedi.

Bu bir tercih olamaz. Hükumet üyeleri, devlet parasını harcarken hoyrat olamaz. Ülkenin her köşesine eşit şekilde tüm imkanları sağlamak zorunda.

Evet, eğitim için benim Norşin’deki evlatlarıma, kardeşlerime bilgisayar vermek zorunda, benim Hizan’daki evlatlarımın derslere girebilmesi için internet altyapısını güçlendirmek zorunda.

Çünkü eğitim hakkı, devletin anayasal ödevidir. Herkese eşit şekilde eğitim imkanı sağlamak zorundadır.

Ama ülkenin ilgili bakanı da yoğun katılım nedeniyle sistemin çökmesine “iyi haber” diyor. Böyle devlet yönetilir mi? Çocuklarımızın geleceğiyle oynamak “iyi haber” olur mu? Çocuklarımıza, geleceğimize bu kötülüğü yapamazsınız.

Biz ortak bir gelecek inşa etmek üzere yola çıktık. Ortak geleceğimizin yolu bugünden geçiyor. Bugün gençliğimize yatırım yapmazsak onları yurt dışındaki akranlarından geri bırakmaya devam edersek nasıl geleceğimizi aydınlatacağız?

Biz Bitlisli anne babaların sesini duyuyoruz. Kaygılarını biliyoruz. Geleceğin dünyasında evlatlarının iyi yerlerde olmasını istiyorlar biliyoruz. Biz gençlerimizin korkularını, eksiklerini, yoksunluklarını, hayallerini, taleplerini de biliyoruz.

İşte bu yüzden biliyoruz ki, DEVA Partisi hepimizin tek umudu!

Biz çocuklarımızın, gençlerimizin her birinin dünyadaki yaşıtlarıyla eşit seviyede eğitim alabileceği,
eşit hayat yaşayacağı,
eşit ekonomik koşullara kavuşacağı

ama en önemlisi benzer hayaller kuracağı,
benzer hedefler için çalışacağı bir Türkiye için hazırız, geliyoruz.

Bitlis’in DEVAsı hazır.
Bitlis hazır mı?
...
Değerli konuklar,
Bugün Türkiye’de insan hakları ayaklar altında eziliyor.

İfade özgürlüğüne bakalım. Fikrini söyleyenler işsiz kalıyor, tutuklanıyor. Olmaz arkadaşlar. Sırf beğenmediğiniz şeyleri söylüyorlar diye, düşünce suç olmaz. Düşünceden suç olmaz.

Eğer bu ülkede tek bir tane düşünce olsun istiyorsanız, olmaz. Mümkün değil. İnsanların dilini kesemezsiniz. İnsanların düşüncelerini kontrol edemezsiniz. Düşünce polisliği yapamazsınız.

Herkesin aynı şeyi söylediği bir ülke, bir düzen olmaz. O düzenin adına demokrasi denmez.

Unutmayın, çevrenizde hep aynı şeyleri söyleyenler olursa, hakikatle bağınızı tamamen kesersiniz. Bu ülkede birileri çıkacak “Yanlış yapıyorsunuz” diyecek. Biz size “yanlış yapıyorsunuz” diyoruz. Siz hakikatle bağınızı kestiniz, artık hak da adalet de yakınınızdan geçmiyor.

Ama duymuyorlar. Duymayacaklar.

Demokratik bir hukuk devletinde eleştiriden korkulmaz. Küçük bir grup tek bir karar mercii memleketin bütün sorunlarını göremez, çözemez. Halkı dinleyeceksiniz, problemleri anlayacaksınız. Eleştirenleri dinleyeceksiniz. Hatasız kul olmaz. Hükümettekiler halkla temasını kestikleri için ülke maalesef bu duruma düşüyor. Çok dar bir kesimle irtibat halinde şu anda hükümet. Kendileri çalıp, kendileri oynuyor. Geniş kesimlerle irtibatlarını koparttılar. Farklı düşünenleri görmek, duymak istemiyorlar.

En ufak eleştireni hemen işten kovdurtuyorlar ya da alıp tutuklatıyorlar. Bastırmayla, sindirmeyle bu ülkeyi yönetemezsiniz. Biz eleştirilerimizin haklılığından güç alıyoruz. Haklı olmanın gücünü yaşıyoruz.

Bir bakıyorsunuz, sosyal medyada eleştiri yapan gençler tutuklanıyor. Klavye ya, klavye... Küçücük telefonun ekranından birkaç cümle yazmış çocuk. O akıllı telefonun ekranından, klavyeden korkuyorlar.

Bir bakıyorsunuz, gazeteciler tutuklanıyor.

Ne istiyorsunuz? Her gazete aynı manşetle mi çıksın istiyorsunuz? Farklı hiçbir görüşe yer verilmesin mi istiyorsunuz? Her insan birbirinin kopyası mı olsun istiyorsunuz?

Siz gazetecileri, yazarları, düşünürleri papağan mı zannediyorsunuz?

Bunların hiçbirisi kaderimiz değil, kıymetli dostlarım. Emin olun, hak ve özgürlüklerle ilgili bu sorunları düzelttiğimiz zaman ekonomimizi de düzeltmeye başlayacağız. Dış politikayı da, eğitimi de, sağlığı da düzelteceğiz. Çünkü bu bir zihniyet problemidir. Hakkı, adaleti, dürüstlüğü, liyakati ilke edinirseniz inanın her şeyi düzelir.

Biz düzelteceğiz.

DEVA Partisi düzeltecek! ...
Değerli konuklar,

Biliyorsunuz buraya Diyarbakır’dan, Batman’dan geldim. Sokak sokak Diyarbakır’ı gezdim, esnafımızı dinledim, kadınları dinledim. Batman’ı dinledim.

Adaletsizlik, ayrımcılık, haksızlıktan söz ediyorlar. Günümüz Türkiye’sinde bir utanç olsa da hâlâ bu adaletsizliklerin en temel meselelerinden biri Kürt meselesi.

Dün de dile getirdim, bir kere daha yüksek sesle söyleyeceğim: Dostlarım, ülkeyi yönetenler, son beş yıldır izlediği politikalarla Kürt sorununu yeniden diriltti!

2005 yılında o günkü Başbakan Diyarbakır konuşmasında “Kürt sorunu vardır ve benim sorunumdur” diyerek çözüme adım atmıştı.

Aynı kişi 2015’te “Kardeşim ne Kürt sorunu ya? Artık Kürt sorunu yok, daha ne istiyorsun?” dedi ve çözümden vazgeçtiğini ilan etti.

2002 yılı öncesi Kürt sorunu deyince ilk akla gelen şey Kürtçe üzerindeki yasaklardı.

2002-2015 arasındaki yıllar ise Kürt dili üzerindeki baskıların son bulduğu, Kürtçe televizyon yayınının başladığı, üniversitelerde lisans üstü düzeyde Kürtçe programının açıldığı, şehirlerde Kürtçe tabelaların boy gösterdiği yıllardı.

Ama bugün görüyoruz ki Kürtçe eğitim veren enstitüler hem müfredat hem de kadro olarak zayıflatılıyor. Kürt dili çalışmaları yürüten akademisyenler, haklarında yargı kararı olmadan hatta soruşturma dahi açılmadan KHK ile mesleklerinden ihraç ediliyor. Vaktinde asılan Kürtçe tabelalar da birer birer kaldırılıyor.

Sizin bu milletin diliyle derdiniz ne? Kürt vatandaşlarımızın dili analarının ak sütü kadar helaldir. İnsanımızın anadilini, öz dilini bir çatışma konusu haline getirmeye hakkınız yok!

Bu tarih öncesinden kalmış, eskimiş, köhne zihniyeti biz kabul etmiyoruz. Biz çok iyi biliyoruz ki demokratik devletler, vatandaşlarının anadili ihtiyaçlarına yönelik çözüm üretmekle mükelleftir. Bu, devletlerin halkına sorumluluğu gereğidir.

Biz, sorumluluğumuzu çok iyi biliyoruz.

Ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar, biz çoğulcu demokratik bir hukuk devleti idealimizden asla vazgeçmeyeceğiz.

...

Saygıdeğer konuklar,

Hükumetin anlayışı, baskıcı rejimlerin tek tip insan yetiştirme anlayıştır. Kendilerinin aynısı olmayanı, hatta şakşakçılık yapmayanı ötekileştiren, adeta yok etmeye çalışan anlayıştır.

Biz DEVA Partisi olarak etnik, dini, mezhebi ve kültürel çeşitliliğimizi dikkate alarak toplumdaki tüm farklılıkları kapsayacak ve kuşatacak bir vatandaşlık anlayışını savunuyoruz.

Ülkemizde bugüne kadar herkesi kucaklayan bir vatandaşlık anlayışının hayata geçirilememesi toplumdaki birçok kesimin kendisini dışlanmış hissetmesine yol açmıştır.

Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Bunun ülkemizi ileriye taşıması mümkün değil. Bunun halkımıza faydasının olması mümkün değil.

Ama biz geleceğe odaklanmak zorundayız dostlarım.

Türkiye’nin yüzünü geçmişten bugüne ve geleceğe çevirmeliyiz.

Kimliği, inancı, ideolojisi ne olursa olsun herkesi, özgürlük, adalet, ehliyet, fırsat eşitliği, hesap verebilirlik ilkeleri etrafında yeni bir birlikteliğe davet ediyoruz.

Artık konuşmaktan, fikirlerden, farklı kimliklerden, birbirinden, dünyadan, gelecekten korkmayan cesur, adil, özgür ve zengin bir Türkiye için, biz hazırız!

Türkiye’nin DEVA’sı hazır. ...

Saygıdeğer konuklar,

Görüyoruz ki devlet adeta iflas etmiş durumda. Ekonomi tepetaklak, eğitim zayıf, sağlık zayıf, kimsenin yargıya güveni yok.

Dahası işkence günlerine geri döndük sevgili arkadaşlarım! 90’lı yılların kayıp haberleri gibi kayıplar duyuyoruz.

İki sene evvel Van’da mantar toplayan köylülere işkence uygulayan ve “terörist” diye anlatanlar, yargının köylülerin masumiyetini ispatlaması karşısında özür bile dilemedi.

Hatta birkaç hafta evvel yine Van’da, helikopterden atıldığı iddia edilen vatandaşlarımız hastaneye kaldırıldı. Gözaltına alınanlardan Servet Turgut, yoğun bakımdan çıkamadan ne yazık ki vefat etti.

Yetkililer olayın soruşturmasının sürdüğünü söylüyor. Dosya hakkında gizlilik kararı olduğu için soruşturmanın hangi aşamada olduğunu da bilmiyoruz.

Ama sorarım size, bildiğimiz kadarı bile, bize çok şey anlatmıyor mu?

2000’li yıllarda sıfırlanan işkencenin ve faili meçhul cinayetlerin geri dönüşünün alarm zillerini duymuyor musunuz siz de?

Fakat bunlar üstü örtülecek geçiştirilecek olaylar değildir. Biz bu ülkedeki herkese, yöneten her zümreye her bir canın kıymetini anlatacağız.

Biz DEVA Partisi olarak demokrasi için “önce insan” demekten yorulmayacağız.

Kamu görevlilerinin işlediği tüm suçların takipçisi olacağız. Çünkü bu halk, bu şehir, bu bölge, bu ülke bunu hak etmiyor.

Türkiye’de yaşayan her bir bireyin tüm haklarının güvencesi olmak için biz hazırız.

Bu ülkede kimse kimliğinden, siyasi fikrinden, düşüncesinden ötürü, hiçbir koşulda kötü muamele göremez, görmeyecek!

...
Saygıdeğer dostlarım,

Gelelim, en güncel gelişmeye... Altı yıl sonra birden “hatırlanan” ve müthiş bir hızla girişilen Kobani Soruşturması’na...

2014 yılında yaşanan ve 53 kişinin ölümüne yol açan şiddet olaylarının soruşturulmasına itiraz etmek, hukuk devletini savunan hiç kimse için mümkün değildir.

Fakat iktidar, bu olayları kendi siyasi amaçları için araçsallaştırıyor. Yargı birilerinin elinde toplumu terbiye edecek sopa değildir arkadaşlar!

Adalet, milletin hizmetinde olmak zorundadır. Yargı sadece millete hizmet etmek zorundadır. Yargı ülkeyi yönetenlerin keyfine göre kullanacakları baskı ve şantaj aracı olamaz!

Küçük ortağının peşine takılmış hızlı adımlarla 90’ların Kürt politikasına doğru koşan iktidarın birilerini düşmanlaştırmaya ve muhalefet partilerini tehdit etmeye ihtiyacı var.

O yüzden meclisi işlemez hale getiren siyasal iktidar, seçilmiş siyasetçileri keyfi yargılamalara maruz bırakıyor.

Biz, demokratik zemini daraltanlara, meşru siyaset kanallarını engelleyenlere karşı ısrarla siyaseti savunacağız.

Biz oyunuza, iradenize ve hatta tüm seçtiklerinize sahip çıkmak için buradayız!

Biz, seçmen iradesine kayyum atanmaması için buradayız! Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için buradayız!

Biz, bu topraklara ölümü layık görenlere, siyaset yollarını kapatanlara karşı buradayız.

Biz, sokağa çıkma yasaklarının tarihe karıştığı, sabaha karşı operasyonların yapılmadığı bir Bitlis için buradayız.

Biz bu halkı hukuksuz baskı politikaları ile terör örgütü baskısı arasına sıkıştıranlarla mücadele etmek için buradayız.

Biz demokratik siyaset için hazırız. Buradayız. Peki Bitlis hazır mı?

...
Değerli misafirlerimiz,

Vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün hakları koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz bir biçimde ve tek taraflı olarak derhal tanınmalıdır.

İnsan hakları pazarlık konusu edilemez. Hak tanınmasından, lütuf gibi bahsedilemez. Biz milletimizin doğuştan sahip olduğu tüm hakları olduğu gibi tanıyacağız. Asla ve kat’a pazarlık konusu etmeden, müzakere etmeden, ülkenin koşulları gibi mazeretler üretmeden!

Biz DEVA Partisi olarak, Ak Parti’nin küçük ortağının peşine takılarak ortadan kaldırdığı ya da kullanılmaz hale getirdiği bütün demokratik hakları sağlayacağız.

Kendi vatandaşlarını tehdit gören, düşman gibi güvenlik soruşturmaları yürüten, hukuksuz ve haksız soruşturmalarla vatandaşlarımızın işlerine engel olan anlayışı bu topraklarda barındırmayacağız.
...

Değerli arkadaşlarım,
Ülke ekonomimiz son yirmi yılın en kötü seviyesinde.

Ülkeyi yönetenler yalanlarla kandırmaya çalışsa da Türkiye fakirleşiyor. Paramız değersizleşiyor. Cebimizdeki Türk Lirası günden güne eriyor.

Güya bütün sorunları bu sistem çözecekti.

Peki ne oldu? Bu sistem neyi çözdü? Siz bir tek sorunun çözüldüğü gördünüz mü? Günden güne fakirleşiyoruz. Günden güne sorunlarımız artıyor. Her gün paramız değer kaybediyor. Cumhurbaşkanlığı Sisteminin başladığı gün dolar 4 lira 55 kuruş idi. Bugün dolar 7 lira 90 kuruş. Bu ne demek? Paramız pul oldu pul.

“Biz döviz kuruna bakmıyoruz, ilgilenmiyoruz" diyorlar. Halkı cahil sanıyorlar. Bitlisli kadınlar alışveriş yapmıyor mu sanıyorsunuz? Bu fiyatları görmüyor mu sanıyorsunuz? Her gün cebindeki paranın eridiğini bilmiyor mu sanıyorsunuz? Sahi, siz kimi kandırıyorsunuz?

Fakirleşiyoruz ve bunu iliklerimize kadar hissediyoruz arkadaşlar.

Geçen hafta açıklanan ekonomik program da Türkiye’nin fakirleştiğini ilan etmiştir. 2013 yılında 961 milyar dolara ulaşan milli gelirimizin bu yıl 702 milyara gerileyeceği, aynı dönemde fert başına milli gelirimizin 12.594 dolardan 8.381 dolara düşeceği açıklanmıştır.

İsraf ve yanlış yönetim sonucu hükümetin bütçe açığı tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Ekonomi yönetimini bıraktığım 2015 yılında 24 milyar TL olan bütçe açığının 2020 yılında tam on katına çıkarak 239 milyar TL olacağı ve bu açığın 2023 yılına kadar da azalmayacağı açıklanmıştır.

Devrettiğimde yüzde 27,5 olan kamu borç yükü, bu yıl milli gelirin yüzde 41,1’ine çıkacaktır.

Geçen hafta açıklanan programla Türkiye’nin yeniden borç faiz sarmalına geri döndüğü tescil edilmiştir. Bütçeden yapılan faiz ödemeleri benim ayrıldığım yıl 53 milyar TL idi. Bu yılki faiz ödemesi 137 milyar olarak ilan edilmiştir. Gelecek yıl ise bu rakamın tam 179 milyara çıkacağı açıklanmıştır.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan bir başka karar ise Merkez Bankası politika faizinin %2 artılması olmuştur.

Ne oldu? Acaba hükümet faiz lobisi karşısında direnemedi mi? Son yıllarda Sayın Cumhurbaşkanı ısrarla faizin enflasyonun sebebi olduğunu iddia ediyordu. Yani faiz artarsa enflasyon artar diyordu. Sizin teziniz doğruysa niçin faizi artırdınız? Bu kadar hayat pahalılığı varken bir de faiz artışıyla enflasyonu daha da mı azdırmak istiyorsunuz?

Olmadı. Tutmadı. Merkez Bankası’nın faizini sessizce artırmasıyla beraber bütün bu uygulamalarının yanlış olduğunu, yıllardır savundukları tezlerin içinin boş olduğunu itiraf ettiler. Çıkıp bu faiz artışını anlatacak, savunacak birisi oldu mu? O günden bugüne hükümetten bu konuda çıt yok.

Artık yeter. Biz bu yanlışların bedelini ödemek istemiyoruz. Halkımız bunu hak etmiyor.

Arkadaşlar bakın, bütün bu yanlışların bedelini bu millet ödüyor. Kur sizi ilgilendirmiyor da niçin akaryakıta zam yapıyorsunuz? Niçin elektriğe zam yapıyorsunuz? Bunların maliyetinin direkt döviz kuruna bağlı olduğunu bu halk anlamıyor mu zannediyorsunuz? Devletin borcunun önemli bir kısmının döviz borcu olduğunu bu millet bilmiyor mu sanıyorsunuz? Kur önemli değil de, Merkez Bankası’nda yıllardır biriktirilen tam 120 Milyar dolar dövizi bir inat uğruna niye erittiniz, niye yaktınız?

Devletin kara günler için yıllardır biriktirdiği yedek akçe hesabı vardır. Geçen yıl bir kalemde harcayıp bitirdiler. 2019’da biriken yedek akçeyi de 2020 yılının hemen başında hemen harcadılar. Sabredemediler.

Her birimizi hatta küçücük çocuklarımızı borca soktular, fakirleştirdiler.

Bundan dört yıl önce bir Varlık Fonu kurdular. Bu fonun en önemli özelliği ihale mevzuatının tamamen dışında olması, hiçbir düzenlemeye bağlı olmaması ve hiçbir denetim mekanizmasına tabi olmaması.

Ben yıllarca karşı koydum. Yanlış dedim. Burada kara delik oluşur dedim. Ayrılmamdan hemen sonra kurdular bu fonu.

Bugün devlet bilançosuna baktığımızda, bu fon tam 64 Milyar TL borca batmış. Adına varlık fonu deyip de memlekete yeni bir borçlanma mekanizması, yeni bir kara delik oluşturmak affedilir bir şey değil.

İktidara gelir gelmez yapacağımız ilk işlerden birisi bu fonu kapatmak olacak.

Biz, bu kötü yönetimi sona erdireceğiz. Ekonomiyi ehil olmayan ellerden kurtaracağız. Bu milletin kaynaklarını küçücük bir zümrenin çıkarı uğruna heba eden anlayışa son vereceğiz.

...
Kıymetli konuklar,

Bitlis Dereüstü Islah projesi kapsamında yıkım kararı verilmesi nedeniyle Bitlisli esnaflarımız mağdur edildiler.

Yaklaşık 700 esnafımızın yaşadığı bu mağduriyetin adil bir şekilde telafi edilmesi gerekiyor.

Bitlis tüm Türkiye’de şehirlerarası otobüs terminali olmayan tek ilimizdir. Yıllardır halkımızın taleplerini duymayanlar, dinlemeyenler bir otobüs terminalini Bitlisimize çok gördü.

Yine Bitlis’e havalimanı projesinin akıbeti bilinmiyor. Kamulaştırma sorunu yok. Projesi hazır. ÇED raporu bile bitirildi. Ama havalimanı yok. Çünkü vatandaşa hizmet umurlarında değil.

Bitlis bunları hak etmiyor. Bu şehir ülkeye, dünyaya bağlanmayı hak etmiyor mu? Tatvan’ıyla, Ahlat’ıyla, Hizan’ıyla “denizi”yle bu şehir turizm gelirini hak etmiyor mu? Nemrut Kayak merkezinin cazibe yeri olmasını hak etmiyor mu?

Bitlis tütünü gibi son derece kaliteli bir tütünün ekimi sonlandırıldı. Tütünün satışı yasaklandı. Geçimi bu tütüne bağlı olan halkımızı düşünen oldu mu? Tütün üreticilerinin durumunu düşünen oldu mu?

Biz Bitlis’in daha çok derdi var biliyoruz. Bitlis’in derdi çok ama DEVA’sı hazır. Biz Bitlis’e yaraşır bir şekilde ulaşım sorunlarını çözeceğiz.
Bitlis’i yeniden tarımın ve üretimin merkezi yapacağız.
Tüm desteklemeleri sağlayarak meraları hayvancılığa açacağız.

Bitlis’in yıllardır yok sayılmış turizmdeki yerini tesis edeceğiz. Nemrut krater göllerinin turizm geliri elde edebilecek güzelliğini dünyaya duyuracağız ve her türlü teşviki sağlayacağız.

Biz hazırız Türkiye’nin DEVA’sı hazır.

Bitlis İl Teşkilatımız hazır mıyız?

...

Kıymetli katılımcılar, ekranları başında bizleri izleyen sevgili vatandaşlarımız,

Biz, DEVA Partisi olarak özgürlük, adalet, eşitlik ve toplumsal barış için, insanımızın hak ettiği yaşam için yola çıktık.

Türkiye’de kutuplaşmadan değil, güvenden; kayırmacılıktan değil, liyakatten beslenen bir siyaseti hakim kılacağız.

Kadınların ve gençlerin en önde yer aldığı, herkesin eşit seviyede söz sahibi olduğu, engelli vatandaşlarımızın siyasette engellenmediği partimizle, adalet için, hukuk için, özgürlük için geliyoruz.

Çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız. Ayrışmayacağız, hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.

Artık Bitlis’in DEVA’sı var. Türkiye’nin DEVA’sı var.
Ve biz hazırız!
Hepinize çok teşekkür ediyorum.