GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN SANCAKTEPE İLÇE BİNASI AÇILIŞ KONUŞMASI
Kıymetli DEVA’lı yol arkadaşlarım,
Değerli gönüldaşlarımız,
Çok sevgili Sancaktepeli dostlarımız,
Bu program vesilesiyle aramızda olan saygıdeğer konuklarımız, Kıymetli basın emekçileri,
*****
Geçen hafta bir söz vermiştim.
Her mahallede, her sokakta DEVA rüzgarını estireceğiz demiştim. Geçen hafta İstanbul’a ilk adımı Sultanbeyli’de attık.
Ertesi gün Avcılar’da coşkuyu büyüttük.
Şimdi sizlere bakıyorum.
Bu bir haftada İstanbul coşkusunu katlamış.
Demokrasi ve Atılım rüzgârı, Sancaktepe’de bu meydanı sarmış.
Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Sancaktepe ilçe binamızın açılış törenine hoş geldiniz diyorum.
Demiştim ki; hem ben, hem de genel merkez ekibimiz artık bol bol İstanbul sokaklarında olacağız.
Sağ olun, var olun.
Arkadaşlar, size bir soru soracağım. Sizden bir söz almam lazım.
Bu rüzgârı, Sancaktepe’nin tüm mahallelerinde estirecek miyiz? Ben sözümü aldım inşallah, Sancaktepe hazır!
*****
Değerli arkadaşlar,
Buradan Ankara’ya bir selam gönderelim.
Bugün aile sağlık çalışanları, Ankara’da haklarını arıyor.
Biliyorsunuz, geçen ay sağlık çalışanlarına bir ‘Ceza yönetmeliği’ dayatıldı.
Bu mesele gündeme geldiğinden beri tekrar edip duruyoruz.
Yapılan düzenleme haksızlıktır, hukuksuzluktur diyoruz.
Bu yönetmelikle, sağlık çalışanlarının çalışma koşulları kötüleştiriliyor diyoruz. Bakın; sözleşmelerinin feshi kolaylaştırıldı.
Çalışanların iş güvenceleri ortadan kaldırıldı.
Hani sürekli “Sağlık çalışanlarımızın hakkı ödenmez” diyoruz ya...
Hükûmet herhalde yanlış anladı.
Bu meydandaki, bu rüzgârı, Sancaktepe’nin tüm sokaklarına ulaştıracak. mıyız?
Sağlık çalışanlarımızın haklarını gerçekten “Ödememeye” karar verdi. Sağlık çalışanlarımıza yeni cezalar reva görülüyor.
Keyfiliğin önü açılıyor.
Mevcut iktidar yine en iyi bildiği şeyi yapıyor; yasaklıyor. Değerli arkadaşlarım,
Soruyorum size;
Sağlık çalışanlarının basına demeç vermesi ve düşüncesini sosyal medya hesabından ifade etmesi neredeyse fiilen yasaklanıyor.
Daha geçen sene, DEVA Partisi ortaya çıkartana kadar, vaka sayılarını çarpıtmadılar mı?
Bir şehir için açıklanan rakam o gün Türkiye’nin tümü için açıklanan rakamdan fazla çıkıyordu.
Bu ne biçim matematik ne biçim hesap diyorduk. Hakikati gizlediler.
İki katına çıkarttılar vaka sayısını. Biz en az iki katı diyorduk.
Hakikati gizlemek için her yolu deniyorlar.
En sonunda da bizim dediğimize geldiler. Bir süre sonra doğru rakamı açıklamaya başladılar.
Aile hekimliğinin kapasitesini, yetkinliğini ve hizmet çeşitliliğini güçlendirmek akıllarına bile gelmiyor.
Siz onu bunu bırakın. Daha evvel de sordum, yine soruyorum. Ve sizden cevap bekliyorum:
Aile hekimlerimizin uzmanlık programlarına erişimlerini kolaylaştıracak mısınız?
Sizin işiniz, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını iyileştirmek. İşinizi yapın.
Ve sakın unutmayın;
Hekim, işçi, memur, esnaf, çiftçi, avukat, mühendis... Hiç fark etmez. DEVA Partisi, hakkını arayan herkesin yanında olacak.
İşte bu nedenle,
Sağlık çalışanlarımıza minnettarız. Canla başla çalışıyorlar.
Hangi meslekten olursa olsun, siz eğer vatandaşın haklarına göz dikerseniz, karşınıza ilk dikilecek olan DEVA Partisi’dir.
Bugün Ankara sokaklarında, beyaz önlüklerini giyerek hakkını arayan sağlık çalışanlarımızı, İstanbul’dan, Sancaktepe’den selamlıyorum.
Kendi canlarını riske atıp başka canları kurtarmak için uğraşıyorlar.
*****
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyetimizin 100. Yılına yaklaşıyoruz.
Bizim onlara yapmamız gereken tek iş, işlerini kolaylaştırmak ve yaptıkları işe saygımızı ortaya koymak.
Ülkemizde, bir daha asla, gücü ele geçirenlerin zayıfı ezdiği bir dönemi yaşamak istemiyoruz.
Nasıl ki bir zamanlar, devlet eliyle, vatandaşlarımızın yaşam tarzına müdahale edildiyse; belli bir yaşam tarzı dayatılmak istendiyse,
Biz, bu nöbetleşe zorbalığa artık bir son vereceğiz.
Üste çıkanın alttakini ezdiği dönemleri bir daha açılmayacak şekilde kapatacağız.
Biz, DEVA Partisi olarak, bir toplum kesiminin, bir başka kesim üzerinde tahakküm uygulamasına asla göz yummayacağız.
Biz, bu ülkenin hakiki demokrat sesi olacağız dedik. Bu ne demek?
Herkesin kendisini eşit, özgür ve onurlu hissedeceği bir ortam sağlayacağız demek.
Başkalarının dertlerini duyabilmek demek.
Farklı düşünceleri, farklı kaygıları, farklı hayat tarzlarını anlayabilmek demek. Halkın sesini kesmek değil, tüm vatandaşlarımızın sesini duyurmak demek. Tüm haksızlıklar karşısında, ilkelerimizle dimdik durabilmek demek.
Gerekmez.
İşte biz de bir haksızlığa karşı çıkarken, mağdur kimmiş diye bakmayız. Kimliğine bakmadan, bu ülkenin her bir ferdinin onuruna sahip çıkarız. Çünkü bizim yolumuz belli.
İlkelerimiz net.
Umudumuz diri.
Başımız dik.
*****
Değerli arkadaşlarım,
Soruyorum size; bir haksızlığa karşı çıkmak için, illaki, o haksızlığın mağduru olmanız gerekir mi?
Biliyorsunuz,
Bugüne kadar, birileri sürekli, bu toplumu tek tipleştirmeyi denedi. Soruyorum size; hep bunu denemediler mi?
At gözlükleriyle bakıp, sırf kendi doğrularını bu millete dayatmadılar mı? Bunların hepsini yaptılar.
Peki biz, “Böyle gelmiş, böyle gider” diyecek miyiz?
Demeyeceğiz.
Bunu kabul edecek miyiz?
Etmeyeceğiz.
Peki, çaresizlik hissedecek miyiz?
Asla.
Kendimizi bir an bile çaresiz hissetmeyeceğiz.
Yılmadan, usanmadan şunu tekrar edeceğiz.
Bu ülke bizim, bu ülke hepimizin...
Bu ülke bizim, bu ülke hepimizin...
Biz, bu ülkenin çok sesliliğiyle, çeşitliliğiyle gurur duyanların partisiyiz. Bu ülkenin farklılıkları bizim zenginliğimizdir.
İşte bu nedenle,
Keyfi uygulamalarla, yasaklarla, bu milletin özgürlüğünü ve refahını çalmadılar mı?
Kimseye, öteki-beriki demeyen, kimseyi ayrıştırmayan bir Türkiye’yi mutlaka inşa edeceğiz.
Ancak;
Türkiye asla, 1990’lı yılların kodlarına geri dönmeyecek.
Ülkemiz bir yanlıştan, başka bir yanlışa gitmeyecek.
Bizim gözümüz hep ileride olacak.
Bizim gözümüz hep “Tam demokrasi”de olacak.
Bizler, devlet yönetimine hâkim olan çarpık zihniyeti topyekûn değiştireceğiz. Devlet yönetiminde;
Her türlü tek tipçiliğe,
Her türlü vesayete,
Her türlü çete faaliyetine son vereceğiz.
Çünkü biz, yepyeni bir sentezle yola çıktık.
Ve biz, bir karar verdik arkadaşlar. Bir karar verdik.
Türkiye’yi, toplumun tüm kesimlerinin ortak iradesiyle yöneteceğiz. Sorunlarımızı, karşılıklı diyalog ve uzlaşıyla çözeceğiz.
Bu amaçla, ülkemize musallat olan bu parti-devlet modeline son vereceğiz.
Önümüzdeki ilk seçimde, iktidarın büyüklü küçüklü ortaklarına ayrılan sürenin sonuna geleceğiz.
Üste çıkıp, alttakini ezenlerden asla, ama asla olmayacağız.
Ülkemiz için herkesle el ele vereceğiz.
İçi boş kavgalarla, zamanımızı hiç kaybetmeyeceğiz.
Meclis’in üstünde vesayet kurmak isteyenlere hiç göz açtırmayacağız.
Ve yargıyı, yürütmenin bir parçası olmaktan çıkaracağız.
Peki ne yapacağız?
Biz o sopaları kırıp atacağız arkadaşlar, kırıp atacağız.
Devleti aile şirketi olmaktan çıkartacağız.
*****
Değerli arkadaşlarım,
Bizim bir hayalimiz var.
Milletin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, toplumun taleplerinin dillendirildiği açıkça rahatça dillendirildiği bir adres yapacağız.
Kendisi gibi düşünmeyenlere, “Yargı sopası”yla saldıranların, o sopalarını sadece ellerinden almayacağız...
Kırıp atacağız ki bundan sonra hiç kimse yargı sopasıyla bu memleketi yönetmeye çalışmasın.
“Tam demokratik” bir Türkiye hayali!
Ama biliyorsunuz, demokrasi yolculuğu uzun soluklu bir maraton.
Bu maratonu azimle, sebatla, kararlılıkla, inatla koşmak gerekir.
Öyle 100 metrede nefesi kesilen 1000 metrede nefesi kesilenlerden olamayız. Biz uzun soluklu bir yola çıktık. İyi günü var kötü günü var.
Havanın güzle olduğu günler var, yağışın, karın, soğuğun olduğu günler var. Biz bunlara aldırmayacağız. Hedefimiz belli.
Yaptığımızdan eminsek korkmadan bu yolu koşmaya devam edeceğiz.
Şimdi sizlere sormak istiyorum:
İstanbul! Sancaktepe! Sizlere soruyorum:
İşte bu demokrasi maratonunu, hep beraber, emin adımlarla, koşacak mıyız? Karşımıza çıkan engelleri kararlılıkla aşacak mıyız?
İşte demokrasinin sesi bugün İstanbul’da! Sağduyunun sesi bugün Sancaktepe’de!
Bu sesi kesmeye kimsenin gücü yetmeyecek! Yeter ki biz kararlı olalım.
Aramızda sporcu arkadaşlarımız var, Iron-manler var. Onlar ne dediğimi dahaniyi anlıyor.
Farklılıklarımızı husumet meselesi olmaktan çıkartıp, Türkiye’yi hep beraber tam demokrasiye kavuşturacak mıyız?
Ne diyorlardı? Korkmuyor musunuz diyorlardı.
Siz bu işe kalkışmayın, başınıza iş gelebilir diyorlardı.
Korkarsanız karşıdakilerin oyuncağı olursunuz.
Korkmadan biz buradayız diyorsanız onlar korkar.
Bizim korkacak hiçbir şeyimiz yok.
Ama korkacak çok şeyleri olanlar var. Onlar kendilerini biliyor. Onlar korksun. Bizim, hepimizin alnı açık, başı dik. Korkacaklar kendi işine baksın.
Ben bugün bu umudu, bu kararlılığı gördüm. Gençlerimizin gözünde gördüm. Sancaktepe!
Demokrasi için hazır mıyız?
Atılım için hazır mıyız?
Evet, Sancaktepe’nin DEVA’sı hazır.
Yeri gelmişken; Sancaktepe, biz sizi duyuyoruz.
Bu konuyu çalışıyoruz, değerlendiriyoruz.
Sancaktepe’nin, yatırımlardan mahrum bırakıldığını da çok çok iyi biliyoruz. Sancaktepeli gençlerin işsizlik sorunun farkındayız.
Bu ses; önce Sancaktepe’nin tüm sokaklarında, sonra tüm İstanbul’da ve ardından da tüm Türkiye’de yankılanacak.
İşte tüm bunların çaresi, bu DEVA kadrolarıdır... Burada gördüğüm çalışkan kadrolardır!
Artık vakit demokrasi vaktidir!
Artık vakit atılım vaktidir!
Artık vakit DEVA vaktidir!
Hepinize çok çok teşekkür ediyorum, Sizleri muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun.