Yirmi birinci
Haftalık değerlendirme toplantısı
Değerli basın mensupları, değerli çalışma arkadaşlarım,
Türkiye, özgürlük istiyor.
Türkiye, zenginlik istiyor.
Türkiye, adalet istiyor.
Bakın milletimiz ne diyor:
Reklam Filmi
Yüksek sesle tekrar ediyorum arkadaşlar: “Demokrasi, atılım, derhal, bugün!”
Peki, neden derhal bugün?
Çünkü, Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı halkı sefalete mahkûm etti.
Çünkü, Türkiye, yoksulluğun, işsizliğin ve açlığın ülkesi oldu.
Çünkü, milletin sabır taşı artık çatlamak üzere.
Çünkü, ülke barut fıçısına döndü. Herkes çok gergin.
Onun için “demokrasi, atılım, derhal, bugün!” diyoruz.
Türkiye’de tam 50 milyon insan, yılda 1 hafta bile tatil yapamıyor.
Bunlar rakamları ayarlama enstitüsünün rakamları. Onlar bile saklayamıyor, gizleyemiyor bu gerçeği.
On milyonlarca insan beklenmedik, ani harcamalarını karşılayamıyor.
Gençler ay sonunu getiremiyor.
Onun için “demokrasi, atılım, derhal, bugün!” diyoruz.
Mevcut siyaset ülkeyi perişan etti.
Siyaset mafya dizisi setine döndü.
Tehditler, küfürler, hakaretler…
O yüzden “demokrasi, atılım, derhal, bugün!”
Ülkede adalet kalmadı.
Ayrımcılık, kayırmacılık neredeyse bir kurala döndü.
Bir delile dayanmayan, uydurma, ispatlanmamış iddialarla insanlar ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ediliyor şu anda ülkemizde.
Onun için “demokrasi, atılım, derhal, bugün!”
Hep beraber tekrar ediyoruz arkadaşlar
Onun için “demokrasi, atılım, derhal, bugün!” diyoruz.
*****
Değerli arkadaşlarım,
Hep söylüyorum.
Adalet ve eğitim sistemi güçlü olan bir Türkiye’nin önünde hiçbir kuvvet duramaz.
Adaleti biz tesis edeceğiz.
Eğitimi biz düzelteceğiz.
Ekonomiyi biz düze çıkartacağız biz.
Herkes bunu iyi bilsin.
Merak etmeyin arkadaşlar. Hepsini çözeceğiz evelallah.
Çünkü biz neyi nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Ve hepsini tek tek halkımıza açıklıyoruz.
Biz böylece bir ilkin altına imza atıyoruz.
Daha önce böyle bir şey yapılmadı.
Türkiye’nin siyaset tarihinde böyle bir şey yok.
İktidarımızın ilk 90 ve 360 gününde neler yapacaklarımızı, bütün detaylarıyla ortaya koyuyoruz.
7 gün 24 saat çalışarak hazırlıyoruz.
Hepsinin bütçesini tek tek hesap ediyoruz. Mutlaka takvim veriyoruz.
Kim yapacak, ne zaman yapılacak, nasıl yapılacak hepsini açıklıyoruz.
Boş işlerle uğraşmıyoruz. Onla bunla kavga etmiyoruz. Kürsüye çıkıp kabadayılık yapmıyoruz.
Ortaya somut ve gerçekçi eylem planları koyuyoruz.
İktidara gelince yapacağımız her şeyi şimdiden milletimize taahhüt ediyoruz.
Ekonomi, tarım, eğitim, dijital dönüşüm, sosyal politika, yerel yönetim… Aklınıza ne gelirse, hepsini bugünden hazırlıyoruz.
Biz iktidara, elimizde çözümlerimizle yürüyoruz.
Şunu da buradan açıkça ifade etmek istiyorum.
DEVA Partisi’nin iktidarda olmadığı bir Türkiye’nin sorunlarını çözmesi mümkün olmayacak arkadaşlar.
DEVA Partisi iktidarda olmazsa bu ülke sorunlarını çözemez. Mümkün değil.
Bizden başka bu kadar hazırlık yapan, detaylı çalışmalar yapan, seçim sonrası günü gününe neler yapacağını açıklayan ortaya koyan bir siyasi parti yok.
Bunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz.
Türkiye’de herkes bunu daha iyi anlıyor.
İşte dün 50 maddelik yeni bir eylem planı daha açıkladık.
Yükseköğretim Eylem Planımızı masaya koyduk.
Mesela ne dedik?
Eğitimde fırsat eşitliğini biz sağlayacağız dedik.
Doğu-batı, kuzey-güney hiç fark etmez. Zengin-yoksul, şehir-köy hiç fark etmez. Nitelikli eğitim bu ülkenin pırıl pırıl çocuklarının hakkıdır dedik.
Başka ne dedik?
Üniversitelerde idari özerkliği ve akademik özgürlüğü sağlayacağız dedik.
Ülkenin en köklü eğitim kurumlarını kimin yöneteceğine Beştepe’deki bir odadan karar verilmeyecek dedik.
Akademisyenler fikirlerini söylemekten, yazmaktan korkmayacak dedik.
Bunların hepsini yapacağız.
Siyasete ilk adım attığım günlerden beri söylediğim gibi:
Eğitim olmadan, adalet olmadan ekonomiyi düzeltemezsiniz, yoksulluğu bitiremezsiniz.
Bizim hedefimiz net: Sosyal adaleti mutlaka sağlayacağız.
Şu andaki iktidar ne diyor?
“Az sayıda varlıklı insan mağdur olmasın, yoksullar da başının çaresine baksın” diyor.
Geldikleri noktada maalesef uygulama burada.
Erdoğan eskiden Keçiören’de bir apartman dairesinde otururdu. Konu komşusu vardı.
Kendisini hapsettiği Beştepe koridorlarında ise halkın gerçek durumunu görmüyor, göremiyor. Bir tane komşusu yok.
Milleti mahkûm ettiği yoksulluğun acısını anlamıyor.
Halk başka yerde o başka telden çalıyor.
“Ben ekonomiyi, her şeyi çok iyi biliyorum” diyor.
Etrafında da tek bir bilen yok.
E Beştepe’de sağına soluna bakınca haklı tabii. Ben biliyorum.
Popüler dizideki repliği şöyle bir hatırlayalım.
“Kimsenin hiçbir şey bilmediği bir yerde, bir insan her şeyi bilebilir.”
Ama bu yaşananların sonuçlarını çok yakında görecekler, anlayacaklar.
Seçim günü hep beraber mührü damlaya vurduğumuzda, Beştepe’de birileri yerinden zıplayacak, yerinden.
İşte o gün geldiğinde tüm dünya Türkiye’yi konuşacak. Tüm dünya DEVA Partisi’ni konuşacak.
*****
Değerli arkadaşlar,
Şimdi bugün buradan tüm Türkiye’ye bir duyuru yapmak istiyorum.
Aslında yerelde yaptığımız duyuruyu şimdi tüm Türkiye’ye yapmak istiyorum.
DEVA Partisi’nin ilk mitingini, 21 Mayıs Cumartesi günü Gaziantep’te yapıyoruz inşallah!
Şimdiden hayırlı olsun diyorum!
*****
Fakat arkadaşlar, bakın daha ilk mitingimizde bize engeller çıkartmaya çalışıyorlar.
Daha ilk adımı atacağız.
Belli ki birileri bu mitingden epey bir rahatsız olmuş.
Evet, mitingimizden korktular arkadaşlar.
Bakın ne yaptılar?
Valilikten talep ettiğimizde onay verdikleri miting alanını, 3 gün sonra alelacele iptal ettiler.
Elimizde ilgili yazışmaların hepsi var. Alın size evrak.
1. EVRAK GİR
Şimdi bakın arkadaşlar.
Biz Gaziantep’teki mitingimizi, “Demokrasi Meydanı”nda yapmak için Valilik’ten talepte bulunuyoruz.
Ne zaman? Tarih 29 Nisan.
Gaziantep Valisi kendi el yazısı ile “Uygun” notunu düşüyor. Yazı burada.
Sonra arkadaşlarımız, 2 Mayıs tarihinde, bayram mesajımızla birlikte, mitingimizin tarihini ve mitingin yapılacağı meydanı tüm Gaziantep’e duyurmaya başlıyor.
Ve bu duyuru, il genelinde büyük ses getiriyor.
İşte ne oluyorsa, bu duyurudan sonra oluyor.
Korku dağları sarıyor.
Bu duyurunun hemen ardından birilerinin elleri ayaklarına dolaşıyor.
1. EVRAK ÇIK
Arkadaşlar şimdi ikinci evrağı gösterelim.
2. EVRAK GİR
Tarih 2 Mayıs.
İlk yazının üzerinden 3 gün geçmiş.
Bakın, bizim duyurumuzdan sonra aynı evrağa ne yazmışlar?
“Uygun” ifadesinin yanına “değil” ifadesini eklemişler.
Yazı olmuş “Uygun değil”.
Öyle görünüyor ki, el yazısı aynı kişinin. Uzmanlığa gerek yok. Ancak kalem farkından, “değil” ifadesinin daha sonradan eklendiğini açık seçik görüyorsunuz.
Bu ne zaman yapılmış? Bizim miting duyurumuzdan hemen sonra.
Zaten miting duyurusuna arkadaşlar hemen başlıyorlar yarım saat sonra telefon geliyor valilikten, durun bu meydan olmuyor.
Yahu kendi verdiğiniz yazıyı, ne oldu da değiştirdiniz?
Kimden ne telefon aldınız, nasıl bir baskı gördünüz ki bunu yaptınız?
Değerli arkadaşlar,
Bir devletin valisi bu hale düşürülür mü yahu?
Gelip geçici iktidarların elinde oyuncak edilir mi bir vali?
Yazık… Gerçekten çok yazık.
2. EVRAK ÇIK
Bir evrak daha göstereceğim.
3. EVRAK GİR
Bu gösterdiğim de yapılan saçmalıkların tam resmi. Bu özetliyor her şeyi.
Tarih 5 Mayıs.
Bu evrağa göre ise, ilk talep ettiğimiz meydanı, yani Demokrasi Meydanı’nı kabul etmişler.
Başta uygun dedikleri, sonra vazgeçtikleri o Demokrasi Meydanı için komiteye onay vermişler.
E hani o meydan uygun değildi? Meydan uygun değil ama o uygun olmayan meydanda yapılacak miting için heyet uygun öyle mi?
Şu hale bakın. Devlet bu hale düşürülmez yahu. Yazık..
Gerçekten bunlar ne yapacaklarını şaşırmışlar.
Bakın arkadaşlar, sonuç itibariyle yaptıkları şu:
Demokrasi Meydanı için önce uygun dediler, sonra da evrakta karalama yaparak vazgeçtiler.
Evet arkadaşlar, sonuç olarak bunlar Demokrasi Meydanı’nda demokrasiyi katlettiler. Olan bu.
Fakat bunlar sadece sorunun su üstünde görünen kısmı. Asıl sorunun köküne inmemiz lazım.
Bu sorunların kökünde ne var?
İşte bir ülkenin Cumhurbaşkanı, çıkıp meclis kürsüsünden “görevimi tarafsızca yapacağım” diye yemin edip, daha sonra bir partinin genel başkanı olursa, partili bir Cumhurbaşkanı olarak görev yaparsa devletin içine düşeceği durum bu olur.
Meydan iktidar partisine açık, bize kapalı. Olan bu.
Partili, taraflı cumhurbaşkanına bağlı çalışan devletin valilerinin içine düştüğü durum da bu.
3. EVRAK ÇIK
Arkadaşlar,
Bunlar ne yaptıklarını biliyorlaaar ne de yapacaklarını.
Akılları fikirleri “Aman DEVA Partisi görülmesin, aman DEVA duyulmasın”.
Gaziantep’te talep ettiğimiz dört alanın dördünü de reddettiler. Böyle bir şey olur mu?
Daha önce bir de Şanlıurfa kısmı var onu artık anlatmayım. Orada da aynı süreci yaşadık.
Şimdi de bize, sözüm ona ulaşımı zor, daha önce hiçbir siyasi organizasyonun yapılmadığı bir meydanı uygun görmüşler.
Sonuç olarak, Gaziantep’te yaşayanların bile çoğunun bilmediği, uzun uzun tarif edilmesi gereken bir meydanı bize veriyorlar.
Bari ben de buradan Gaziantepli arkadaşlarıma tarif edeyim. Duymayan kalmasın.
Gaziantep mitingimiz Kalealtında. 14 Şehit Anıtı arkasında. Tur otobüsleri park alanında.
Zaten amaç bu. Tarifi, bulması zor olsun ki millet gitmesin. Zannediyorlar.
İnşallah o mitingi görecekler, görecekler.
*****
Değerli arkadaşlar,
Bakın bu iktidar, bizi hedef alarak seçim yasasını değiştirdi.
Bakmayın şu partiymiş bu partiymiş. Hedef DEVA DEVA.
Bütün o meclisteki karambol, meclise apar topar getirdikleri yasanın hedefi biziz.
Ne dedik? Elinizden geleni ardınıza koymayın dedik.
Seçim masa başında hazırlanan entrikalarla kazanılmaz dedik.
Seçim meydanlarda kazanılır dedik, meydanlarda.
Hodri meydan dedik, hodri meydan.
Hemen ardından da önümüzdeki seçimlere kendi adımızla sanımızla, kendi şanımızla namımızla, kendi logomuzla bayrağımızla gireceğimiz açıkladık ve bu işi bitirdik.
Şimdi de ilk mitingimizin yeriyle ilgili zorluklar çıkararak bizi yıldıracaklarını sanıyorlar.
DEVA’ya gönül verenlerin zahmetini artırmaya çalışıyorlar.
Tekrar ediyorum. Elinizden geleni ardınıza koymayın diyorum.
Yine buradan “hodri meydan” diyorum.
Bizim Türkiye genelinde öyle teşkilatlarımız var ki, Bizim Gaziantep’te öyle bir teşkilatımız var ki, bırakın Kale Arkası’nı, gidin mitinginizi Fizan’da yapın deseniz bizim teşkilatımız bunu da yapar.
DEVA Partisine gönül vermiş vatandaşlarımız da gider, oradaki mitinge katılır.
Bu kadar basit.
Demokrasi Meydanı’nda miting yapmamızı engelleyenler, şunu iyi bilsin:
Antep’in her yeri anamızın aşı, tandırımızın başıdır.
Biz o mitingi, verdikleri en ücra köşede bile, en geniş katılımla yapacağız.
Öyle meydanlarda nutuklar atıp, içeride başka başka işler tuttuğunuzu, gönlü güzel milletimiz görmüyor mu sanıyorsunuz?
Sizin dışınız kalaylı, içiniz vayvaylı olabilir.
Çok şükür bizim içimiz de kalaylı, dışımız da kalaylı.
Milletimiz sizin ne olduğunuzu artık çok iyi biliyor. Bizim ne olduğumuzu da gayet iyi biliyor.
Yiğit Anteplilerin dediği gibi, memleketi anbel beter ettiniz yahu.
Ben buradan Beştepe’ye sesleniyorum. Boşuna valilere baskı yapmakla uğraşmayın.
Buyurun işte ben buradayım.
Ne istiyorsanız yüzüme söyleyin.
Öyle devletin imkanlarını kullanarak, devletin izin verme yok uygun görmeme imkanlarından yararlanarak bizi durduramazsınız.
Bunu yapamazsınız.
Son çıkardıkları yasa da ayıp günah yahu. Herkese seçim yasağı getiriyorlar.
‘Hiç kimse devletim imkanlarından faydalanarak seçim kampanyası yapamaz’ diyorlar.
İstisna, Cumhurbaşkanı...
Yahu bu Cumhurbaşkanı aynı zamanda partinin genel başkanı.
İnsanda biraz utanma olur. Böyle bir şey yapılır mı?
Kanunla ne yaptılar? Hiç kimse devlet imkanını kullanamaz, bir tek Cumhurbaşkanı seçim kampanyasını kanun imkanı devlet imkanı kullanır...
Genel başkan olarak siz bunu kullandığınızda bu adil rekabet olmaz.
Devlet imkanlarını kullanarak ben seçime giderim dediğinizde bu millet bunu affetmez.
İnsanlar bunu görmeyecek, fark etmeyecek mi zannediyorsunuz?
Devletin bütün konvoylarını, araçlarını, 10-15 tane uçağını siz seçim kampanyasında cayır cayır kullanın başkalarına gelince yoook. Seçimde devlet imkânı kullanmak yok.
İnşallah bu adaletsizliği, haksızlığı millet sandıkta düzeltecek.
Sandık günü geldiğinde, milletimiz DEVA’nın logosunun altına mührü öyle bir basacak ki adaleti inşallah o sandıkta sağlayacağız.
Kim ne yaparsa yapsın...
Ne yaparsanız yapın, bize engel olamayacaksınız.
DEVA Partisinin sel olmuş damlalarını durduramayacaksınız!
Demokrasiye engel olamayacaksınız!
Atılıma engel olamayacaksınız!
*****
Biz 21 Mayıs’ta Antep’teyiz. Gaziantep sokaklarını “Demokrasi, Atılım, Derhal, Bugün!” diye inleteceğiz. Hep beraber.
Size en iyi cevabı önce Gaziantep halkı, sonra da tüm Türkiye verecek.
Çünkü biz Antep’in tüm meydanlarını “demokrasi meydanı” yapacağız.
Türkiye’nin tüm meydanlarını “demokrasi meydanı” yapacağız.
Bundan böyle DEVA Partisi’nin olduğu her meydan “Demokrasi meydanı”dır.
Hayırlı olsun.
Bütün Gaziantepli hemşerilerimizi şimdiden mitingimize davet ediyorum.
Buyurun hodri meydan!
*****
Değerli arkadaşlar,
İktidardakiler ülkeyi uçurumdan yuvarlarken, küçük bir azınlığın çıkarları uğruna çalışırken, halkımız ev kirasını dahi ödemekte güçlük çekiyor.
Konut fiyatları, ev fiyatları patladı gitti.
Ülkemiz son 20 yıldır böyle bir enflasyon görmedi.
Evden bahsediyorum, evden. En temel ihtiyaçlardan bahsediyorum.
Konut fiyatları gerçekten aldı başını gitti.
Gelin bir karşılaştırma yapalım.
Yıl 2010. Çok eski bir tarih değil, 2010.
2010 yılında İstanbul’da kaç paraya ev satın alınabiliyordu, biliyor musunuz?
Birkaç örnek vereceğim.
Gaziosmanpaşa: Ortalama 100 bin lira.
Ataşehir, Ümraniye, Fatih: Ortalama 140 bin lira.
Kadıköy, Şişli: Ortalama 200 bin lira.
Üstelik konut kredisi faizlerinin aylık %0,6 olduğu dönemleri yaşadık hep beraber.
Bakın, aynı 2010 yılında dolar 1 lira 50 kuruş.
Bugün 15’i geçti.
En düşük memur maaşı 1300 lira.
Dolara endeksleyin getirin bugüne, en düşük memur maaşının ne kadar olması kazım? 13 bin lira. Şu anda ne kadar? 8 bin küsür.
Bugünün en düşük memur maaşı, ortalama memur maaşına bakın, asgari ücrete bakın neye bakarsanız bakın aradaki fark büyük bir uçurum.
O zamanlar, o bahsettiğim yıllarda orta gelirli vatandaşlarımız muhitine göre 5 yıllık 10 yıllık maaşıyla ev sahibi olabiliyordu.
Memurumuz 1 yıllık maaşıyla araba sahibi olabiliyordu.
Bunlar şimdi hayal oldu.
Hani şimdi Sayın Erdoğan "konut paketi" açıklıyor ya.
Biz onun açıkladığı pakete sığmayacak hayalleri gerçekleştirdik.
Milletimizin de bundan faydalanmasını sağladık.
Ama bunu bilimle, istişareyle yaptık, dürüst ve ehil kadrolarla yaptık. Allah’ın verdiği aklı kullanarak yaptık.
İnsanlar uygun fiyatlara ev sahibi, araba sahibi oldular.
Gezdiğim gördüğüm pek çok ilde kaç vatandaşımızla karşılaştım.
İfadeleri şu; biz dediler sizin ekonominin başında olduğunuz dönemde ev, araba aldık.
Bugün o dönemde aldığımız ev ve arabaları satmak zorunda kalıyoruz.
Bindiğimiz arabanın deposuna benzin koyamadığımız için arabayı kullanamıyoruz diyorlar.
Üstelik Sayın Erdoğan’ın açıkladığı paket, konut fiyatlarını daha da artıracak bir paket.
İnanın bunlar hesap kitap bilmiyor.
Siz bu parayı merkez bankasına para bastırarak sağlarsanız, merkez bankası para basarsa enflasyon olacağını, fiyatların şişeceğini bilmiyor musunuz? Ön görmüyor musunuz?
Nitekim ne oldu? Paket açıklandığı anda, konut fiyatlarında ciddi bir sıçrama oldu, bütün Türkiye’de.
Satacak kişiler demek ki enflasyon geliyor dedi. Bir de onlara fırsatçı diyorlar.
Siz hesap kitap bilmezsiniz ama millet hesabını kitabını biliyor.
Siz merkez bankasına parayı bastırdığınızda enflasyonun artacağını herkes biliyor.
Bunun için fiyatlar artıyor.
Gerçekten ‘yeter’ diyoruz, İnanın yeter.
Bunlar, etraflarındaki üç beş müteahhit para kazanacak diye, en temel ihtiyaç olan barınmayı bu ülkede bir lüks haline getirdiler.
Dikkat edin bütün kafa orada beton beton…
Çünkü etraflarını rantiye sarmış.
Yapılan bütün düzenlemeler onların lehine.
Ve bu firmalar mağdur mu olsun, yarım inşaatlarını tamamlasınlar... Amenna. Ekonomi için gerekebilir ama bu bir öncelik meselesi.
Önceliği vatandaşa vereceksiniz vatandaşa.
Öncelik barınma ihtiyacı olan, konut ihtiyacı olan vatandaşın olacak.
Siz bu ülkede kiraları nasıl düşük seviyede tutabilirsiniz, konut fiyatlarını nasıl makul hale getirebilirsiniz önce ona yorun.
Para basma alışkanlığı çok kötü bir şey. Tam bir hastalık. Bağımlılık gibi bir şey.
O kapıyı bir açınca o uyuşturucuyu bir kullanınca kötü bir alışkanlık haline geliyor.
Şu an da bu hükümet tam da bunun içerisine düştü.
Kur korumalı mevduat hesapları ile ilgili farkları nereden ödeyecekler zannediyorsunuz?
Ne diyorlar? ‘Biz bankalara hazineden kâğıt vereceğiz’ diyorlar.
Hazine o kâğıdı verdi, banka ne yapacak. O kâğıdı merkez bankasına götürüp nakit isteyecek.
Merkez bankası o nakdi nereden bulacak?
Basacak...
Üç soruda cevabı buluyorsunuz, para basacak. Bu kadar basit.
Sizin para basacağınızı bu millet görmüyor mu. Para basılan bir ülkede enflasyonun artacağını herkes bilmiyor mu yahu.
Ama öyle bir kötü yol ki, o kötü yola bir düştüğünüzde o uyuşturucu alışkanlığına düştüğünüzde oradan kurtulmak çok zor
Çünkü biz yaşadık.
34 sene bu ülkede enflasyon 2 haneli 3 haneli olmuş.
34 sene bu ülke para basmaya alışmış.
Onun için kur sürekli artmış, onun için paranın yanına arkasına sıfır eklenmiş.
Gittiğimiz yerlerde bize soruyorlar. Bir sıfır eklendi ya o sıfırı da siz atarsınız diyorlar.
Ben diyorum altı sıfırı atan bir sıfırı kolay atar da önemli olan enflasyonu durdurmak.
Altı sıfırı attık. Bir sıfırı atmak bir şey değil. Önemli olan fiyat artışlarını frenleyebilmek.
Fiyat artışlarını frenleyeceksiniz ki vatandaşın satın alma gücü artacak.
Bunun da yolu merkez bankasını bağımsız yapmak.
Biz çok mücadelesini çok verdik.
Merkez Bankası neden bağımsız?
Çünkü dara düşen hükümetler dönüyor merkez bankasına para bastırıyor.
Bütün dünyada böyle. Tarihte bunlar sabit.
Merkez Bankası bağımsız olmazda dara düşen iktidar Merkez Bankası’na para bastırıyor.
Bunlarda döndüler dolaştılar bu hastalık içine düştüler.
Onun için şu andaki hükümetin artık bu ülkede enflasyonu düşürme şansı yok.
Bitti...
Ağızlarıyla kuş tutsalar yapamayacaklar.
Ama korkarım ki, arka arkaya aldıkları bun yanlış kararlar ülkede devalüasyon, enflasyon sarmalına ülkeyi sokacak.
Daha bu günler iyi günler. Bu günler çok iyi günler. Allah beterinden saklasın.
Yanlışta ısrar, yanlışta inat bu ülkeyi çok büyük bataklığa sürükler.
Biz diyoruz geliriz en geç 6 ayda bu işi toparlarız.
Ama bunlar bu yanlışlara ısrar ettikleri sürece yanlışta inat ettikleri sürece her gün yeni bir ülkeyi batıracak proje ilan ettikleri sürece hasar büyüyor arkadaşlar.
Bu hasarın toplanması da gittikçe zorlaşıyor. Bunun da farkındayız.
En büyük hasar da olsa girer çözeriz evelallah. Biz kendimize güveniyoruz.
2001-2002 krizini de biz çözdük, 2008- 2009 krizini de biz çözdük.
Dürüst ve ehil kadroyu kurduğunuzda, bilimle, akılla hareket ettiğinizde bu iş çözülür. Bunu yaptık.
İnşallah yine yaparız ama hasar büyük.
Bunun bedelini 84 milyon insan ödüyor.
Gerçekten yazık, çok yazık.
Bakın konut meselesi önemli, barınma meselesi önemli.
Biz şehircilik eylem planımızda çok net açıkladık. Barınma hakkında da adaleti tesis edeceğiz dedik.
Dar gelirli ailelerimizin, şehit yakını ve gazilerimizin konut sahibi olmalarını kolaylaştıracağız dedik.
10 yılda, çürük yapıları yenileyeceğiz. Vatandaşlarımıza uygun finansman imkânı sunacağız dedik.
TOKİ’ye özel görev yükleyeceğiz.
TOKİ olmuş bir vurgun aracı. TOKİ’de rantiyecilere çalışıyor. Bu vurgunu sona erdireceğiz.
TOKİ’nin tek amacı ihtiyacı olan dar gelirli vatandaşa konut edindirmek olacak.
TOKİ’nin eline vermişler bir imar yetkisi TOKİ olmuş bir rant üretme mekanizması.
Belediyeler ne yaparsa yapsın TOKİ girdiği zaman bir yere oturuyor ben buranın emsalini değiştirdim, imar hakkını değiştirdim, 5 katlı yeri yaptım 15 kat...
O rantın paylaşılmasına da destek oluyor ve oluyor şehirler bir ucube.
Kaç şehirde görüyorsunuz değil mi? 5 katlı 6 katlı yapılaşmaların yanında sivri sivri TOKİ binaları.
TOKİ bunları nasıl yapıyor? Belediyeden bir şey almasına gerek yok. TOKİ Kendi imar planını kendi yapıyor, imar planını değiştiriyor ve rantı dağıtıyor.
Biz işte TOKİ’nin rant kapısı olmasına artık izin vermeyeceğiz.
TOKİ’nin amacı dar gelirli vatandaşımıza uygun fiyata konut edindirmektir. O kadar.
Belediyelere ait sosyal konut stoku oluşturacağız. Uygun koşullu “sosyal konut kiralama” uygulamasını hayata geçireceğiz.
Herkes şunu çok iyi bilsin: DEVA Partisi iktidarında hiç kimseyi aç ve açıkta kalmayacak.
Amacımız bu.
*****
Değerli katılımcılar, ben sözlerimi burada noktalıyorum.
Hepinize çok teşekkür ediyorum.
Sözü, soru sormak isteyen basın mensuplarına bırakıyorum.