12 Ekim 2024 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 2.Büyük Olağan Kongresi Konuşma Metni

12 Ekim 2024

Ali Babacan DEVA Partisi 2. Olağan Genel Kongre
12 Ekim 2024

Ali Babacan DEVA Partisi 2. Olağan Genel Kongre
12 Ekim 2024

Bu ne güzel coşku!

[Türkiye’nin DEVA’sı Ali Babacan…]

Türkiye’nin DEVA’sı sizlersiniz arkadaşlar, Türkiye’nin DEVA’sı bu kadro.

Bu ne güzel coşku!

Ne güzel heyecan!

*****

Çok değerli Büyük Kongre Üyelerimiz, Delegelerimiz,

Kıymetli Kurucularımız, Genel Merkez Kurul Üyelerimiz,

Değerli İl Başkanlarımız, İlçe Başkanlarımız, Teşkilat mensuplarımız,

Saygıdeğer misafirlerimiz,

Değerli basın mensupları,

Hanımefendiler, Beyefendiler.

*****

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

DEVA Partisi’nin İkinci Olağan Büyük Kongresi’ne hoş geldiniz, sefalar getirdiniz!

[Kurtar bizi Ali Babacan, Kurtar Bizi Ali Babacan…]

Hep beraber kurtaracağız inşallah arkadaşlar, hep beraber. Gerçi Türkiye böyle kurtarıcılardan çok çekiyor ara ara ama biz böyle kimsenin lafını dinlemeden tek başına kurtarmaya çalışanlardan olmayacağız.

Kadro çalışmasıyla, ekip çalışmasıyla, ortak akılla kurtaracağız bu ülkeyi, inşallah.

Ben hemen sözlerimin başında, şu anda ekranları başında ve sosyal medya hesaplarından da bizleri izleyen tüm vatandaşlarımıza Ankara’dan, bu coşkulu salondan sevgilerimi ve selamlarımı iletmek istiyorum.

*****

Evet arkadaşlarım,

Dertliyiz. İçimiz kan ağlıyor.

Ama umudumuzu asla yitirmedik. Hiçbir zaman yitirmeyeceğiz.

Bu güzel ve büyük ülke için tüm varlığımızı ortaya koyarak yoğun bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz.

*****

Siyasi Partilerin Büyük Kongreleri arkadaşlarım, bir muhasebedir.

Ülkenin geldiği durumun muhasebesidir; Partilerin yaptığı çalışmaların bir muhasebesidir.

Büyük Kongre aynı zamanda yeni bir heyecandır, yeni bir coşkudur.

İşte bizim bu 2. Büyük Kongremiz ve 2. Büyük Kongremize giden süreçte de biraz önce değerli divan başkanımız İbrahim Bey'in de söylediği gibi çok ciddi bir öz eleştiri ve iç değerlendirme sürecinden geçtik.

Dış eleştirilere açık ve dış değerlendirmelere de sonuna kadar kapıyı açan çok faydalı görüşmeler, değerlendirmeler, analizler, istişareler yaptık.

Bütün bunların sonunda ve bütün bu çalışmaların sonucunda işte bizim şu anda yapmakta olduğumuz büyük kongremiz; Sadece partimiz için değil, Türkiye için yeni bir yolun başıdır.

*****

Değerli arkadaşlarım,

DEVA Partisi Türkiye siyasetine yeni bir anlayış ve yeni bir dil getirmek için yola çıktı.

Geçen 5 yıla yakın sürede bu yeni anlayışa olan ihtiyaç daha da arttı.

Partimizi kurduğumuz gün ne kadar sorun varsa, ülkemizde ne kadar sıkıntı varsa kat be kat artarak devam etti, devam ediyor.

Açıkça ifade ediyorum:

Türkiye, iktidar bloku ile muhalefetin arasındaki kayıkçı kavgasına mecbur değildir.

DEVA Partisi birleştirici ve kapsayıcı üslubuyla, somut proje ve programlarıyla Türkiye siyasetinde çözümün ve umudun yegâne adresidir.

Şöyle bir bakın, Türkiye'de bizden başka bu ülkenin sorunlarının nasıl çözüleceğini bütün detaylarıyla çalışan başka tek bir siyasi parti yok arkadaşlar.

Yok.

Ana muhalefet yeni çalışmalar yapıyormuş, program hazırlıyorlarmış.

101 sene sonra.

Açıkça söylüyorum bakın; DEVA Partisi yön bulmaya çalışan şu andaki Türkiye siyasetinin kutup yıldızıdır, kutup yıldızı da olmaya devam edecektir.

Yaptığımız her çalışma bu ülkenin sorunlarını çözmek için ortaya koyduğumuz her bir plan referans niteliği taşımaktadır.

Meclis Başkanı davet etti, “Ya anayasayı çalışmaya başlasak, görüşsek.”

“Bizimki çoktan hazır” dedik.

“İki sene önce hazır” dedik.

Mustafa Yeneroğlu'nun başkanlığında bir komisyon çalıştı, bitirdi.

Ortaya koyduk, masasına bıraktık, geldik.

Yeni Anayasa.

Lafı var, kendisi daha yok.

Gündemi meşgul etmek için şu anda temcit pilavı gibi tekrar tekrar ortaya konulan bir konu.

Arkadaşlarım, DEVA Partisi, Türkiye’nin suni gündemlerine asla prim vermeyen halkın, hakkın ve sessiz çoğunluğun sesidir.

DEVA Partisi birlik ve beraberliğimizin çimentosudur.

Şu salona bakın ya, 81 il, yüzlerce ilçe şu anda bu salonda temsil ediliyor.

Türkiye'nin tümü burada.

Türkiye coğrafyasının bütün kültürü, bütün renkliliği, bütün çeşitliliği burada, bu salonda.

[Kocaeli burada…]

Biz bunun için yola çıktık.

Kocaeli şampiyon zaten söylememize gerek yok.

İlk il kongresini bütün ilçeleriyle beraber tamamladığı için söylüyoruz.

Salonda boş tencereye vurulurken tezahürat:

[Tencere boş, Babacan koş. Tencere boş, Babacan koş…]

Hep beraber koşuyoruz…

Boş tencerenin sesini duyuyoruz. Boş tencerelerin sesini duyuyoruz arkadaşlar.

Yalnız bir ara bir böyle tencere tava hikayesi vardı. Bizimki ondan değil. Bizimki gerçekten mutfak tenceresi. Boş tencerelerden bahsediyoruz, karıştırmasın kimse.

DEVA Partisi liyakatli ve tertemiz kadrolarıyla siyasette ehliyet, dürüstlük ve erdemin adresi olmuş bir partidir.

Bizim için her şeyi söyleyebilirler. “Şöyledir” derler, “böyledir” derler.

Ama “ya bunlar yamuk yapıyor” diyemezler.

“Bunlar yalan söylüyor” diyemezler.

Çok şükür ben böylesine tertemiz, güçlü, dürüst bir kadroyla, böylesine tertemiz, dürüst yol arkadaşlarımla bu yolu yürüdüğüm için gurur duyuyorum. Ömrünün sonuna kadar da bu gururu hep beraber yaşayacağım arkadaşlar.

[Türkiye’nin gururu Ali Babacan, Türkiye’nin gururu Ali Babacan…]

Hep beraber Türkiye'nin gururu olacağız.

İnşallah çocuklarımıza, torunlarımıza “ya ne güzel çalışma yapmışlar ne büyük gayret ortaya koymuşlar” diye güzel bir miras bırakacağız arkadaşlar.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bazen diyorlar ki, bu DEVA Partisi tam olarak nedir?

Kuruldu ama henüz tam anlayamadık.

Doğru.
Çünkü biz hiçbir siyasi partiye benzemeyen, Türkiye'deki siyaset tablosunun tümüne, tamamına karşı yeni bir yol, yeni bir alternatif olarak kendimizi ortaya koymuş bir siyasi partiyiz.

Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun!

DEVA Partisi;

Milletimizin içtimai, kültürel ve manevi değerlerini sahiplenir ve sonuna kadar saygı duyar.

Cumhuriyetimizin değerlerini ve milli menfaatlerimizi her zaman üstün tutar.

Milletin egemenliğine ve kuvvetler ayrılığına tam inanır. Sadece inanmaz günü gelince uygular.

Her şart altında, temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü gözünü sakınmaksınız savunur.

Vatandaşa hizmet odaklı, şeffaf ve hesap veren bir devlet anlayışını savunur, DEVA Partisi.

Hür teşebbüs öncülüğünde çokça üretip, hakça paylaşmayı esas alır, DEVA Partisi...

Özgürlükçüdür DEVA Partisi, özgürlükçü. Tam demokrattır tam ve kalkınmacıdır.

Milletimizi en geniş yelpazede temsil eden parti iddia ile söylüyorum; DEVA Partisi’dir.

Çünkü biz arkadaşlar kimlik siyaseti yapmadık. Yapmayacağız.

Bu ülkenin her bir vatandaşını kucaklayarak bağrımıza basarak yola çıktık. Bu şekilde de devam edeceğiz.

*****

DEVA Partisi;

Özgürlükçü demokrasiyi,

Müspet milliyetçiliği,

Vatanperverliği,

Kalkınmacılığı,

Kurallı serbest piyasa ekonomisini,

Sosyal refah devletini,

Kuvvetler ayrılığına dayalı bir parlamenter sistemi,

Esas alan bir siyasi partidir.
Bilmeyenler varsa bilsin, hala duymayanlar varsa duysun…

[Vur vur inlesin Beştepe dinlesin, vur vur inlesin Beştepe dinlesin…]

Merak etmeyin arkadaşlar, vurmamıza gerek yok Beştepe'nin asıl gözü, kulağı buralarda hiç merak etmeyin. Asıl en çok çekindikleri, korktukları bu kadrolar.
Niye biliyor musunuz? Bu kadroların asla yüzü yere eğilmez.
Bu kadroların utanacak, saklanacak bir şey olmaz. Utanacak, saklanacak bir şey olanlar, karanlıkta iş yapanlar korksun.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Gelelim Büyük Kongremizin ana mesajına:

Yeni bir yol, DEVA Yolu.

Neden yeni bir yol?

Çünkü, değerli arkadaşlarım, bunlar siyaseti iki kutuplu hale getirip, Türkiye’de siyaset yapma zeminini yok etmek istiyorlar.

Türkiye’yi siyasetsizleştirmek istiyorlar.

Siyaseti iki kutba ayırıp milletimizi birbirine kırdırmak istiyorlar, birbirine düşürmek istiyorlar.

Çünkü ancak bu şekilde destek bulabiliyorlar.

Ne diyor hep? “Onlar, biz, öteki, beriki”

Biz böyle yapmayacağız.

Bunlar, siyaset zeminini yok edip, çok sesliliğin, çoğulculuğun önünü kapatmak, Türkiye’nin renkliliğini siyah ve beyaz olarak iki alana hapsetmek istiyorlar.

Bu model kavga üretir, çatışma üretir. Çoğulculuğu yok eder ve Türkiye’yi geriye götürür.

Bu model ülkeyi kırılmalara götürür.

Bu model ülkeyi umutsuzluğa götürür.

Sadece iki tercih var ve ülkenin çıkışı yok.

Şu anda gençlerimiz umutsuzsa işte bu iki kutuplu siyaset sebebiyle umutsuz.

Her iki tarafta da aradığını bulamadığı için umutsuz.

Bütün araştırmalarda şu anda başta gençlerimiz olmak üzere vatandaşlarımız; “gönlüme göre bir siyasi parti bulamıyorum, beni temsil edecek insanlar bulmakta güçleniyorum, güçlük çekiyorum” diyorsa bu iki kutba hapsedilmiş siyasetin sonucu.

*****

İşte biz, tam da bu sebeple diyoruz ki;

Milletimizi iki tercihten birine zorlayan bu dayatmaya itirazımız var.

Demokrasimize nefes aldıracak, milletimizin gönül rahatlığıyla destek vereceği güvenli yeni bir yola ihtiyaç var.

Ülkesini seven herkes için yeni bir yol inşa etmek, artık sadece bir alternatif değil arkadaşlar, hepimiz için bir zorunluluktur.

Tarihimizde ne zaman mevcut yollar tıkansa, bu vatanın öz evlatları yeni bir yol açmıştır, bundan sonra da açacaktır. Ve bundan sonra bu yeni yolu DEVA kadroları açacaktır.

[Demokrasi Atılım Derhal Bugün, Demokrasi Atılım Derhal Bugün…]

Evet, Demokrasi zemininde atılım,

Demokrasi zemininde Türkiye'nin yükselmesi.

Çünkü demokrasi olmayınca ülke yükselemiyor.

Şu anda bir bataklıkta debelenip duruyor koskoca ülke.

Değerli arkadaşlarım, bahsettiğim bu yol, dayatılan siyaset kalıplarına sıkışıp kalmadan, farklı görüş ve düşüncelerin sentezinden oluşan, makulün yoludur.

Bu yol, ülkenin yönetimini, yorgun ve yozlaşmış iktidarlardan kurtarmak, ancak beceriksiz muhalefete de bırakmamak isteyenlerin yoludur.

Bu yol dosdoğru siyaset yapanların yoludur.

Bu yol kürsüde de, meydanda da, tenhada da aynı sözü konuşanların yoludur.

Arkadaşlarım!

Çaresizlik yok! Ümitsizlik yok! Çünkü yeni bir yol var, DEVA Yolu var.

Bizi yıldırmalarına izin vermeyeceğiz, bıkmayacağız, yorulmayacağız.

Partimizi kurduğumuz günden bu yana nice teşkilat mensuplarımız nice sıkıntılar çekti.

Hepsinin farkındayız.

Korkuttular.

Tehdit ettiler.

“Ya bak iyi düşün” dediler.

“Başına iş açarsın” dediler.

Yılmadık.

Korkmadık.

Emin adımlarla yürüyoruz.

Bu kongremiz çaresizliğe ve umutsuzluğa karşı, yeni bir yol açmak için, yeni bir başlangıcın kongresidir.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Şu anda Türkiye'de milletimize baktığımızda, toplumumuzu şöyle bir analiz ettiğimizde, görüyoruz ki bir zamanlar Sayın Erdoğan'a, AK Parti'ye inanmış, gönül vermiş, ama artık gerçeklerinde farkına varmış,

Artık güvenini yitirmiş, aidiyeti azalmış ve ülke için yeni bir çıkış arayan milyonlarca dindar, muhafazakâr vatandaşımız var.

Ülkemizde rahmetli Menderes'i, rahmetli Demirel'i, rahmetli Özal'ı hayırla yad eden, merkez sağda yeni arayışlar içerisinde olan milyonlar var.

Ülkemizde siyasetten soğumuş, umudunu yitirmiş, neredeyse ülkeye küsmüş, hayata küsmüş milyonlarca gencimiz var.

İşte biz bütün bu milyonlara diyoruz ki; bu iki tercihten birisine mahkûm değilsiniz.

Çünkü biz varız.

Çünkü yeni bir yol var, DEVA var.

İşte o milyonlar için, açmak için uğraştığımız, çalıştığımız, yoğun bir şekilde çalışacağımız bir yol var.

*****

Değerli arkadaşlar,

Şunu da özellikle vurgulamak isterim ki;

Önümüzdeki dönemde, bu açmakta olduğumuz yolda, benzer ilke ve hedefleri benimseyen siyasi partilerle, müstakil siyasetçilerle, bu ülkeye gönül vermiş, taş üstüne taş koymak isteyen herkesle geniş bir iş birliği yapmanın da çok önemli olacağını düşünüyoruz.
Ve bunun için de biliyorsunuz geçtiğimiz Mayıs-Haziran ayından itibaren yapmakta olduğumuz çalışmalar var, girişimler var.
Biz diyoruz ki; Beraberce açacağımız bu yeni yolu, dostlarımızla beraber yürüyelim diyoruz.

Birlikte, beraberlikte “bereket” var diyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Şöyle bir 23 sene öncesine dönelim.

23 sene önce ne demek?

2001, AK Parti'nin kurulduğu benim de vakti zamanında çok genç yaşlarımda kurucusu olduğum, emek verdiğim bir siyasi partiden bahsediyoruz.

O dönemin psikolojisi neydi?

Yıl, 2001.

1990’ların yolsuzlukları, 28 Şubat’ın yasakları ve 2001 ekonomik krizinin oluşturduğu yoksulluk yani 3Y o dönemin en önemli sorunuydu.

Ve şu andaki iktidar partisi kurulurken bu 3Y ile mücadele etme iddiasıyla kuruldu.

Gerçekten özellikle böyle 2013 yılına kadar çok reform yaptık.

Sağlam ekonomik reformlar gerçekleştirdik.

Türkiye'yi Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği standartlarında bir demokrasiye, o standartlarda bir hukuk devletine ulaştırabilmek için gece gündüz çalıştık.

Türkiye'nin bütün dünyada yoksulluk, fakirlik ile anılan bir ülke olmaktan kurtarıp tüm dünyada bir başarı öyküsü, bir ekonomi mucizesi olarak görüldüğü, sunulduğu dönemleri yaşadık, yaşattık bu ülkede.

Bunlar oldu.

Tabii gençlerimiz özellikle şöyle 25 yaş ve altı o Türkiye'nin zirve yıllarını pek bilmedikleri, hatırlamadıkları için ya “bu iş böyle gelmiş, böyle gidecek herhalde” diyorlar.

“Türkiye galiba hiç düzelmeyecek” diyorlar.

Öyle değil arkadaşlar.

Evet, bugün geldiğimiz nokta işler acısı.

Çok üzülüyorum.

İnanın içim kan ağlıyor.

Bu ülke bu kadar kötü yönetilmeye ve bu kadar kötü bir duruma düşecek bir ülke değil, bu kötü yönetime layık bir ülke değil.

Çok büyük bir potansiyelimiz var.

Doğru işler yapıldığında bu ülke nasıl şaha kalkıyor?

Bu ülke nasıl sorunlarını hızlı bir şekilde çözebiliyor, bunu gördük, gösterdik ya.

Çok emeğim var, çok emeğimiz var.

Günde 3-4 saat uykuyla tam 13 yıllık bir emekten bahsediyoruz.

Benim gibi binlerce, on binlerce insan gönül verdi, emeğini harcadı.

Ancak şu an itibarıyla baktığımız zaman mahvettiler ya.

Perişan ettiler ülkeyi.

Bu büyük ve güzel ülkeyi tüm dünyada kaybedenler ligine düşürdüler.

Yıl 2024…

Ne oldu 3Y ile mücadeleye, ne oldu?

3Y’yi hatırlayalım.

Arkadaşlarım, bu ülkede yolsuzluk var mı? (…)

[Var…]

Hem de nasıl var.

Bu ülkede yasaklar var mı? (…)

[Var…]

Hem de nasıl var.

Bu ülkede yoksulluk var mı? (…)

[Var…]

Milyonlar milyonlar…

Her asgari ücretli artık yoksul.

Her emeklimiz artık bu ülkenin yoksulu oldu ya.

Ve döndük dolaştık, bu ülkeyi tekrar o 3Y’ye bunlar mahkûm etti.

Niçin biliyor musunuz arkadaşlar? Niçin?

Şu anda bakıyoruz, ülkemizin başına gelen hiçbir musibet iktidarın umurunda değil.

Muhtemelen farkında bile değiller pek çok gerçeğin.

Kendilerini dar bir çevreye, dar bir halkaya kapattılar, mahkûm ettiler.

Milletle dertlenmiyorlar, milletle gülmüyorlar.

En acısı da, milletle ağlamıyorlar.

İnsanlar enkaz altındayken, tek bir duygu belirtisi olmayan çehreleriyle kameralara nasıl seslendiklerini gördük.

Bir zamanlar sokak sokak gezen; mahalle mahalle vatandaşın derdini dinleyenler, halkla ilgilerini, alakalarını çoktaaan kestiler.

Kendilerine yeni ortaklar buldular;

Ortaklarının da sicilleri hayli kabarık.

Yazık, çok yazık.

Sokakta insanlar güvenle yürüyemiyor…

Onların umurunda değil.

Mekânlar güpegündüz kurşunlanıyor, ülkenin sokaklarında silahlı çatışmalar artık bir rutin halini aldı…

Umurlarında değil.

Anne babalar çocuklarını uyuşturucudan korumak istiyor, yapamıyorlar, kıvranıyorlar, kahroluyorlar; her köşe başında bir torbacı…

Umurlarında değil.

Ya dünyanın neresinde böyle büyük miktarda bir uyuşturucu yakalansa ya Türkiye'ye gelen ya Türkiye'ye giden uyuşturucu oluyor ya.

Latin Amerika'da zamanında devlet uçağı olan bir uçağın içi uyuşturucu dolu çıkıyor.

Kabul edebilir mi böyle bir şey?

Duymuyorlar, umursamıyorlar, milletin derdiyle dertlenmiyorlar.

Varsa yoksa kendileri; varsa yoksa çevrelerindeki bir avuç fırsatçı.

O fırsatçılar da görüyor ki; kendileri açısından durum gittikçe iyi olmayacak.

Şu su akarken testiyi biraz daha dolduralım derdindeler.

Onun için yolsuzluklar büyüyor.

Bir liraya yapılacak işi üç liraya, dört liraya yaptırıyorlar yani.

Bakın, 650 bin deprem konutu sözü verdiler değil mi?

Bir yılda ne dedi Sayın Erdoğan? “650 bin konut yapacağım” demedi mi?

1,5 yıl oldu, rakam 100 bini ancak geçti.

Yüz bin konut için harcadıkları paraya iddiayla söylüyorum, biz 300 bin konut yapardık arkadaşlar.

Deprem bölgesinde inşaat sektörüyle ilgilenen şöyle üç kişiye sorun, görün neler olduğunu.

Yazıktır, günahtır ya.

Şu anda eğer sadece 100 bin konut üretildiyse, aynı parayla 300 bin konut üretilebilecek ise o 200 bin konutun hak sahibi olan vatandaşların hakkıdır bu ya.

Hiç acımıyorlar ha.

Umurlarında değil.

Devlet nerede ne kadar para harcıyor?

Bütçeden para mı çıkıyor? Biz oradan nasıl payımızı alırız? Kime o parayı nasıl paylaştırırız?

Tamamen kafa bu.

Zamanında bütün bunları ufak ufak görmeye başladığımız için, “düzeltin bunu” diye uyardığımız için fakat boş duvarlara konuşuyor gibi muamele gördüğümüz için ben bunu biliyorum.

*****

Bir zamanlar Sayın Erdoğan’a ve AK Parti’ye gönül vermiş vatandaşlarımıza buradan seslenmek istiyorum.

Ben sizleri biliyorum, anlıyorum.

Ülkemizde yaşanan adaletsizlikleri sineye çekemediğinizi biliyorum.

Her köşede karşınıza çıkan israftan ve yolsuzluktan rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum.

Bunları duydukça yüzünüzü yere eğdinizi, savunamadığınızı, içindeki o cız sesinin ne kadar yüksek olduğunu ben duyuyorum.

Sinan Ateş cinayetinde korunan katillerin durumuna bakıp; eşine, kardeşine reva görülenlerden rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum.

Küçücük iki kız çocuğu annesinden bahsediyoruz.

Kaç kere görüştük Ayşe Hanım'la? “Korkuyorum, çocuklarım korkuyor” diyor.

Şu anda ülkeyi yönetenlere sesleniyorum;

Siz eğer bütün kamuoyunun gözü önünde bir konuda, herkesin izlediği bir konuda bir kadını, bir anneyi, iki küçük kız çocuğunu o korkudan kurtaramıyorsanız kusura bakmayın ya, bu işi beceremiyorsunuz demektir, bu devleti yönetemiyorsunuz demektir ya.

[Vur vur inlesin, Beştepe dinlesin, Vur vur inlesin Beştepe dinlesin…]

Benim de içinden geldiğim zamanında AK Parti'ye Erdoğan'a gönül vermiş dostlarımıza seslenmeye devam ediyorum.

Her ülkeden, her milliyetten çete üyelerine dağıtılan Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarından rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum.

Emeklilerimizin layık görüldüğü koşullardan;

Asgari ücretle ödenmesi imkânsız hale gelen kiralardan,

Torpille dönen işe alımlardan; bıktığınızı, usandığınızı biliyorum.

Yanlışı savunmak çok zor çok, onu da biliyorum.

Ancak değerli arkadaşlarım,

Sanılmasın ki ülkenin geldiği yerde muhalefetin bir payı yok.

Ülkenin ana muhalefeti en ufak bir krizde kim olduğunu hatırlıyor; aslına rücu ediyor.

Son 6 ayda gördük değil mi?

Tek tek örneklerini saymayayım.

Bu milletin içten içe ne kadar korkusu varsa, o korkuyu depreştirecek ne var ne yoksa, yapıyorlar.

Tutamıyorlar kendilerini.

Gerçekler ortaya çıkıyor.

Mitingde bir vatandaş mı yumruklandı? İşte, muhalefet orada: şiddetin yanında.

Bir yerlerde bir şekilde yerelde iktidarı mı aldılar? Muhalefet orada, eş dost kayırmanın, haksız rantın yanında.

Belediye sayısı çoğaldıkça herkes daha iyi görüyor belki bunu.

Ülkenin iktidarı da muhalefeti de çıkarları neredeyse orada.

Evet, yakında onları kol kola yürüyerek görürsek şaşırmayalım.

Biz, milletimize başka bir yol olduğunu göstermek için 9 Mart 2020 tarihinde yola çıktık.

İnsanlık değerlerini, hakkı hukuku, ayrımsız, ayrıştırmadan savunmak için, kadrolarımızla beraber, hep beraber yol arkadaşlığına başladık, DEVA Partisi’ni kurduk.

Emin olun arkadaşlar, yarınların birlik beraberlik içindeki Türkiye’sini de yine biz kuracağız.

Çünkü ayrıştırmadık.

Ayrıştırmayacağız.

Bu ülkeyi, şiddeti savunanlara teslim etmeyeceğiz.

Kimsenin şüphesi olmasın.

Hep beraber bu ülke için bu makul yolda, bu açacağımız yolda ilerleyeceğiz.

*****

Değerli arkadaşlar,

İsrail’in Gazze’deki işgalinin tam bir yıl doldu. İşgalin bir yılında, bu soykırımında yaşamını yitiren tam 43.000 kişi var.

Bunların çoğu kadın çocuk.

Hastaneleri bombaladılar, okulları bombaladılar, çadırları bombaladılar, ibadethaneleri bombaladılar hiç acımadan.

Ben bütün hayatını kaybeden Filistinli kardeşlerimize buradan bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

Ailelerine başsağlığı diliyorum, Sabır diliyorum.

Kolay değil, 2 milyon 200 bin kişi arkadaşlar.

Her eve ateş düştü.

2 milyon 200 bin kişi evinden barkından oldu.

Gazze’de tam bir insanlık dramı yaşanıyor.

Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden, bir yıl boyunca sistematik bir katliamın hedefi oldu Gazze’de yaşayan Filistinli kardeşlerimiz.

Yetmedi… İsrail yönetimi bununla da doymadı.

Baktı ki dünya kamuoyunda tepki büyüyor, şimdi hedef şaşırtmaya başladı.

İşte yok İran, yok Lübnan Hizbullahı derken ateşi çevreye yaymak istiyorlar.

Çünkü bunlar kavgadan besleniyor, savaştan besleniyor, kandan besleniyor.

Öyle bir devlet yönetimi var şu anda İsrail'de.

Gözlerini başka yerlere, başka masumların hayatlarına diktiler.

Savaşı bölgeye yaymaya çalışıyorlar.

Bu işin sonu belli arkadaşlar…

Nasıl ki Miloseviçler yargılandıysa;

Nasıl ki Karadziçler yargılandıysa;

Nasıl ki Eichmannlar yargılandıysa;

Gazze’deki soykırımında payı olan her bir sorumlu da öyle yargılanacak.

Er ya da geç.

Er ya da geç.

Takipçisi olacağız.

Hep beraber takipçisi olacağız.

Hem hukuk önünde, hem insanlık önünde yaptıklarının hesabını bir bir verecekler.

Bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız.

*****

Değerli arkadaşlarım, gelelim güzel ülkemize, büyük ülkemize.

Son bir haftada yaşananlarla ilgili ben de pek çok vatandaşımız gibi, Türkiye'deki pek çok kadın gibi genç gibi çok öfkeliyim, çok kızgınım.

Bir baba olarak, bir eş olarak, bu ülkenin bir vatandaşı olarak bu ağır sorumluluğu tam yüreğimde hissediyorum.

Bu ülkenin sokakları güvenli değil.

Sosyal medyadan ses yükselmedikçe kolluk işini yapmıyor, hukuk işlemiyor.

İlla birilerinin cep telefonuyla çekip bir yerlerde yayınlaması mı lazım?

Video kaydı alınmadıkça, kamuoyunda yeterince baskı oluşmadıkça, adalet yerini bulmuyor.

İnsanlar sokakta rahat yürüyemiyorlar, çocuklarımızı koruyamıyoruz.

Trafikte araç sürmek, mekân açmak; mafyayla yüz göz olmak anlamına geldi artık.

Gençler uyuşturucu bataklığına çekiliyor, kumar bataklığına çekiliyor...

Herkesin cebindeki telefon olmuş bir gayri resmi, illegal kumarhane.
Böyle bir şey olur mu ya?
İşlerine geldiklerinde, Instagram'ı tak diye kapatamıyorlar mı?
İşlerine geldiklerinde Twitter'ın fişini çekemiyorlar mı?

Buradan ben Sayın Erdoğan'a sesleniyorum; Ya Twitter'ın fişini çekiyorsunuz, Instagram'ı kapatıyorsunuz da şu sanal alemdeki bahis, kumar sitelerine niye dokunmuyorsunuz ya?
“Bilmedik, duymadık.” Yok öyle bir şey yok.
Hepsi elinde hepsi, devletin hepsi elinde.
Bütün internet sistemi, bütün internet altyapısı devletin hatlarından geçiyor.
Hepsi kontrollerinde.
Onun için kesebiliyorlar.
Onun için kısabiliyorlar.
Yazık ya.
Küçücük çocukları kumara alıştırıyorlar bu ülkede.
“Dindar nesil yetiştireceğim” Tamam ama, kumarın dinimizdeki yerini herhalde en iyi kendisinin bilmesi lazım.
İnanılır gibi değil ya.
Kadınların durumuna bakıyoruz arkadaşlar;

İş görüşmelerinden gece dışarı çıkmalarına, hayatın her alanında tacize, şiddete, istismara maruz kalan kadınlar çok tedirgin. Ve haklılar…

Sokak ortasında tacize, tecavüze yeltenenler serbest kalıyor...
Ya sen ona gerekli yaptırımı uygula ki bir daha kimse cesaret edemesin.

“Dokunursam elim yanar, ben yanarım” desin ki bir daha hiç kimse kadınlara ilişemesin.

Kadınlar gittikleri konumları arkadaşlarına atıyorlar; “Bak buradayım, ne olur ne olmaz takip et” diyor.

Bindikleri araçların plakalarını ezberlemeye çalışıyorlar.

Gece vakit birileriyle telefonda konuşmak ya da konuşuyor taklidi yapmak durumunda kalıyorlar.

Bu devleti yönetenlere soruyorum: Devlet ne için var?

Devlet sadece devlet imkanlarını yandaşlara paylaştırmak, yandaşlara kullandırmak için yok.
Çünkü kafalarında o var ya.

Öyle zannediyorlar.

Devlet sokakların güvenliğini korumak için var, devlet adaleti tesis etmek için var.

Hani güvenlik? Hani adalet?
Ya devletin en önemli varlık sebebidir bunlar arkadaşlar ya.
Adaleti tesis etmek, güvenliği sağlamak.
Eğer devleti yönetenler bunu beceremiyorsa kusura bakmasınlar ya.

Artık ısrarla yapışmasınlar oraya.

Bizim hayal ettiğimiz ülke, kadınların sokakta yürüyemedikleri bir ülke miydi?

Hayal ettiğimiz ülke, adaletin ancak sosyal medya aracılığıyla sağlanan bir ülke miydi?

İkbal ve Ayşegül'ü akıl almaz bir şiddetle katleden katilin ve ilişkili olduğu kişilerin tespit edilmesi ve hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri, tüm toplumun ama en başta da çocukların ve gençlerin hakkı.

Balıkesir’de öldürülen Ata Efe'ye, İstanbul'da katledilen İTÜ'lü Halit'e, Ordu'da evinin önünde bıçaklanarak öldürülen Ceren'e; İkbal'e, Ayşegül'e ve nicesine bunu borçluyuz.

Çözüm nerede derseniz, çözüm gerçek bir hukuk devletinde.

Hukukun üstünlüğünün yaşandığı bir Türkiye, çözüm orada.

Çözüm, bağımsız ve tarafsız yargıda.

Çözüm, devlet görevlerine ehliyet ve liyakat sahibi dürüst insanları getirmekte.

Benim işimi görsün, talimatımı yerine getirsin, yanlış da olsa hukuksuz da olsa dediğimi yapsın diye siz insanları göreve getirirseniz bu ülkede adaleti de güvenliği de tesis etmek mümkün olmaz.

Çözüm sağlam bir ekonomik programla ülkeyi topyekûn zenginleştirmekte.

23 yıl önce eşitlik, adalet ve kalkınma hayaliyle çıkılan yollar şimdi çetelerle, katillerle, istismarcılarla dolu.

Yaşanılan tüm bu hadiselerde kaybettiklerimiz için yas tutan tüm vatandaşlarımızın acısını paylaşıyorum.

İnsanların sokakta güvenle yürüyebildikleri, hep beraber huzur içerisinde yaşayabileceğimiz bir Türkiye için elimizin taşın altında olduğunu biliyorum.

Çünkü şunu biliyorum arkadaşlarım; şiddetin ve bağımlılığın çocuk yaşa inmesi bir ülke için gerçek bir beka sorunudur, beka.

Bu ülkeyi sürekli sanal beka tehditleriyle yoranlar, asıl dönsünler baksınlar bambaşka bir beka tehdidi var şu anda ülkede.

*****

Değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin sorunları çok büyük.
Nereye ele atsanız, hangi konuda konuşsanız, gerçekten vatandaşlarımız yüzlerce sorun sıralıyor.
Ama bu aralar en çok da bahsedilen sorun geçim, fukaralık, işsizlik, yani ekonomi.
Sadece vatandaşlarımız değil, esnaf, KOBİ’ler.
Gerçekten şu son birkaç yıl, tüm vatandaşlarımız için ama özellikle de esnafımız için, KOBİ’ler için ve çiftçilerimiz için son derece zor oldu.
Esnafımız, KOBİ’lerimiz sahipsiz, çiftçimiz sahipsiz,
Et ithal edenlerin sahibi var.
Gemi gemi buğday ithal edenlerin sahibi var.
Ama alnının teriyle, bileğinin gücüyle, topraktan helaliyle kazanmaya çalışan, ayakta durmaya çalışan çiftçimizin sahibi yok.
Enflasyon yakın tarihimizin en yüksek seviyelerine çıktı.
İki yılda tek haneye indirdiğimiz ve yıllarca tek hanede tuttuğumuz enflasyonu hortlattılar.
Saçma sapan, Allah'ın verdiği aklı kullanmadan bir ekonomiyi yönetmeye çalıştığınızda enflasyon patlar.
Ve değerli arkadaşlarım;
Bakın ekonomik sorunlar sadece orada kalmıyor.
Sosyal sorunları da beraberinde getiriyor.
Biraz önce bahsettim.
Yasadışı kumar, fuhuş, faiz…
Hızla zengin olma ve köşeye dönme kültürü.
Gençler bakıyor anlığın hakkıyla para kazanmak çok zor.
Nasıl köşeye dönerim?
Nasıl hızlı zengin olurum?
İşte kumar, bahis oradan oluyor.
Kara borsacılık, tefecilik, dolandırıcılık, kara para aklama aldı başını yürüdü ya.
Ve tekrar tekrar söylüyorum bakın bu uyuşturucu madde bağımlılığı o kadar büyük tehlike ki, o kadar yayıldı ki, o kadar ucuzladı ki yazık oluyor çocuklarımıza, gençlerimize.

*****

Değerli arkadaşlar,

Bu hükümet “dindar nesil” yetiştireceğiz dedi, değil mi? Büyük iddia.

Oysa son yıllarda sonuç ne oldu? Gençler arasında ateizm ve deizm hızla yaygınlaştığı bir dönemdeyiz.

Çünkü arkadaşlarım, din samimiyettir.

Din muameledir.

Ahlak lafta değil, söylemde değil, eylemdedir.

Bu iktidar, bir yandan dinimizin kutsallarını sürekli istismar ederken; muamele ve eylemleriyle dinimizin devlet yönetimindeki temel ilkelerini her gün ihlal etmektedir.

Nedir bunlar?
Nedir bu ilkeler?
Üç temel ilke ya, devlet yönetiyorsan üç tane temel ilke var, basit.
Bir, adalet. İki, istişare. Üç, ehliyet. Devleti yöneteceksen adaletle hareket edeceksin.
Her kararını gerçek istişareyle alacaksın.
Ehliyetli, liyakatli insanları göreve getireceksin.
Bunu yapınca yükseliyorsun, bunu yapmayınca batıyorsun.
Soruyorum size arkadaşlar.
Üç temel ilke.
Bu ülkede adalet var mı? ()
[Yok…]
Ülke istişareyle yönetiliyor mu? ()
[Hayır…]
Devleti yönetenler ehliyetli liyakatli insanlar mı? ()
[Hayır…]
Onun için olmuyor.
Üzülerek söylüyorum.
Olmayacak da ya.
Çünkü akılları burada değil.
Onun için çalışıyoruz, onun için yeni bir yol açmanın mücadelesini veriyoruz şu anda.
Gerçekten yeter ya.
Ya bu milleti bu güzel gönlü geniş milleti aldatmaktan vazgeçin artık.
Elinizdeki propaganda makinesiyle, propaganda sistemiyle bu milleti boş şeylerle uğraştırmaktan, gereksiz korku salmaktan, yalanları gerçek gibi pompalamaktan vazgeçin artık.

Sizin yüzünüzden gençler dinden soğuyor bu ülkede ya.

“Eğer ben dindarım, diye her gün her gün her gün her gün dinimizi istismar ederek, iş başında olanlar bunu yapıyorsa ben onlar gibi olmak istemiyorum” diyor gençler ya bu kadar basit arkadaşlar ya, yazık.

Siz ne kadar büyük bir vebal altında olduğunuzun biliyor musunuz? Diye iktidara buradan sesleniyorum.

Bu millet huzur istiyor. Bu millet sevgi istiyor.

Bu millet samimiyet istiyor, samimiyet.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Dönelim ekonomiye…

Peki çözüm ne?

[Devlete Ali, Millete DEVA gerek…]

İnşallah…
Biz zaten buna “DEVA ekonomisi” diyoruz.
Çünkü anlamıyorlar.
Bazıları zannediyorlar ki; Ali Babacan'ın birkaç yakın arkadaşını göreve getirirsek DEVA Ekonomisi gelecek memlekete zannediyorlar.

Olmayacak, olmayacak.
Çünkü anlamıyorlar.
Derin sorunları değerli arkadaşlarım;
[Ekonominin DEVA’sı Ali Babacan, Ekonominin DEVA’sı Ali Babacan]
Biz hep beraber hukukun da DEVA’sı olacağız, eğitimin de DEVA’sı, sağlığın da DEVA’sı, ekonominin de DEVA’sı olacağız inşallah.

Değerli arkadaşlarım bakın,

Bu derin sorunları çözecek kapsamlı bir programı ortaya koyamayan ve palyatif çözümlerden medet uman bu hükümet şu anda bir çarpıtma içinde.

Diyorlar ki; “Şu anda ülkenin başında Ali Babacan olsa, o da aynı şeyleri yapacaktı”

Hey yavrum hey!

Yahu siz Ali Babacan’ın yaptıklarını anlamış olsaydınız, bu ülke bu hale düşer miydi ya?

[Ekonominin DEVA’sı Ali Babacan, Türkiye’nin DEVA’sı Ali Babacan…]

Siz o dönemde bütün ekonomi yönetiminin başında olan İbrahim Çanakcı'nın ve ekibinin yaptıklarını o dönemde anlamış olsaydınız tek haneye düşmüş enflasyonu patlatır mıydınız?
Anlamamışsınız işte.
Anlamış olsaydınız bu ülkede fukaralık bu kadar artar mıydı?
Bakın tam 13 yıl arkadaşlar açık söylüyorum.
Biz çalıştık, başardık, onlar keyfini sürdü ya.
Mütevazi olmaya gerek yok bu konuda.
Sayın Erdoğan; “ben yaptım” diyorsa tekrar yapsın görelim. Yapamıyor ya.
10 yıldır yapamıyor işte.
Olmuyor.

Hala miras yiyorlar, miras.

Bankalarımızı güçlendirdik.
Sanayimizin altyapısını genişlettik.
İhracatı 36 milyar dolardan aldık, 132 milyara çıkarttık.
Geçen sene ihracat %1 arttı diye seviniyorlar ya.
“İhracatımızı arttı” diyor çıkıyor bakan açıklama yapıyor, %1 arttı diye.
36 milyar dolardan almışız 132 milyar dolar… %1 artışa seviniyorlar.

Bakın arkadaşlar,

Bir kez daha ifade ediyorum: Bugün uygulanan politikalar ile bizim ortaya koyduğumuz vizyon ve ekonomik programın uzaktan yakından bir ilgisi yok.

Ekonomik program diye ortaya koydukları faiz artışları ve vergi artışlarından ibaret.

Başka bir şey gördünüz mü ya?

Son bir buçuk yıldır bir örnek verin deyin ki; bu hükümet, yeni ekonomi yönetimi neyse son 1,5 yıldır seçimden bu yanayı kastediyorum, 2023 seçimleri, ekonomide başka şunu yaptı.

Var mı bir örnek?

Faiz artışından ve vergi artışından, kamunun kontrol ettiği ürünlere zamlardan başka bir şey hatırlıyor musunuz?

Yok.

Aklınıza bir şey geliyor mu?

Yok.

İşte biz, DEVA Partisi olarak, açıkladığımız 23 eylem planıyla ekonomi, demokrasi ve yönetim sistemine ilişkin yepyeni bir “Vizyon” ortaya koyduk.

Geçenlerde bir Alman sosyal demokratlardan dış politika sözcüsü ziyaretimize geldi.

Dedi ki; “sizin yaptığınız bu çalışmaları Avrupa'da bile yapan çok az biliyor musunuz?” dedi.

İnanın bakın ben 2023 seçimlerinden sonra bunu [Türkiye’nin DEVA’sı kitabı] Sayın Cumhurbaşkanı'na, bütün bakanlara gönderdim.

Bakan yardımcılarına gönderdim, milletvekillerine gönderdim ama inanın çoğunun bunları okuyup kavrayacak durumu yok.

Çünkü kafa başka yerlerde.

Çoğunun hani hala sistemde yönetim sisteminde iktidarda düzgün, iyi niyetli arkadaşlarımız var. Onları da biliyoruz, tanıyoruz.

Ama ben kahir ekseriyetten bahsediyorum.

Anlamıyorlar çünkü kafa haksız kazançta, rantta.

Bakın, bizim vizyonumuzun ekonomi bacağında dijital devrim, yeşil dönüşüm ve kapsayıcılığı esas alan “Yeni Bir Kalkınma Stratejisi” var.

Temel hedefimiz, üretken, uluslararası rekabet gücü yüksek, kaliteli istihdam yaratan ve tek bir vatandaşımızı dahi yatağa aç göndermeyen güçlü, dayanıklı ve kapsayıcı bir ekonomi inşa etmek.

Hiç kimse; bizim verimliliğe, adil rekabete ve fırsat eşitliğine dayalı ekonomik sistem anlayışımız ile; mevcut iktidarın rant devşirmeye dayalı “ahbap-çavuş kapitalizmi” anlayışıyla karıştırmasın.

Biz başka şeyler yaptık. Başka şeyler yapacağız.

Hiç kimse; bizim büyümenin nimetlerinden toplumun tüm kesimlerinin adil ve dengeli biçimde yararlanmasını sağlayacak sosyal politika anlayışımız ile; iktidarın sosyal yardımları bir lütuf, tehdit ve oy devşirme aracı olarak kullanan çarpık yaklaşımını karıştırmasın.

Bizim vizyonumuz; özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve yargının tarafsızlık ile bağımsızlığının sarsılmaz biçimde güçlendirilmesi üzerine kuruludur.

Hep söylüyorum, hukuk olmayınca ekonomi olmaz, adalet olmayınca ekonomi olmaz.

Bunu anlamadılar, anlamıyorlar.

Hukuk olmadan, adalet olmadan yaptıkları tek şey faiz arttırmak, vergi arttırmak.

Tam demokrasi olmadan, toplumsal refah sağlanamaz.

Yolsuzluk yok edilmeden, yoksulluk önlenemez.

Hukukta, adalette, demokraside, özgürlüklerde şampiyonlar ligine çıkılmadan, ekonomide şampiyonlar ligine çıkamazsınız.

İşte bunu anlamadılar, anlayamadılar.

Ve arkadaşlar, bizim vizyonumuz bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini en kısa sürede terk edilerek Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçilmesine dayalıdır.

Biz bu aralar bazı muhalefet partilerinin yaptığı gibi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemini sözde savunanlardan değiliz.

Çünkü bazıları sadece sözde savunur hale geldi.

Özde savunmuyorlar.

İktidar sopasını ele geçirip, bu ülkeyi mevcut sistemle biraz da ben yöneteyim, biraz da ben nemalanayım diye; hırsı aklından önde gidenlerin hepsinin farkındayız.

Diyorlar ki,

“Bunlar beceremiyor. Tamam. Ana muhalefetin de somut bir çözümü de, planı da yok. Peki, siz ne yapacaksınız?” diye bize soruyorlar.

İktidar yapamıyor anladık.

Muhalefetinde çözüm yok.

Peki siz ne yapacaksınız?

Basit, inanın çok basit…

Bu işleri hiç yapmamış olsak dersiniz ki; “ya acaba atıp tutuyor mu?”
Yaptık ya.

Düzgün bir ekiple doğru kararlarla bu ülke nasıl ayağa kalkıyor şahlanıyor bunu yaptık, yaşadık.

Bakın.

Daha önce de söyledim.

Tekrar ediyorum.

Ben bugün, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olsam, öncelikle derhal Parlamenter sisteme geçişin startını veririm.

Birinci gün, birinci dakika.

Bazıları diyor ki; “ya bu Cumhurbaşkanı'nın yetkileri önemli. Seçimi kazansak bile biraz daha devam edelim.”

E yetkiler önemliyse niye değiştiriyorsun sistemi arkadaş ya?

Eğer samimiysen diyeceksin ki; “ben seçildiğim gün sistem değişikliğinin düğmesine basacağım, startı vereceğim ki demokrasi başlasın.”

Bakın arkadaşlar.

Ben bugün Cumhurbaşkanı olsam startı verdik, demokratik sistem startını. Ekonomi yönetimine on tane sağlam işi bilen arkadaşımı hemen koyarım.

Haftada iki kere, iki saat toplantıyla da en geç iki senede bu ülkenin ekonomisi hemen toparlanır.

Yaptık yine yaparız yani.

Daha da iyisini yaparız.

Peki vaktimi neye ayırırım?

Vaktimi hukuka ayırırım, adalete ayırırım.

Vaktimi eğitime ayırırım.

Vaktimi çökmekte olan sağlık sistemine ayırırım.

Derhal ekonomik ve sosyal konseyi toplarım.

Bunlar aynı zamanda Sayın Erdoğan'a da tavsiyedir ha.

Eğer bir şeyleri düzeltmek istiyorsa söylediklerim ona da tavsiyemdir.

Kurumları derhal bağımsız çalıştırırım derhal.

TÜİK'miş, Merkez Bankasıymış, SPK'miş, BDDK'miş, bağımsız.

TÜİK'i ve Merkez Bankası'nı derhal şeffaflaştırırım.

Yeni Hazine ve Maliye Bakanımız bunu niye yapmıyor anlamıyorum ya.

Kendisi bilir, şeffaflık olmadan ekonominin düzelemeyeceğini bilir.

Yapmadı.

Yapamıyor.

Muhtemelen önceki dönemin hatalarını örtmek için, şu anda da devam eden yanlışlar varsa da onların üzerini örtmek için yapamıyorlar.

Eğer korkmuyorsanız, dosdoğru çalışıyorsanız TÜİK'in fiyatlarını açıklayın eskiden olduğu gibi.

Korkmuyorsanız dosdoğru çalışıyorsanız Merkez Bankası'nın döviz müdahalelerini açıklayın.

Biz yapıyorduk.

Bir buçuk yıl geçti.

Niye yapmıyorsunuz?

Ya eskinin ayıbını, kusurunu örteceğim derken kendi itibarınızı tüketiyorsunuz ya.

Başka ne yaparım?

Derhal tasarruf arkadaşlar, tasarruf.

Kamu İhale Yasası derhal değişecek.

Avrupa Birliği'nin kamu alımları mevzuatı derhal başlayacak.

İmar rantları derhal adil bir şekilde vergilendirilecek ki ekonomide kaynaklar adil dağılsın.

Tarım tarım, arkadaşlar başka bir beka meselesi haline geliyor ya.

Gidin köylere tarlalara 50 yaşının altında bir çiftçi bulduğunuz zaman diyorsunuz ya; “ne güzel genç bak, genç bir çiftçi.”

10 sene sonra ne olacak?

20 sene sonra ne olacak?

Esnaf, KOBİ. Bakın bir işletme kapanınca onun yerine yenisi kolay kolay açılamıyor, istatistikler orada.

Esnafımız, KOBİ’miz.

İstihdam, bakın gençlerimiz işsiz, mesleksiz.

Derhal gençler için mesleki eğitim programları, derhal gençler için yeni meslek edinme programları.

İnanın çok basit.

Yaptık ya yılda 100 milyon dolar parayla milyonlarca gencin meslek değiştirmesini, yeni meslek edinmesini ve iş bulmasını sağladık.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Biz tarihin doğru zamanında, doğru yerde duruyoruz, emin olun. Tarihin doğru zamanında, doğru yerindeyiz.

Yarın bir gün, "Gazze'de soykırım yaşanırken sen neredeydin?" diye sorulduğunda, verecek bir yanıtımız var.

“DEVA'daydım, Gazze için çalışıyordum” diyeceğiz.

“Kürsülerde ağızlarına gelen hakaretleri edenler, sonrasında güle oynaya birbirlerine sarılırken Meclis resepsiyonlarında karşılıklı gülüşürken, sen ne yaptın?” diye sorulduğunda, verecek bir yanıtımız var.

“DEVA'daydım, temiz bir siyaset için çalışıyordum” diyeceğiz.

“Sinan Ateş diye bir adam sokak ortasında, Başkentte, güpegündüz öldürülmüş, katilleri taşıyanların adı iddianameye bile girmemiş, ses çıkarmadın mı?” diye sorulduğunda verecek bir yanıtımız var.

"DEVA'daydım, Ayşe Ateş'in adını gittiğimiz her yerde korkmadan tekrarladık, yanında durduk" diyeceğiz.

Torunlarımız, “İklim kriz geldi çattı, kuraklık var su bulamıyoruz, dede, anneanne, babaanne” dediklerinde ne diyeceğiz?

“İnsanlar kılık kıyafetlerine göre yargılanmışlar, hatta bu uğurda dayak yemişler” dediklerinde ne diyeceğiz?

“Irkçılık ayyuka çıkmış, insanlar bir eşyadan bahsedilir gibi bahsediliyor, bir göçmeden insandan bir insan için kullanılamayacak tabirler kullanılmış bu ülkede” dediklerinde ne diyeceğiz?

Hepsine verecek cevabımız var arkadaşlarım,

“DEVA'daydım, gece gündüz milletimiz için çalışıyordum, bu ülke için çalışıyorduk” diyeceğiz, torunlarımıza.

Bugün partimiz için çalışırken; küçük bir ilçe teşkilatımızın dahi kapısını tek başımıza açarken;

Bir kafede, bir akraba ziyaretinde, parkta, pazarda, markette; karşılaştığınız komşunuza, eşinize, dostunuza partimizden bahsederken;

Bunu sakın ola aklınızdan çıkarmayın.

Sadece bugün değil, sadece yarın da değil; sonrasında dahi çekileceğimiz bir sorguda, vereceğimiz cevap olacak:

Ve her şeyden önemlisi değerli arkadaşlarım;

Asıl büyük hesap günü geldiğinde…

Evet, asıl o hesap günü, büyük hesap günü geldiğinde verilecek cevabımız olacak.

Hep beraber inşallah.

Yeter ki dosdoğru çalışalım, iyi niyetle çalışalım.

Hedefimizden şaşmayalım.

“Memleketim düze çıksın diye, haram yemeden, çıkar gözetmeden, mazlumlar için, Gazze’dekiler için gece gündüz çalıştım” diyeceğiz, hep beraber.

Çok çalışacağız arkadaşlar, çok!

İnanın çalışmadığımız boş durduğumuz tek bir dakikanın yarın hesabını veremeyiz ya.

Millete de hesabını veremeyiz.

O büyük hesap gününde de hesabını veremeyiz.

İl il, ilçe ilçe, sokak sokak çalışacağız.

Mahalle mahalle, bina bina, ev ev çalışacağız.

Demokrasinin ve Atılımın, DEVA Partisi'nin tüm vatandaşlarımızın tarafından doğru bir şekilde, gerçek bir şekilde anlaşılması için hep beraber gayret göstereceğiz.

*****

Değerli arkadaşlarım, bugün Büyük Kongre günümüz.

Büyük Kongre, aynı zamanda biliyorsunuz nöbet değişikliklerinin, görev değişikliklerinin de zamandır.

Ben, birinci olan büyük kongremizden bu yana, Genel Merkez Yönetim Kurulumuz‘da, Genel Merkez Disiplin Kurulumuz’da, Uzlaşmazlık Çözüm Kurulumuz‘da görev almış, büyük bir gayretle fedakarlıkla çalışmış bütün arkadaşlarımıza buradan gönülden teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.

Yine, partimizin kuruluşundan bu yana emek vermiş, birinci kongre döneminde, ikinci kongre döneminde, tüm ilçe teşkilatlarımızda ve il teşkilatlarımızda emeğe geçen bir gün, bir saat, bir dakika dahi emeğe geçen tüm yol arkadaşlarıma teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.

Bu yolda yürürken beraber yol yürüdüğümüz, şöyle ya da böyle bugün ayrı düştüğümüz, bütün arkadaşlarımıza da buradan tekrar seslenmek istiyorum; Bizle bir kere yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı, hayat boyu gönül arkadaşlığıdır, yol arkadaşlığıdır. Bizim hissiyatımız böyledir.

Onlar da böyle bilsinler.

Değerli arkadaşlarım, görevler değişir, yol arkadaşlığı devam eder, bitmez.

Biliyorsunuz bizim bu siyasi partiler yasasında bir asıl listeydi, yedek listeydi böyle şeyler var. Bu kanun gereği.

Ama biz tam bir gönüldaşlık ilkesiyle, asıl demeden, yedek demeden hep beraber çalışacağız.

Hep beraber bu yolda yürüyeceğiz.

*****

Unutmayalım arkadaşlarım,

Biz, ülkemizi, milletimizi ayağa kaldırmaya geliyoruz.

Umutlarımızı yeşertmeye geliyoruz.

Ülkemizin her karış toprağına adaleti getirmeye geliyoruz.

Ekonomik krizin kökünü kazımak için geliyoruz.

Milletimizi birleştirmeye geliyoruz.

Emaneti teslim almaya geliyoruz.

Yeni bir yol açıyoruz, yeni bir yola çıkıyoruz.

Bu yol adaletin yoludur.

Bu yol demokrasinin yoludur.

Bu yol milletçe topyekûn zenginliğe ulaşmanın yoludur.

Yolumuz açık olsun.

Allah yardımcımız olsun.

Hepinizi tekrar muhabbetle selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.

*****