12 Şubat 2025
Ali Babacan Haftalık Grup Toplantısı- 12 Şubat 2025
Gazze Gazzelilerindir.
Gazze Gazzelilerindir.
Gazze, bağımsız bir Filistin devleti için direnenlerindir.
Gazze, tacizlere, tehditlere boyun eğmeyen Filistinlilerindir.
Gazze, üzerlerine yağan bombalara rağmen topraklarını terk etmeyen Filistinli kardeşlerimizindir.
Filistinlilerin ne İsrail’e ne de ABD’ye verecek tek bir karış toprağı yoktur.
(…) Hâlâ anlamadınız mı?
On yıllar geçti, çocuklar büyüdü, nesiller değişti fakat Filistin direnişi değişmedi.
Filistin davası için verilen mücadele bitmedi, bitmeyecek de.
(…) Kaybedeceksiniz, hala anlamadınız mı?
Yerleşkelerinizi sürekli çoğalttınız;
Kutsal mekanlara saldırdınız, taciz ettiniz;
Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirdiniz yıllarca;
Filistinlilere sokak sokak, hane hane zulmettiniz;
Çocukları gözaltına aldınız, hapislere attınız;
Rehin tuttuklarınıza işkenceler yaptınız.
Sonunda Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırımcı olarak damgalandınız.
Tarihin, insanlığın önünde bir utanç timsali olarak yer aldınız.
(…) Kaybedeceksiniz, hala anlamadınız mı?
Değerli Arkadaşlarım,
Bunlar gözlerini Gazze’deki arazilere diktiler.
Ölen insanlara bakıp, basit rakamlar olarak görenler, enkazlara bakıp, kazanacakları paraları düşünüyorlar.
Tabii burada ideolojik arka planda var.
Asıl mesele Filistinlileri kendi topraklarından, kendi vatanlarından koparıp başka diyarlara sürmenin hesabını yapıyorlar şu anda.
Gerçekten çürümüş bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Batı ülkelerinin çoğu, bir zamanlar savunucusu oldukları her türden ahlaki değeri çöpe atmakta bir beis görmüyorlar.
Şimdi de Cumartesi öğle saatine kadar ültimatom veriyorlar.
Ateşkesi bozacağız diyorlar.
Gazzeyi cehenneme çevireceğiz diyorlar.
Bunların gerçekten değerli arkadaşlar gözü dönmüş. Bunlar insanlıktan nasibini almamışlar…
Eş zamanlı olarak da Mısır ve Ürdün üzerindeki baskıyı artıyorlar.
“Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla Filistinliyi alın, siz kendi topraklarınıza yerleştirin” diyorlar.
“Almazsanız uluslararası yardımlarınızı keseriz” diye bir de üzerine tehdit ediyorlar.
Allah için her iki ülke de şimdiye kadar sağlam durmaya çalıştı. Umarım baskılara boyun eğmek zorunda kalmazlar.
Umarım bu konuda Türkiye, şu andaki iktidar hem Mısır’a hem de Ürdün’e sağlam bir destek verir ki bu baskılar bu iki ülkeyi yanlış kararlara yönlendirmez.
Fakat hep söyledim, söylüyorum.
7 Ekim’den beri Türkiye’de iktidar bu konuda üzerine düşeni maalesef yapmadı, yapmıyor.
İsrail’le ticareti aylaaar sonra, türlü tepkilerden, protestolardan sonra kestiklerini, keseceklerini söylemeye başladılar.
Hala akılları gözleri oradaki ticarette, oradaki rantlarda.
Zamanında güçlendirdiğimiz ekonomiye sırtını dayayıp “van minüt” demek kolaydı.
O gün Türkiye’nin, hatırlayın benim Dış İşleri Bakanı olduğum dönemde ve ekonomide zirve yaptığımız, bütün Avrupa batmışken, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz, bu ülkelerin hepsi neredeyse iflas etmişken Türkiye’nin dimdik ayakta durduğu dönemde “van minüt” demek kolaydı.
Şimdi yapamıyorlar.
Bakın, Birleşmiş Milletler ‘in 1948’de imzalanmış bir sözleşmesi var arkadaşlar: Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi.
Türkiye bu sözleşmeye taraf mı?
Taraf.
Güney Afrika Cumhuriyeti, bu sözleşmeyi ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açtı.
Davayı ne zaman açtı? 29 Aralık 2023’te.
Yani 7 Ekim’den sonra henüz 3 ay geçmemişken, ilk davayı açan Güney Afrika Cumhuriyeti oldu.
Biz iktidara dedik ki, “Yahu arkadaş siz neyi bekliyorsunuz?
Niçin harekete geçmiyorsunuz?
Taa Afrika’nın güneyindeki bir ülkeye mi düşecekti böyle bir davayı açmak?
Burada bir savaş suçu işleniyor mu?
İşleniyor.
Bir insanlık suçu işleniyor mu?
İşleniyor.
O gün itibariyle bu artık soykırım olarak tanımlanmaya başladı mı?
Başladı.
Niye duruyorsunuz?
Nedeeen sonra Dışişleri Bakanı çıktı 1 Mayıs 2024’te, bakın Lahey’deki dava açıldıktan tam 4 ay sonra dedi ki; “biz de müdahil olacağız”.
E hadi bakalım dedik; müdahil olun.
Bekledik, bekledik.
Hareket yok.
Nihayetinde, bu açıklamadan da tam 3 ay sonra, 7 Ağustos 2024’te Lahey’de davaya müdahillik dilekçesini verdiler.
Tarihlere bakın:
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin dava açtığı tarih 29 Aralık 2023;
Türkiye Cumhuriyeti’nin zaten açılmış davaya ittire ittire, kamuoyu baskısıyla müdahil olduğu tarih 7 Ağustos 2024.
Yani, tam 7 ay 10 gün sonra (…)
7 ay 10 gün.
29 Aralık 2023’e kadar, yani Lahey’deki ilk dava açılana kadar Gazze’de ölen Filistinli sayısı arkadaşlar, 22.000.
Türkiye’nin müdahil olduğu 7 Ağustos 2024 tarihi itibariyle Gazze’de ölen Filistinli kardeşlerimizin sayısı 40.000’i geçti.
Yani, Türkiye’nin davaya müdahilliği ancak 7 ay sonra ve 18.000 Filistinlinin daha ölümünden sonra ancak gerçekleşti.
Tablo bu.
Ben buradan hükûmete soruyorum:
7 ay 10 gün niçin beklediniz? Neyi beklediniz?
Çıkın açıklayın.
Deyin ki; şu sebeple biz biraz bekledik.
Neydi? Sebep neydi?
İnanın verecek değil tek bir cümle tek bir kelime cevapları yok arkadaşlar.
Yok.
Çünkü menfaat, menfaat, menfaat…
Perde arkasında ticaretin kesilmemesi, ısrarla devam edilmesinin sebebi neyse bilin ki bu Lahey’deki davaya bu kadar geç müdahil olmalarının, bu kadar sonra müdahil olmalarının sebebi aynı sebepler.
Çıksınlar açıklasınlar.
Desinler ki; “Biz ilk başvuran ülke olmak istemedik ya da Afrika tamam başvurdu da biz biraz şunu bekledik. Stratejimiz şuydu, amaç buydu” desinler.
Yok.
Verecekleri bir cevap yok.
Siz Türkiye’yi zayıflamış ekonomisiyle, zayıflamış adalet sistemiyle ve zayıflamış itibarı ile kırılgan bir ülke haline getirdiniz.
Türkiye’yi mazlumların, gariplerin, Filistinlilerin yanında olamayan bir ülke haline düşürdünüz.
Türkiye’yi artık “van minüt” diyemeyen bir ülke haline getirdiniz siz!
Aynı Erdoğan değil mi?
Çıksın söylesin.
Bugün, “Gazze’yi alacağım, Gazze benim olacak” diyen ABD değil mi?
Bu sözü söyleyeli günler geçti hala Amerika’ya ya da Trum’a karşı tek bir kelime sarf edilmiş değil.
İşte arkadaşlar bu Başkanlık Sistemi var ya bu Başkanlık Sistemi, bu Başkanlık Sistemi bir ülkenin bekası için ciddi bir risk haline gelmiş durumda şu anda.
Çünkü bütün yetki, bütün güç tek kişide.
Bunu dünya biliyor.
Siz o tek kişiyi etkileyecek bir yöntemi, yolu bulduğunuz anda koskoca ülkeyi etkileyebiliyorsunuz.
Güçler ayrımını yok ettiğinizde, meclisi zayıflattığınızda, yargıya artık müdahil bir hükûmet, müdahil bir iktidar var olduğunda bir ülkede, güç tek kişide toplandığında o tek kişi üzerinde kuracağınız herhangi bir baskıyla, herhangi bir yöntemle 85 milyonluk ülkeyi bir kenarda böyle sus pus tutabiliyorsunuz.
Kıymetli genel başkanlarımız,
DEVA Partisi’nin, Gelecek Partisi’nin ve Saadet Partisi’nin değerli milletvekilleri, yöneticileri,
Kıymetli teşkilat mensuplarımız,
Tarih, zalimleri de zulme ortak olanları da bu zulme sessiz kalanları da affetmeyecektir!
Dünya susabilir, bazıları çıkar hesapları yapabilir;
Ama biz, insanlık onurunu ayakta tutmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Üzerimizdeki yük büyük bir yük.
(Dik tur eğilme Yeni Yol seninle sloganlarına) Biz dimdik ayaktayız merak etmeyin.
Bu salondakiler dimdik ayakta duranlar zaten.
Eğilip bükülenleri, başka salonlarda başka yerlerde görüyoruz.
Filistinli kardeşlerimiz bize seslenmeye devam ediyorlar.
Bugün neden burada olduğumuzu, neden bu grup çatısı altında bir arada olduğumuzu bize hep hatırlatıyorlar.
Biz çalışacağız ki, Türkiye güçlü olsun.
Biz çalışacağız ki, içinde bulunduğumuz coğrafyaya ülkemizin katkısı büyük olsun.
Biz çalışacağız ki, dünyanın dört bir yanında ezilenler, hor görülenler güçlü olsun.
O yüzden buradayız, o yüzden bir aradayız, o yüzden “Yeni Yol” dedik ve bir yola çıktık (…)
Değerli arkadaşlarım,
Geçen hafta Merkez Bankası 2025 enflasyon tahminiyle ilgili bir rakam daha açıkladı. Rakam yine yükseldi.
2025’te enflasyonu %24 olarak bekliyoruz ama %29’a kadar çıkabilir dedi.
Bunu diyen kim? Merkez Bankası.
Hangi Merkez Bankası?
Erdoğan’ın “Laf dinlemiyorlar” diye görevden alıp göreve getirdiği Merkez Bankası yönetimi.
Şimdi, 2025 enflasyonuyla ilgili hükûmetin anlattığı masalları tarih tarih sizlerle paylaşmak istiyorum.
[Grafik 1 – 2025 için beklenen enflasyon rakamları]
Bakın 2022’nin Eylül ayında dediler ki, 2025’te enflasyon %9,9’a düşecek.
Orta vadeli programla beraber bunu açıkladılar.
Aslında %9,9, yuvarlanınca %10 eder. Yani çift haneli enflasyon demektir.
Ama anlaşılan bu rakamı Sayın Erdoğan’a tek hane diye yutturmuşlar o ayrı.
Neyse, onu geçtik.
Hatırlarsanız, 2023 seçim kampanyası boyunca Sayın Erdoğan meydan meydan gezdi, dedi ki, “Enflasyonu tek haneye indireceğiz”.
Tek haneye indireceğiz dediği bu yani.
2022 Eylül’de Orta Vadeli programda açıkladıkları 2025 için olan rakam, 9,9.
Sonra seçim geldi geçti, hemen seçimden 4 ay sonra, 2023’ün Eylül ayında bir OVD daha açıkladılar.
Dediler ki; enflasyon 2025’te %15 olacak.
Seçimden hemen 4 ay sonra.
Seçimden önce “Faiz indi daha da inecek” deyip seçimden sonra %50’yi gösterecek olan hükûmet ne yaptı?
2025 enflasyonu için de seçimden önce “Tek haneye inecek” dedi, seçimden sonra hemen çift haneye çıkarttı.
Baktılar enflasyon düşmüyor, geçen senenin sonuna doğru panik halinde artık 2025 yaklaşıyor ya yalanı ortaya çıkacak ya ne yaptılar? 2025’in sonuna doğru bir rakam daha açıkladılar.
“Eylül’de %17,5” dediler.
Baktılar iş kötü.
Kasımda dediler ki “%21 olacak”, şimdi de Şubat’ta ne dediler? “%24 olacak hatta 29’a kadar ulaşabilecek” dediler.
Yani yalan yaklaştıkça, yalan ortaya çıkacakken panik halinde enflasyon beklentileri, açıkladıkları hedefler yukarı yukarı revize edildi.
Tek hane derken, seçimden önce unutmayalım vaat ettiler, söz verdiler, meydan meydan dolaştılar “Tek hane” dediler, 2025’in başına geldik dediler ki %25, 29’a kadar çıkabilir.
Hep diyorum arkadaşlar, evet kazandılar seçimi ama helalinden kazanmadılar.
Çünkü aldattılar.
[Grafik 1 – İndir]
Şimdi de demişler ki, enflasyonu 2027’de tek haneye indireceğiz.
Göreceğiz.
Siz hukuktan, adaletten sapıp bu ülkede enflasyonu tek haneye indiremezsiniz.
Bu olmayacak.
Tek haneli enflasyon hedeflerini, hayallerini erteledikçe erteliyorlar.
Daha da çok erteleyecekler.
Sürekli bahane, sürekli mazeret…
Değerli arkadaşlarım bakın, bu iktidarın en temel özelliği bu.
Öğrenci arkadaşlarımız da var aramızda onlar beni anlayacaklar.
Bazen uyku tatlı gelir, derse gitmek istemezsiniz ya, telefonlarda bir “alarmı erteleme” tuşu vardır.
Alarm çalar ama alarmı erteleyip şöyle bir beş dakika, on dakika daha uyursunuz.
Bir beş dakika daha bir beş dakika daha derken bakmışsınız ki derse geç kalmışsınız.
Bir de bakmışsınız ki günler ay olmuş, sınavlarda çakmışsınız.
İşte iktidarın yaptığı da bu. Sürekli erteleme sürekli erteleme...
“Bir seçim daha, bir seçim daha” diyorlar.
Tek haneli enflasyon mu? Bir ara indirecekler, erteliyorlar...
Depreme karşı hazırlık mı? Bir ara indirecekler, erteliyorlar…
Tedbir almak mı, yapısal reformlar yapmak mı? Bir ara yapacaklar, erteliyorlar…
Sayın Erdoğan ne dedi en son?
“2028’den sonra yeni bir İstanbul, yeni bir Türkiye inşa edeceğiz” dedi.
Günaydın yahu!
2028’e kadar niye bekliyorsunuz? Elinizi tutan mı var?
Her türlü yetki sizde.
Yine erteliyor, yine bir başka seçim diyor dikkat edin.
Ben buradan bu defa Sayın Erdoğan’a değil, etrafındakilere sesleniyorum;
Yanı başındakilere, Erdoğan’ın şürekasına sesleniyorum, onlardan rica ediyorum:
Biriniz Sayın Erdoğan’a kendisinin iktidarda olduğunu hatırlatabilir mi?
Bazen öyle şeyler söylüyor ki sanki muhalefette, sanki hiçbir yetkisi yok.
Sanki tribünde izliyor sadece.
Biriniz Sayın Erdoğan’a “Sayın Cumhurbaşkanım, iktidar biziz, bir dahaki seçimleri beklememize gerek yok, hemen bir şeyler yapabiliriz” desin.
Biriniz Sayın Erdoğan’a desin ki, “Enflasyonu düşürmek de deprem için tedbir almak da sizin sorumluluğunuzda ve şu anda ülkeyi yöneten sizsiniz” desin, hatırlatsın.
Sayın Erdoğan belli ki, “alarmı erteleme” tuşuna basıp duruyor.
Fakat Türkiye’nin kaybedecek bir dakikası bile yok arkadaşlar.
Her türden sorunun çözümünü, bir sonraki seçime erteleyerek bu ülkenin sorunlarından kaçamazsınız;
Kafanızı kuma gömerek gerçeklerden kaçamazsınız.
Yetki sizde, hazinenin anahtarı sizde ve maalesef yargı sopası bile sizin elinizde şu anda.
Değerli arkadaşlar,
Geçen hafta Türkiye’nin “hukukun üstünlüğü” endeksinde geldiği yeri sizinle paylaşmıştım.
[Grafik 2 – Hukukun Üstünlüğü Endeksi]
Ve demiştim ki; bu hukukun endeksindeki düşüş aynı zamanda Türkiye’nin
Adaletin içine düştüğü durumu gösteriyor.
Diğer ülkelerle mukayese ederek gösteriyor.
Ve ekonominin de fay hattı burada demiştim.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ndeki paldır küldür düşüş ekonominin fay hattı demiştim.
[Grafik 2 – İndir]
Dün de değerli arkadaşlar bir başka önemli veri daha açıklandı.
[Grafik 3 – Şeffaflık Endeksi]
Uluslararası Şeffaflık Örgütü tam 180 ülkeyle ilgili bir araştırma yaptı ve Türkiye’nin şeffaflıktaki yerini açıkladı.
Türkiye yine diplerde.
Şu hale bakın, diplerde.
Bir ara Avrupa Birliği sürecini işlettiğimiz, ekonomide rasyonel yönetim uyguladığımız dönemde Türkiye Şeffaflık Endeksi’nde yükselmişti.
Fakat arkasından bakıyorsunuz paldır küldür düşüyor.
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde nasıl düştüysek Şeffaflık Endeksi’nde de dibe vurmuş durumdayız.
Bakın bu endeksin bir başka adı var arkadaşlar, o da “Yolsuzluk Algı Endeksi.”
Mesela bunu Dünya Bankası OESD yayınlarken bunu “Şeffaflık Endeksi” demez, “Yolsuzluk Algı Endeksi” der.
Bu kurum biraz kibarlık olsun diye herhalde “Şeffaflık Endeksi” diyor ama sonu aynı.
Niye?
Dünyada bir gerçek var.
Ne kadar çok şeffaflık, o kadar az yolsuzluk.
Ne kadar az şeffaflık, o kadar çok yolsuzluk.
Hep söyledim, yine söylüyorum:
Ülkeyi hukukta, şeffaflıkta dibe vurdurup bu ülkenin ekonomisini düzeltemezsiniz.
Bakın arkadaşlar,
Yatırım teşvik belgeleri yıllarca bu ülkede şeffaf bir şekilde verildi, Resmî Gazete ’de yayınlandı.
Her ayın son günü, o günlere bakın Resmî Gazete ’de sayfalar dolusu yatırım teşvik belgesi yayınlanırdı.
Şeffaf, açık.
İbrahim Bey’in de Hazine Müsteşarı olduğu dönem.
Herkes kimin ne teşvik aldığını görürdü.
Kural belli alınan teşvik belli.
Siz tutup da “Artık ben bunları Resmî Gazete’ de yayınlamayacağım. İstediğim teşviki istediğime vereceğim ve bunu da gizli saklı yapacağım” dediğinizde iş insanları gelip bu ülkeye yatırım yapmaz.
Şu anda şeffaflık yok, kimin ne teşvik aldığını artık göremiyorsunuz.
Eşe, dosta, ahbaba o menfaat şebekesine ne veriyorlar bilemiyorsunuz?
TÜİK’in enflasyon sepetindeki fiyatlar yıllarca şeffaf bir şekilde açıklandı.
TÜİK “Enflasyonum bu, sepetimdeki ürünler bu” dedi.
“Domatesin fiyatı bu, peynirin fiyatı bu, zeytinin fiyatı bu, bu fiyatlar üzerinden hesap ediyorum. Enflasyon da bu çıkıyor” dedi.
Siz “ben artık fiyatları açıklamıyorum, sepetteki ürünlerin fiyatlarını bundan sonra gizleyeceğim” derseniz, enflasyonun düştüğüne kimseyi inandıramazsınız.
İstediğiniz kadar emekliye, asgari ücretliye söyleyin inanmazlar.
Çok basit bir kural var arkadaşlar, çok basit.
Doğru, hesaptan kaçmaz.
Çünkü suç, karanlıkta işlenir.
Ben buradan tüm dostlarımıza hatırlatmak istiyorum.
Bakın, devleti yönetiyorsanız, çok basit bazı ilkelere bağlı kalacaksınız.
Ben bunu hep 8 maddede sayıyorum ama aradan biraz vakit geçti.
Hatırlatmakta fayda görüyorum.
Devleti yönetiyorsanız nelere dikkat edeceksiniz?
1. Ehliyetli ve liyakatli kadrolarla çalışacaksınız
2. İstişarenden asla vazgeçmeyeceksiniz.
Biri çıkıp da “Ben her şeyi herkesten iyi bilirim” diye kafasına göre hareket ettiğinde bu ülke her türlü sorunu yaşadı, yaşıyor.
3. Her daim adaletle hareket edeceksiniz
4. Konuşunca doğruyu söyleyeceksiniz
Gerçek enflasyonu vatandaştan gizlemeyeceksiniz.
5. Söz verince tutacaksınız
“Faiz indi, inecek” deyip seçimden sonra %50’ye çıkartmayacaksınız.
6. Emanete hıyanet etmeyeceksiniz
7. Şeffaf olacaksınız
8. Her zaman hesap vermeye hazır olacaksınız.
Bunları yapın, korkmayın.
Muvaffakiyet sizin olacaktır, kazanan Türkiye olacaktır.
Kıymetli konuklar,
Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerimizin değerli temsilcileri,
Emeklilikte Adalet Derneği’nin değerli yöneticileri,
Veteriner hekimlerimizi ve engelli vatandaşlarımızı temsil eden kuruluşlarımızın çok kıymetli temsilcileri,
Kıymetli basın mensupları,
Ekranları başında ve şu anda bizleri bu salonda bizleri izlemekte olan, sosyal medya hesaplarında izlemekte olan değerli konuklarımız,
Hepinizi Ankara’dan, Gazi Meclis’imizden, Yeni Yol Grubu’muzdan tekrar selamlıyor, sevgilerimi saygılarımı iletiyorum.
Sözlerimi, konuşmama başladığım şekilde, aynı cümlelerle;
Her bir zihne yerleşene dek; herkesin kulağına gidene dek tekrar edeceğim o sözlerle bitiriyorum:
Gazze Gazzelilerindir.
Gazze Gazzelilerindir.
Gazze, bağımsız bir Filistin devleti için direnenlerindir.
Sağ olun var olun.