17 Ocak 2024
Karabağlar Seçim Koordinasyon Merkezi Açılışı
Çok değerli İzmir il Başkanımız, değerli İzmir milletvekilimiz,
Karabağlar İlçemizin değerli kurucu başkanı, aynı zamanda değerli Karabağlar Belediye Başkanı adayımız,
Çok değerli misafirlerimiz, değerli basın mensupları hepinize saygıyla, sevgiyle selamlıyorum ve Karabağlar Seçim Koordinasyon Merkezimizin açılışına hoş geldiniz diyorum.
Öncelikle bu programa yaklaşık bir saat gecikmeyle gelebildim. Bu sebeple özür diliyorum.
Uçağımız İzmir Havalimanına inemedi, yoğun sis sebebiyle sonra yakıt tükenmeye başlayınca Dalaman’a indik. Dalaman'da yakıt ikmali yapıp o arada sisin çözülmesiyle beraber buraya İzmir’e gelebildik çok şükür.
Tire Belediye Başkanı Adayımız Fatma Hanım, kendisi tabii çok üzüldü. Güzel de bir hazırlık yapmışlardı Tire’de. Biz aslında programa sabah Tire’den başlayacaktık. Fakat vakit geçinkince havaalanında buraya yakın olduğu için artık doğrudan Karabağlardan başlayalım, yukarı kuzeye doğru devam edelim dedik ama en kısa zamanda inşallah Tire’ye de geleceğiz.
Değerli arkadaşlar, değerli basın mensupları,
Ülkemiz gerçekten sıkıntılı günlerden geçiyor.
Sözlerimin hemen başında, geçtiğimiz hafta Irak’ın kuzeyinde kaybettiğimiz şehitlerimizi rahmetli almak istiyorum. Ailelerine sabır diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Gerçekten 40 yılı aşkın bir zamandır bu terör hadiseleri, bizleri çok yoruyor, üzüyor. Her bir şehit haberimiz içimizi gerçekten parçalıyor.
Ama arkadaşlar biz bu haberlere alışmayacağız. Biz bu sorunu çözmek için sorunun kök sebeplerini inip mutlaka terör sorununu Türkiye’de ortadan kaldırmanın büyük bir çabası gayreti içerisinde olacağız.
Ve bunun sadece ve sadece askeri güçle çözülemeyeceğini de biliyoruz.
Tabii ki silahlı bir örgüt varsa silahlı örgütün karşısında silahlı gücünüz olması gerekiyor ama çözüm için çok daha geniş bir çerçevede çalışma gerektiğinde bilmemiz lazım.
Ülkeler arası siyasi diyaloğun iyi çalışması lazım. Diplomasinin iyi çalışması lazım. Örgütün yalnızlaştırılması lazım.
Daha da önemlisi bunu işin kök sebeplerinin inmek lazım, kök sebeplerine.
Kök sebeplerine inmeden bu sorunun çözülmesi kolay olmayacak. Bunu da gayet iyi farkındayız.
Sosyoekonomik tedbirlerin çok önemli olduğunu biliyoruz.
Dünyada hızla gelişen, bizim de bir zamanlar Türkiye olarak itibarlı dönemimizde etkin bir şekilde çalıştırdığımız çatışma çözümünün de çok önemli bir alan açtığını bu konuda biliyoruz, farkındayız.
Onun için mesele, terörse, terör örgütleriyle mücadeleyse kapsamlı bir yaklaşımın mutlaka son derece önemli olduğunu hep söylüyoruz. Bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlar,
Dün akşam kabine toplantısından sonra Sayın Erdoğan, Türkiye’nin beklediği müjdeyi verdi. Dedi ki “2024 yılı, emeklilerimizin yılı olacak” dedi.
Gerçekten emeklilerimiz 2024 yılını hiç unutmayacak.
2024 yılının belki de gelmiş geçmiş en zor hayat şartlarının olacağı, emeklilerimizin barınma ihtiyacının, temel gıda ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı bir yıl olacak 2024. Onun için emeklilerimiz hiç unutmayacak merak etmeyin. Bir kenara not ediyorlar olanları.
“Benim alanım ekonomi” diyor, “Ben ekonomistim” diyor. Arkadaş, hesap kitap bilmiyor musun sen ya?
TÜİK’in açıkladığı enflasyon kaç arkadaş? %65 değil mi? Geçen sene TÜİK'in açıkladığı enflasyon %65,
Bağımsız araştırmalar %127 diyor.
Ki çarşıya pazara çıkan emeklilerimize sorduğumuz zaman “enflasyonu sen kaç hissediyorsun alışverişe gittiğin zaman peynire, kıymaya, yoğurda, yumurtaya ne kadar zam geldi?” dediğimizde, sorduğumuzda “en az 2 katı” demiyor mu emeklimiz? Çünkü çarşıya pazara giden gerçek enflasyonu biliyor.
Şimdi gerçek enflasyon %127. TÜİK bunu makyajlıyor, ufaltıyor %65 açıklıyor.
Peki, müjde diye açıklanan emekli maaş zammı ne kadar?
Memur emeklisiysen %49. %49 mu büyük %65 mi?
Demek ki memur emeklisi enflasyonun altında zam almış mı? Almış.
Gelelim işçi ve BAĞ-KUR emeklisine. “Büyük müjde, gönlümden 5 puan daha koptu” dedi değil mi geçen akşam? “%37 yerine %42 artırıyorum” dedi.
Bir dakika, TÜİK’in açıkladığı enflasyon %65 değil miydi? TÜİK bile %65 enflasyon açıklarken, %42 emekli zammını müjde diye verdi.
Bitmedi, bir güzellik daha yaptı. Hele en düşük emekli maaşı alan vatandaşlarımız var ya 7500 TL alırken şimdi 10 bin TL alacak vatandaşlarımız, zam oranı kaça geliyor? %33.
Özellikle en düşük emekli maaşı alan vatandaşlarımız, %65 TÜİK enflasyonu olan dönemde maaşlarının sadece ve sadece %33 arttığını hiç unutmayacak.
Bunun için gerçekten 2024 emeklilerin yılı olacak arkadaşlar.
İnanılır gibi değil ya.
Diyor ki bunları açıklarken bir de “güzellik yaptık” diyor.
“200 milyar liralık daha fedakarlıkta bulunduk” diyor. “200 milyar bu işin bize yükü olacak” diyor.
Birkaç rakam vereceğim. Emekliye 200 milyara yük diye açıklıyor ya daha dün akşam canlı yayında Sayın Erdoğan, kabine toplantısı sonrasında, “200 milyar yük yüklendik” diyor.
Sadece seçimden bu yana kur korumalıya, Merkez Bankasın’dan karşılıksız para basılıp ödenen rakam ne kadar biliyor musunuz? 800 milyar.
Sadece bu yıl 2024’te bütçeye koydukları faiz ödemesine kadar biliyor musunuz? 1 trilyon 254 milyar.
Kur Korumalı Mevduat ’ta parası olana Merkez Bankası’ndan karşılıksız parayı bastırıp 800 milyar ödüyor, sadece seçimden bu yana. 2024 bütçesine 1 trilyon 254 milyar sadece faiz için para koyuyor. Emekliye gelince “bak 200 milyar fedakârlık yaptık” diyor.
Akıl alır gibi değil ya…
Gerçekten ülkemiz şu anda yakın tarihimizin en zor dönemini yaşıyor.
Bu ülkede başta emeklerimiz olmak üzere asgari ücretle geçirmek durumunda olan, özel sektörde veya kamuda Türk lirası maaş alan herkes ama herkes arkadaşlar fiilen fakirleşmiş durumda, fiilen.
Yoksulluk şu an çok yaygın ve çok derinleşiyor.
Yoksulluğun bir sürü çeşidi öğrendik.
Neymiş “gıda yoksulluğu” diye bir şey öğrendik, değil mi?
“Çocuk yoksulluğu” diye bir şey öğrendik. “Öğrenci yoksulluğu” diye bir şey öğrendik.
OECD açıklama yaptı. Tüm OECD ülkeler arasında araştırma yapmışlar, Türkiye’de de yaptılar.
Türkiye’de okula giden, lise yaşındaki çocukların tam %20’si arkadaşlar yani her beş çocuktan biri diyor ki, “haftada en az bir gün ben öğün atlamak zorunda kalıyorum çünkü öğlen yemeği alacak param olmuyor, ailem benim cebime harçlık koyamıyor” diyor.
Her 5 öğrenciden birisi, haftada en az bir gün okulda aç derse giriyor. Ülkeye getirdiğiniz durum bu ya.
Peki, şatafattan, lüksten, israftan en ufak bir geri adım görüyor musunuz?
Seçimden bu yana ne diyor yeni ekonomi yönetimi? “Halkımızdan fedakârlık bekliyoruz” diyor. Peki siz hangi fedakârlıktan bulundunuz?
Ben soruyorum, hükümet olarak siz hangi tasarruf tedbirini aldınız ya bugüne kadar?
Hangi lüksünüzden, şatafatınızdan tasarruf kararı aldınız? Bir tane örnek veren açıklayın. Yok.
Gerçekten halktan koptular arkadaşlar. Bu ülkenin gerçeklerinden koptular.
Eskiden Keçiören’de bir apartman dairesinde otururdu. Bu Türkiye’nin zirve yaptığı yıllarda ve komşuları vardı.
Komşularla girerken çıkarken konuşuyordu, dertleşiyordu. Emekli komşuları önüne kesip durumunu anlatıyordu. Bir apartman görevlisi vardı. Çarşıya pazara gidip gerçek fiyatları gören.
Ne zaman ki Külliye ’ye girdi, ne zaman ki kendisini Külliye ‘ye hapsetti, Türkiye'den de koptu, halktan koptu.
Ve o gün bugündür arkadaşlar bilmiyor ve etrafını çevrelen o çıkar kümesi var ya, o çıkar şebekesi şöyle kafasını kaldırıp da ülkenin gerçeklerini görmesine izin de vermiyor.
Onun içindir ki; maalesef bu güzel ve büyük ülkemizin hali kötü.
Keşke “daha iyi olacak” diyebilsem.
Tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında olan bir arkadaşınız olarak “keşke yarınlar bugünlerden daha güzel olacak” diyebilsem.
”Ya benim eskiden yakın çalışma ekibimde olan arkadaşları baktı iş kötüye gidiyor, Ali Babacan’da zaten mümkün değil, artık benim ne olduğumu nasıl olduğumu bu sistemi artık gördü, yanıma gelmez. Peki ne yapacağım? Bari yakın çalışma ekibinden birkaç kişi alayım da onlar ekonomiyi düzeltsin bari” dedi.
Ne oldu? Olmuyor.
Çünkü değerli arkadaşlar,
Bunların ilk günden beri yaptığı seçimden bu yana yaptığı;
1. Vergileri arttırmak,
2. Faizleri arttırmak,
3. Döviz kurunu artırmak,
4. Göstermelik birkaç kadro değişimiyle sözüm ona güven vermeye çalışmak.
Ama olmuyor. Çünkü hukuk ve adalet olmayınca ekonomi olmaz arkadaşlar.
Mümkün değil,
Hukukla adalet olmayınca ekonomi olmaz.
Sürekli bunu söylüyoruz, sürekli.
Sen her gün anayasayı çiğnersen, “Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlara uymuyorum, saygı duymuyorum, mahkemede uymayabilir. Alt mahkemelerde uymayabilir” dersen ki çok hukukçu arkadaşımız var bizim, onlar ne dediğimi daha iyi anlıyorlar. O zaman bu ülkede ekonomi düzelmez.
“Önce hukuk, önce adalet, önce insan” dememiz lazım.
Ve adalet sadece yargıya gittiğimiz zamanki adalet değil arkadaşlar. Adalet aynı zamanda sosyal adalet, adalet aynı zamanda fırsat eşitliği,
Adalet aynı zamanda çocuklarımızın okurken ki fırsat eşitliği,
Gençlerin işe girerken ki fırsat eşitliği,
Serbest çalışanların fırsat eşitliği içerisinde alnının teriyle bileğinin gücüyle, geçimini sağlayabileceği bir adalet.
İşte bunlar olmayınca ekonomide olmuyor.
Gerçekten üzülüyoruz ama çok da kızıyoruz.
Bizim sadece üzülüp oturma gibi bir lüksümüz yok.
Çünkü zamanında devlet yönetmiş, zamanında bu ülkenin en iyi döneminde sorumluluklar almış insanlar olarak bizim çaba göstermemiz gerekiyor. Gayret etmemiz gerekiyor.
Ve bu ülkeyi düştüğü bu durumdan kurtarmak için yoğun bir çalışma ve gayret içinde olmamız gerekiyor.
Bu bizim hem ahlaki sorumluluğumuz hem de bu ülkeye vicdani sorumluluğumuz.
Onun için DEVA Partisi'ni kurduk. İyi ki de kurmuşuz diyorum.
Hele hele şu seçime kadar muhalefetle de aynı masaya oturduk kalktık ya! Pek çok partinin de içini biraz anladık ya…
Seçimden sonra muhalefet partilerinin çoğunda yaşananları da gördük ya. “İyi ki DEVA’yı kurmuşuz” diyoruz.
Ve eğer bugün Türkiye'de DEVA Partisi kurulmamış olsaydı hemen hemen kollarımızı sıvayıp hep beraber DEVA Partisi'ni bugün sıfırdan kurar ve yola çıkar, devam ederdik. Çünkü ülkemizin büyük ihtiyacı…
Yok arkadaşlar yok. Ya bir tane parti çıkarın bana gösterin ya. Türkiye'nin her alanda çözümlerini böyle ansiklopedi haline getiren bir parti daha gösterin.
Sağlığından eğitimine, güvenlikten ekonomiye, adaletten hukuka kadar. Her şey var burada her şey.
İşte yerel seçimler geliyor değil mi? Yerel seçimlerle ilgili belediyecilik, yerel yönetimler şehircilikle ilgili biz eylem planımızı ta iki sene önce yayınladık. Tek tek madde madde bakın. Karınca yazısı gibi ya. İki senedir nokta koyamadılar nokta “Ya siz buraya şunu yanlış yazmışsınız. Bu olmayacak bir iş. Hayal kurmuşsunuz.” Yok. Tek bir eleştiri gelmedi bugüne kadar çok şükür. Her şeyle hazır her şeyle.
Yetmedi. “Biz hep düzgün yönetiriz iyi yönetiriz, etkin yönetiriz” diyoruz ama aynı zamanda bir başka iddiamız daha var arkadaşlar. Biz temiz yönetiriz, temiz.
Bakın, bu DEVA Partisi'nin etik kurallar bildirgesi. Daha önce Türkiye'de hiçbir siyasi parti böyle bir şey yapmamış.
Burada ne yazıyor? Tek tek tek tek üç sayfa halinde. Bir, iki, bir de arkası var üç. Bizim adaylarımız bunu imzalıyorlar ve “ben belediye başkanı olduğum zaman belediyeyi bu ahlaki kurallar çerçevesinde yöneteceğim” diyorlar.
Çünkü işi kitabına uydurmak kolay maalesef Türkiye'de.
Bir de kötü bir alışkanlık var. Ne diyorlar? Belediye başkanlarından bazıları için; “Ya çalıyor ama bir şeyler de yapıyor” diyorlar. Biz de diyoruz ki “ya arkadaş hem çalmasın hem de çok şey yapsın” diyoruz.
Ne demek yani? Çalıyor ama bir şeyler de yapıyor. Ve git gide git gide bunu böyle bir alışkanlık olarak kılcal damarlara kadar işliyorlar.
İşte biz sadece düzgün yönetiriz, etkin yönetiriz, iyi yönetiriz demiyoruz. Aynı zamanda da “temiz yönetiriz” diyoruz.
Ve bugüne kadar hiçbir siyasi partinin aklına böyle bir şey gelmemesi arkadaşlar gerçekten düşünmesi gereken bir iş ya.
Niye kimsenin aklına gelmiyor?
Çünkü belediye deyince hemen gözlerde böyle “dolar” işaretleri oluşuyor. Tabii Türk lirası diyeceğim de para çok değer kaybettiği için, Türk lirasının kıymeti kalmadı onun için dolar işaretleri oluşuyor.
Belediye deyince hemen akla dört harfli bir kelime geliyor “Rant”.
Oysa bizim için belediyecilik demek “hizmet” demek.
Belediyecilik demek bu ülkenin kaynaklarını adil bir şekilde fırsat eşitliğine dayanan bir şekilde yine bu ülke için harcamak demek.
Biz bu anlayışla yola çıktık. Bu şekilde de yolumuza devam ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Evet, genel seçimlerde Erdoğan kazandı ama helalinden kazanmadı.
Şimdi size soracağım. Seçimlerden önce döviz kurunu, doları 18 lirada tutup seçimden sonra 30 liraya çıkarmak halkı aldatmak değil mi?
Seçimden önce çiftçimizin mazotunu 20 lirada gösterip seçimden sonra 40 liraya çıkartmak, halkı aldatmak değil mi?
Seçimden önce “ben iş başında olduğum sürece faiz artmaz, indi daha da inecek” diyen, seçime giderken Merkez Bankası'nın faizini %8,5’a düşürüp seçimden sonra %42,5’a çıkarmak halkı aldatmak değil mi ya? Soruyorum size.
Aldattı. Onun için helalinden kazanmadı.
Oysa biz hamdolsun. Her şeyi doğru konuştuk. Hiç kimseyi aldatmadık.
Şimdi sizden son kez bir şahitlik istiyorum sözlerimin sonuna gelirken.
Çünkü bu medyanın bir kısmı var ya hükümetin şöyle ya da böyle zoruyla, sopasıyla yayın yapmak zorunda kalan medyada baktığınızda, direkt devlet kanallarına baktığınızda başka bir Türkiye var.
Oraya baktığınızda Türkiye uçuyor, kaçıyor. “Ekonomi şu kadar büyüdü” diyorlar. “Şöyle iyiyiz böyle iyiyiz” diyorlar.
Ama ben şimdi sizden bugünler yaşadığımız bu kriz kayıtlara geçsin diye bir şahitlik istiyorum.
Bugünün Türkiye'sinde, Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu Türkiye'de, emeklilerimiz bir kilo peynir almakta zorlanıyor. Şahit misiniz?
(…)
Bugünün Türkiye'sinde 2024 yılının Türkiye'sinde, emeklilerimiz torunlarına harçlık vermekte, torunlarına şöyle küçük bir hediye almakta bile zorlanıyorlar. Şahit misiniz?
(…)
Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu Türkiye'de, 2024’ün Türkiye'sinde, asgari ücretle geçinen vatandaşlarımız evlerinin kirasını ödeyemiyor. Hangi gün evden atılacağım diye korku içerisinde yaşıyor. Şahit misiniz?
(…)
Bunları soruyorum. Kayıtlara geçsin diye. Ki bugünler yarınlara örnek olsun diye.
Tarihi doğru tespit edeceğiz ki bu hatalar tekrar etmesin.
Tarihi kayıtlara doğru bir şekilde işleyeceğiz ki bundan sonraki nesiller bugünkü iktidarın yaptığı hataları yapmasın.
Değerli arkadaşlar Karabağlar'dayız.
Karabağlar bizim İzmir'de kurulduğu ilk günden bu yana çok yoğun bir şekilde çalışan çok gayretli teşkilatlarımızdan birisi.
Ve Karabağlar'da DEVA Partisi kurulundan bu yana arkadaşlarımızın gösterdiği bu yoğun gayret için verdikleri bu emek için ben Abdullah Bey'in şahsında tüm Karabağlar Teşkilatı'mıza özellikle bir teşekkür etmek istiyorum. Ve Karabağlar Teşkilatımız İzmir İl Başkanlığımızla beraber Karabağlar'a yakışan bir şey yaptı. “İlçe Başkanımızı Belediye Başkanı olarak görmek istiyoruz” dedi. Biz de Ankara'da “hayırlı olsun” dedik.
İnşallah göreceksiniz kazandığımız her ilde her ilçede, DEVA Belediyeciliğinin nasıl bir şey olduğunu, bu ülkenin doğru dürüst ehil ellerde nasıl iyi yönetebileceğinin tüm Türkiye satında örneklerini göstereceğiz.
Ve genel seçimlere doğru giderken vatandaşımıza diyeceğiz ki, ya tamam bizim partimizin genel başkanı 13 hükümette olmuş, iyi şeyler yapmış ama bu parti sadece genel başkan ya da kurucular değil aynı zamanda çok geniş bir örgüte sahip ve bu geniş teşkilat yapısından da nerede hangi isim belediye başkanı olsa oralarda işler değişiyor. İnsanların yüzü gülmeye başlıyor.
İşte bunu göstereceğiz inşallah hep beraber ve böylece teşkilatımızın çalışmalarının bugüne kadar verdiği emeğin ülke yönetimine yansımalarını böyle belediyelerimizde tek tek tek tek tek göreceğiz.
Ve genel seçimlere doğru giderken böyle elimiz daha dolu eskilerin tabiriyle heybemiz daha da dolu şekilde inşallah genel seçimlere doğru gideceğiz.
Ben şimdiden hayırlı olsun diyorum.
İzmir'deki bütün belediye başkan adaylarımıza şimdiden hayırlı olsun diyorum.
İnşallah İzmir'e bu birinci gelişimiz oldu aday adayların açıklanmasından sonra kısmet olursa yine geleceğiz.
Daha Büyükşehir adayımızı açıklayacağız değil mi? Onun için ya burada geliriz ya belki lansımanda açıklarız Büyükşehir adayımızı.
Dolayısıyla tekrar inşallah sizlerle beraber oluruz.
Tire'ye sözümüz var. İnşallah Tire başta olmak üzere bugün gidemeyeceğimiz diğer ilçelerimize de başkanlarımızla adaylarımızla beraber olacak programları inşallah yaparız.
Ben yetişebildiğim kadar tabii 922 ilçe var Türkiye'de., 389 belde var, yetişebildiğim kadar ben yetişemedim noktada milletvekillerimiz, genel başkanlarımız sağ olsunlar, bütün Türkiye'yi 31 Mart’a kadar metre metre gezeceğiz, halkımızla buluşacağız.
Ve inşallah ülkemize layık yönetim anlayışını sadece merkezde değil, yerelde de göstereceğiz.
Bu vesileyle tekrar seçim koordinasyon merkezlerinizin hayırlı olmasını diliyorum.
Buradan tüm Karabağlı'lara güzel bir seçim çalışması diliyorum. Ama tabii arkadaşlar bu seçim koordinasyon merkezinin adı üstünde. Bu sadece koordinasyon için toplanma yeri. Ama asıl çalışma sahada olması gerekiyor.
Kapı kapı dolaşmamız gerekiyor.
Çalmadık kapı bırakmamamız gerekiyor.
Ama bunu inşallah Karabağlar Teşkilatımız yapacaktır. Bugüne kadar ki performansına baktığımızda hani “yaptıklarımızı yapacaklarımızın teminatı” derler ya. Onun için bundan sonra da inşallah yapacaklardır eminim.
Ve önce gönülleri kazanacağız, sonra da inşallah seçimi kazanacağız.
Tekrar “hayırlı olsun” diyorum ve besmeleyle kurdeleyi kesiyorum.