23 Kasım 2021 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Keçiören İlçe Binası Açılış Konuşması

23 Kasım 2021

GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN KEÇİÖREN İLÇE BİNASI AÇILIŞ KONUŞMASI

Merhaba Ankara!

Merhaba Keçiören!

Ankara’nın en büyük ilçelerinden, Keçiören’den,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen vatandaşlarımıza, tüm Türkiye’ye merhaba!

*****

Bugün Keçiören ilçe binamızın açılışı diye geldik ama maşallah Ankara’nın ortasına demokrasi meydanı kurmuşsunuz.

Hoş geldiniz arkadaşlar, hoş geldiniz. Siyasi partilerin temsilcileri,
Sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, Değerli muhtarlarımız,

Basınımızın kıymetli temsilcileri, Hepiniz hoş geldiniz.
*****
Değerli arkadaşlar,

Biz bugün Keçiören’de demokrasinin merkezini açıyoruz. Biz bugün Keçiören’de atılımın merkezini açıyoruz. Şimdi size soruyorum Ankara!

Çok güçlü bir cevap vermenizi bekliyorum, ona göre. Demokrasi için hazır mıyız?
Atılım için hazır mıyız?
Adalet için, özgürlük için, zenginlik için hazır mıyız? Ankara hazır, müthiş.

Türkiye’nin yarınlarını, işte bu demokrasi meydanı kuracak. Hiç endişeniz olmasın.

Şuradan, 15-20 kilometre ötedeki millet meclisimize giden adımlar, işte bu meydandan atılacak.

Sağ olun, var olun.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Zor zamanlardan geçtiğimizi biliyoruz.

Ekonomik krizin sebep olduğu boğulma hissini hep beraber iliklerimize kadar yaşıyoruz.

Son bir haftada Çorum, Yozgat, Sivas ve Tokat’ı gezdim. Yoksulluk ülkemizin dört bir yanına sirayet etmiş durumda. Ülkece fakirleşiyoruz.
Bunun tek bir sebebi var arkadaşlar: Kötü yönetim.

Bakın, bir süredir, AK Parti’ye gönül vermiş vatandaşlarımızı bir hayal dünyası ile kandırmaya çalışan iktidar, WhatsApp gruplarıyla, fısıltı gazeteleriyle el altından yalan yanlış şeyler yayıyor.

Dün de gördük; iktidar, bu döviz kurlarındaki bu artışı adeta bir kurtuluş savaşı kimliğine büründürmeye çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bu tam bir aldatmaca, bir masal.

Elinde kuru ekmeği ile kalmış insanları, vatan savunmasındaymış gibi kandırmaya çalışıyorlar.

Bu kurtuluş savaşı meselesi, nasıl bir his uyandırmaya çalışıyorlar biliyor musunuz?

Vatandaşımıza ‘sen fakirliğe razı ol, sen yokluğa razı ol, yoksulluğa razı ol çünkü savaştayız’ diyorlar.

Ya siz kimi kandırıyorsunuz ya? Başka ne diyorlar?

“Suriye’deki, Libya’daki, Doğu Akdeniz’deki haklarımızdan vazgeçersek dolar düşer” diyorlar.

Ya bu arkadaşınız 3 yıl Avrupa Birliği Bakanlığı yaptı. 2 yıl Dış İşleri Bakanlığı yaptı. Dünyanın her yerinde ülkemizin gücü, itibarı arttı.

Biz bunları yaşadık. Hem dünyadaki itibarımızı artırdık hem de kendi paramızın itibarını artırdık. Biz bunu beraberce yaptık.

Birini istiyorsan öbüründen vazgeçecekmişsin. Ne demek böyle bir şey ya?

‘İstikrar istiyorsan paradan vazgeç. Eğer ülkenin dışarıya karşı dik durmasını istiyorsan fakirliğe razı ol’. Ne demek bu? Nereden çıkıyor bu denklem?

Hem başımız dik olacak hem de ekonomimiz sağlam olacak. Dünyada güçlü olacağız. İçeride de zengin olacağız.

Bunun ikisini de yaptık. Bunu yaşadık. Dışarıda güçlü olduk içeride de zengin olduk. Hani bunları hiç yaşamasak bunların masallarına belki inanan olur ama bunları yaşadık.

Ben hamdolsun bu ülkenin itibarlı günlerinde bu ülkenin hem Ekonomi hem de Dış İşleri Bakanı olmanın gururunu yaşadım.

O başı dik, alnı ak gezmek nasıl oluyor biliyorum. Bunu yaşadık.

Tüm dünyanın “Türkiye ne diyor ne yapacak” diye ağzımızın içine baktığı günlerde bu ülkenin onurlu bir şekilde Dış İşleri Bakanlığını yaptım.

Enflasyonu tek haneye indirirken, hakkımızdan bir gram taviz vermedik ya. Onu istiyorsan ondan vazgeçeceksin. Yok öyle bir şey. İkisini de istiyoruz.

Uluslararası alanda çok güçlü olduk. Tüm dünyanın saygısını kazandık. Ve ülkemizi de topyekûn zenginleştirdik.

Ne iddialarımızdan vazgeçtik ne itibarımızdan, zenginliğimizden vazgeçtik.

Biz milli geliri 3.500 dolardan alıp, 12.500 dolara çıkarttığımız dönemde hiç mi dış düşman yoktu?

Her ülkenin dışarıdan çekemeyeni olabilir. He ülkenin dışarıdan açık veya gizli düşmanı olabilir. Siz kendiniz ne yapacaksınız ona bakın. Kendi evinizi derli toplu tutun. Kendi savunma mekanizmalarınızı kurun.

Bir ülkenin savunma mekanizması sadece güçlü orduyla olmaz. Bir ülkenin savunma mekanizması aynı zamanda güçlü ekonomiyle olur.

Sen ekonomiyi güçlü tutma, ekonomiyi zayıflat. Ondan sonra dışarıdan saldırıyorlar de. Yok öyle bir şey.

Niye zayıflatıyorsun ekonomiyi?

Birkaç gün önce, yandaş birileri çıkmış bir binaya pankart astırmış. “Emredersin Biden dersek dolar düşer, ama bizi dolarla deviremezsiniz, büyük bedeller ödedik, ödeyeceğiz.”

Yahu siz kimi kandırıyorsunuz?

Arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, başka bir ülkenin devlet başkanının, bizim devlet başkanına karşı en ağır ifadelerinin kullanıldığı dönem şu son birkaç yıl oldu.

Çok affedersiniz “Aptal olma” diye mektup yazdı gönderdi ya. Yaşamadık mı bunu?

Cevabı ne oldu? Ayağına gitti ayağına.

Ya bu mektup olmamış. Size geri vereyim dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanına yakışan bu mudur ya?

Adam sana aptal olma diye mektup yazıyor gönderiyor. Böylesine ağır bir hakaretin altında bu ülkenin ezilmesine izin verilir mi?

Niye ilişkileri o hale getiriyorsun? Niye kendine laf söyletiyorsun? Keskin sirke küpüne zarar.

Türkiye’nin Batı karşısında da Asya karşısında da sözünün gücü son yirmi yılın en dip seviyelerinde.

Halkımız yoksullaştıkça, hükümet, “Ülkemizi ayakta tutmak için buna razı olun” diyor.

Ya siz yoksullaşın ki ülke ayakta dursun. Ya, halkı yoksullaşan, ekonomisi zayıflayan bir ülke nasıl ayakta duracak? Sen önce dön bir ekonomide gereğini yap.

Yoksulluğa böyle bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar.

Bakın, bugünkü fakirleşmenin, bugünkü yoksulluğun tek bir sebebi var. Sağa sola bakmasın kimse.

Öyle başka ülkeleri ya da iş dünyasını falan suçlamasın kimse.

İçeride de dışarıda da kötü niyetler olabilir. Ama sen bunları mazeret olarak ileri süremezsin.

Başarılı dönemde kitabımı yazdım de. Bugün gel ‘Olmadı galiba, biz başka şeyler deneyeceğiz’ de. Bir dakika... Sen olmadı diyorsan, neyin kitabını yazıyorsun?

Geçmişte bir başarı var, onun kitabını yazdım diyorsun. Dün de olmadı, biz başka şeyler deneyeceğiz diyorsun.

Yok şu lobisi, yok bu lobisi...

Bugünkü yoksullaşmanın lobisi Beştepe’dir. Kimse uzaklara gitmesin.

Bakın, dün, kabine toplantısının ardından Sayın Erdoğan bir açıklama yaptı.

Açıklamanın neresinden tutsanız dökülüyor. Elinizde kalıyor. Hiçbir tutarlılık yok. Mantıksal bütünlük yok.

Akıl dışı tezlerine yenilerini eklediği yetmemiş bir de “Ekonomik kurtuluş savaşı” diyor. Whatsapp grupları, yandaşlar yetmemiş, kendisi de yüksek sesle bunu dillendiriyor.

Bakın ne dedi dün:

Video – 1 “Ülkemizi bunca tuzaktan, badireden nasıl çıkardıysak Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız. (...) Uyguladığımız bu politikayla küresel finans çevrelerinin, ülkemizi bunca zamandır ekonomik boyundurukları altında tutanların ve onların içerideki tetikçilerinin şimşeklerini üzerimize çektiğimizin farkındayız. Ama ülkemizin ve milletimizin ekonomik kurtuluşu için böyle davranmamız, bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor.”

Arkadaşlar, ortada bir ekonomik kurtuluş savaşı falan yok.

Çok şükür işgal altında değiliz. Yahu 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü olduğunda bizim ekonomimiz bu kadar batmamıştı.

Düşmanı uzakta aramaya gerek yok. Bu nasıl bir uydurmadır ya?

Buradan AK Parti’ye gönül vermiş, zamanında oy vermiş vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Bunların propaganda aygıtının söylediklerine artık inanmayın.

Şu an dolar aldı başını gittiyse bunun tek sorumlusu kötü yönetimdir. Kendi paramız değerini kaybettiyse bunun tek sorumlusu kötü yönetimdir.

Eğer halkımız enflasyon altında eziliyorsa bunun tek sorumlusu kötü yönetimdir.

Şu an pazarda, markette taneyle domates soğan alan vatandaşlarımız varsa bunun tek sorumlusu kötü yönetimdir.

Bu kötü yönetimin altında da Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası vardır. Başkasının değil.

Bu kriz, kendi sık sık kullandıkları tabirle, yerli ve milli bir krizdir. Ev yapımıdır, el yapımıdır...


*****

Bakın arkadaşlar, dünkü açıklamasında başka ne diyor:

Video-2: “Kurdaki yükselişi bahane ederek, hiçbir mantıklı izahı olmayan fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara da göz açtırmayacağız, hepsinin de tepesine tepesine bineceğiz.”

Ayıp ya ayıp.

Bu ülkede döviz kuru artınca, A’dan Z’ye tüm üretim maliyetleri artmıyor mu? Artıyor.

Bilmiyorsanız bunu çiftçimize sorun, döviz fiyatı artınca gübrenin, ilacın, mazotun fiyatı artmıyor mu diye sorun.

Esnafımıza sorun, sanayicimize sorun. Kur artınca maliyeti artan çiftçi, esnaf ne yapsın?

Mecburen, satış fiyatını artırıyor. Esnaf çok mu mutlu bu artışlardan?

Esnaflara gidin sorun. Fiyat artışından memnun musunuz diye sorun esnafımıza.

Ama ne yapıyor? Siz döviz kurlarını patlatın, bu yüzden maliyetler artsın, ardından tutun, fahiş fiyata mal satıyorsun diye esnafın, sanayicinin tepesine tepesine bineceğim diyor. Yazık değil mi ya?

Bakın arkadaşlar, enflasyonun suçlusu olarak esnafı işaret edip, fahiş etiketleri işaret edip, aradan sıyrılıp kaçmaya çalışıyorlar. Öyle yok.

Kur artınca fiyatlar artıyor. Kur artmasını bahane ederek fiyatları artıranın tepesine bineceğiz diyor. Mantığa bakın. Bütünlük var mı ya? Ne yapsın esnaf? Zaten pandemi döneminde esnafın canına okudunuz. Tüm dünya esnafına destek verirken siz vermediniz. Şimdi de maliyet artıyor ama fiyatını artırırsam tepene bineceğim diyor.

Yazık günah. Kur artışının da maliyet artışının da enflasyonun da sebebi sizsiniz, siz!

Bakın arkadaşlar dün hala ne diyor?

Video -3 “Faiz sebeptir enflasyon neticedir.”

İnada devam... Tam gaz inat.

Ya on yıldır öğrenemedin, anladık da şu son 3 ayda da anlamadınız mı ya?

Görmüyor musunuz son üç ayda olanları?

Ne oldu?

Son 3 aydır, Merkez Bankasının üç kere faiz indirdi. Merkez Bankasının her faiz indiriminde döviz kuru artmadı mı?

Dolar kuru artınca, iğneden ipliğe her şeye zam gelmiyor mu? Enflasyon artmıyor mu?

Yanlışı görmek için, doğruyu öğrenmek için daha kaç kere dene-yanıl olacak? Kaç kere bu deneyi yapacaksınız?

Son üç ayda Merkez Bankası üç kere faiz indirdi, üçünde de kur arttı, enflasyon arttı.

Demek ki ne oluyormuş, sen talimatla faiz indirirsen, döviz kuru da enflasyon da artıyormuş.

Bu kadar basit.
Yahu bunu ilkokul çocukları bile öğrendi.

Erdoğan sebep, yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon sonuç. Bunu 10 yıldır öğrenemediniz de şu son 3 aydır anlamadınız mı daha ya?

Ama artık yeter yahu. 84 milyonluk bu ülke sizin deneme tahtanız değil ki. Bu ülkenin vatandaşları da laboratuvar kobayı değil.
Bırakın şu inadı.
Faiz de enflasyon da talimatla düşmez.

‘Ben bütün yetkiyi alayım. Tek imzayla aklıma eseni yapayım. Faizi düşüreyim, enflasyonu düşüreyim.’ Ya 3 buçuk yıl oldu ya.

Öbür seçim yaklaşıyor. Demek ki olmuyormuş.

Kendisi biliyorsunuz benim için söyledi ‘Bir de kalkıp bana ders vermeye çalışıyor’ diye ama ne yapalım ihtiyacı var. Çünkü bilmeyene öğretmek, anlatmak en azından vatandaş olarak görevimiz.

En azından 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında olan bir arkadaşınız olarak bu benim görevim. Anlatmak zorundayım.

Sayın Erdoğan! Faizi de enflasyonu da düşürecek olan güvendir, güven!

Ülkede güven ortamını oluşturun, faiz de enflasyon da nasıl düşermiş bir görün.

Defalarca yaşadık ya.

Hazinenin borçlanma faizini %66’dan aldık, %4 küsurlara düşürdük. Tam 34 yıl boyunca iki hane, üç hane olan enflasyonu aldık, 2 yılda tek haneye indirdik, paradan 6 sıfır attık.

Ama bunları ne yaptılar şimdi geldiler parayı bir sıfır eklediler. Dolar onu geçince parayı bir sıfır ekleyelim dedik. Yaptılar.

Biz nerede, ne kadar başarı sağladıysak bunun hepsi güven ortamının sağlanmasıyla oldu.

Peki güveni nasıl oluşturacaksın?

Sen ekonominin başındayken bu güven nasıl oluşmuştu? Bir hatırlat hele değil mi?

Basit! Çok basit!

Bilmiyorsa, dinlesinler öğrensinler.

Güveni nasıl oluşturacağınızın dersini veriyoruz.

Bir! Konuşunca doğruyu söyleyeceksin.

İki! Söz verince tutacaksın.

Üç! Emanete ihanet etmeyeceksin.

Bunlar dünyanın her yerinde geçerli, Türkiye’ye özel değil. Her yerde geçerli bir formülden bahsediyorum.

Git Afrika’ya uygula, git Kanada’ya uygula. Dünyanın her yerinde geçerli bu formül.

Devam...
4! Her daim adaletle hareket edeceksin. Hukuka bağlı kalacaksın.

Anayasa’ya uymuyorum, Anayasa Mahkemesi’ne saygı duymuyorum demeyeceksin.

5! Karar alırken istişareyle, ortak akılla alacaksın. Ben her şeyi herkesten iyi bilirim, aklıma eseni yaparım demeyeceksin.

6! Dürüst ve liyakatli kadrolarla çalışacaksın. İşi ehline teslim edeceksin.

Liste uzuyor ama bu altısını yapsın zaten işin çoğu düzeler. Altısını yapsın memleket toparlamaya başlar.

Bunları yap, faiz de enflasyon da kendiliğinden nasıl düşecek göreceksin. Çünkü biz zamanında öyle yaptık.

Liste uzun... planlı programlı çalışacaksın. Ne yapacağını önceden açıklayacaksın.

Daha sayarım ama, bunların çoğunu yapma niyetleri yok artık.

Biz bunu anladık. Biz bunu anladığımız için zaten yeni bir yola çıktık. Biz bunu anladığımız için bu DEVA hareketini başlattık.

Bakın, plandan programdan bahsetmişken, iki ay önce, eylül ayında, Resmi Gazete’de 3 yıllık bir orta vadeli ekonomik program açıkladılar. 2022,2003,2004.

Altında kimin imzası var? Cumhurbaşkanın imzası var.

Tarih 5 Eylül 2021. Daha üç ay önce kendi imzasıyla açıkladı ekonomik programda.

Bu programda;

2022 dolar kuru: 9,30 2023 dolar kuru: 9,80 2024 dolar kuru: 10,30

Yahu dolar bugün 13’ü geçti ya.
Bu nasıl bir plandır, bu nasıl bir programdır?

Çocuk oyuncağı değil. Basit bir şey de değil. Ülkenin üç yıllık ekonomik programını ilan ediyorsun. Altına kendi imzanı atarak ilan ediyorsun değil mi?

*****

Bakın bir de çıkmış dün diyor?

Vıdeo-4: “Bu politikayla biz, ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı, nasıl yaptığımızı, hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu, sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz”

Yahu ne yaptığınızı bilmiyorsunuz işte.

Daha geçtiğimiz eylül ayında 2024 yılı için, tam üç yıl sonrası için, dolar kurunu 10,30 olarak açıklamışsın üzerinden üç ay geçmeden dolar kuru 13’ü geçmiş.

Ne yaptığını bilmek bu mu?

Nasrettin Hoca misali. Bineklerinden düşüyorlar, “Biz zaten inecektik” diyorlar. Formülü bulmuşlar.

Değerli arkadaşlar,

Bu dünkü kabine toplantısı sonrasındaki açıklamaları tam bir facia. Yazık. Yakışmıyor.

O metni hazırlayanlara da yakışmıyor, o metni prompterdan okuyana da yakışmıyor.

Bakın başka ne demiş?

Vıdeo-5: “Sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışı ise yatırımı, üretimi ve istihdamı etkilemez. Tam tersine kurdaki rekabet gücü yatırımda, üretimde ve istihdamda artışa yol açar. Ülkemizde yaşanan durum tam da budur. Yani fiyat artışıdır.”

Allah Allah. Yeni bir şey öğreniyoruz bakın.
Yahu arkadaş, fiyat artışı demek, hayat pahalılığı demektir.

Fiyat artışı demek, vatandaşımızın satın alma gücünün düşmesi demek değil mi? Halkın yoksullaşması değil mi?

Resmen diyor ki; fiyatlar artsa da istihdamı ve yatırımı etkilemez diyor.

Sen onu gel de Keçiören’deki amcalarımıza, teyzelerimize sor bakalım. Bir yağın tenekesi kaç para olmuş, onlara bir sor.

Alın size müthiş bir iktisat teorisi daha.

Bu sadece bir fiyat artışıdır diyor. Önemsemeyin diyor. Ya sen önemsemiyor olabilirsin de bu ülkenin vatandaşları önemsiyor çünkü onlar çarşıya, pazara çıkıyor.

Evlerine pazardan, marketten, manavdan alışveriş yapıyor. Fiyat artışının ne kadar önemli olduğunu biliyor. Hayat pahalılığının can yaktığını cep yaktığını biliyor, hissediyor.

Gülelim mi, ağlayalım mı bilmiyorum. Bu ülkeye yazık. Gerçekten çok yazık.

Bu ülkenin vatandaşları bunu hak etmiyor. Böyle kötü bir yönetimi hak etmiyor.

Pandemiyle beraber, bazı temel ürünlerin fiyatları uluslararası piyasada arttı. Bu doğru.

Ancak, Türkiye’deki döviz kur artışı, bu fiyat artışlarını iç piyasamıza bunu katmerleyerek getiriyor. Dışarıdaki yüzde 10 yüzde 20 fiyat artışı Türkiye’deki kur artışıyla çarptığın zaman buraya yüzde 50 olarak yansıyor. Yüzde 100 olarak yansıyor.

Gübrede 3,4 kat olarak yansıyor. Bir teneke yağ 110 lira. Geçen sene 29,30 lira. Dünyada bu kadar büyük artış var mı ya?

Evet bazı ürünlerde dünyada da dolar cinsinden fiyatlar arttı ama sizin döviz kurunuz arttığında dolardaki artış çarpı kur artışı katmerlenerek, katlanarak bizim fiyatlarımıza yansıyor.

Yani demek istiyor ki bütün dünyada enflasyon var siz de idare edin artık. Yok öyle bir şey.

Türkiye, tüm dünyada, döviz kurunun en çok arttığı ülkelerden birisi oldu.

Yarın 14.00’te bir basın toplantısıyla bunları daha fazla grafiklerle, tablolarla kamuoyumuza anlatacağız. Anlatacağız ki doğruları vatandaşlarımız dinlesin.

Bunların propaganda makinasına, bunların anlattığı masallara inanmasın kimse.

Son üç yıldır, partili, taraflı cumhurbaşkanı yanına akraba bakanı alıp göreve başladığından bu yana, dolar kuru üçe katladı bu ülkede. 3 buçuk yılda dolar kuru 3’e katladı.

Türkiye’deki, kur kaynaklı fiyat artışları, tam bir enflasyondur. Enflasyonun kendisidir. Bunu da anlatmamız bunu da öğretmemiz gerekiyor.

Hiç kimse, iş bilmezliğinin üzerini, kendine ait saçma teorilerle örtmeye, kapatmaya çalışmasın.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Şunu bir kere daha söylemek istiyorum.

Ülkemizi, 2002 krizinden de 2009 krizinden de çıkaran takımın başındaki arkadaşınız olarak çok net söylüyorum:

Ülkemizi bu krizden de yine biz çıkaracağız.

Ortada bir savaş yok, bir saldırı yok. Allah korusun gerçekten bir saldırı, savaş olsa demek ki bunlar memleketi ne hale sokacak düşünmek bile istemiyorum.

Yok yere kendi çıkarttıkları krizle şu anda boğuşup duruyorlar ya. Sadece ve sadece bu memlekette kötü bir yönetimin sonuçları var.

İnanın, biz bu sorunları yok edeceğiz. Ülkemizin gücünü artıracağız.
Türkiye’yi iddialı ve itibarlı bir ülke yapacağız.

Mutlak yoksulluğu bu ülkeden silmiştik, yine ülkenin gündeminden çıkaracağız.

O yalanlara aldanmayın. İktidarın uydurduğu, hakikatten kopmuş Söylemlere aldanmayın.

Biz hiç kimseye boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Vatandaşımızın da boyun eğmesine müsaade etmeyeceğiz. Endişeniz olmasın.

Artan kurun ve enflasyonun altında beli bükülen vatandaşımızı, çok daha yüksek refah seviyesine inşallah ulaştıracağız.

Az kaldı, bunu yapacağız.
Umudunuzu asla kaybetmeyin, biz hazırız, DEVA Partisi hazır ve buradayız.

*****
Değerli arkadaşlar;

Şu anda işsizlik ülkenin bir numaralı meselesi. Gençlerimiz artık bu ülkede kendi yarınlarını göremiyorlar. Sivas’ta üniversite öğrencilerinin yoğun şekilde gittiği bir bölgeye gittik. Akşamüstü il başkanımızla yola çıktık, bir uğrayalım dedik.

Sivas’ta üniversite okuyan öğrencilerden şöyle etrafımızda biriken kalabalığa bir sordum. Bir anket yaptım orada sahada. Arkadaşlar dedim, imkanı olduğu durumda yurtdışında yaşamak isteyenler şöyle bir elinizi kaldırın dedim. Tam yüzde 90’ı el kaldırdı.

İnanın, içim parçalandı ya. Bu ülkenin gençlerinin yarınlarını bu ülkede görmemesi, bu ülkenin gençlerinin kendilerine başka ülkelere hayat kurmak istemesi gerçekten çok üzücü bir durum. Yazıktır.

Ama inanın çok çabuk çözülür. Bir korkulu rüyadan uyanma hızında, bir kabustan uyanma hızında bu iş çözülür. Çünkü sorunun temelinde kötü yönetim var.

Kötü yönetim bütün bunlara sebep oluyor. Düzgün bir yönetim iş başına geldiğinde hepsi çözülür. Asla umudunuzu kaybetmeyin. Bu ülkeye güvenin. Bu ülkenin insanına güvenin.

Biliyorsunuz, zamanında bu milletin, ihracat için çalışan işçilerimizin, turizmde çalışan gençlerimizin alın terini biriktire biriktire Merkez Bankası’nın döviz rezervini oluşturmuştuk. Tam 136 milyar dolara çıkartmıştık MB’nin döviz rezervini. 23 milyardan aldık, 136 milyar dolara çıkardık. Ak akçe kara gün içindir dedik. Olur da memleketin başına bir hal gelir bu döviz, altın rezervleri ülkenin ekonomik sistemini koruma kalesi olur dedik.

Sonra ne oldu? Geçen sene 2020’nin sonlarında bir baktık; arkadaşlarımız hesap kitap yaptılar dediler ‘Ya Sayın Başkan Merkez Bankasının döviz rezervi uçmuş gitmiş’. 130 milyar dolarlık rezerv yerinde yok dediler. Bu nasıl olur dedik. Baktık hesap kitap, giriş çıkış doğru.

Sonra ne oldu? Diğer partilerde bunu 128 milyar dolar diye anlatmaya başladılar. Ama genel başkan olarak herhalde ilk dillendiren ben oldum. Biz sorduk ya siz bunu ne yaptınız dedik. Az bir para değil bu. 130 milyar doları ne yaptınız, nasıl sattınız, kime sattınız? Niye bunu gizli yaptınız, nerede bu para dedik. Ne yaptılar? Birbiriyle çelişkili açıklama yapmaya başladılar.

Önce, Sayın Erdoğan “Pandemi döneminde gerekiyordu” dedi. Sonra, “Yerinde duruyor” dedi.
Ardından, “Yok vatandaşımıza yardımda kullandık” dedi.

Hafıza bazen çabuk silinebiliyor. Onun için Merkez Bankasının döviz rezervleriyle ilgili biz bunu mesele yaptıktan sonra cumhurbaşkanı neler söylemiş. Onu da şöyle kısaca izleyelim.

Video-6: kolaj – Erdoğan

24 Şubat 2021: Salgın bahanesı ile yenı bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik. Sürekli sorup durduğu dövizlerin önemli bir bölümü, işte bu mücadelede kullanılmıştır.

10 Mart 2021 Tutturmuşlar; 'Şu kadar para nerede?' o kadar para, hepsi bu milletin hazinesinde ve merkez bankasında.

1 Haziran 2021 Bu süreçte bir Van depremini geçirdik değil mi? Bir Bingöl depremini geçirdik. Hiç, 'Ya bunları, nereden bu harcamaları yaptınız?' diye sorun oldu mu? Merkez Bankasının parasının nereye gittiği sorulur mu?

Elbette sorulur. Elbette soracağız. O para kimsenin şahsi parası değil. Bu milletin parası. Sayın Erdoğan, Merkez Bankası rezervleri bu milletin size emaneti. Bu milletin parasının her kuruşunun hesabını tabii ki soracağız.

Ama değerli arkadaşlar görüyorsunuz, cevap veremiyor. Biz bunu mesele yapmasak kimsenin haberi olmayacaktı ya. Sorunca da çelişkili.

Hiçbiri gerçek değil arkadaşlar. Döviz rezervlerinin, gizli saklı bir biçimde, satılmaya başlandığı tarih 2019’un başı.

Yahu, pandemi Türkiye’ye 2020’nin martında geldi ya. 2019’un başında MB’nin arka kapılarından, Hazine ve kamu bankaları üzerinden sen bu dövizi satmaya başladın.

İlk pandemi vakası ondan tam 15 ay sonra geldi Türkiye’ye. Niye hemen pandemi diyorsun. İlk cevap hemen pandemi değil mi?

Pandemiden önceki 15 ay içinde nereye sattın, niye yaptın bunu? Pandemiden tam 15 ay önce siz cayır cayır rezervleri satmaya başlamıştınız. Sonunda net rezervi eksi 50 milyar dolara düşürdüler. Bu ne demek? Merkez Bankasının elindeki dövizden 50 milyar dolar daha fazla Merkez Bankasının piyasaya döviz borcu var demek.

Elindeki döviz varlığından 50 milyar dolar daha fazla Merkez Bankası borca batmış demek. 50 milyar dolar eksi rezerv bu demek.

Peki yine şöyle bir hafızamızı yoklayalım. Niye 2019’un ocak ayının başında bu dövizi sattılar? Çünkü Mart 2019’un sonunda yerel seçimler vardı. Hatırlayın. O zaman akraba bakan ne diyordu?

Döviz artacak diyorlardı bak artmadı diyordu. Bak 5 küsurda döviz diyor. Seçime bir hafta, on beş gün kala bunu söylüyorlar. Bakın o kadar güzel yönetiyoruz ki ekonomiyi hiç karışmıyoruz ve döviz kurları 5’lerde diyor.

İyi de arkadaş, sen aynı günlerde cayır cayır zaten arka kapıdan döviz sattığını niye söylemiyorsun? Niye bunu açıklamıyorsun? Biz ekonominin başındayken açın bakın hepsi MB’nin web sitesinde duruyor, MB bir milyon dolarlık piyasa müdahalesi yapsa o MB tarafından hemen açıklanırdı. MB’nin kendisi yapardı müdahaleyi. Şeffaf ve açık yapardı.

Ve 2002’den alın ta 2015’e kadar. MB’nin toplam piyasa müdahalesi 8 milyar dolardır. 13 yılda 8 milyar dolarlık bir müdahale yapmıştır MB. Her biri de müdahalenin olduğu gün açıklanmış, web sitesine konmuştur. Biz bu kadarlık müdahale ettik diye.

Peki, niye bunu gizli yapıyorlar? Niye açıklamıyorlar? Bunu bilmek vatandaşın hakkı değil mi ya? O bir gerekçe olabilir evet, ihalesini mi yaptı acaba diye bilmiyoruz, soruyoruz. Henüz cevabını alamıyoruz. Onu günü gelince defterli alıp bakacağız mesele değil. Zamanı gelince öğreneceğiz.

Ama bakın o günkü döviz kuru diyelim ki 5 buçuk, kurun 5 buçuk olduğu bir gün. Mart yerel seçimleri öncesinde o 5 buçukluk kur, piyasada kendiliğinden mi oluşuyor yoksa MB’nin cayır cayır milyarlarca döviz satarak ancak tutabildiği bir kur mu? Bunu bilmek vatandaşın hakkı. Bunu bilmek herkesin hakkı.

Ama bunu gizlediler. Gizli saklı yaptılar. İlk açıklamayı bakın ta 2021’in Şubat’ında yapıyor. Daha önce bir kelime etmiyor bununla ilgili. İki yıl susuyorlar. 2019’un başından 2021’in Şubat’ına kadar susuyorlar, tek bir açıklama yok. 130 milyar dolar ya az para değil ki...

Sırf bir yerel seçim uğruna, sırf bir parti yerel seçimde 3-5 puan fazla oy alsın diye, pandemiden çok önce, yerel seçimlerden de önce 84 milyonun alın terini adeta kibrit çakıp yaktılar. Olan bu.

Bir ülkenin döviz rezervleri, ekonomik ve finansal sistemin en önemli savunma hattıdır. Yoksa sen bu döviz rezervini niye biriktiriyorsun değil mi? niye lazım bu?

Dışarıdan ve içeriden gelebilecek her türlü sarsıntıya karşı, deprem olur sel olur, başka sorunlar olur, Allah korusun savaş olur, şu olur bu olur ama bu ülke petrol ithal etmek için dövize ihtiyacı olan bir ülke. Bu ülke doğal gaz ithal etmek için dövize ihtiyacı olan bir ülke.

Ak akçeyi kara gün için biriktirirsin. Döviz rezervleri koruma kalkanıdır. Sen tut bu 136 milyar dolara çıkarttığımız döviz rezervini, koruma kalkanını eksi

50 milyar dolara indir, yerin dibine sok. Ondan sonra kur fırlayıp gidince de bu bir istiklal savaşı.

Madem savaştayız diyorsun, niye bu ülkenin koruma kalkanını indiriyorsun? Niye en önemli savunma mekanizmasını yok ediyorsun? Ve bunu açıklamadan, gizli saklı yapıyorsun.

Şimdi tutmuşlar, yok lobilermiş, yok dış güçlermiş hikâye yazmaya devam. Hiçbiri doğru değil arkadaşlar.

Kusura bakmayın da sizin 130 milyarlık döviz rezervinizi, gizli saklı, arka kapı operasyonlarıyla dış güçler mi sattı? Haberiniz yokken lobiler mi götürdü o dövizleri? Siz yaptınız. Kendi ellerinizle yaptınız.

İçeride dışarıda kendinize düşman arayacağınıza, ekonomi niye bu hale düştü, bu ülke niye bu durumda, yoksulluk niye arttı, bunun sebebi nedir, kimdir diye soracağınıza gidin şöyle bir aynaya bakın, cevabı görün. Aynada o cevabı göreceksiniz.

Bu krizin sebebi kötü yönetiminiz. Bu krizin sebebi sizsiniz, siz. Başka uzak yerlerde aramayın.*****

Ama ben buradan tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum.

Müsterih olun. İlk seçimde, ilk seçimde bu tabloyu tersyüz edeceğiz. Çünkü biz bu ülkenin hangi yoldan gitmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz.

Sevginin, saygının, eşitliğin, adaletin egemen olduğu bir refah devleti için, hakikatin yolundan bir an bile ayrılmamamız gerektiğini çok iyi biliyoruz.

Hepsinden önemlisi, biz bu ülkenin iyi bir yönetimi, demokrasiyi, adaleti ve zenginliği hak ettiğini çok iyi biliyoruz.

Bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi adaletsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu hak etmediğine inandığımız için buradayız.

Biz bu ülkede yaşayan tek bir insanın dahi bu yolda yalnız yürümemesi ve geride kalmaması için buradayız.

Bakın ben her gün sokaktayım.

Binlerce, on binlerce insanla sohbet ettim, ediyorum.

Herkes “Yeter artık” diyor.

Herkes “Kurtarın bizi!” diyor.

Tüm Türkiye “Yeter artık!” diyor.

Şimdi sıra Keçiören’de, Ankara’da

Soruyorum:

Önümüzdeki ilk seçimde, bu iktidarın ortaklarını, küçüğüyle büyüğüyle müsait bir yerde indirecek miyiz?

İktidar ortaklarına “güle güle” diyecek miyiz? Özgürlük ve zenginlik için iş başına geçecek miyiz?

Evet yapacağız arkadaşlar, ülkemizi hep beraber demokrasi ve atılımla buluşturacağız.

Bizim bir Türkiye hedefimiz, bir Türkiye hayalimiz var.

Tek bir ailenin bile yoksulluğun pençesinde yaşamadığı bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

İnsanların mutlu olduğu, insan onuruna yaraşır gelir elde ettiği bir Türkiye’yi hedefliyoruz.

Eşitlik ve adaletin esas olduğu bir Türkiye hayal ediyoruz. DEVA iktidarında, bolluk akacak, refah akacak.

O kuru toprağın nasıl suya hasret kaldığı durumu bilirsiniz aynı onun gibi tüm ülkemiz deva damlalarıyla buluşacak.

Biz, asla adaletten şaşmayacağız.

Kimseyi aç, kimseyi açıkta bırakmayacağız.

Şimdi Ankara’dan bir söz almak istiyorum.

Bu yokluğu, bu yoksulluğu, Ankara sokaklarından silmek için çalışacağız. Söz mü?

Gece gündüz koşacağız söz mü?
Çalmadık kapı, dinlemedik vatandaş bırakmayacağız söz mü? Ben Keçiören’den, Ankara’dan sözümü aldım.
Ben bu gayreti, bu iradeyi sizlerin gözünde okuyorum. Keçiören demokrasi ve atılım için hazır.
Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız ve biz hazırız. Hepinize çok çok teşekkür ediyorum.
Sağ olun var olun.