DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, TV100 kanalında Erdoğan Aktaş’ın sunduğu “Eşit Ağırlık” programında gündemi değerlendirdi. Ekmen, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı heyeti ve DEVA Partisi olarak süreci nasıl değerlendirdikleri hakkında açıklamalarda bulundu.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, TV100 kanalında Erdoğan Aktaş’ın sunduğu “Eşit Ağırlık” programında gündemi değerlendirdi.
13 kez denendi, bu kez başarıya ulaşmaya yakın
Ekim’den bu yana gerçekleşen süreç hakkında konuşan Ekmen, “Sürece hakkında ilk günden itibaren pozisyonumuz şu oldu: Modern devletler çağında hiçbir terör örgütü bir devlete diz çöktüremediği gibi, devlet de kendisine karşı silahlı isyan hareketlerinden, şiddet ve terör hareketlerinden herhangi birini, tüm mensuplarını etkisiz hale getirerek tasfiye edememiştir. Birçok örnek, devletlerin görüşmeler yoluyla örgütlerin silahsızlandırılması ve feshi süreçlerini yürüttüğünü göstermektedir. Bizim de tarihimizde bu en az 13 kez denenmiştir. 1 Ekim girişiminde parti olarak masada olmamamıza, taraflarca düzenli olarak bilgilendirilmememize rağmen böyle bir çabanın ve girişimin takdire şayan olduğu ve sürecin başarılı olması için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade etmiştik” dedi.
Pazarlıksız model varsa, çerçevesine saygı gösterdik
Süreç kapsamında DEVA Partisi’nin tutumuna değinen Ekmen, “İki kez İmralı heyeti, bir de DEM Parti geldi. Ancak dürüst olalım, her iki ziyarette de açık kaynaklarda geçen bilgilerden daha fazla bir paylaşım olmadı. Ben bu tip süreçlerde şeffaflık vurgusunun abartıldığını düşünenlerdenim. Böyle süreçlerde arka planda mekanizmalar çalışır, görüşmeler yapılır, belirli konular, belirli aşamalarda kamuoyuna aktarılır. DEM Parti tarafından başka bir partiye yapılan bilgilendirilmenin daha sonra süreci eleştirmek için kullanıldığını da gördük. Dolayısıyla bize verilen bilgilerin sınırını zorlamadık. Taraflar bir iletişim modeline mutabık kalmışlarsa, elbette siyasi yorum olarak farklı şeyleri gündeme getirebilirdik. Ama tarafların mutabık olup sunumunu yaptıkları ‘pazarlıksız bir tasfiye süreci’ ve ‘yerli ve milli bir model’ çerçevesini örseleyecek şeylerden de uzak durduk. DEM de bilgi sahibi oldukları kısmı kadarıyla bizi bilgilendirdiler. Ancak devlet kurumlarınca ne Türkiye Büyük Millet Meclisi ne de siyasi partiler bilgilendirilmedi” açıklamasında bulundu.
Sürecin doğrudan içinde olmayanlar daha büyük risk aldı
Ekmen, “Sayın Bahçeli'nin Türkgün Gazetesi’ndeki yazısına tekrar göz atıyordum. Yazıda Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok açıklamasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki siyasi partilerin sürece verdiği desteğin önemi ve kıymeti anlatılıyor. Ancak bugüne kadar ne bir Genel Kurul oturumu ne de partilerin ziyaret edilmesi yoluyla ne bir devlet kurumu ne de AK Parti ya da MHP'yi temsil eden bir siyasetçi bilgilendirme yapmamıştır. Bizim gibi sürecin tamamen dışında olmakla birlikte süreci kayıtsız ve şartsız destekleyen kişiler en büyük riski aldı. Bu durum, DEM Parti ve AK Parti dışındaki partiler için geçerli. MHP'yi de tabii ki Cumhur İttifakı içerisinde sayıyorum. DEVA Partisi olarak bizim pozisyonumuz neyse CHP'nin de bu süreçte pozisyonu öyle” ifadelerini kullandı.
Sayın Bahçeli'nin yaklaşımı dikkatle okunmalı
Ekmen, “Sayın Bahçeli’nin bu sürecin çok ince detaylı bir şekilde hakkını veren bir yerde durduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. 22 Ekim ve 5 Kasım konuşmalarına, arada yapmış olduğu açıklamalara ve son olarak da 31 Mart ve 2 Nisan tarihindeki Türkgün Gazetesi'ndeki yazılarına baktığımızda iki temel esas görürüz. Birincisi, çatışma çözümü örneklerinden büyük tecrübeler ve akademik çıkarımlar yapmış cümleler; ikincisi, PKK'nın kendini feshi ve silahları bırakmasını bir son değil bir başlangıç olarak kodladığını görürüz. Bu konuşmaların, açıklamaların ve yazıların birçoğunda iktidara yakın gazeteci bir arkadaş ekranlarda ‘Kürt meselesi zaten bitmişti terör meselesi vardır, daha yapılacak ne var?’ derken, Sayın Bahçeli de Sayın Erdoğan da aynı şekilde özenli bir şekilde atılması gereken demokratik adımlardan, yapılması gereken reformlardan ve iyileştirmelerden bahsetmişlerdir. Öyleyse hangi demokratik adımlardan, reformlardan, iyileştirmelerden bahsediliyor? Bu reform ve iyileştirmeleri başlatmak için neyi bekliyorlar. Bir Kürt vatandaş olarak soruyorum benimle ilgili yapılacak iyileştirmeler için PKK’nın atacağı adımların beklenmesi doğru mu? Ben bu devletin vatandaşıyım, PKK’nın atıp atmayacağı adımlar niçin benimle ilgili kararlarda belirleyici olsun? Bir an önce Meclis harekete geçirilmeli bu ve reformlar Meclis gündemine indirilmeli” dedi.