10 Şubat 2022 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Ekonomı̇ ve Finans Politkaları Eylem Planı Lansman Konuşması

10 Şubat 2022

GENEL BAŞKANIMIZ ALİ BABACAN’IN EKONOMİ VE FİNANS POLİTİKALARI EYLEM PLANI LANSMAN KONUŞMASI

Kıymetli basın mensupları,

Değerli konuklar,

Değerli çalışma arkadaşlarım,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız,

Hepinizi saygıyla selamlıyor, partimizin Ekonomi ve Finans Politikaları Eylem Planını açıklayacağımız basın toplantısına hoş geldiniz diyorum.

*****

DEVA Partisi olarak ülkemizdeki derin sorunları çözmek, hak ettiğimiz özgür ve zengin Türkiye hedefine ulaşabilmek için 90 günlük ve 360 günlük eylem planları hazırlıyoruz.

İktidara gelir gelmez yapacaklarımızı madde madde, bütçelendirerek ve takvimlendirerek vatandaşlarımızla paylaşıyor ve halkımıza taahhüt ediyoruz.

Bugüne dek dört ayrı alanda eylem planlarımızı açıkladık. Tarım, Afet Yönetimi, Sosyal Politikalar, Dijital Dönüşüm ve Teknoloji konulu eylem planlarımız geniş takdir topladı.

Ayrıca, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hedefimizi ortaya koyduğumuz Demokrasiye GeçişEylem Planımızı kamuoyuyla paylaştık ve partiler arası ortak bir çalışmanın bileşeni haline getirdik.

Bugün ise, ülkemizi içinde bulunduğu derin krizden çıkaracak; güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi sağlayacak “ekonomi ve finans politikaları eylem planını” açıklıyoruz.

Öncelikle ifade etmek isterim ki, tüm bu eylem planları bir bütünlük içerisinde ele alınmalıdır. Eylem planlarımız birbirini tamamlayan niteliktedir.

Vakti geldiğinde, farklı başlıklara sahip olsalar da tüm eylem planları eş zamanlı olarak uygulamaya başlanacaktır.

Eylem planlarının başarıyla uygulanması ise ancak sağlam bir hukuk ve demokrasi zemininde gerçekleştirilebilir.

Evet; bugün güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme için yapacaklarımızı sizlerle paylaşacağız. Ancak bunun zemininde, temelinde tam demokrasi olmalıdır.

Ülkemizin ekonomisini yükseltmeden, ülkemizin hukuk ve adalet zeminini sağlamlaştırmadan sağlam bir ekonomiyi inşa etmemiz mümkün değildir.

Ülkemizin ekonomisini 11 sene yönetmiş, dış politikada başarılı bir döneme nezaret etmiş ve ilk AB Baş müzakereciliği yapmış bir arkadaşınız olarak, şunu çok net söyleyebilirim ki; güçlüekonomi, ancak tam demokratik Türkiye zemininde yükselecektir.

Güçlü bir ekonomi, ancak ve ancak; özgürlüklerin tesis edildiği, insan haklarının tanındığı, hukukun, adaletin tam işlediği, ehliyetin, liyakatin, istişarenin devletin her kademesinde egemen olduğu bir Türkiye zemininde yükselir.

*****
Değerli arkadaşlar,

Merak etmeyin, bugün şapkadan tavşan çıkarmayacağız. Bu vesileyle altını da çizeyim; şapkadan tavşan çıkaranlara da hiçbirimiz itibar etmeyelim.

Biz ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Ve biz sadece yapılması gerekenleri yapacağız.

Bunun için de işe doğru teşhisi koyarak başlamak gerekiyor. Önce sorunları tespit edeceğiz. Hastalığı teşhis edeceğiz ki tedavi aşamasına, çözüm aşamasına geçebilelim.

Türkiye ekonomisini bitkin düşüren bu büyük bunalımın temelinde yanlış siyasi tercihler yatıyor.

Bu büyük bunalım, hukukun üstünlüğünün çiğnendiği, hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, devlet yönetiminde “ehliyet ve liyakatin” yerini “sözde sadakatin” aldığı bir dönemin eseridir.

Bu büyük bunalım, Türkiye’yi keyfi ve günübirlik kararlarla yönetebileceğini zanneden, taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin eseridir.

Gelin, sorumluların da adını doğru koyalım.

Bu büyük bunalım, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Doğu Perinçek’ten oluşan troykanın eseridir.

Unutmayın ki; bir şeyi bozan, kendisi düzeltemez değerli arkadaşlar.

*****

Değerli basın mensupları, kıymetli izleyiciler,

Öncelikle, yaşadığımız bu bunalımın çok temel bazı ekonomik göstergeleri nasıl darmaduman ettiğini kısaca dört istatistikle ortaya koymak istiyorum.

Birincisi: Kişi başına düşen millî gelir seviyemizle başlayalım. Çok önemli bir refah göstergesidir.

Bildiğiniz gibi; 2001 krizinin ardından Türkiye ekonomisini devraldığımızda kişi başına düşen millî gelirimiz 3600 dolar seviyesindeydi.

Biz ne yaptık?

Avrupa Birliği istikametinde attığımız adımlarla, demokratikleşme dönemiyle beraber Kopenhag siyasi kriterlerini yeterince karşılayan bir ülke olduk.

Eş zamanlı olarak da ekonomide aklın ve bilimin gereğini yaptık.

Bu süreçte çok emek verdik. Canımızı dişimize takarak, büyük bir azimle çalıştık.

Nihayetinde, güven iklimini tesis edip, doğru işler yapmanın meyvesini aldık.

2013 yılında, kişi başına düşen millî gelirimizi 12 bin 600 dolar seviyesine kadar yükselttik.

Üstelik ekonomimiz 2009’da küresel bir krizle tekrar sarsıldı. Buna rağmen o seviyeyi yakaladık. Bu küresel krizden kaynaklanan ikinci dalga krizi (2008- 2009) de çok kısa bir süre içinde çözdük. Yine başardık.

Vatandaşlarımızın, 10 yılda, neredeyse 4 kat daha zenginleşebileceğini herkese gösterdik.

Peki kişi başı milli gelirimiz bugün ne kadar arkadaşlar?

8 bin küsur dolar. Zamanında kendilerinden çok daha güçlü olduğumuz Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin bile gerisine düşmüş durumdayız.

İkinci önemli gösterge: Halkımızın gelir dağılımında adalet bozuldu.

Ülkemiz; zenginin daha zenginleştiği, yoksulun daha yoksullaştığı, kabul edilemez bir girdaba sürüklendi.

Türkiye, ortalamada hızla yoksullaştı. Hani Âşık Mahzuni diyor ya, “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana.”

Koskoca ülke muhtaç oldu kuru soğana... Ülkenin her yerinde kuyruklar var. Bayat ekmek kuyruğu, ucuz gıda kuyruğu, akaryakıt kuyruğu, ne ararsanız onun kuyruğu...

TÜİK’e göre, taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde; 3 yılda en az 3 milyon 200 bin kişi daha yoksulluk sınırının altına düşmüş durumda.

Tabii daha 2021 rakamları açıklanmadı. Bunu biz 2020’ye göre söylüyoruz. 2021’de rakam çok daha vahimleşecek. Onu da eğer TÜİK kamufle etmezse, makyajlamazsa o rakamın da ne olduğunu yakında öğreneceğiz.

22 buçuk milyon vatandaşımız maddi yoksunluk çeker duruma düştü. Yine TÜİK verisi...

Toplumumuzda en yüksek gelire sahip yüzde 5’lik kesimin elde ettiği kazançla, en düşük gelire sahip yüzde 5’in elde ettiği kazanç arasındaki fark tam 26 kata çıktı. Daha bir sene önce bu 22’ydi.

Gelir dağılımındaki eşitsizliği gösteren Gini katsayısı 0,41’e yükseldi. 2022 yılından itibaren sürekli, basamak basamak iyileşen gelir dağılımı son 3-4 yılda basamak basamak bozuluyor.

Üçüncü gösterge: Ülkemiz, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yayımladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde içler acısı bir noktaya gelmiş durumda.

Hatırlayın; 2003 yılında Türkiye; Yolsuzluk Algı Endeksinde, 133 ülke arasında 77. sırada yer alan bir ülkeydi. Yani ikinci yarıda diyelim.

Bizim ekonomi yönetiminin başında olduğumuz, dürüst ve ehil kadroların devrede olduğu, demokratikleşme yolunda hızlı adımların atıldığı dönemde, ülkemiz 50. sıraya kadar yükseldi. Yani üstteki 3’te 1’in içerisine girdik.

Bugünkü demokratik gerileme döneminde ise, maalesef, 180 ülke arasında 96. sıraya kadar geriledik. 2003 yılının dahi gerisine düşen bir sıralamadan bahsediyoruz.

Ve dördüncü gösterge: 2002 yılında Türkiye, dünyanın 21. büyük ekonomisi idi.

Biz ne yaptık?

Demokratikleşme döneminde ülkemizin sıralamasını basamak basamak yükselttik.

2015 yılında ülkemizi dünyanın 16. büyük ekonomisi haline getirdik.

Yani, ben hükûmetten ayrıldığım, devlet yönetimini teslim ettiğim dönemde Sayın Erdoğan’a dünyanın en büyük 16. ekonomisini teslim ettim.

Peki, 2015’ten bu yana ne oldu?

Sadece 6 yılda ülkemiz yeniden 21. ekonomisi haline düştü. Ta 2002’de devraldığımız noktaya 6 yılda geriletti.

Ülkeyi tek başına yönetme sevdası, büyük bir hezimetin daha altına imza attırdı.

Hani diyor ya “Ekonominin kitabını yazdım.” İşte yazdığı ekonomi kitabı budur. Yazdığı ekonomi kitabının altında bir hezimetin imzası var. Başka hiçbir şey yok.

*****

Değerli arkadaşlar,

Dürüst ve ehil kadroların işin başında olduğu o demokratikleşme dönemi; bireylerin tek tek zenginleştiği, orta direğin güçlendiği, refah seviyesinin ve hayat kalitesinin topyekûn yükseldiği bir dönemdi.

Ben, o dönemin, halkımızın hafızasındaki yerini bugün de koruduğunu çok iyi biliyorum.

Demokratikleşme döneminde, ekonomi yönetiminde oluşturduğumuz dürüst, çalışkan ve ehil kadrolarla beraber, her daim istişareyle, ülkemizi çok iyi bir seviyeye taşımış olmakla gurur duyuyorum.

Bu bütün dünyada teslim edilmiş durumda. Bütün dünyada teslim edilmiş bir başarı. Kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin.

Bugün ise DEVA kadrolarıyla, yaşadığımız demokratik gerileme dönemini durdurup, ülkemizi hızla hak ettiği yüksek seviyelere ulaştırmak için de sabırsızlanıyorum.

Ve çok iyi hazırlanıyoruz. Her detayı çalışıyoruz.

*****

Değerli arkadaşlar,

Ekonomi ve Finans Politikaları eylem planımızı tam da bu niyetle hazırladık.

Eylem planımızın temelinde, partimizin “güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme” hedefi yer alıyor.

Daha önce açıkladığımız tarım eylem planımız, dijital dönüşüm ve teknoloji alanındaki yarına atılım eylem planımız ve sosyal politikalar eylem planımız bugün açıkladığımız eylem planını tamamlayıcı nitelikte çalışmalar.

Bir diğer deyişle, eylem planlarımızla, Türkiye’nin yarınlarını şimdiden sistematik bir biçimde kuruyoruz, tasarlıyoruz.

En yakın zamanda; doğa hakları, çevre, yerel yönetimler, şehircilik, sanayi, enerji, eğitim, KOBİ, esnaf gibi alanlarında da eylem planları açıklayacağız.

Sistem şöyle işleyecek:

Sistemin makro ekonomi ayağı fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlarken, sektörel politikalar alanı rekabet gücümüzü yükselten hamlelere odaklanacak.

Büyümenin kapsayıcı olması ve nimetlerinden herkesin adil bir şekilde faydalanması amacıyla, iyi tasarlanmış sosyal politikalar uygulanacak.

Türkiye’nin yeşil ekonomiye geçişine, doğa hakları ve çevre eylem planımız öncülük edecek.

Eğitim eylem planımız, gençleri, yarınların bilgisi ve becerisiyle donatacak bir yaklaşımla hazırlanacak.

*****
Değerli arkadaşlar,

Şimdi, kuracağımız bu bütünlüklü sistemin ekonomi ve finans ayağındaki temel hedeflerimizden 5 tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birinci hedefimiz; Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtarıp, kişi başına millî geliri iktidarımızın birinci döneminin sonunda yüksek gelirli ülkeler grubuna yükseltmektir.

Biliyorsunuz Dünya Bankası, ülkeleri 4 grupta sınıflandırıyor. Düşük gelirli ülkeler, alt-orta gelirli ülkeler, üst-orta gelirli ülkeler ve yüksek gelirli ülkeler. İşte bizim hedefimiz, seçimlerden sonra iktidarımızın ilk 5 yılının sonunda Türkiye’yi o yüksek gelirli ülkeler grubuna sokmak.

Bunu Türkiye bugüne kadar hiçbir zaman başaramadı. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde hiç oralara çıkamadık. Yaklaştık ama çıkamadık.

Bunu biz başaracağız inşallah.

İkinci hedefimiz; ülkemizi gelir dağılımında OECD içinde en kötü sırada olmaktan kurtarmak, aşırı yoksulluğu daha önce yaptığımız gibi yeniden sıfırlamaktır.

Türkiye’de yeniden aşırı yoksulluk başladı. Sıfırlamıştık, yoktu. TÜİK istatistiklerinden artık çıkmıştı aşırı yoksulluk. Şimdi bakıyoruz TÜİK bile bunu gizleyemiyor.

Biz buradan söylüyoruz ya; inşallah birileri uyanıp onu da makyajlattırmaz. Onu da göreceğiz.

Üçüncü hedefimiz; dünya pazarlarındaki piyasa payımızı artırarak, ekonomimizi sürdürülebilir bir dış denge yapısına kavuşturmak ve bu doğrultuda, dünyaya yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek ürün ve hizmet ihraç eden bir ülke olmaktır.

İlk üç hedefimizi, Türkiye’nin yıldızını dünya çapında parlatmak amacıyla belirledik.

Çünkü, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif’in dediği gibi;

“Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz, Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz.” şiarıyla hareket ediyoruz.

Bu meydanı dolduracak olanların da DEVA Partisi’nin ehliyet ve liyakat sahibi kadroları olacağını gayet iyi biliyoruz.

Dördüncü hedefimiz ise; enflasyonu bir kez daha düşük tek haneli rakamlara indirmektir.

Yine iş başa düşecek. Yine biz yapacağız. Asla yapamazlar. Bu kafayla bu iktidar enflasyonu iki haneyi bırakın, üç haneye bile çıkarır. Zaten fiilen çıkarmış durumda. Makyajla iki hanede tutmaya çalışıyorlar. Düşürürsek yine bunu biz düşüreceğiz.

Ve beşinci hedefimiz; işsizlik oranını tek haneli seviyeye yeniden çekmektir.

*****
Değerli arkadaşlar,

Peki, bu hedeflerimize ulaşmak için ne yapacağız?

Eylem planımızda pek çok konu var. İbrahim Bey birazdan bunları sizlerle paylaşacak. Çok kapsamlı bir çalışma ben sadece bazı başlıklara kısaca değinmek istiyorum.

Öncelikle, istikrar odaklı ekonomi ve finans politikaları izleyeceğiz.

Vakt-i zamanında bana “Fren Ali” diyenlerin Türkiye’ye dayattığı “Dur-Kalk Tipi” istikrarsız büyüme modelini derhal terk edeceğiz.

Ortaya koyduğu hedeflerin hiçbirini tutturamayan ve sürekli güven kaybına uğrayan bu anlayışa son vereceğiz.

İşte bu kapsamda; mali kural uygulamasını hayata geçireceğiz.

Böylece, mali disiplin anlayışını kalıcı hale getirerek öngörülebilirliği artıracağız.

Mali kuralla beraber, temel bütçe büyüklüklerine ilişkin “daimi nitelikte” sayısal hedefler, sınırlamalar ve ilkeler belirleyeceğiz.

Kamunun tüm harcamalarını, iktidarımızın ilk 90 gününde bütçeye taşıyacağız. Bütçeye taşıyacağız diyorum çünkü bütçenin bir anlamı yok. Bütçe, Meclis’ten geçiyor, uyan yok. Bütçenin kat kat üzerinde harcanan kalemler oluyor, Meclis’in haberi yok. Biz bu bütçe dışı yöntemlerle kamu harcaması yapılmasına SON vereceğiz.

Bütçe hakkını, tam da olması gerektiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne teslim edeceğiz.

Şeffaf olacağız.

Gazi meclisimizin bünyesinde bir “kesin hesap komisyonu” kuracağız.

*****
Değerli arkadaşlar,

Partili ve taraflı cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber devlet kurumlarında yaşanan tahribat, ekonomik bunalımın ana tetikleyicilerinden biri oldu.

Biz “Yeter artık” diyeceğiz.

Ekonomi yönetimine çekidüzen vereceğiz.

Bu kapsamda;

Merkez Bankası’nı tam bağımsızlığa kavuşturacağız.

Merkez Bankası başkanının, başkan yardımcılarının ve kurul üyelerinin banka kanunu haricindeki bir düzenlemeyle görevden alınmasını engelleyeceğiz. Bağımsızlık zaten öyle sağlanır.

Bağımsızlığına kavuşturacağımız bir diğer kurum ise TÜİK olacak.

Türkiye İstatistik Kurumu’nu, rakamları ayarlama enstitüsü olmaktan çıkartacağız.

TÜİK’in yayınladığı istatistiklerin akademisyen ve uzmanlardan oluşan komisyonlar tarafından güven testine tabi tutulmasını da zorunlu hale getireceğiz. Yani TÜİK’e bir dış denetim mekanizması kuracağız.

DEVA Partisi iktidarının ilk 90 gününde, Türkiye Varlık Fonunu kapatacağız.

Hazine birliğini bozan, borçlanmayı artıran ve tam bir kara delik haline dönüşen Varlık Fonu’nu tarihin utanç sayfalarına yazacağız.

Varlık Fonu’nda yer alan KİT’lerin ve diğer kamu varlıklarının da Hazine ve Özelleştirme İdaresi gibi yapılara bağlayarak iyi yönetilmesini, düzgün denetlenmesini sağlayacağız.

Bitmedi.

Bir kilit de Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki politika kurullarına ve ofislerine vuracağız.

Bu kurul ve ofisleri de kapatarak, yaptıkları işleri ilgili bakanlık ve kurumlara devredeceğiz.

*****
Değerli arkadaşlar,

Bizler; hiçbir koşulda şeffaflık, denetlenebilirlik ve verimlilik ilkelerinden kopmayan DEVA Partisi kadrolarıyız.

Toplumun vicdanında açılan yaraları iyileştirmekte ve israfı önlemekte de kararlıyız.

Bu kapsamda;

Kamu özel iş birliği projelerindeki usulsüzlük ve yolsuzlukların takipçisi olacağız.

Bu projelerin tamamını, ama tamamını, teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız.

Kaçış yok arkadaşlar.

Deva Ekonomisi’nde bu milletin bir damla alın terinin, bir damla akıl terinin dahi heba edilmesine müsaade etmeyeceğiz.

Kaçış yok.

Kamu İhale Kanunu’nu da sil baştan, yeniden yazacağız.

Avrupa Birliği’nde 28 ülkede kullanılan mevzuatı referans alacağız.

Biliyorsunuz, Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bu yana neredeyse 200 defa değiştirildi. İstisna maddelerinde harf bitti kanunda. A,B,C,D... Z’ye geldi. Harf bitti.

Üstelik, Kamu İhale Kanunu’nun değiştirilmesinde Meclis’te nitelikli çoğunluk şartı getireceğiz. Nitelikli çoğunluklu bir oylamayla ancak Kamu İhale Kanunu’nu değiştirilmesi gerekecek.

Haksız gelir dağılımına ve dengesiz kaynak tahsisine yol açan uygulamalarla mücadele edeceğiz.

Bu amaçla, imar kaynaklı rantları adil bir şekilde vergilendireceğiz. Vatandaş odaklı bir vergi sistemine geçeceğiz.

Bu doğrultuda; ücretliler üzerindeki vergi yükünü azaltacağız.

Biliyorsunuz, biz hem vergi dilimlerini azaltmıştık hem de dilimlerin üst yüzdesini azaltmıştık. Türkiye’de sürekli olarak kurumlar vergisinde, gelir vergisi oranlarında düştüğü bir trendi yakalamıştık.

Son 3 yılda bakın; partili taraflı cumhurbaşkanlığı sistemi geldi geleli hem kurumlar vergisi basamak basamak artıyor hem de gelir vergisi dilimlerinin yüzdeleri artıyor.

Bu ülkeye yatırım gelir mi? Vergilerin artış trendine girdiği bir ülkede yeni yatırım bekleyebilir misiniz? Yeni yatırımcı; “Bu ülkede vergiler basamak basamak iniyor. Muhtemelen inmeye de devam edecek” der öyle gelir.

Bugünkü verginin hemen yarın artacağına, her an artırabileceğine inanan bir yatırımcı bu ülkeye yatırım yapar mı? Bunlar inanın, bunları düşünmekten de aciz. Bilmiyorlar, sorun orada.

Nihayetinde vergi politikalarımızla böylece, asgari ücretle, düşük ücretle çalışanların eline geçen ücretin net miktarını artırmış olacağız.

Yine aynı kapsamda, gelir vergisi tarifesini, aileyi ve çocuk sayısını dikkate alarak düzenleyeceğiz.

Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan indirim unsurlarını, mükelleflerin matrahlarından indirebilmelerine imkân sağlayacağız.

Devam ediyorum.
Temel ihtiyaç maddeleri üzerindeki ÖTV’yi kaldıracağız, KDV’yi indireceğiz.

Okul öncesinden yüksek öğretime varana dek, eğitimin her aşamasında, her türlü eğitim ve öğretim hizmetinden alınan KDV’yi düşüreceğiz.

Değerli Arkadaşlar,

Ekonomi ve finans politikaları eylem planımızla atacağımız adımlardan bir kısmı da ihracat, yatırım ve iş ortamını güçlendirmek olacak.

Stratejik hedefimiz olan Avrupa Birliği istikametinde kararlı ve büyük adımlarla yürüyeceğiz. Önemli olan Avrupa Birliği’ne üye olmak değil, önemli olan Avrupa Birliği standartlarına ülkeyi ulaştırmak için topyekûn çalışmak.

Biz, gençlerin, tüm milletimizin Avrupa Standartlarında bir hayata layık olduğuna inanıyoruz. Onun için Avrupa Birliği standartları diyoruz. Onun için Avrupa Birliği standartlarını ülkemiz ve insanlarımız için bir hedef olarak belirliyoruz.

Türk Tipi Başkanlık Sistemi deyip de ülkeyi ne hale getirenlerin amaçlarının gerçekte ne olduğunu hep beraber gördük.

Millî ve yerli kavramları altında her türlü yanlışı örterek ülkeyi millî ve yerli bir krize sürükleyenlerin bu ülkeye verdiği zararı hep beraber gördük.

O iki değerli kelimeyi ‘millî ve yerli’ kelimesini böylesine adeta paspas edercesine günlük siyasete nasıl malzeme ettiklerini gördük.

Gerçekten millîlik diyorsak, gerçekten yerlilik diyorsak bunun tek amacı olmalı; o da insan. Önce insan. İnsanımızı yüceltmek. İnsanımızı hak ettiği standartlara yükseltmek. Bunun için Avrupa standartlarını hedeflemek.

Bu doğrultuda, Avrupa Birliği ile süregelen Gümrük Birliği’ni hizmet, kamu alımları ve tarım sektörlerini kapsayacak şekilde genişleteceğiz.

Türkiye’ye doğrudan yatırımların çekilmesini, ülkemizin bir üretim ve hizmet üssü olmasını sağlayacağız.

Yine bu sayede, hizmet ve tarım sektörlerinin rekabet gücünü artıracağız.

Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedefiyle çıktığımız bu yolda hiçbir toplum kesimini de geride bırakmayacağız.

Gençlerimizin tarımsal üretim, kırsal turizm, ekolojik yenilikçilik gibi kırsal alanlardaki iş ve istihdam imkanlarından daha fazla yararlanmalarını sağlayacağız.

Gençlere özel proje, program, hibe destekleri ve eğitim programları oluşturacağız.

Kadınların da iş gücüne daha yoğun bir şekilde katılımını hem sosyal yapımız hem de ekonomimizin başarısı açısından elzem görüyoruz.

Alacağımız pek çok istihdam tedbirinin yanında, mahalle mahalle kreş ve yaşlı bakım merkezleri açılması da Türkiye’de kadın istihdamının artırılmasına destek verecek çok önemli bir adım olacak.

Engelli bireylerin yetkinliklerine uygun eğitim almaları ve iş bulmaları için bir veri tabanı oluşturacağız. Her bir engelli vatandaşımızın iyi olduğu, başarılı olduğu, yetenekli olduğu alanlardan azami bir şekilde ülkeye katkı sağlamasını sağlayacak ve onların da katkı verme duygusunu gerçekleştirecek bir istihdam modeli oluşturacağız.

Özellikle yazılım, kodlama, siber güvenlik, e-ticaret uzmanlığı, büyük veri yöneticiliği gibi alanlarda kalifiye eleman olarak istihdam edilmelerini sağlayacağız.

Değerli arkadaşlar,

Ekonomi deyince tek bir kelime hatırlamamız gerekiyorsa, aklımıza tek bir kavram gelmesi gerekiyorsa o da güven. Güven, güven, güven. Güven olmadan asla mümkün olmaz. Güvenin sağlam ondan ekonomide asla başarılı olamazsınız.

Peki, güveni nasıl sağlayacağız?

Benim ara ara tekrar ettiğim bir dakikada 8 maddelik güveni sağlama yol haritası var. Çok kısa tekrar edeceğim. 1 dakika 8 madde.

1-Konuşunca doğruyu söyleyeceksin
2-Söz verince tutacaksın
3-Emanete hıyanet etmeyeceksin
4-Her daim hukukla, adaletle hareket edeceksin
5-Dürüst, ehliyetli, liyakatli kadrolarla çalışacaksın
6-Her kararını istişare ile ortak akıl arayışı ile alacaksın
7-Şeffaf olacaksın Açık olacaksın. Gece karanlığında iş yapmayacaksın. Aydınlıktan korkmayacaksın.

8-Her zaman hesap vermeye hazır olacaksın

Değerli arkadaşlar,

Son olarak, güncel bazı konulara değinerek sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Biliyorsunuz, biz zamanında kara bir kışın yaklaştığını hep vurguladık. Bu sadece soğuk bir kış anlamında değil. Ekonomik olarak da karanlık bir kışın yaklaştığını her yerde söyledik. Defalarca uyardık.

Hükümeti yaklaşan ağır kış koşullarına ve hayat pahalılığına karşı gerekli hazırlıkları yapması konusunda defalarca uyardık.

En son bakın daha hava şartları kötüleşmeden 24 Kasım 2021 tarihinde 21 maddeden oluşan bir öneri paketi açıkladık. Bizim eylem planlarımızı falan beklemeden hemen dedik hükûmete, bir an önce yapın şunları.

Bu paket içinde üç maddeyi burada tekrar hatırlatmak isterim:

Şu anda milyonlarca vatandaşımızın ceremesini çektiği konular var. Ta kasım ayında dedik ki:

  1. Dar gelirli kesimleri gıda, elektrik, doğal gaz, kömür ve benzeri temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyona karşı koruyacak özel bir destek programı oluşturulmalıdır.

Niye dedik? Çünkü Erdoğan eylülde kuru patlatınca bu artan kurun A’dan Z’ye pek çok temel ihtiyaç maddesine başta enerji olmak üzere yansıyacağını biliyorduk.

İlla 1 Ocak sabahı o zamların ilan edilmesi gerekmiyordu ki. Kur patlayınca bütün enerji, temel ihtiyaç maddelerinin tamamına zam geleceğini bilmek için herhalde yıldızlara bakmak gerekmiyor. Bu iki kere iki dört eder gibi matematik.

  1. “Gübre, tohum, ilaç, mazot, yem başta olmak üzere, çiftçimizin girdi maliyetlerindeki artışları dengeleyecek ve çiftçilerimizi koruyacak özel bir destek programı hemen oluşturulmalıdır.” dedik.

Kur artınca gübre fiyatlarının artması kesin bir sonuçtur arkadaşlar. Döviz kuru artınca bu ülkede A’dan Z’ye her şeye zam gelir.

  1. “Esnafımız için de özel bir doğrudan destek, kredi ve garanti programı bugünden oluşturulmalıdır.” dedik.

Esnafımız bunun yükünü çekecek dedik. Bu geliyor dedik, geliyor. Ya bu hava tahmini gibi bile değil. Hava tahmini tahmindir. Ama kur arttığında esnafın elektrik faturasının artacağı iki kere iki dört eder gibi kesin bir sonuçtur. Yüzde 160 ya... Esnafın elektrik fiyatındaki artış.

Hükümet bu önerilerimizi dikkate almak yerine durmadan göz boyamaya dönük adımlar attı. Durmadan şapkadan tavşanlar çıkarmaya başladılar. Tuta tuta ta 1970 model bir tavşan çıktı en son şapkadan.

Neymiş? Dövize endeksli mevduat hesabı, şu bu. Rahmetli Özal’ın ‘kendini uyanık zannedenlerin dalaveresi’ dediği, o 70-80’lerin DÇM uygulamasını getirdiler bugün ta 2021 yılında yeni bir icat gibi milletin önüne koydular. Tam bir devleti ve Hazine’yi batırma projesi.

Buradan tekrar sesleniyoruz:

1 - Tüm kesimlerin, özellikle de dar gelirlilerin ve esnafın belini büken elektrik ve doğal gaz zamlarını derhal yeniden gözden geçirin.

2 - Bu kalemler üzerindeki vergileri indirin.

3 - İhtiyaç sahibi ailelere doğrudan gelir desteği sağlayın.

Biz, bu uyarıları yaparak şimdilik, en azından, vatandaşlık görevimizi yerine getiriyoruz.

Üstelik ne yaptılar? Merkez Bankası’nın olağan genel kurulunu alelacele dikkat ettiniz mi şubat ayına çektiler. Niye? Merkez Bankası’ndan bir an önce para alalım ve harcayalım diye.

Eğer siz Merkez Bankası’ndan alelacele 2021 yılının yedek akçeleri dahil yüksek miktarlı bir parayı aldıysanız bunu ilk harcayacağınız kesim dar gelirli kesimdir.

Madem para bastınız, hiç olmazsa şu bastığınız parayı doğru yere harcayın. Bu ülkede en çok ihtiyacı olan kesime harcayın. Ama zihinleri, akılları başka yerde.

Gerçekten halkı düşünen, halkın gerçeklerini gören, halkla haşır neşir bir iktidar bekletip bekletip de tek bir tarihte böyle %100 %160 bir hamle yapabilir mi? Böyle bir şey var mı?

Seçime kadar karar yetkisi şu andaki hükümette. Seçimden sonra ise zaten gerekeni hızla yapacağız. Hiç kimsenin endişesi olmasın.

Onun için bunlara o tavsiyelerde bulunuyoruz. Hiç olmazsa şu seçime kadar halkımız daha fazla zulüm görmesin, eziyet çekmesin diye bu tavsiyeleri hükümete iletiyoruz.

*****
Değerli arkadaşlar, 

Can-ı gönülden inanıyorum ki;

Bugün açıkladığımız 119 maddeden oluşan eylem planımız, Türkiye’yi güçlü, saygın, özgür ve zengin bir ülke yapma idealimizde çok önemli bir kilometre taşı olacak.

Bir bakıma bu eylem planı sahayı hazırlayacak. Uçağın kalkış istikametini hazırlayacak. İşte o sahada her alanda atacağımız adımlarla Türkiye yükselecek.

Ülkemizi daha önce 2001 ve 2009 krizlerinden nasıl çıkarttıysak, bugün yaşanan siyaset, hukuk ve ekonomi krizinden kurtarmak da yine inşallah bizlere nasip olacak.

Şu anda anlatacak hiçbir başarı hikayesi kalmayan iktidarın, ortak akıl ve istişare dönemindeki başarılarımızı istismar etmesine de izin vermeyeceğiz.

Ne zaman bir başarıdan bahsetseler defterleri karıştırıyorlar, bizlerin iş başında olduğu dönemin rakamlarını söylüyorlar. Öyle o kadar kolay değil.

Ne diyor? “Ben imza atmasam olur muydu?”. Atsın hadi imzayı. Elini tutan mı var? Tek imza, tek yetki değil mi? Hadi düzeltsin, hadi şu enflasyonu düşürsün. Hadi dolar kurunu düşürsün. Hadi piyasa faizlerini düşürsün de görelim.

Bütün yetki elinde, yapsın. 4 yıldır niye yapamıyor? 4 yıl oldu. 4 yıldır ülke sürekli niye geriliyor?

Onun için hakkı, haklıya teslim etmek zorundayız.

Geçmiş başarılarımızın üstüne biz yepyeni başarılar ekleyeceğiz.

Yaptık, daha iyisini yapacağız.

Ülkemiz için çok daha iyisini, yine bizler yapacağız. Bu kadroya düşecek bu görev.

Hepinize çok teşekkür ediyorum. Yeni eylem planımız ülkemize hayırlı olsun.

Sözü şimdi, partimizin Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı sayın İbrahim Çanakcı’ya bırakıyorum.