15 Haziran 2025
Ali Babacan Özgür Gazze Mitingi Konuşma Metni
Merhaba İstanbul!
Merhaba medeniyetlerin beşiği!
Sen sadece tarihin başkenti değilsin;
Sen vicdanın da başkentisin, İstanbul.
Asırlar boyunca mazluma kucak açtın…
Zulümden kaçanı, sürgünden geleni; bağrına bastın.
Adaletin, hikmetin, kardeşliğin sesi sen oldun.
Eyy İstanbul…
Eyy Üsküdar…
Senin sokaklarında Halep’in fısıltısı vardır…
Senin rüzgarında Kudüs’ün duası dolaşır…
Senin kalbinde Gazze’nin sancısı atar!
İşte bugün buradan, bu muhteşem meydandan, tüm dünyaya sesleniyoruz.
Buradayız, bir aradayız ve karalıyız…
Peki bugün bu meydanda kimler var?
Şöyle bir sorayım ki, bilmeyen bilsin, duymayanlar duysun!
Hazır mısınız?
Hakkı savunanlar burada mı? (…)
Zalime karşı çıkanlar, mazlumun yanında olanlar burada mı? (…)
Evet, burada, bir arada.
Adaletin, insanlığın, vicdanın yanında saf tutanlar burada mı? (…)
Çocuk katillerine karşı dimdik duranlar burada mı? (…)
Gazze’deki soykırımına “Durr!” diyenler burada mı? (…)
Evet burada, bir arada.
İşte bu meydan vicdanın kendisidir!
Bu meydan sessizlerin sesi, susturulmak istenenlerin nefesidir!
Buradan tüm aleme sesleniyoruz.
Bilmeyen bilsin, duymayan duysun.
Gazze Gazzelilerindir!
Gazze Gazzelilerindir!
Gazze, Filistin için direnenlerindir.
Gazze; saldırılara, tehditlere, tacizlere, üzerlerine yağan bombalara rağmen topraklarını terk etmeyen Filistinlilerindir.
Her yerde söyleyeceğiz.
Her yerde haykıracağız.
İsrail’deki gözü dönmüşler duyana kadar tekrarlayacağız.
Batı’daki tedarikçileri, destekçileri duyana kadar tekrarlayacağız.
Gazze Gazzelilerindir!
Gazze Filistinlilerindir!
Değerli dostlar; Aramızdaki anneler, babalar, evlatlar!
Gazzeliler; hayatlarındaki her bir an, yeryüzünden silininceye kadar katlediliyor.
Onların suretlerini, gülümsemelerini, başkalarına anlatacak insanlar da siliniyor yer yüzünden.
Toplu bir “yıkımla” karşı karşıyayız.
Bir ”soykırımıyla” karşı karşıyayız.
Bu yüzden, biraz onlardan bahsetmek istiyorum.
Onlar da bir surete, simaya sahip olsunlar diye;
Onları da anlatan birileri olsun, adlarını ananlar olsun diye, onlardan bahsetmek istiyorum.
Dua ederken evinde öldürülen Lurin’den, futbolu seven Taha’dan bahsetmek istiyorum sizlere…
Arkadaşları tarafından bir türlü evine gönderilemeyen çalışkan Doktor Mithat’tan…
Anne karnında ölen Daoud’tan…
On yaşındaki Eymen’den bahsetmek istiyorum sizlere…
Hep söylüyoruz: Filistin’deki zulüm 7 Ekim’de başlamadı.
Üç aylık hamile Fatma, kızları Farah ve kardeşi Zekeriya’yla yemek sofrasında katledildiğinde yıl taa 2006’ydı.
Üç yıl sonra, 2009’da, Abdullah Bey, oğlu Mahmut’u “iki kez” defnetmek zorunda kaldı.
Abdullah Bey, önce, çoraplarından teşhis etti oğlunun bedeninin bir bölümünü defnetti.
Sonra, birkaç gün sonra, başka bir yerde, evladının bedeninin bir başka kısmını teşhis etti.
Bir babaya, on dört yaşındaki oğlunun acısını, iki defa yaşatan bir zalimlikle karşı karşıyayız arkadaşlar…
Hamad, annesinin kollarında, uykusunda kaybetti hayatını… roket saldırısıyla. O da on dört yaşındaydı.
Eymen, beşinci sınıf öğrencisiydi… Arkadaşlarıyla bankta otururken, bir tanktan atılan kurşunun isabet etmesiyle öldürüldü… On yaşındaydı.
Onlarca, yüzlerce çocuk İsrail askerleri tarafından çoğu kez hedef alınarak katledildi.
On altı yaşındaki Taha, futbol oynarken;
On beş yaşındaki Ahmet, sokakta yürürken;
Büşra, evinde ders çalışırken öldürüldü.
Her bir ismi bugün burada tek tek anmak, bu zulmün büyüklüğü karşısında inanın imkânsız.
Fakat, ölenlere bir borcumuz var.
Sorumlular yargılanmadan, biz bu borcu ödeyemeyiz.
O yüzden, bir kez daha tekrarlıyorum:
Katliam emirlerini verenler, hukuk karşısına çıkıp hesap verene kadar, Filistin davası devam edecektir.
Her biri teker teker yargılanıncaya değin, Filistin davası devam edecektir.
En tepedekilerden başlayıp, aşağıya doğru;
Yönetici kademelerinden, bürokratlara, subaylara varıncaya değin;
Her biri teker teker yargılanacak.
Şimdi buradan onlara sesleniyorum.
Netanyahu’ya, hükûmetinde görev yapanlara, askerlerin başındakilere sesleniyorum;
Emri verenlere, uygulayanlara, uygulanmasına aracılık edenlere, her birine sesleniyorum:
Filistinlilere sokak sokak, hane hane zulmettiniz; çocukları gözaltına aldınız, hapislere attınız.
Rehin tuttuklarınıza işkenceler yaptınız;
Yetmedi, çıkıp yaptığınız işkenceleri açık açık savundunuz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırımcı olarak çoktan damgalandınız.
Katliamcılar! Size sesleniyorum:
Her biriniz teker teker yargılanacaksınız.
Her biriniz teker teker hak ettiğiniz cezayı alacaksınız…
Hepsi hesap verecek hepsi, kuşkunuz olmasın.
Eyy İstanbul,
Eyy Üsküdar!
Sen susma!
Sen unutma!
Sen yürü!
Sen yürü ki insanlık arkandan yürüsün!
Çünkü biz…
Aynı duayı eden, aynı kıbleye dönen, aynı gözyaşını paylaşan bir ümmetiz!
Gazze’nin karanlığında yanan bir mum, İstanbul’un yüreğini aydınlatır…
Orada akan bir damla kan, burada vicdanlarımızı sızlatır.
Biz biriz!
Bir zamanlar haritaların üzerine ne kadar çizgi çizilmişse çizilsin, fark etmez.
Bizim yüreğimiz bir, dualarımız bir!
Gazze’deki annenin feryadı, bu meydandaki annenin yüreğini deler geçer!
İşte bu yüzden susamayız…
Çünkü biz bu coğrafyaya, sadece tarihiyle bağlı değiliz.
Biz bu coğrafyaya, bugün de; kederiyle, çilesiyle belki de en önemlisi “kaderiyle” bağlıyız.
Bu ümmetin kalbi aynı anda ağlar…
Mekke’de de, Kudüs’te de, İstanbul’da da…Hiç fark etmez.
Evet, bugün çok üzgünüz… Ama ayaktayız! Dimdik ayaktayız!
Çünkü biliyoruz: Susarsak, zulüm büyür!
Zulme karşı tek yürek, ”tek ses” olursak, işte o zaman “tarih” değişir!
Şimdi o “tek sesi” hep beraber duyuralım mı?
Hep birlikte, seslenelim mi arkadaşlar?
Gazze’de, Batı Şeria’da zulüm bitene kadar; böyle meydanları dolduracak mıyız? (…)
Eli kanlı katiller yargılanana kadar; yalvararak af dileyecekleri güne kadar; meydanlarda olacak mıyız? (…)
Soykırımcılar, hak ettikleri sonu bulana kadar; hep beraber meydanlarda olacak mıyız? (…)
Ne kadar şükretsek az.
Çok şükür bir aradayız, kalabalığız.
İnşaallah, Gazze’nin kurtulduğu, Filistin’in özgür olduğu o güzel günde de;
Rabbim, bize böyle meydanlarda toplanmayı nasip etsin.
Rabbim bize öldürülen çocukların hesabı soruluncaya kadar, güç ve kuvvet nasip etsin inşallah.
Değerli arkadaşlar,
Şu anda İsrail devletinin başında olanlar sadece Gazze’yi hedeflemiyor.
Bakın, Esad rejimi devrilip, Şam’da yeni bir yönetimin işbaşına gelmesinden sonra Suriye’yi defalarca bombaladılar.
Suriye’yi bölüp parçalamak istiyorlar. İstikrarlı, güçlü bir Suriye istemiyorlar.
İki gündür, olanca güçleriyle İran’a saldırmaya başladılar.
Bölgeyi ateş çemberine döndürmeye azmetmişler.
Bir yandan da, buna dikkat edelim; dünyanın ilgisini İran’a çekip Gazze’yi sözüm ona unutturmaya çalışıyorlar.
Şöyle bir bakın son 48 saattir televizyonlarda Gazze yok, bilinçlidir bu.
Tam da uluslararası kamuoyunun İsrail aleyhine dönmeye başladığı anda İran operasyonu başlamıştır.
Ama Gazzelilerin de, insanlığın da, tarih boyunca değişmeyen bir hakikati var:
Zulüm ile abad olunmaz!
Zalim, eninde sonunda kendi kibriyle yıkılır!
Buradan, tüm taraflara çağrım; Bu son İran-İsrail savaşıyla alakalı; derhal müzakere masasına dönülmesidir.
Çağrım; daha fazla masum insan ölmeden, tarafsız arabulucularla, diplomasinin çalıştırılması ve silahların susturulmasıdır.
Değerli arkadaşlar,
Sözlerime son verirken, Gazzeliler için bir yoklama daha almak istiyorum.
Aileleriyle, eşleriyle, evlatlarıyla beraber toprağa gömüldülerse;
Sanılmasın ki onlar yalnız, sanılmasın ki onlar kimsesiz.
Tanıdıkları herkes öldüyse, onları anlatacak kimse kalmadıysa;
Sanılmasın ki, onları hatırlayan yok.
Çünkü biz; “Allah yolunda öldürülenleri, ölüler sanmayız.”
Çünkü, kaybettiğimiz Filistinli çocuklar; bu meydandakilerin kalbinde, burada.
Şimdi soruyorum size…
Dua ederken evinde öldürülen Lurin! Burada mı? (…)
Burada, kalbimizde.
Gazze’nin çalışkan doktoru Mithat! Burada mı? (…)
Burada, kalbimizde.
On yaşındaki Eymen! Burada mı? (…)
6 yaşında, İsrail askerleri tarafından katledilen Hind Recep! Hatırlıyorsunuz değil mi arabada akrabalarının arasına sıkışık kalmıştı, o da öldü. Hind Recep burada mı? (…)
Burada, aramızda, kalbimizde.
Şehit edilenler burada…
Ancaak;
Direnenler de burada; beraberiz, katledilenlerin adını ananlar, unutmayacak olanlar da burada, bu meydan.
Şehitler ölmez, bizim inancımızdır.
Ne mutlu bize.
Bir kez daha hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyor;
Saadet Partisi’ne, değer Genel Başkan’ın nezdinde tüm Genel Merkez çalışanlarına, yetkililerine ve Saadet Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığına ev sahipliği için teşekkür ediyorum;
Sözlerimi, başladığım yerde bitirmek istiyorum:
Gazze Gazzelilerindir!
Gazze Gazzelilerindir!
Gazze, Filistin için direnenlerindir.
Sağ olun, var olun.