18 Nisan 2023 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 19. İl Başkanları Toplantısı Konuşması

18 Nisan 2023

19. İl Başkanları Toplantısı


Çok değerli il başkanlarımız,

DEVA Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Basınımızın kıymetli temsilcileri,

Ekranları başında ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli dostlarımız,

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyor,

Partimizin 19. İl Başkanları Toplantısına hoş geldiniz diyorum.

*****

Bugün partimiz kuruldu kurulalı en kalabalık toplantımızı yapıyoruz.

Aday adaylığı başvurusu için görevinden ayrılan başkanlarımız ile yerlerine göreve gelen başkanlarımız bugün bir arada.

Yani her ile 2 kişilik bir masa bu toplantımızda koymuş olduk.

İlk defa bu formatta bir toplantı yapıyoruz.

Anlayacağınız bütün şehirlerimiz sapasağlam bugün burada bu toplantıda.

Gün boyu bizi yoğun bir program bekliyor.

Gerçekten seçimlere bu kadar kısa bir süre kala il başkanlarımızla yüz yüze yaptığımız seçim öncesi belki de bu son toplantı olacak.

Aralarda tabi dijital ortamda buluşacağız ama yüz yüze böyle görüşüp karşılıklı istişareyle seçime giden süreci değerlendireceğimiz son derece kritik bir toplantı bugünkü toplantımız.

Bugün yapacağımız istişareler, seçim başarımızı etkileyecek çok önemli sonuçlar üretecektir.

*****

Değerli arkadaşlar,

Şöyle çok kısa bir süreliğine 3 yıl öncesine dönelim.

Tarih 9 Mart 2020. Yine buradayız bu mekandayız, Bilkent Oteldeyiz.

DEVA Partisini kurduk.

90 cesur yürekli arkadaşımızla yola çıktık.

Hemen arkasından tüm Türkiye'de 81 ilde il başkanlarımızı belirledik. İl başkanlarımız ve il kurucu heyetlerimiz derhal yüzlerce ilçede teşkilatlanmaya başladılar.

Ve bugün itibarıyla Türkiye'de 763 ilçe başkanımız görevinin başında.

Gerçekten kısa süre içerisinde tüm ülke sathında bu kadar hızlı örgütlenebilen ve Türkiye'nin her köşesinde terazide benzer bir güç seviyesinde örgütlenen bir parti oldu DEVA Partisi.

Partimizi en kıymetli yapan unsurlardan birisi de bu.

Biz tüm Türkiye'nin partisiyiz. Tüm toplum kesimleri partimizin çatısı altında temsil ediliyor. Tüm hayat tarzları partimizin çatısı altında temsil ediliyor.

İşte onun için biz kendimize ana akım bir siyasi parti diyoruz.

Nehrin bir ana akımı olur bir de sağdan soldan katılan çaylar dereler olur. Ama bütün o farklı kanallardan akan çaylar dereler bir ana akımda buluşur. İşte biz Türkiye'nin ana akım partisiyiz.

Yine bu 3 yıllık süreç içerisinde siyasi tarihimizde görülmemiş bir ilki gerçekleştirdik.

Seçimlerden çok önce seçimden sonra kurulacak hükümetin her alanda ama her alanda ne yapacağını tam 22 eylem planıyla ortaya koyduk.

İşte Türkiye'nin DEVA'sı burada.

Bizden başka böylesine kapsamlı bir çalışmayı, bu kadar detaylı bir çalışmayı yapabilen bir siyasi parti olmamıştı tarihimizde.

Burada adaletten sağlığa, eğitimden dış politika ve güvenliğe kadar, ekonomiden ulaştırmaya haberleşmeye kadar aklınıza gelen gelmeyen her şey var.

Ve bu hazırlığımız gerçekten Türkiye'nin bundan sonraki süreçte yönetilmesinin bir omurgasını oluşturdu.

Türkiye'nin bundan sonra izleyeceği yolun tam da en önemli planını projesini oluşturdu.

İşte böyle bir süreçte bu çalışmayı yapmış olmamız ve tamamlamış olmamız ülkemizle alakalı yarınlarımızla ilgili ümidini kaybetmeye başlayan insanlarımız da yeni bir umut kaynağı oluşturdu.

Bununla da kalmadık biliyorduk ki Türkiye'nin daha zengin, daha özgür, daha mutlu yarınlara ulaşması ancak ve ancak partilerle işbirliği ile olacaktı.

Hele hele mevcut sistemde mevcut anayasaya göre ülkede seçimi kazanmak ve yönetimde söz sahibi olmak ancak ve ancak partilerle işbirliği içinde olmakla mümkün.

Hiçbir siyasi partinin tek başına ülkenin yönetiminde bir tekel oluşturması bugünkü anayasal düzen çerçevesinde mümkün değil.

Kaldı ki 2017'de anayasa değişikliği yapıldıktan sonra 2018'de ilk hükümet kurulduğunda hatırlayın Sayın Erdoğan da gitti Sayın Bahçeli'yi Sayın Perinçek' i ve başkalarını yanına ortak olarak ancak 2018 seçimlerini kazandı.

Unutmayalım Sayın Erdoğan'ın 2018 seçimlerinde 1. turda seçimi kazanması ortakları olmasaydı asla mümkün değildi.

Mecliste çoğunluğu sağlaması ortakları olmasa asla mümkün olmayacaktı.

Dolayısıyla ne demek şu andaki sistem ancak ve ancak partiler işbirliği halinde hareket ettiği zaman onları iktidara taşıyabilen bir sistem.

İşte bu bilinçle biz 6 parti olarak görüşmelere başladık. İlk görüşmemizde biliyorsunuz 12 Şubat 2022 tarihinde burada Ankara'da gerçekleşti.

O görüşmelere halkımız bir isim koydu. Dedi ki 6'lı masa. Tamamen halkımızın koyduğu bir isim. Biz bu ismi hiç kullanmamıştık.

Ve derin istişarelere başladık.

Her konuda çok detaylı çalışmalara başladık.

İlk önce dedik ki bizi bir araya getiren ne? Bu 6 partinin ortak paydası ne?

Demokrasi.

İşte Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e, yani güçlü demokrasiye tam demokrasiye geçişle ilgili bir birliktelik kurmuş olduk.


Hemen arkasından bir parlamenter sistemle ilgili mutabakat metni yayınladık. Parlamenter sistemin ruhunu yansıtan bir mutabakat metni. 6 partinin tam mutabakatıyla.

Dedik ki bu da yetmez. Çünkü bir söz vardır biliyorsunuz ‘şeytan detaylarda gizlidir’ diye.

Yani yüzeysel bir anlaşma yapıp, ittifak başlayıp itilafla neticelenmemesi için bu birlikteliğin baştan her şeyi açık ve detaylı konuşalım dedik.

Ve bu çalışmamızı, bu parlamenter sistem mutabakat metnimizi 84 maddelik bir anayasa değişiklik metnine çevirdik.

Kodifikasyonu tamamlanmış madde madde, sayfalar dolusu. Anayasanın ilgili maddesinin mevcut hali, değişecek yeni hali ve gerekçesi ile beraber.

Ve 6 partinin %100 mutabakatı ile bunu oluşturduk. Tam bir mutabakatla oluşturduk. Ve iktidarın yıllardır yeni anayasa yeni anayasa deyip de ortaya tek bir madde koyamadığı bir dönemde biz bu uzlaşmayı sağladık.

Düzeltiyorum tek bir madde bile ortaya koyamadığı dedim ama tek bir madde ortaya koydular biliyorsunuz.

Yine sürekli istismar alanı haline getirdikleri başörtüsü meselesi ile alakalı tek bir madde ortaya koydular.

Ellerine yüzlerine bulaştırdılar ve sonuçta askıya aldılar bir kenara koydular.

Tek bir maddeyi beceremeyen bir iktidar var.

Burada ise ülkeyi yönetmeye tam hazırlanmış 84 maddelik sapasağlam bir anayasa değişiklik paketini hazırlamış ve üzerinde uzlaşmış bir ittifak var.

Ülkeyi yönetme becerisinin kabiliyetinin nasıl hızla değiştiğini, Cumhur ittifakı tarafından nasıl hızla Millet İttifakına evrildiğinin belki de en önemli ve ilk belgesi işte bu anayasa değişiklik metni.

Bizden İstanbul milletvekilimiz Sayın Yeneroğlu'nun katıldığı diğer partilerden de çok yetkin hukukçuların bir katıldığı bir komisyonumuz yüzlerce kişilik teknik bir ekiple beraber çok sayıda hukukçunun desteğiyle beraber bunu tamamladık.

Ve siyasi tarihimizde bir mihenk noktası olacak bir kilometre taşı olacak bir eseri ortaya koyduk.

Türkiye güçlendirilmiş parlamenter sisteme yani tam demokrasiye nasıl geçeceğinin yol haritası burada.

Bununla da yetinmedik dedik ki kuşkusuz anayasada önemlidir. Anayasa bir ülkenin yönetim sistemini tamamlayan ve hukuk normlarının çerçevesini çizen bir belgedir, bir hukuk belgesidir ama aynı zamanda bir toplumsal sözleşmedir.

Çok önemlidir dedik ama yetmez.

Çünkü bir ülkeyi yönetmeye iddialı olmak demek anayasanın da ötesinde çalışmalar yapmak demek.

Ne yaptık?

Derhal bir başka komisyon kurduk. 6 partinin tüm alanlardaki politikalarını ortaklaştırmak üzere 6 siyasi partinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon oluşturduk.

Biz o komisyonun olduğu masaya Türkiye'nin DEVA'sını koyduk.

Partimiz kuruldu kurulalı el emeği göz nuru olan, alın teri akıl teri olan eseri 6'lı masaya koyduk.

Diğer siyasi partiler de bugüne kadar yaptıkları değerli çalışmaları, kendi birikimlerini olduğu gibi masaya koydular.

Ve nihayetinde 3 aylık bir hummalı bir çalışma geceli gündüzlü bir çalışma sonucunda da bir başka önemli eseri tamamladık.

Ortak politikalar mutabakat metni. Tam 2300 madde.

Her alanda ama her alanda seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ne yapacağını bütün detaylarını burada kamuoyumuzla paylaştık.

Burada her şey var.

Yeni hükümetin organizasyon şeması var.

20 tane bakanlık oluşturuyoruz arkadaşlar.

Ve sadece 20 bakanlığın isimleri yapısı değil 20 bakanımızın da seçimlerden hemen sonra neler yapacağının ev ödevi var.

20 bakanımızı 5 yıl boyunca meşgul edecek bir ev ödevi hazır burada.

Ve hiçbir alan atlamadan hiçbir alanı göz ardı etmeden.

Afet yönetimi ise burada, şehircilik ise burada, kültür sanatsa burada, dış politika ise güvenlik ise burada, ekonomi ise sanayi ise üretim ise ihracatsa burada. Her şey burada.

Her şey takvime bağlanmış durumda. Hepsinin ama hepsinin bütçesi hesap edilmiş durumda.

Gerçekçi, devlet bütçesine sığmayacak hiçbir şey burada ortak politikalar dokümanına yazmadık yer vermedik.

Devlet yönetmenin ciddiyetini gayet iyi bilen insanlar olarak yıllarca devletin farklı kademelerinde DEVA kadroları olarak söylüyorum, başarı üretmiş, çalışmış, dürüstlüğüyle ve iş bilgisi ile kendini ispat etmiş ekiplerle beraber bunu oluşturduk.

Ve yine akademisyenlerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla, meslek örgütlerimizle beraber oluşturduk.

Ve istedik ki bu çalışma tüm Türkiye'nin çalışması olsun.

Açıklanma tarihi 30 Ocak. Aradan Şubat geçmiş Mart geçmiş Nisan'ın artık sonlarına geliyoruz tek bir nokta koyamadılar tek bir nokta.

Eğer içinde akıl dışı, bilim dışı, imkânsız, hayal ürünü tek bir cümle olsa iktidar medyası şimdiye kadar neler neler söylemişti.

Troller ne saldırılarda bulunmuştu.

Yapamadılar çünkü herkes gördü ki sapasağlam bir çalışma bu. Ve ne oldu? Bizim bu çalışmamızdan 2 ay sonra hatta iki buçuk ay sonra Sayın Erdoğan nihayetinde bir seçim beyannamesi ortaya koydu.

Manşetlere bir bakın, manşete çıkan yapılacaklara bir bakın tam kopya.

Tembel öğrencinin çalışkan öğrenciden kopya çekmesi gibi.

En büyük manşetlerden bir tanesi nedir? ‘Mülakatı kaldıracağız.’

Günaydın.

Biz bunu ta partimiz kurulduğu zaman parti programımıza yazmışız. 3 sene önce.

Yetmemiş Türkiye'nin DEVA'sı ansiklopedisine yazmışız. Yetmemiş 6 partinin ortak politika metnine koymuşuz. Yıllardır ama yıllardır vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapma aracı olarak kullandıkları, kendinden olmayanları dışladıkları mülakat sistemini seçime bir ay kala kaldıracağını söylüyor.

Hey yavrum hey.

Yeni mi aklınız başına geldi. Bugüne kadar neredeydi aklınız?

Neymiş öyle bir sosyal destek mekanizması koyacaklarmış ki vatandaşlarımızın geliri belli bir seviyenin altında olursa bu hedeflenen seviyeye çıkarıcı tamamlayıcı bir sistem uygulayacaklarmış.

Günaydın.

Hepsi var burada.

Biz anlatmışız.

20 yıldır başka bir formül bulamadınız da bizim 30 Ocak'ta ortaya koyduğumuz politika metninin içinden seçip seçip kopya çekip ortaya bu politikaları atıyorsunuz.

Daha da garibi arkadaşlar neymiş Sayın Erdoğan çıktı dedi ki 'İmar affı yanlış bir şey. İmar affında biz karşıyız.'

Arkadaş bir önceki seçimlerde Türkiye'nin her yerinde adını böyle yumuşatıp ‘imar barışı’ deyip de her yerde kaçak ruhsatsız yapıları legal hale getiren ve bunu da bir önceki seçimlerde en önemli seçim propagandası malzemesi haline getiren siz değil misiniz?

Siz yapmadınız mı bunu?

Ne oldu?

Ancak depremde resmi rakamlara göre 50 binin üzerindeki vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra mı aklınız başınıza geldi?

Ben deprem olduğu ilk günden bu yana kadar soruyorum.

İmar affından kaç tane bina kaç tane yapı faydalanmıştı? İmar affından yararlanan yapılardan kaç tanesi bu depremde çöktü? O çöken binalarda kaç tane vatandaşımız hayatını kaybetti diye depremin ilk gününden beri soruyorum.

Tık yok. Cevap veremiyorlar.

Çünkü sonucun ne kadar vahim olduğunu kendileri de gayet iyi biliyor.

Yazık gerçekten çok yazık.

Değerli arkadaşlar,

Biz ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz.

Planlarımızla, programlarımızla, anayasa hazırlığımızla ve kadrolarımızla her şeyimizle hazırız.

Şu anda seçimlerden sonra kurulacak hükümetin kritik bürokrasi pozisyonlarında olacak arkadaşlarımızla alakalı hem biz DEVA Partisi olarak çalışıyoruz hem de diğer partiler çalışıyor ve bu çalışmalar bir araya getirilecek ki seçimden önce epey bir fikrimiz oluşsun. Seçimlerden sonra da çok hızlı bir şekilde yeni devlet yapısının organizasyon şemasını hemen oluşturalım ve hemen arkasından da görevlendirmelerimizi yapalım yolumuza güçlü bir şekilde devam edelim.

Plan, program, hazırlık bunlar çok önemli konular. İstişare, ortak akıl bunlar temel ilkeler.

Bununla da kalmadık.

Ne yaptık?

Tabii ki bir seçim güvenliği meselemiz var.

Bununla ilgili de bir komisyon kurduk. Seçim güvenliği komisyonumuzda da arkadaşlarımız sık sık toplanarak il il, ilçe ilçe, bölge bölge, deprem bölgesindeki durum, yurt dışından oy kullanacak vatandaşlarımızla ilgili konular bunların tamamını beraberce çalışıyorlar.

Burada bakın tek bir partinin kapasitesi yaklaşık 200 bin sandığa hâkim olmakla yeterli olmuyor.

Burada da güç ve birliği olduğu zaman ancak 200 bin sandığın tamamla hâkim olabiliyorsunuz. İşte burada da bu işbirliği güç birliği çok önemli olacak.

Hangi partinin hangi sandıklarda kapasitesi var, hangi partinin hangi sandıklarda eksiği var.

Bütün bunlar 200 bin sandıkta şu an ortaya konmuş durumda.

Bizden İdris Şahin Bey'in içinde olduğu komisyon şu anda 200 bin sandığın her birinde sandık görevlileri ile müşahitleri ile beraber Millet İttifakının tam bir kontrol sisteminin oluşturulması için güzel bir hazırlık yapıyorlar.

Bu tabii ki insan kaynağına dayanan bir hazırlık.

Aynı zamanda hukukçularımızın, avukatlarımızın tüm Türkiye sathında görevde iş başında olmasıyla sağlanacak bir hazırlık. Aynı zamanda sağlam bir veri altyapısı ile bilgi işlem altyapısı ile sağlanacak bir hazırlık.

Ve bunların tamamını çalışıyorlar.

İnşallah bu seçim tek bir oyun zayi olmaması için sandığa gelen her bir oyun öncelikle temiz, dürüst, şeffaf bir şekilde tabii ki kapalı zarf içerisinde sandığa girmesi ve sandıktan çıkanında tam ve doğru sayılıp kontrol edilip yayınlanması.

Bunun için çalışıyoruz ve demokrasimize sahip çıkacak gönüllülerle, partili arkadaşlarımızla beraber inşallah sandık güvenliğini tam sağlayacak bir hazırlığı yapıyoruz.

Bir önemli konu değerli arkadaşlarım, bütün bu çalışmaları yaptık hani bir tabir vardır ya ‘yüze yüze yüze kuyruğuna geldik.’ Ya da gazeteci arkadaşlarımızın bildiği meşhur bir 5N 1K diye 6 soru vardır. Nerede, ne zaman, nasıl diye başlar en sonunda kim sorusu vardır ya ‘K’ sorusu bütün bu çalışmaları yaptık yaptık yaptık en sonunda ‘K’ sorusuna yani kim sorusuna geldik. Yani ortak Cumhurbaşkanı adayımızı belirleme aşamasına geldik.

Bununla eş zamanlı olarak bir başka önemli çalışmaya daha imza attık.

Bir ortak yönetim modeli oluşturduk. Yani geçiş sürecine yol haritası dediğimiz ve 6 partinin seçimlerden sonra beraberce ülke yönetimini nasıl gerçekleştirecekleri ile ilgili bir yol haritası dokümanı ortaya koyduk.

Bu meşhur 12 maddelik doküman. Yani Cumhurbaşkanı adayımızı açıkladığımız saatlerde ve dakikalarda kamuoyuyla paylaştığımız 12 maddelik ortak yönetim modelimiz.

Böylece belirsizlikleri asgariye indirerek seçimden sonrası ile ilgili de her şeyiyle yazılmış bir mutabakata varılmış bir mekanizmayı sistemi kurmuş olduk.

Ve ortak adayımız Sayın Kılıçdaroğlu'nu tüm ülkemize duyurduk, ilan ettik.

Ve artık belirsizliklerin azaldığı bir süreçle yolumuza devam ettik.

Değerli Arkadaşlar,

Böyle ben anlattığımda 5-10 dakikalık bir süre içerisinde özetlediğime basit sıradan bir şey gibi geliyor değil mi?

Ama bizim şu yaptığımız çalışma var ya inanın demokrasinin oldukça ileri olduğu pek çok Avrupa ülkesinde bile yapılmayan yapılamayan çalışmalar.

Gidin bakın demokrasisiyle övünen bir başka ülkeye. ABD'ye. Orada seçime giden başkanların hazırlıklara bakın çalışmalara bakın.

Kaç tane başkan adayı bizim gibi çalışmalar yapmış ortaya koymuş. Bir inceleyin bakın.

Gerçekten dünyadaki demokrasilere örnek gösterilecek bir hazırlığı bir ortaya koyduk. Çünkü biz içinde yaşadığımız şu anda ortamda ne kadar önemli bir misyon üstlendiğimizi, ne kadar önemli bir görev üstlendiğimizi biliyoruz.

6 partinin beraberce uzlaşı içerisinde tam bir mutabakat içerisinde bunu yapıyor olması da bir başka önemli başarı alanı.

Çünkü tek bir parti bunu kendi başına yapsaydı olur ama 6 parti bunu mutabakatla yapıyorsa bunun da yeri kat kat artıyor.

Çünkü biz ne dedik?

Bir elin sesi yok dedik binlerce el birleştirdik.

Kıt akıl değil ortak akıl dedik.

Ve seçim ittifakımızda resmen geçtiğimiz haftalarda oluşturduk.

Yani verdiğimiz dilekçe ile 6 parti olarak Millet İttifakı olarak seçime gireceğimizde resmi duyuyorsundur YSK'ya yaptık.

Ve arkasından o zor kararı verdik yani tüm Türkiye'de ortak listelerle seçime girmeye karar verdik.

Biliyorum ortak listelerle seçime girildiğinde ve aldığınız bu karar sonucunda üzülen arkadaşlarımız var.

İçinde burukluk olan arkadaşlarımız var.

Listelerin verilmesine 48 saat kalana kadar aday adayları ile görüşmeler yapan, 600 kişilik pırıl pırıl bir aday listesi hazırlayan, 87 seçim bölgesinde seçime girmek üzere yola çıkmışken listelerin teslim edilmesine 48 saat kala bir karar verdik.

Bu kararımızın temelinde de değerli arkadaşlar şu andaki mevcut anayasa, mevcut seçim yasaları özellikle geçen sene değiştirilen seçim yasası ve bütün bu yasal mevzuat çerçevesinin partilerin mümkün olduğunca bir arada olmaya bir bakıma teşvik edeceği bir araya olmaya yönlendirici bir mevzuat silsilesi.

Ve unutmayalım ki arkadaşlar bu seçim hiçbir partinin tek başına kazanamayacağı bir seçim.

Hatırlayın biz Sayın Kılıçdaroğlu'nu ortak adayımız olarak açıkladık. Hemen o hafta Sayın Erdoğan ne yaptı? Başka partilerle yoğun ve panik halinde bir görüşme trafiğine başladı.

Bir yandan Yeniden Refah bir yandan HÜDA-PAR bir yandan irili ufaklı partiler bize 6 benzemez 6'lı koalisyon derken bir döndük baktık ki Erdoğan'ın etrafında epey bir benzemez ve aynı bizimle de benzer sayıda partileri kümelenmiş.

Artık aralarında ne geçti ne konuştular bilemiyoruz.

Çünkü onlar da bu koskoca gerçeği görüyor.

Hele hele geçen sene bu yaptıkları yasa değişikliği var ya hatırlayın.

Ben o günlerde partimizin genel merkezinde yaptığım değerlendirme toplantılarında diyordum ki, ‘bakın bumerang gibi dönecek dolaşacak iktidarın kendisini vuracak’ diyordum hatırlayın. Diyordum ki ‘ne zaman bir iktidar seçimi kaybedeceğine inanır o noktada seçim yasalarıyla oynamaya başlar’ diyordum hatırlayın.

Tam da şimdi beklediğimiz oluyor. Tam da beklediğimiz oluyor.

Kendi hazırladıkları tuzağa görün İnşallah bu seçimde kendileri düşecekler.
Çünkü biz bunu gördük.

Ama kaçırdıkları çok önemli bir konu var.

Biz önce Türkiye diyen bir partiyiz önce Türkiye. Kendi şahsi veya partimizle ilgili meseleleri gerektiğinde bir kenara koyup bu ülke için bu vatan için her şeyimizi feda etmeye hazır bir siyasi kadroyuz.

Bunu hesap edemediler bunu edemediler.

Ve biz bunu yaptık.

Ortak liste ile seçime girildiğinde çok daha fazla sayıda milletvekili çıkarmaları mümkün olduğunu da bütün yaptığımız araştırmalarla, simülasyonlarda ve analizlerle de gördük.

Ve bu analizleri sadece biz yapmadık diğer partiler de yaptı.

CHP de bize bu analizleri yaparak geldi. İlk teklifi de onlardan geldi zaten. Bakın bu ayrıntı da çok önemlidir.

Biz gidip de herhangi bir partiye ya böyle bir şey yapabilir miyiz? Hani bizim adaylarımız acaba sizin listenizden girebilir mi diye böyle bir teklifte bulunmadık bakın.

Bu çok önemli bir ayrıntıdır.

Yapanlar olmuş olabilir biz böyle bir şey yapmadık.

Onlardan bu teklif geldi dediler ki; 'araştırma yapıyoruz, simülasyon yapıyoruz. Yani birlikte girersek daha iyi olacak bu iş. Siz de bir düşünün' dediler.

Hesap kitap zor değil. Yani çok hızlı yapılabilen bir çalışmalar bunlar.

Biz de yaptık baktık ki gerçekten hesaplarda tutuyor.

Ve sadece ve sadece DEVA Partisinin ortak listeye katılmasının, tek liste ile seçime girecek oluşunun toplamdaki milletvekili sayısını 18 artırdığını gördük.

Sadece sinerjinin 18 olduğunu gördük bizim hesaplarımızla.

Bu ne demek?

Tek bir oyun zayi olmaması için tek liseden girmek demek.

Çünkü pek çok ilde artık oylar oluyor.

Bakıyorsunuz bir ilde 0.85 milletvekili çıkarıyorsunuz yetmiyor olmuyor. Sıfırda kalıyorsunuz. Bir başka ilde 1.95 çıkarıyorsunuz, 1'de kalıyorsunuz yetmiyor.

Ama bütün küsuratlar bütün bu artık oylar tek listede toplandığı zaman hep beraber daha fazla milletvekili sayısı çıkarıyorsunuz.

Havuzu büyütüyorsunuz. Ve büyüyen havuzdan da herkes daha fazla pay almış oluyor.

Dolayısıyla burada bir kazan kazan ilişkisi var.

Matematik olarak baktığımızda herkes kazanıyor ama siyasi bir perspektifle duygusal açıdan baktığınızda da herkes ciddi fedakârlık yapmak durumunda kalıyor.

Çünkü herkes kendi partisinin kimliğini 3 haftalığına 4 haftalığına bir ortak listeye koyuyor.

Ortak listeden sonra da seçim alındığında herkesin kendi partisinin logosu altında çatısı altında çalışmaya devam ediyor.

Duygusal açıdan zor, siyasi açıdan belki her parti için riskler içeren ama matematiksel açıdan da herkese kazandıran burada bir metottan bahsediyoruz.

Unutmayalım ki bizim adaylarımız ki aday sayımız biliyorsunuz 26 oldu. En son Kilis il başkanımız Yavuz Bey o da eklendi.

Ve böylece 21 ilde 26 adayımızla şu anda seçime doğru gidiyoruz.

Ama unutmayalım arkadaşlar bu YSK'ya 17'sinde verdiğimiz dilekçe aslında neyin dilekçesiydi? Bizim adaylarımız DEVA Partili olarak DEVA Partisi'nin üyesi olarak seçime giriyorlar ve seçildikleri anda da DEVA Partisi'nin milletvekili oluyorlar. Bunun böyle olabilmesi ile ilgili aslında verilmiş bir dilekçeydi bu.

Yani bizim DEVA Partisi olarak katma değerimiz burada çok kıymetli.

Bizim katma değerimiz kendi seçmenimizin ortak listelere evet dediği zaman asıl oluştu.

Dolayısıyla DEVA Partisi'nin özgün kimliğini koruyarak ama ittifak ortaklarımızla da yan yana durarak, yan yana yürüyerek, yan yana koşarak bu seçimi kazanmak zorundayız.

Çünkü ittifak olduk diye 6'lı masaya oturduk diye birleşip tek bir parti olmadık. Bizler ayrı ayrı partileriz. Her partinin ayrı programı var.

Ama ne yaptık? Türkiye'nin yarınlarında buluştuk. Türkiye'nin yarınları için bir müşterek zemin oluşturduk.

Her partinin istediklerinin %100'ü burada var mı?

Yok.

Bir ödünleşme süreci ile biz bunu oluşturduk.

Niye?

Çünkü ‘önce Türkiye’ dedik.

‘Önce demokrasi’ dedik.

‘Tam demokrasi olmadan bu ülkenin sorunları asla ama asla çözülemeyecek’ dedik.

Buna inandığımız için bu yola çıktık.

Değerli arkadaşlar üzerimizde böyle tarihi bir sorumluluk varken başka türlü bir kararımız olamazdı.

Türkiye'nin kazanması için DEVA Partisi olarak üzerimize düşen tarihi sorumluluğu en azından karar aşaması olarak yerine getirdik ama şimdi de icra ile bu kararın gereğini uygulamamız gerekiyor.

‘Ne olacaksa olsun yeter ki de kazanan Türkiye olsun’ dedik.

Bu seçimi ülkemizdeki tüm demokratlara, tüm özgürlük aşıklarına, tüm ülke sevdalılarına söz vererek yürüyoruz şimdi seçimlere.

‘Ne olursa olsun birleşe birleşe kazanacağız’ dedik. Ve arkadaşlar 14 Mayıs'ta öyle bir seçim olacak ki seçim sonucunda da tüm Türkiye kazanacak.

Ne yapacağız? Sağcı solcu demeden, muhafazakâr seküler demeden, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez demeden Sünni, Alevi demeden hep beraber daha fazla demokrasi diyeceğiz.

Ve ortak adayımız Sayın Kılıçdaroğlu'nu ülkemizin 13. Cumhurbaşkanı olarak seçtireceğiz.

Ve hep beraber yine daha fazla atılım diyeceğiz millet ittifakının mecliste çoğunluğu almasını da sağlayacağız.

Unutmayalım iki tane sandık var.

Bazen seçimle ilgili değerlendirmeler yapılırken bu gözden kaçıyor. İki sandık var. Sandıklardan birini kazanmak yetmiyor. Sandıklardan ikisinden birden zaferle çıkmak gerekiyor.

Hem cumhurbaşkanlığını kazanmak hem de meclis tarafını kazanmak zorundayız ki ülke seçimlerden sonra istikrarla yönetilebilsin.

Yani her iki sandıkta da kazananın biz olması gerekiyor.

Ve değerli arkadaşlar ben şimdi sizlerden bir söz almak istiyorum. Seçimlere ittifak içerisinde ve ortak listelerle yürüyoruz.

Bu 6 partinin teşkilatları ama özellikle de tek liste ile seçime giren 5 partinin teşkilatları çok yakın çalışıyorlar.

Çok yakın çalışmak zorundalar.

İlden ile farklı durumlar olabilir.

İlden ile bu birlikteliğe uyum sağlayamayan ayak uyduramayanlar olabilir.

Kolay bir şey değil ilk defa yapılıyor bu. Herkes sadece kendi partisi ile sadece kendi arkadaşlarıyla çalışırken birden bire tanımadığı insanlarla belki de ilk defa gördüğü insanlarla beraber bir kampanya sürecine girecek.

Bunun zorlukları var ama biz bütün bu çalışmalarda bütün bu gayretle DEVA Partisi olarak Millet İttifakının da ortak listelerinde en çalışkan partisi olacağız.

Bununla ilgili sizden bir söz almak istiyorum. Bu birlikteliğin en çalışkan partisi DEVA Partisi olacak. Söz mü arkadaşlar? (Söz).

Alkış İyi de söz biraz zayıf çıktı. Tekrar duymak istiyorum.

Millet İttifakının bu birlikteliğin ve ortak listenin en çalışkan partisi DEVA Partisi olacak söz mü? (Söz).

Şimdi oldu.

Her iki sandıktan da zaferle çıkacağız söz mü? (Söz).

Ben sözümü aldım ama unutmayın canlı yayındayız. 86 milyona söz vermiş oldunuz. Sadece bu parti için söz değil. Bu artık vatandaşlarımıza verilmiş bir taahhüt.

Canla başla çalışacağız. Her şeyimizi ortaya koyacağız.

Ve biz unutmayalım bakın DEVA Partisi'nin kimliğini bu birliktelikte eriterek değil tam tersine DEVA Partisi rozeti ile ve diğer partilerle beraber omuz omuza aynı hedefe doğru yürüyen bir birliktelikle bunu başaracağız.

Çünkü DEVA Partisi'nin kimliği erirse bir faydamız olmaz ki.

Kimliğimiz eridiği zaman bir artımız olmaz bir şeyler katmayız bu birlikteliğe.

Biz DEVA Partisi olduğumuz için bu birlikteliğe çok şey katıyoruz.

Onun için artı milletvekilleri oluşuyor. Onun için birlikte daha güçlü oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım 14 Mayıs'ta sandık başında gittiğimizde pusulada sadece bazı parti isimleri, bazı ittifak isimleri veya bazı aday isimleri olmayacak.

O gün sandık başına gittiğinizde bir elinize mührü bir elinize de pusulayı aldığınız zaman aslında karşınızda sadece ve sadece iki seçenekli bir referandum olacak.

Bakın bu seçim özünde bir referandum.

Çünkü iki tane temel ittifak var.

İki tane temel cumhurbaşkanı adayı var.

Başka teferruatlarda var ama özünde iki tane seçenek var.

Ve bütün kaderinizi çocuklarınızın çocuklarımızın geleceğini etkileyecek bir referandum olacak bu aslında.

Birazdan söyleyeceğim tercihlerden birisini seçip altına evet mührünü vuracaksınız.

Nihayetinde oy kullanan vatandaşlarımız da seçim günü geldiğinde bunu idrak edecek diye ben bekliyorum. Çünkü aklıselim bunu söylüyor.

Burada bir referandum var ve iki tane tercih var. Teferruatlardan bahsetmiyorum.

Temel iki tercih var.

Ve bu iki tercih nedir? Ne ile ne arasında tercihimizi yapacağız?

Ne diyeceğiz? Demokrasi mi otokrasi mi diyeceğiz. Ne diyeceğiz? Ortak akıl mı tek akıl mı diyeceğiz. Ne diyeceğiz? Huzur mu kriz mi diyeceğiz. Zenginlik mi fakirlik mi diyeceğiz. Özgürlük mü baskı mı diyeceğiz.

Evet, böyle anlatınca karar vermek çok zor değil değil mi?

Tercih çok açık ortaya çıkıyor.

Ne diyeceğiz? Hukuk mu keyfilik mi diyeceğiz. Umut mu korku mu diyeceğiz. Sevgi mi öfke mi diyeceğiz. Bereketli huzurlu sofralar mı yoksa kilosu 30 liraya çıkan soğan mı diyeceğiz.

Herkesi kucaklayan kapsayıcı bir bakış mı kendinden olmayan herkese terörist diyen nobran bir dil mi? Bunun karar vereceğiz. Karar vereceğiz gidenlerin koşa koşa döndüğü bir ülke mi olacağız yoksa gidemeyenlerin ülkesi mi olacağız.

Değerli arkadaşlar nihayetinde önümüzde iki tane tercih olacak. Bahar mı kara kış mı? Cevap oldukça net.

Ve bu seçimin aslında bir referandum olduğunu vatandaşlarımız zaman içerisinde daha iyi görüp anladığı zaman bizler sahada aslında bunun bir referandum olduğunu vatandaşlarımıza daha iyi anlattığımızda inşallah bu seçimde bu referandumda çok net bir tercih ortaya çıkacak.

Ve bambaşka bir Türkiye'ye doğru hep beraber yola çıkmış olacağız.

Ve inanın korkulu bir rüyadan kabustan uyanıp da ya iyi ki bu rüyaymış, İyi ki bunların hepsini rüyada görmüşüm dersiniz ya, arkadan da şöyle bir yudum su içip rahatlarsınız.

İnanın o kadar hızlı bu ülke rahatlayacak.

86 milyon nefes alacak.

Herkes havada daha çok oksijen olduğunu hissetmeye başlayacak.

Ve İnşallah bir dönem kapanacak bambaşka bir dönem başlayacak.

Tam demokrasiye doğru hızla yürüdüğümüz bir dönemi başlatacağız.

Değerli arkadaşlar, ben kendimi bildim bileli bazı mahallelerde söylenen bir tabir vardır. Nedir bu? Elim altı oka gitmiyor. Elim CHP'ye gitmiyor.

Sizler de eminim sahada her mahallede değil ama bazı mahallelerde bununla karşılaşıyorsunuzdur.

Bu seçim tam da o mahallelerde yani ‘elim o CHP'ye gitmiyor’ diyen mahalleler var ya tam da o mahallelerde ve pek çok evde kısık sesle de olsa elim AK Parti'ye gitmiyorum dendiği bir seçim. Sessiz sessiz kısık sesle elim AK Parti'ye gitmiyor, elim ampule gitmiyor, elim Erdoğan'a gitmiyor diyen insanların kısık sesle kendilerini çok da belli etmeden ama çok sayıda var olduğunu biz gayet iyi biliyoruz. Elim bu yoksulluğa, bu fakirliğe, bu açlığa, bu zulme gitmiyor diyor insanlar artık.

Buradan ben AK Partili bütün dostlarımıza seslenmek istiyorum. Aslında düzeltiyorum eski AK Partili bir önceki seçimlerde AK Parti'ye oy vermiş arkadaşlarıma seslenmek istiyorum.

Evet, eliniz gitmiyor biliyorum. Eliniz AK Parti'ye gitmiyor.

Neden?

Çünkü eliniz yoksulluğa gitmiyor, tabii ki eliniz yolsuzluğa gitmiyor.

Çünkü biliyorsunuz bu ülkede haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin, yolsuzluğun ne kadar yaygınlaştığını görüyorsunuz. Hep beraber görüyoruz.

Ve onun için eliniz gitmiyor bunu da biliyoruz.

Eliniz tabii ki %100'ü aşan enflasyona gitmiyor.

Buna evet demeye gitmiyor.

Eliniz sınavı kazanan başarılı gençler torpilsiz işe giremezken birilerinin haksız kazançla servetine servet katmasına gitmiyor.

Eliniz haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, baskıya, zulme gitmiyor biliyorum.

Eliniz sözünden dönen, etrafındaki çıkarcılara yakasını kaptırmış, Recep Tayyip Erdoğan'a gitmiyor bunu da biliyorum.

Çünkü sizin 2002'de iktidara taşıdığınız bütün servetim bu yüzüktür diyen o Erdoğan sözünden döndü. Bunu görüyorsunuz. Hep beraber görüyoruz.

Biz zamanında içinde olduğumuz için daha erken gördük. Onun için o dönem için gayet zor kararlar verdik. Bunun için yola çıktık.

O günkü Erdoğan yok artık. Değişti. Bunu hep beraber görelim.

Çünkü iktidar gücü insanları değiştiriyor. Uzun süre iktidar gücünü kullanmak güç zehirlenmesi denen bir hastalığa sebep oluyor.

Bilim insanlarının, tarihçilerin, siyaset bilimcilerinin, ortaya koyduğun net bir ifadedir bu güç zehirlenmesi. Gücün yozlaştırılması. Mutlak gücün mutlaka yozlaştırılması.

Bunlar binlerce yıllık devlet yönetim tarihinde siyaset tarihinde ve birkaç yüzyıllık demokrasi tarihinde sabit gerçeklerdir.

İlk gün söz verdiği adaletten, ortak akıldan, istişareden döndü Sayın Erdoğan. Bu yüzden biz burada değil miyiz?

Zamanında AK Parti'nin en parlak dönemlerinde istişare ile ortak akılla ülke yönetirken orada olanlardan şu anda bu salonda olan arkadaşlarımız var.

Siyasete yeni başlayan, bizlerle ilk defa başlayan çok daha fazla bu salonda ama o dönemde işin içinde olan arkadaşlarımız var.

Biz bunu hükümet seviyesinde gördük genel merkezde gördük sizler de pek çoğunuzda teşkilatlarda kılcal damarlarda gördünüz yaşadınız.

Adalet düzenini al aşağı eden, demokrasiyi ezen, hakkı yerle bir eden o eski hikâye kabul etmediğimiz için biz burada değil miyiz bugün?

Biz bu nedenle DEVA Partisini kurmadık mı? Biz ülkemize adalet, huzur, zenginlik, mutluluk getirmek için bu yola çıkmadık mı?

Çünkü biz çünkü sizler çünkü hepimiz yola çıkarken ulaşmayı hedeflediğimiz özgürlüklerden, ileri demokrasiden, çoğulculuktan, katılımcılıktan, hukuk devletinden asla vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz.

İşte arkadaşlar Keçiören’deki mütevazi apartman dairesinden taşınıp devasa bir külliye inşa eden bir zihniyete artık eliniz gitmiyor gitmeyecek, bunu biliyorum. İşte buradayız. Tam da bu yüzden hak için, adalet için ve daha müreffeh bir Türkiye için buradayız.

Zamanında AK Parti'ye gönül vermiş kardeşlerime de seslenmek istiyorum tekrar. Biliyorum yüksek sesle itiraz etmiyorsunuz. Yüksek sesle sokaklarda bağırmıyorsunuz. Ama sabırla sandık gününü bekliyorsunuz.

O sandık günü var ya o sandık günü işte o gün sakince gidip kabinde mührü bu kez o bahsettiğim referandum için kullanacaksınız.

O referandumda da iki tane tercih var. Ya şu anda ki gördüğünüz tablonun daha da kötüleşerek devam etmesi ya da Türkiye için yeni bir nefes, yeni bir ümit, yeni bir özgürlük, zenginlik ve adalet. İki tane seçenek.

O seçeneklerin altında ne yazdığının belki de çok da önemi yok.

Falanca parti yazmış falanca isim yazmış çok da önemi yok ama iki tane temel tercih var.

Ve bu referandumda da bizim özgürlük, adalet zenginlik tercihimizin altında yazan isimler birinci sandıksa birinci sandıkta Sayın Kılıçdaroğlu, 2. sandıkta da DEVA için Cumhuriyet Halk Partisi. İki sandıkta şu anda referandum tercihlerimiz bu.

Diğer her şey inanın söylediğim gibi teferruat. 2 temel tercih. Değişim için, kaybedeni olmayan bir zafer için oy vereceksiniz.

Bakın bu öyle bir zafer olacak ki kaybeden olmayacak.

Başka partilere oy veren, başka tercihlerde bulunan vatandaşlarımız dahi kazanacak.

Çünkü biz tüm Türkiye'nin iktidarı olacağız. Tüm Türkiye'nin hükümeti olacağız.

Asla ayrımcılık yapmayacağız. Beriki öteki demeyeceğiz.

Zaten bakın şuraya baktığınızda bu ortak metinin altına baktığınızda 6 tane partinin imzası var ya aslında bu 6 imzayı yan yana koyun 6 partiyi yan yana koyun bütün toplum kesimleri var burada. Bütün hayat tarzları var.

Yani bu 6 partiye bakıp da benim gibi kimse yok orada diyebilecek tek bir vatandaşımız bile yok.

Yeter ki yakından baksınlar, yeter ki incelesinler, yeter ki o ön yargı duvarlarını yıkıp samimi gerçekçi bir şekilde açık fikirlilikle şu yan yana duran 6 partiye baksınlar.

Burada herkes var.

Burada bütün Türkiye var.

Ve üstelik herkesin olduğu bütün Türkiye'nin olduğu temsil edildiği çalışmalar bunlar.

Onun için çok kıymetli onun için kimse nokta koyamıyor. Onun için kimse çamur atamıyor çünkü çamur tutmaz bu. Yani böyle güzel cildi var gerçekten kir tutmaz ama fiziksel olarak, içerik olarak da çamur tutmaz bir şey bu mümkün değil. Ve bunu çalışan arkadaşlarımız biliyorsunuz bizden de Sayın İbrahim Çanakçı bu çalışmada partimizi temsil etti. Diğer partilerden de yetkin arkadaşlar var bu çalışmada. Ve gayet güzel, uyum içerisinde, mutabakat içerisinde çıktı bu.

Bizim liderlerin önüne 2.300 maddeden topu topu 10 tane madde geldi biliyor musunuz? Burada partiler arasında farklı bakışlar var buna da liderler karar versin diye.

Peki biz o birkaç sayfalık farklı fikirleri bitirip karar vermemiz ne kadar sürdü?

İnanın yarım saat. Yarım saatte bitti.

Çünkü önce Türkiye diyoruz. Çünkü önce adalet diyoruz önce demokrasi diyoruz. Ve iyi niyetle gerçekten sağlam hedefler için bir araya geldiğimizde bu iş oluyor.

Ama iyi niyet önemli.

Herkes iyi niyetli olacak ve herkes önce Türkiye diyecek.

Tabii ki partilerin kendi gündemleri de olabilir. Tabii ki partiler ayrı ayrı kıymetlidir, siyasi partiler ayrı ayrı kitlelere hitap eder.

Ayrı ayrı kitlelere hitap etmenin de mutlaka bir zenginlik olduğunu bilmemiz lazım ama mesele Türkiye ise gerisini biz sadece detaylar olarak görüyoruz.

Bunun için bir araya geldik. Ve biz buradayız.

Buradan yine AK Parti'ye gönül vermiş zamanında destek vermiş vatandaşlarımıza tekrar sesleniyorum. Biz buradayız. Sizleri de seçimin şafağında aramıza bekliyoruz.

Hep beraber olacağız.

Bu büyük yürüyüşte hep beraber olacağız.

Endişeye mahal yok arkadaşlar.

Öyle bir düzen kuracağız ki bir daha kimse seçimlerde ‘eyvah kazanımlarımız elden gidecek’ falan demeyecek.

Böyle bir korku olmayacak. Çünkü herkes kazanacak. Herkes elindekinden daha fazlasına sahip olacak.

Nasıl biz ortak listelerde dedim ya havuzu büyüttük herkes kazandı biz iktidara geldiğimizde de herkes kazanacak.

Çünkü biz Türkiye'yi bir tarafın kazandığı öbür tarafın kaybettiği bir ülke olarak görmüyoruz.

Biz hep beraber güçlüyüz diyoruz. Bir arada Türkiye'yiz istiyoruz, hep beraber Türkiye'yiz istiyoruz.

Ve biz seçimi kazandığımızda onun için tüm Türkiye kazanacak diyoruz.

Ve değerli arkadaşlar hangi kesim olursa olsun mevcut kazanımlardan mevcut haklardan asla ama asla bir milim geriye dönüş yok.

Daha da fazlasını kazanacağız hep beraber. Her vatandaşımızın insan olmaktan kaynaklanan temel hak ve özgürlüklerini doyasıya yaşaması için bir ortam oluşturacağız.

Türkiye'deki her yaşam tarzının olduğu gibi var olması saygı görmesi ve devlet tarafından bırakın müdahaleyi devlet tarafından yaşam tarzlarının korunması için biz hep beraber çalışacağız.

Bir bakıma bu partilerin bir arada olmasının getirdiği bir sigortadır bu aynı zamanda. Her parti ayrı ayrı kendi kitlesinin kendisine destek verenlerin hakkı hukuku için o masada olacak.

Böylece tüm Türkiye'nin hakkı hukuku o masada o iktidar masasında bu sefer korunmuş olacak.

Hak ve özgürlükler bir iktidarın varlığına bağlı olamaz.

Kaldı ki bir kesimin hak ve özgürlüklerini ön planda tutarken başka kesimlerin üzerinde baskı kuran haklarını elinden alan zulüm yapan bir iktidarın artık gitmesi gerekiyor.

Bu iktidar artık bu ülke üzerinde bir yük.

Ve bu yükü milletimiz inşallah seçimde şöyle sırtından indirecek. Bir kenara koyuverecek.

Fakat arkadaşlar bu korku iklimini bilerek yayıyorlar.

Sabahtan akşama ne diyorlar? ‘Ben gidersem onlar sizin haklarınızı çiğner’ diyorlar.

Hiçbir şey olmaz inanın hiçbir şey olmayacak. Tam tersine herkese daha fazla hak herkese daha fazla özgürlük gelecek.

Çünkü biz onlar gibi ayrıştırmayacağız Türkiye'yi.

Biz herkes için hak herkes için adalet herkes için özgürlük diyeceğiz.

10 yıllarca ülkeyi yönettikten sonra seçimlere giderken dikkat edin korkuyla tehditle yürüyen bir kampanya yürütüyorlar.

İnsanları korkutuyorlar, tehdit ediyorlar. Daha güzelini vadedemediği için daha iyisi ile ilgili bir umut oluşturamadığı için vatandaşlarımızı elindekini kaybetmekle tehdit ediyorlar.

'Ben gidersem bak elindekinden olursun. Ben gidersem daha kötüsü olur'. Biz de diyoruz ki hiçbir şey olmaz. Erdoğan giderse hiçbir şey kaybetmezsiniz üstelik daha fazla olur daha güzeli olur diyoruz. Hiç endişe etmeyin diyoruz. Bunun için endişeye mahal yok diyoruz.

Ülkede mafya rejimi inşa ettiğinizde haklar gelene gidene bağlı diyorsunuz.

Örgütlerin çetelerin mafyanın cirit attığı bir ülke haline getirdiniz.

Bu mu hukuk bu mu adalet?

Bu devri bitireceğiz arkadaşlar. Bu hukuksuzluğu bu kabadayılık devrini bitireceğiz. Ve bunu hep beraber yapacağız. Bunu hep beraber pırıl pırıl kadrolarımızla beraber yapacağız.

İnanın şu süreçte bütün bu yaşadığımız seçime hazırlık döneminde, bütün bu adaylarımızın başvurduğu ve bütün bu teşkilatımızın neredeyse tekrar tek tek isim isim gözden geçirdiğimiz bir dönemde gerçekten ben büyük bir gurur duydum. Onur duydum.

Böylesine pırıl pırıl, iyi yetişmiş, ahlaklı, düzgün, işini bilen bir teşkilat kurduğumuz için gerçekten gurur duydum. Hepinize tek tek şükran borçluyum hepinize müteşekkirim.

Böylesine pırıl pırıl bir kadroyla İnşallah biz Türkiye'yi yönetmeye talibiz.

Hep beraber başaracağız. Hep beraber zafere ulaşacağız.

Ben tekrar ikinci bir kez sizlerden söz almak istiyorum. Hep beraber bu seçimi galibiyetle bitireceğiz. Söz mü arkadaşlar? (Söz). Adalet için, özgürlük için, zenginlik için, 14 Mayıs için canımızı dişimize takıp çalışacağız söz mü? (Söz).

Değerli arkadaşlar bu tarihi seçime sayılı günler kala saatler kala iktidar ne yapıyor? Adeta muhalefetteymiş gibi vaat sıralıyor.

Söyledim daha önce de söyledim. Gerçekten bizim eylem planlarımızdan ve ortak politika metnimizden alınmış pek çok konu var. Pek çok husus var.

Sanki bir gece yarısı tek imzayla İstanbul sözleşmesinden çıkan kendileri değilmiş gibi, tek imzayla Merkez Bankası’nın para politikası kurumunu çökerten ve arkasından da Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyonuyla bu ülkeyi karşı karşıya bırakanlar kendileri değilmiş gibi. Bakıyorum son yıllardır özellikle şu son 5 yıldır ülkeyi krizden krize sokan başka bir iktidar da muhalefet partisi gibi Kendi hatalarını nasıl düzelteceklerini kendi yanlışlarıyla ilgili ne yapacağını, kendi ülkeyi soktuğu krizleri karşısına alıp o krizlerden ülkeyi nasıl çıkaracağını anlatıyor.

Bir olayın sebebi bir krizin sebebi bu krizi çözemez.

Çünkü krizin sebebinde özünde adaletsizlik var hukuksuzluk var. Allah'ın verdiği aklı kullanamamak var. Bilimden uzaklaşmak var.

Yapamazlar ağızlarıyla kuş tutsalar yapamazlar. Bitti artık.

Biz bunu gördüğümüz ve bildiğimiz için yola çıktık. İnşallah hep beraber bu zorlukları aşacağız.

Son olarak değerli arkadaşlar önümüz bayram. Ve mübarek Ramazan ayımızı bayramla taçlandıracağız bu cuma günü.

Bu ramazan büyük afetten sonraki ilk bayramımız. On binlerce vatandaşımızı ve partimiz içerisinde de onlarca arkadaşımızı kaybettik.

Anadolu'nun tabiriyle biliyorsunuz bu büyük felaketlerden sonra gelen bayramlara Kara Bayram denir.

Biz de bu bayramda deprem bölgesinde olacağız. Ve bayramın 1. günü deprem bölgesindeki 8 ilde 6 genel başkan ve iki büyükşehir belediye başkanımızla beraber eş zamanlı bir bayram programı gerçekleştirmiş olacağız.

Bu 6+2, 8 şehri liderler arasında da şöyle bir isimlerle belirledik.

Ben de kısmet olursa Diyarbakır'da olacağım.

İnşallah bayram namazını Diyarbakır'da arkadaşlarımızla birlikte eda edeceğiz. Daha sonra bir bayram sofrasında Diyarbakırlı vatandaşlarımızla buluşacağız.

Ve böylece bayramın 1. günü deprem bölgesinde depreme maruz kalan o büyük acıyı yaşamış yakınlarını arkadaşlarını kaybetmiş vatandaşlarımızla beraber geçireceğiz.

Kim ne yaparsa yapsın biz bu depremi unutturmayacağız. Unutturmaya çalışıyorlar.

Temeller atarak beton dökerek unutturmaya çalışıyorlar.

Biz unutturmayacağız.

Hele hele o ilk bir gün iki gün üç gün niye hiçbir şey yapılmadı sürekli soracağız. Ve cevabını da inşallah iktidara gelince açıp bütün devlet kayıtlarına bakacağız. Ne olmuş niye sistem kilitlenmiş? Bunların hepsini inşallah ortaya koyacağız.

Sürekli olarak soru sormaya devam edeceğiz ve er ya da geç bu sorularımızın cevabını alacağız.

Bu vesileyle sizlerin de Ramazan bayramını şimdiden tebrik ediyorum.

14 Mayıs'ta hep beraber yaşayacağımız demokrasi bayramını da bugünden tebrik ediyorum.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

Ve tüm gün sürecek il başkanları toplantımızın da partimiz için ülkemiz için hayırlı sonuçlar oluşturmasını temenni ediyorum.

Ailelerinize dostlarınıza da en derin sevgilerimi selamlarımı iletmenizi özellikle rica ediyorum. Sağ olun var olun.