Genel Başkanımız Ali Babacan, Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtladı
Cüneyt Özdemir: O gece ilginç anlar yaşandı. İmamoğlu ile Mansur Yavaş çıktılar seçim sonuçları tam net değil bakıyoruz dediler. O sırada siz neler yaşıyordunuz? İlk turun kaybedildiğini ne zaman fark ettiniz?
Ali Babacan: Aslında ilerleyen saatlerde biraz veriler farklı farklı yerlerden farklı kompozisyonla önümüze geldi. Biliyorsunuz bir Anadolu Ajansı’nın yayınladığı veriler vardı bir Anka'nın yayınladığı veriler vardı. Bunlar ayrı ayrı kaynaklardan geliyordu. Anadolu ajansı ile Anka tam tersi bir kompozisyon ortaya koyuyordu. Yani Anadolu Ajansı iktidarı çok daha önce gösterirken a Anka'da tersini gösteriyordu. Ama bir noktada bir dengelenme sağlandı tabii o arkada ne oldu ne bitti oralarını tabii bilemiyoruz yani. Bu Anka'nın haber kaynakları ile bilgi kaynakları ile ilgili bir konu. Ama saatler gece yarısına doğru yaklaştığında sonuçlar az çok belli olmaya başladı. Ondan sonra nasıl bir açıklama yapalım bu gece hangi mesajı verelim diye hemen hızlı bir koordinasyon sağladık ve o gece arka arkaya kısa kısa açıklamalarla vatandaşlarımızı bilgilendirdik ve hemen ikinci tura çalışmaya başladık yani.
Cüneyt Özdemir: Birinci turun kazanılacağı çok büyük bir şeydi bir hava vardı. O kaybettiğinizi anladığınız anda aranızdaki hava neydi ne konuşuldu? Moraller nasıldı onu merak ediyorum.
Ali Babacan: Tabii çok ciddi bir moral bozukluğu vardı. Çünkü baktığımız takip ettiğimiz pek çok araştırmada az bir farkla belki birkaç puan daha fazla farkla Sayın Kılıçdaroğlu önde görünüyordu pek çok araştırmada. Bir de mitingler yapmıştık o mitinglerdeki katılım gerçekten çok coşkuluydu. Yani Kayseri'de şimdiye kadar yapılmış en geniş katılımlı miting oldu. Bursa'da muhteşem bir miting oldu. Yani mitinglere katılım ve mitinglerin coşku seviyesi de aslında şimdiye kadar görülmemiş düzeydeydi. Zaten fark da biliyorsunuz %48 -52 diye neticelendi. Yani biz o desteğin yüksek olduğunu bekliyorduk ama %50'den fazla çıkacağını ümit ediyorduk. Olmadı %48'de kaldı nihayetinde ikinci tur açısından söylüyorum bunları tabii.
Cüneyt Özdemir: Sonrasında liderler görüşmelerinde neler konuşuldu hangi konular gündeme geldi? Millet ittifakı o gece dağıldı diyebilir miyiz?
Ali Babacan: Yani öyle bir şey olmadı çünkü sonuçta biz ortak adayımız olan Sayın Kılıçdaroğlu'na destek vermeye devam ettik. Bunu kamuoyuna açık programlarla halk buluşmalarıyla veya televizyon programları ile kürsü konuşmalarıyla kampanyamıza sonuna kadar devam ettirdik yani. Evet, meclisteki aritmetik aleyhimize sonuçlanmış oldu 14 Mayıs gecesi ama 28 Mayıs'ta Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu ikinci turda kazanabilmesi ile ilgili de her türlü gayreti ortaya koyduk.
Cüneyt Özdemir: Meral Akşener hiç ben size demiştim dedi mi?
Ali Babacan: Yani çok o açıklıkta bir ifadesi olmadı. Ama tabii herkes bir miktar hayal kırıklığı vardı üzgünlük vardı. Gayet doğal çünkü beklemediğimiz bir sonuçtu. Yani şu da anlaşılıyor ki muhtemelen kamuoyu yoklamaları araştırmalar biraz daha maliyet meselesi olduğu için daha çok merkezler ağırlıklı yapılıyor. Kırsala çepere pek çıkılmıyor yani. Örneklenmeler pek kırsaldan çeperden alınmıyor. En azından yüz yüze olan görüşmeler açısından bunu söylüyorum. Zaten seçim sonuçlarına baktığımızda merkezlerde büyük şehirlerde aslında kazanan biz olduk. Küçük şehirlerde ve kırsalda kazanan Erdoğan oldu. Fakat kırsalın ve küçük şehirlerin oyları toplamda ya da oy dağılımı daha baskın oldu yani.
Cüneyt Özdemir: Nerede hata yaptık diye sordunuz mu? Yani Kılıçdaroğlu aday olmasaydı sonuç farklı olabilirdi ya da şurada şunu şöyle yapsaydık farklı olurdu dediniz mi? Kendiniz bunun muhasebesini nasıl yaptınız?
Ali Babacan: Şöyle biz çok dikkatli ve aşama aşama bir aday tespit süreci gerçekleştirdik. Şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir iş ortaya koyduk. Ortak politikada dokümanı oluşturduk. 2300 madde ile vatandaşlarımıza sözlerimizi sıraladık ve hepsi gerçekçi hiç aldatmadık hepsi yapılabilir şeyler oldu. Anayasa değişiklik paketimizi hazırladık 84 maddelik. Bakın iktidarın hala yeni bir şeyi yok. Yeni anayasa deyip duruyorlar da ellerinde hiçbir şey yok. Dolayısıyla biz bunu da hazırladık. Zihni hazırlık ve program hazırlığı açısından bugüne kadar görülmemiş bir hazırlığı gerçekleştirdik. Ama nerede hata yaptık dersek herkes işaret parmağını önce kendisine çevirmek zorunda. B planımız hiç olmadı. Hep kazanacağımıza göre hazırlandık. Ne olur diye bir planımız olmadı yani bir B planımız olmadı. Bir de kırsala köylere çepere küçük şehirlere daha fazla ağırlık vermemiz gerektiğini de şu anda söylüyorum yani. Fazla belki merkezlere odaklandık nüfus çoğunluğu orada diye ama o kırsalın gerektirdiği ilgiyi belki göstermedik gösteremedik yani. Dolayısıyla bundan sonra yapılması gereken en önemli konu evet merkezler tabii ki önemli nüfus yoğunluğu oralarda ama hiçbir vatandaşımızı ihmal etmemek her vatandaşımızın kapısını çalmak en küçük ilçe belde köye kadar uzanıp insanlarımıza doğruları anlatmak ve yanlışları işaret etmek. Çünkü biz yanlışları açıkça göstermezsek birkaç tane televizyon kanalından insanlara sürekli doğru olmayan bilgiler pompalanıyor. Ciddi bir propaganda makinesi var şu an hükümetin elinde. Ve bunu maalesef siyahı beyaz diye gösterecek şekilde bir çizgi ile bazı vatandaşlarımız üzerinde etkili olabiliyorlar bunu görebiliyoruz yani. Şu anda baktığımızda Türkiye tablosuna aslında düzelen hiçbir şey yok Cüneyt Bey. Sizinle ilk programımızı yaptığımızda Deva partisinin o ilk kuruluş günlerinde pandemi yasaklarının olduğu günlerde problemlerden bahsetmiştim değil mi? Türkiye'de özgürlüklerle ilgili sorunlar var demiştim, hukuk adalet sorun var demiştim. Ekonomik kriz zaten o zaman da vardı hala evreler değişerek devam ediyor. Yani Türkiye'nin sorunları aynen devam ediyor hiçbir şey çözülmedi. Çözülemeyecek de.
Cüneyt Özdemir: Mehmet Şimşek şu anda ekonominin başında. Merkez Bankası’nda tecrübeli bir isim var. Mehmet Şimşek’le siz yıllarca yan yana çalıştınız. Beğenmiyor musunuz bugün yaptığı işleri? Sizin dediğiniz noktaya gelmedi mi?
Ali Babacan: Aslında hem Mehmet Şimşek hem de Cevdet Yılmaz Cumhurbaşkanı yardımcısı benim yakın çalışma ekibimde olan arkadaşlar. Zaten bu iki görevlendirme bizim yaptığımız etkili muhalefetin de bir sonucu olarak görüyorum ben açıkçası. Yani tekrar doğrulara dönmenin ya da doğrulara dönüyormuş gibi bir görüntü oluşturmanın bir sonucu olarak görüyorum ama maalesef arkadaşlarımız sadece vitrinde. Kendi ekiplerini henüz kuramadılar. Merkez Bankası başkanı evet görevlendirildi ama başka hiçbir değişiklik yapılmadı Merkez Bankası’nda. Dolayısıyla kadrolar eski kadrolar. Daha dün faiz düşsün faiz artırmamaya imza atan para politikası kurulu şimdi faiz artsın diye imza atıyor. Şimdi bunun neresine güvenebilirsiniz? Çünkü talimata açık bir Merkez Bankası olduğu sürece Merkez Bankası bağımsız olmadığı sürece enflasyon asla düşmez. Türkiye'de ne zaman biz Merkez Bankası’nı gerçekten bağımsız çalıştırdık enflasyon tek haneye indi ve oralarda devam etti. Hatırlayın enflasyon %8 olunca yükseldi diyorduk. 2 puan artış nereden geldi diyorduk tekrar düşürmemiz lazım enflasyonu diyorduk. Şimdi rakamlar öyle bir boyutta ki bağımsız ENAG %108 açıklıyor, TÜİK %38'e açıklıyor. Arada 70 puan fark var. Yani o kadar farklı bir noktaya geldik ki işler gerçekten çok üzülüyoruz. Mesela sadece ekonomide değil bakın ilk programımızda sizinle özgürlüklerle başlamıştık. Siz bana ekonomi sormuştunuz ben ilk özgürlüklerle başlamak zorundayız demiştim. Seçimden sonra ne oldu? Merdan Yanardağ şu an tutuklu yargılanıyor değil mi? Bu ne demek? Aslında tek bir gazeteci üzerinden bütün medyaya ayar vermek demek başka bir şey değil. Hukukçularımız bütün dosyasını inceledi baktı. Gözaltına alınmayı bırakın yani ya da tutuklu yargılanma böyle bir şeyler yok o dosyada. Bunu gerektirecek bir durum yok. Ama hükümet ne diyor nasıl Osman Kavala için iş dünyasına 'bak kafamı bozmayın sizi içeri bir atarım kimse de kurtaramaz' bir kişi üzerinden iş dünyasına nasıl ayar veriyorsa seçimden sonra da yine medyaya tek bir kişi üzerinden aslında ayar veriyor. Dolayısıyla özgürlüklerle ilgili medya özgürlüğü ile ilgili ifade özgürlüğü ile ilgili durumda hiçbir değişiklik yok. Aynı baskı ortamı devam ediyor. E hukuk adalet diye bir şey var mı? Yok.
Cüneyt Özdemir: Ekonomiye baktığınız zaman mesela siz farklı ne yapacaktınız? Üç aşağı beş yukarı aynı şeyi yapmayacak mıydınız? Yani mesela yarın faiz artırımı demiştiniz faiz artırımı yaptılar. Muhtemelen yarın da faizi artıracaklar. E Mehmet Şimşek'in çeşitli kamudaki genelge yayınladığı şeyi sıkmak istiyor. Daha ortadoks politikalara döndü. Bir de yakın arkadaşınız olduğu için mesela siz daha farklı ne yapardınız? Yapılmayan ne ekonomide şu anda?
Ali Babacan: Öncelikle yapılmayan en önemli ne biliyor musunuz? Seçimden önce söylediklerinin tam tersini yapıyorlar. Yani insanları aldattılar. Seçimden tam 3 hafta önce Erdoğan ne dedi? 'ben iktidarda olduğum sürece faiz artmaz sadece iner' dedi. 3 hafta sonra faizi artırdı. Ya da koskoca billboardlar astılar Türkiye'nin her yerine doğalgaz bedava diye. Manşet o doğalgaz bedava. Altta küçük küçük yazılar. Doğalgaz bedava diye seçim kampanyası yaptılar seçimden hemen sonra akaryakıta yakın tarihimizin en büyük zamlarını yaptılar tüp gaz dahil. Yani insanları aldattılar montaj videolar gösterdiler. Olmayan şeyleri var gibi anlattılar. Dolayısıyla ben hep söylüyorum Erdoğan kazandı ama helalinden kazanmadı. Oysa biz insanları hiç aldatmadık. Yapacaklarımızı yazdık. Bakın DEVA Partisi olarak ben hep gösteriyorum bu artık böyle 23 fasiküllük bir ansiklopedi haline geldi. Bütün hazırlıklarımızı yaptık hepsi gerçekçiydi. Hiç popülizm yok burada. Ve 6 partinin ortak politika dokümanına da tek bir cümlelik popülizm ifadesi olmadı. Biz de itiraz ettik başka partiler de itiraz etti. Tek tek böyle popülist gayretler oldu ama ortak politika metnine bunlar girmedi. Dolayısıyla biz kazansaydık hiç kimseyi aldatmamış bir şekilde ülkeyi yönetecektik. Ne söz verdiysek onu yapacaktık. Bir de en önemlisi Merkez Bankası’nın bağımsızlığı bakın şu anda temel problemimiz enflasyon. Şu anda Türkiye ekonomisinin başındaki en büyük bela 1 numaralı bela enflasyon. Bu enflasyonu düşürmenin tek haneye indirmenin tek yolu Merkez Bankası’nı bağımsız yapmak. Bir defalık faiz artışı iki defalık faiz artışı bunu kurtarmaz. Bugünlük belki geçici sonuç alırsınız saman alevi gibi ama hemen söner ve geriye kül kalır. Burada Merkez Bankası gerçekten bağımsız olmadıktan sonra Sayın Erdoğan ellerini Merkez Bankası’ndan çekip oraya baştan aşağı düzgün bir kadro göreve getirmedikten sonra bu ülkede enflasyon düş-me-ye-cek. İmkânsız. TÜİK bunu düşmüş gibi gösterebilir gerçek enflasyon asla düşmez. Tarihimizde sabit 34 yıl boyunca bu ülkede enflasyon iki haneydi 3 haneydi. Ne zaman düştü tek haneye? 2004'te. Niye düştü? Biz Merkez Bankası'nı gerçekten bağımsız çalıştırdık. Ve 2015 16'ya kadar da bu böyle devam etti. Ne zaman ki ben ayrıldım kadrolarımızı uzaklaştırdılar sistemden kendi sadece talimata uyan aslında işi bilmeyen kadroları sisteme yerleştirdiler enflasyon iki haneye çıktı üç haneye çıktı. Şu son 50 yıllık siyasi tarihimize bakın Merkez Bankası bağımsız enflasyon tek hane, Merkez Bankası talimatla yönetiliyor enflasyon iki tane üç hane. Bu kadar basit. Bunu yapmadan enflasyonu düşüremeyecekler. Ve enflasyon en modern hırsızlık yöntemi. Önce enflasyon yoluyla vatandaşların cebinden çalıyorlar arkadan maaş artışlarını bir güzellik gibi olumlu bir müjde güzellik gibi anlatıyorlar. Burada esas olan enflasyonu düşürmek yani yoksa enflasyon nereden geliyor kök kelime İngilizce inflate yani şişirmek. Balonun şişmesi gibi bir şey. Rakamlar şişiyor şişiyor fiyatlar önce şişiyor arkadan maaşlar şişerek onu yakalamaya çalışıyor. Ama hiçbir zaman da gerçekten yakalayamıyor. Dolayısıyla geniş kitleler sabit gelirli düşük gelirli bütün milyonlarca insanımız emeklimiz işçimiz memurumuz hepsinin satın alma gücü düşüyor. Enflasyon aslında direkt gidiyor satın alma gücünü vuruyor yani yok maaşım artmış diye sevinmenin bir anlamı yok.
Cüneyt Özdemir: Ali Bey aslında seçimin bir kazananı da sizsiniz. Çünkü 15 milletvekili çıkardınız ve herkes de bunu büyük bir başarı olarak görüyor. Şöyle de bir iddia ortaya atıldı bir DEVA Partili 'ticaret böyle yapılır işte' demiş bir gazeteciye. Bu doğru mu? Siz böyle mi düşünüyorsunuz? Bu cümleyi eden siz misiniz ya da biliyor musunuz kimin böyle bir cümle ettiğini?
Ali Babacan: Öyle bir şey basında çıktı ama bizim arkadaşlarımızdan mıdır siyasi kadromuzdan mıdır siyasi kadro dışındaki çeper kadrodan mıdır bunu bilmiyorum. Ama bizim bütün bu süreçte dikkat ettiğimiz neydi niye biz bu kararı verdik niye ortak listelerden seçime girdik çünkü CHP geldi bize dedi ki cumhurbaşkanlığını kazanma ihtimalimiz görünüyor ama mecliste çoğunluğu sağlayamıyoruz. Her parti ayrı ayrı listelerle girerse D'Hondt sisteminde o küsuratlı oyların hepsi araya gidiyor ve meclis çoğunluğunu sağlayamıyoruz. Meclis çoğunluğunu sağlamamızın tek yolu ortak liste ile girmek diye getirdiler bize hesaplar sundular. Dediler ki ya herkes kendi kendine girecek, cumhurbaşkanlığını kazansak bile mecliste çoğunluğu kaybedeceğiz ve zor yöneteceğiz bu ülkeyi ya da tek listeden gireceğiz istikrarlı bir şekilde yöneteceğiz. Ve biz de hesap yaptık gerçekten hesaplar doğru yani ayrı ayrı seçime girildiğinde herkesin milletvekili sayısı düşüyor. Ama ortak bir listeyle girildiğinde toplam milletvekili sayısı artıyor. Bizim hesaplarımızda da aynı sonuçları gördük. Dolayısıyla bizim önümüzde iki tane seçenek vardı ya kardeşim biz anlamayız DEVA'yız diye kendi listelerimizle gireceğiz diye inat edebilirdik. Sonuçta da ne olurdu mecliste çoğunluk kaybedilmesinin sebebi olarak gösterilebilirdik. İşte DEVA Partisi ayrılık yaptı birlik beraberlik içinde hareket etmedik. Ayrı listelerle seçime girdi kendileri de kaybetti CHP'ye de kaybettirdi. Bütün muhalefet kaybetti. Bizi bunlarla suçlayacaklardı bugün ayrı listelerle girseydik. Biz teklif götürdük ısrar ettik kabul etmediler. Kendileri de kaybetti CHP'ye de kaybettirdiler Türkiye'ye de kaybettirdiler diye suçlanacaktık bugün. Yani önümüzde iki tane tercih vardı. Ya gerçekten güç birliği yapıp ortak listelerle meclis çoğunluğunu sağlama gayretine girecektik ya da Türkiye bizim için önemli değil iktidar bizim için önemli değil biz kendimize bakarız diye DEVA Partisinin önceliklerini savunuruz deyip gidebilirdik. Ama bizim bütün kararımız önce Türkiye kararı. Önce DEVA mı önce Türkiye mi dediğinde önce Türkiye dedik. Ha kendi hesaplarımızda da DEVA Partisinin toplama yani ortak listelere girildiği anda +18 tane milletvekili katkıda bulunacağı ortaya çıktı. CHP'nin rakamlarında da aynı şeyler ortaya çıktı. CHP bize getirdi dedi ki DEVA, Gelecek ve Saadet ile aynı listeden girersek + 32 milletvekili oluşuyor toplamda. Biz hesap ettik biz de + 30'u bulduk gerçekten. Ama sadece DEVA'nın katkısında 18'i bulduk. Yani bütün bu hesaplarda CHP'nin de hesabında bizim de hesabımızda + 30 kadar milletvekili oluşurken ve bu +30 içerisinde DEVA'nın katkısının 18 olduğu bütün simülasyonlarda ortaya çıkmışken bu şekilde bir anlaşma yapmamız baştan CHP ile seçime girmemiz ve ondan sonra bu sonucu almamız doğal bir sonuç yani. Yoksa burada bir aldatan aldanan meselesi yok. Sadece Türkiye için güç birliği yapıp daha fazla milletvekili çıkarıp mecliste etkin olma gayreti var. Bundan ibaret yani. Programın başında ben kısaca izledim biliyorsunuz CHP içerisinde büyük bir tartışma var. Bir genel başkanlık tartışması var ve Sayın Kılıçdaroğlu'nu hedefleyen destekleyen bir grup da var. Parti dışında medyada da var. Biz aslında Sayın Kılıçdaroğlu'nu vurmak için kullanılıyoruz. Yani adeta DEVA Partisinin 15 milletvekilini cephane haline getirelim Sayın Kılıçdaroğlu'nu onunla vuralım. Yoksa eleştirilerin özüne indiğimizde baktığımızda aslında gerçek hedef biz değiliz. Hedeflenen Sayın Kılıçdaroğlu onu da gayet iyi görüyoruz izliyoruz. Sağduyu sahibi herkes de bunu görüyor yani.
Cüneyt Özdemir: Ali Bey seçimler bitti siz mesela şu anda hem Kılıçdaroğlu'nun yanında hem CHP'nin yanında mı hareket edeceksiniz yoksa artık biz bir siyasi partiyiz girdik herkes aldı milletvekilini artık bundan sonra bizim dünya görüşümüze göre anayasa değişikliği ile ilgili bir şey gelir ona göre tavır alırız. İlla CHP ile İYİ Parti ile ortak hareket etmeyiz mi diyorsunuz? Orayı çok merak ediyor herkes.
Ali Babacan: Şimdi zaten CHP ve İYİ Parti beraber hareket edecek mi etmeyecek mi orada bir soru işareti var. Onunla ilgili biz bugüne kadar net bir açıklama duymadık. Şu anda aslında her parti için bir muhasebe dönemi. Biz de yoğun bir şekilde kendi iç malzememizi yapıyoruz. Nerede durduk doğru yerde durduk mu? Sonuçlara bakınca bundan sonra ne yapmamız gerekiyor çok yoğun bir iç istişare sürecinden geçiyoruz şu anda. Bütün teşkilatlarımızla beraber 81 il 766 ilçede yoğun bir istişare dönemindeyiz. Biz 15 milletvekilimizi 81 ilde görevlendirdik. Bizim 81 ilimizin milletvekili var şu anda çünkü 15 milletvekilini tüm Türkiye'de görevlendirdik. Arkadaşlarımız bu yaz içerisinde en az iki defa üç defa illerini ziyaret edecekler. Bütün ilçe teşkilatlarımızla görüşecekler. Hem durum tespiti hem önerilerle ilgili beyin fırtınaları yapılacak ve DEVA Partisinin bundan sonra ağırlık vereceği konularla ilgili bir karar vereceğiz. Partimizin programı ortada. Parti programımızdan taviz vermeyiz. Orada sapasağlam bir omurga duruyor. Altın değerinde bugün geçerli. Mart 2020'de ne ise bugün geldiğimiz Temmuz 2023'te aynı değerde olan bir parti programımız var ama bundan sonra odaklanmamız gereken seçmen grupları nedir? Odaklanmamız gereken söylem nedir? Vatandaşlarımızı daha çok hangi konularda aydınlatmamız gerekiyor hangi konularda daha çok ikna etmemiz gerekiyor? Tabi en önemlisi umut umut. Şu anda Türkiye genelinde %48'de yani muhalefeti destekleyen seçmende ciddi bir üzgünlük var kızgınlık var ama benim en çok da endişe ettiğim bir gözlem umutsuzluk var. İşte biz umudu tekrar yeşillendireceğiz umudu tekrar ayağa kaldıracağız. Çünkü evet seçimi kazandılar ama helalinden kazanmadılar. Onun için de yönetemiyorlar yönetemeyecekler de. Türkiye'deki sorunlar sadece ve sadece büyüyecek. Ve şu son Körfez turuna bakın Erdoğan'ın. Yani biz evet ihracattan memnun oluruz Türkiye daha çok ihracat yapmalı evet, savunma sanayi ürünlerimizi de daha çok ihraç etmeliyiz, evet Türkiye'ye daha çok yatırım gelmeli ama gidip de kapı kapı dolaşıp para dilenmek kredi dilenmek Türkiye'ye yakışmıyor. Biz bunu hiç yapmadık. Ben yıllarca başbakan yardımcılığı yaptım ekonomi bakanlığı yaptım dışişleri bakanlığı yaptım. 13 yıl hükümetteydim gidip de tek bir ülkeden tek bir kuruş para talebimiz olmadı. Biz ne yaptık? Mal satalım size dedik gelin bize yatırım yapın dedik. İki talebimiz oldu. Gidip de ya bize biraz para verin paramız bitti Merkez Bankası’ndaki dövizi tüketti bizim damat falan demedik. Onun için buna ben üzülüyorum. Yani şu andaki dış ilişkilerin düştüğü duruma da üzülüyorum ülkenin geneline de ama en çok da üzüldüğüm ve çalışmamız gereken konu umudu tekrar ayağa kaldırmak. Bütün arkadaşlarımız çalışıyor.
Cüneyt Özdemir: Bu konuda da size bir eleştiri var o da sizin cenahtan. Şöyle bir eleştiri deniliyor ki; DEVA AK Parti'ye bir alternatif olacaktı ama ne zaman ki CHP'nin listelerine girdi alternatif olmaktan çıktı. Önümüzde yerel seçimler var siz DEVA Partisi olarak seçimlere kendi adayımızı mı koyacaksınız yoksa yine İYİ Parti'nin CHP'nin adaylarını mı destekleyeceksiniz? Son olarak bunu sorayım.
Ali Babacan: Şöyle bizim şu anda Türkiye'de kendi listelerimizle ve kendi adaylarımızla seçime girmemiz esas yani 81 ilde 923 ilçede kendi adaylarımızla seçime girmemiz esas. Biz ne dedik teşkilatlarımıza? Bütün il başkanlarımızı Ankara'da topladık dedik ki bakın her ili ve her ilçeyi çalışın. Bizim temel duruşumuz kendi adaylarımız ama herhangi bir ilde ya da ilçede eğer başka partilerle bir işbirliği modelitesi olursa ya da kuvvetli isimler bazlı aday bazlı bir çalışmada düşünülebilirse bununla ilgili önerilerinizi bize söyleyin dedik. Dolayısıyla biz ne yapacağız? Önce teşkilatlarımızdan bu konuyla ilgili görüşleri çalışmaları alacağız yereli dinleyeceğiz çünkü yerel seçim. Yani yerelin sesini dinlemeden karar vermemizi ben doğru görmüyorum. Önce onları dinleyeceğiz ve arkasından da nihai kararlarımızı vereceğiz. Bütün Türkiye'de şu anda çalışıyoruz. Ve şu anda ülkemizde gittikçe derinleşen ve çoğalacak sorunların çözümünün bu hükümetle mümkün olmayacağını defalarca anlatacağız. Evet ilk seçimde olmadı 14 Mayıs ile 28 Mayıs'ta %48'i %53 54 55 yapamadık. Ha belki de şu oldu vatandaşlarımız baktı dediler ki 6 tane parti var ama acaba birlikte uyum içerisinde yönetebilecekler mi? Mesela bu da yerelden şu anda çok duyduğumuz bir konu. Tamam 6 parti bir araya geldiler ama yönetebilecekler mi? Ha şu var biz doğru yerde durduğumuzu düşünüyoruz yani tarihin doğru yerinde durduk. Çünkü bir tarafta kutuplaştırma vardı germe vardı biz mahalleler arasındaki duvarları yıkacak ve insanları bir araya getirecek bir modelle seçime gittik. Bir tarafta öfke vardı nefret vardı biz sevgiyle seçime gittik. Bir tarafta adaletsizlik hukuksuzluk vardı biz adalet ve hukuk diye seçime gittik parlamenter sistem diye seçime gittik. Şu andaki sistem gittikçe otoriterleşen yönetim tarzı Türkiye için doğru değil fayda getirmeyecek dedik. Demokrasiden yana tutum aldık dolayısıyla biz doğru yerde durduk ama durduğumuz yeri vatandaşlarımıza yeterince iyi anlatamadık. Vatandaşlarımız da ne dediler? Yani burada bildiğimiz bir şey var bu tarafta da 6 partiden oluşan yeni bir şey var. Acaba uyum içerisinde yönetebilecekler mi diye sorular oluştu. Dolayısıyla nihai noktada bir grup vatandaşımız dedi ki yine de ben bildiğimden yana tercihimi koyayım ama iktidarı destekleyenler içinde dahi iktidarın aslında sorunları çözeceğine inanmayan bir kitle var. Yani evet destek verdim ama seçimden sonra yaptıklarına bakın arkadaş diyor yani olacak şey mi diyor yani.
Cüneyt Özdemir: Aynı şeyi ama muhalefet için de söylüyorlar. Seçimden sonra şu yaşananları görüyorsunuz. Siz konuyu açtığınız için ben özellikle soruyorum yoksa bir başka partinin iç meselesini sormak istemiyorum. Ama diyorsunuz ki CHP'de Kılıçdaroğlu'nu vurmak için bizi kullanıyorlar. Biz buna karşıyız asıl hedef Kılıçdaroğlu. Siz tecrübeli bir siyasetçisiniz. Yıllarca devlet içinde kaldınız parti kurdunuz kendiniz çıktınız. Zaman zaman meydanlarda hainlikle suçlandınız ama hiçbir zaman da yolunuzdan vazgeçmediniz. CHP'de bugün yaşananlara baktığınız zaman sizce vazo kırıldı mı? Bu noktadan sonra CHP aynı şekilde devam eder mi yoksa bölünür mü? Bu girişimler başka bir yere evrilir mi ne düşünüyorsunuz?
Ali Babacan: Bunlar tabii CHP'nin kendi iç meseleleri sizin de dediğiniz gibi. Çok müdahil olmak istemeyiz. Her parti kendi iç muhasebesini yapıyor kendi iş değerlendirme süreçlerini yaşıyor ama bizim için önemli olan nedir bütün bu süreçte CHP Sayın Kılıçdaroğlu'nun önemli gayretiyle bir helalleşme sürecine girdi. Çok geniş kesimleri kucaklama gayretine girdi. Farklı mahallelerden olan insanlarla bir araya gelip konuşma buluşma gayretine girdi. Biz bu gayreti çok kıymetli görüyoruz. Fakat seçimlerden sonra gördük ki CHP'yi destekleyen yorumcular köşe yazarlarının önemli bir kısmında aslında böyle bir gayret yokmuş. Yani ne dediler Sayın Kılıçdaroğlu'na? Niye bunlarla beraber oldun niye bunları yanına aldın. Bizim için önemli olan nedir şu anda ana muhalefet partisi olan CHP'nin kucaklayıcı ve o helalleşme felsefesini devam ettiren bir çizgi izlemesidir. Büyük resme baktığımızda biz bunu görüyoruz. Ama onun haricindeki her şeyi CHP'nin kendi iç meselesidir artık kendi iç süreçlerini mi yaşarlar kongrelerimi yaparlar biz tabii ki iletişim içerisinde oluruz herkesle. 6 parti bir arada çalıştık beraber çalışmış olmanın bir hukuku da var. Daha kolay ve açık diyalog kanalları var. Bu ilişki zeminin diyalog zeminin her zaman için sıcak durması faydalıdır demokrasimiz için faydalıdır. Siyasette ben hep diyaloğu önemsedim, işbirliğini önemsedim dolayısıyla bu diyalog ve işbirliği çerçevesinde kıymetli olduğunu düşünüyorum ama şu anda bizim için daha önemli öncelik DEVA Partisi'nin özgün kendi kimliğini şöyle bir sağlamlaştırıp vatandaşlarımıza da iyi bir iletişimle anlatmak. Bizim şu andaki temel önceliğimiz bu. Çünkü artık iktidar hükümeti kurdu çalışmaya başladı çuvallıyorlar daha da çuvallayacaklar. Biz seçime hazırlanacağız sadece yerel seçime değil asıl bundan sonraki genel seçim için daha da iddialı bir şekilde hazırlanacağız yani. Çünkü Türkiye'de önemli bir demokratik denetime ihtiyaç var. Yanlışa yanlış doğruya doğru diyecek düzgün siyasetçilere ihtiyaç var dürüst siyasetçilere ihtiyaç var. Sözüne güvenilen doğru yerde duran korkmadan düşündüğünü söyleyen siyasetçilere ve siyasi partilere korkunç ihtiyaç var. Dolayısıyla DEVA Partisini kurduğumuz günkü ihtiyaç neyse bugünkü ihtiyaç aynen hatta daha da büyümüş şekilde yerinde duruyor. Bakın sivil toplum konuşamıyor. Sivil toplumdan konuşmaya çalışanları hemen eziyorlar sildiriyorlar. Paranın gücü çözmüyor. Türkiye'nin en büyük sermayesine sahip İnsanların oluşturduğu derneklere bakın vakıflara bakın hükümet karşısında çok zayıflar konuşamıyorlar. Medyanın önemli bir kısmı baskı altında. Ya konuşamıyor ya da hükümetin arzu ettiği neyse ise onu söylüyor. Dolayısıyla burada çıkıp açık bir şekilde yanlışa yanlış doğruya doğru diyecek siyasi partilere ihtiyaç var. DEVA Partisi'nin kuruluş amaçlarından en önemlisi bu. Muhalefette olduğumuz sürece korkmadan alnımız açık başımız dik yanlışa yanlış doğruya doğru diyeceğiz. İktidar olduğumuz zaman da zaten kadrolarımız hazır her şeyimiz hazır kolları sıvayıp hemen çalışmaya başlayacağız. Çünkü Türkiye'nin bu tablosuna bakıp bunları yapmak bizim için bir vicdani sorumluluk ahlaki sorumluluk bir toplumsal sorumluluk. Bu sorumluluktan kaçamayız. Yani memleketin sorunlarına sırt dönüp bize ne diyemeyiz yani. Onun için çalışıyoruz daha çok çalışacağız.
Cüneyt Özdemir: Ali Bey çok çok teşekkür ederim yayına katıldığınız için. Başarılar dilerim çok teşekkürler.
Ali Babacan: Ben teşekkür ederim sağ olun iyi günler.