30 Eylül 2023 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın DEVA Partisi Tüzük Kongresi Konuşması

30 Eylül 2023


Ali Babacan’ın DEVA Partisi Tüzük Kongresi Konuşması

Kıymetli yol arkadaşlarım,

Saygıdeğer misafirlerimiz,

Değerli basın mensupları,

Ekranları başından ve sosyal medya hesaplarımızdan bizleri izleyen değerli vatandaşlarım,

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, DEVA Partisi’nin Birinci Olağanüstü Kongresi’ne, ilk tüzük kongremize hoş geldiniz diyorum.

*****

Bugün bu salonda, Türkiye’nin kuzeyinden güneyine; doğusundan batısına, kalbi ülkesi için atan, kalbi milletine hizmet için atan DEVA’lı yol arkadaşımla birlikte olmaktan onur duyuyorum.

Kolay yollardan geçmediniz, geçmiyorsunuz çok iyi biliyorum.

Partimizi kuralı üç buçuk sene oldu.

Bu üç buçuk sene boyunca hep beraber yan yana, omuz omuza çalıştık.

Kolay değildi. Hiç kolay değildi.

Sizler bu ülkenin cesur, çalışkan, iyi niyetli birer evladı olarak her şeyinizi ortaya koydunuz.

Sizler iktidarın her türlü haksızlığına, hukuksuzluğuna direndiniz; yılmadınız.

Sizler, korku iklimine karşı dimdik durdunuz.

Menfaatleriniz için değil, idealleriniz için çalıştınız.

Bu ülkenin sorunlarına kayıtsız kalmadınız.

Bu uzun ve zorlu yolda yılmayan, sağlam duran her bir teşkilat mensubumuza, her bir gönüllümüze şükranlarımı sunuyorum.

Sizlerle gurur duyuyorum.

*****

Evet, zor bir siyasi iklim var.

Sadece bugünkü iktidarın yaşattığı krizleri, nefessiz bıraktığı hayatımızı kast etmiyorum.

Sözüm ona muhaliflerin KESTİĞİ SOLUĞU da görüyorum.

Geleceğim oraya. Ama kısa bir özet yapayım önce. Ne dediğim daha iyi anlaşılsın:

Biz 9 Mart 2020’de yola çıkarken ne dedik?

“Alışılageldik siyasi partilerden olmayacağız” demişti.

Biz sadece iktidar partisinin değil, mevcut siyasi partilerin hiçbirisinin ülkemizin meselelerini çözemeyeceğini bildiğimiz için bu yola çıktık.

Ve 9 Mart 2020’den bugüne; siyasi tarihimizde görülmemiş çalışmaların altına imza attık, atıyoruz.

Türkiye’nin en hızlı teşkilatlanan partisi olduk. Pandemi şartlarına rağmen 9 martta kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Aylar süren evde kalma mecburiyetlerine rağmen 43 ilde kongrelerimizi tamamladık. Ve kurulduğumuz yılın, 2020’nin sonunda seçime girme hakkını elde ettik.

Ve teşkilatlanmamızı yaparken eş-dost-akrabalarla değil, hazıra konarak değil; sıfırdan teşkilatlandık.

Anadolu’nun ve Trakya’nın her köşesinde DEVA bayrağını dalgalandırdık.

Siyaset geleneğimize bir ilki kattık.

“Muhalefet demek sadece eleştirmek, polemik üretmek değildir” dedik.

“Muhalefet demek, aynı zamanda çözümleri de ortaya koymaktır” dedik.

81 ili adım adım gezdik. Dertleri yaşayanlardan dinledik.

Tam 23 eylem planı ile her alandaki projelerimizi, sorunların nasıl çözeceğimizi, dinlediğimiz dertlere nasıl DEVA olacağımızı hesaplı bir şekilde eylem planlarıyla ortaya koyduk.

Hepsinin bütçesini hesap ettik, hepsine takvim verdik. İktidarın yaptığı gibi ‘şunu yapacağız bunu yapacağız’ diyerek tarihsiz, takvimsiz program açıklamadık. ‘Yaz hesaba defteri, bir gün öder Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ öyle demedik. ‘Şunu yapacağız ve şu zamanda’ dedik.

Parlamenter sistemle neyi hedeflediğimizi, bunun için yapılması gereken anayasa değişikliklerini bütün detaylarıyla açıkladık. Bunlar 5 yıldır ‘yeni anayasa yeni anayasa’ diyor. Bir madde ortaya koyabildiler mi? Biz yeni kurulmuş bir parti olarak ‘Parlamenter Sistem’ dedik ve Anayasa metnimizi bütün maddeleriyle ortaya koyduk ‘budur’ dedik. İktidardan daha bir madde ortaya konulmuş değil.

Bunlar daha önce muhalefet tarafından yapılmamış işler. Türkiye’deki klasik muhalefet anlayışı nedir; İktidar yapsın biz eleştirelim. Rahat bir hayat yani. Önüne geleni eleştir birde polemik üret, onunla bununla savaş, kavga et, haber ol, yetiyor. Ama muhalefet demek bu demek değil. İşte biz bu çalışmaları ortaya koyduk.

Bu çalışmaları herkes yamadı, yapamıyor. Niye? Çünkü bu çalışmalar tecrübe işi, uzmanlık işi. Herkesin harcı değil.

Nihayetinde, ülkeyi yönetmeye en hazır partinin DEVA olduğunu cümle aleme gösterdik.

*****

Ve değerli arkadaşlarım,

Üstelik tüm bunları, altılı masa çalışmaları içinde de başardık.

Tüm birikimimizi ve emeğimizi altılı masaya da koyduk.

“Varlığımız milletimizin varlığına armağan olsun” dedik.

Helali hoş olsun.

Bir yandan Mustafa Bey, bir yandan İbrahim Bey altılı masa çalışmalarının omurgasını oluşturdular. Öyle yürüdü o işler.

Bu da bir ilkti. İlk defa altı siyasi parti, ülkenin yarınları için bir uzlaşı çabası ortaya koydu.

Ve çok daha önemli bir zihniyeti ortaya koyduk:

İstişare etmek, ortak akılla hareket etmek, birlikte çalışmak;

Bunlar bizim siyasi geleneğimize çok da alışılmış işer değil. Kavga olsun, gerginlik olsun… O ona sataşsın, o ona bağırsın, haber olsun yetiyor. Gündemi mi gündem. ‘Bu yanlış’ dedik.

‘Türkiye bu kavga gürültü ikliminde bir yere gidemeyecek’ dedik.

Tam demokrasiyi, gerçek hukuk devletini, yüksek refahı hedeflemek;

Ve bu hedeflere ulaşmak için genel seçimlerde gerekli olan %50 + 1’e ulaşmak.

Yerel seçimlere geleceğim, orada durum farklı…

Ama, genel seçimlerde kazanmak istiyorsanız, ülkeyi yönetmekte söz sahibi olmak istiyorsanız, bu ancak 50+1 ile mümkün. Yerel seçimlerde ayrı dinamikler var. Ama genel seçimlerde mevcut anayasa ile durum bu.

Şimdi bazı televizyon ekranlarına bakıyorum da kendilerine iktidar muhalifi diyenlerin altılı masaya, ittifak siyasetine söylediklerini gördükçe, “İşimiz zor” diyorum. “Bunlar hiç anlamamışlar ya” diyorum.

“Mutabakat arayışı nedir? Ortak akıl nedir? İstişare nedir? Bundan nasibini almamış bunlar” diyorum.

*****

Değerli arkadaşlarım,

Bir kez daha tekrar ediyorum. Biz tarihin doğru tarafında yer aldık.

Demokrasiden yana taraf olduk.

Bir tarafta otokrasi vardı biz ‘tam demokrasi’ dedik.

Hukuk devletinden, temel hak ve özgürlüklerden yana taraf olduk.

Altılı masa birlikteliğinin başladığı ilk günden, 28 Mayıs seçim gününe kadar yaptığımız tüm çalışmalar; tarihin bizim üzerimize yüklediği sorumluluktu.

Ve biz o sorumluluğumuza uygun olarak, adil şekilde, hakkı çiğnetmeden mücadele ettik.

Üstelik, Hazine’den tek bir kuruş yardım almadan, hiçbir kamu imkanından yararlanmadan bu mücadeleyi verdik.

Bu gerçeği kabul ettiğimiz gibi bir açık gerçeği daha kabul edelim:

Başaramadık.

Evet, vatandaşlarımızın çoğunluğunun onayını alamadık.

Bu sonuçta önemli bir etkeni kimse konuşmuyor ama ben söyleyeyim:

İttifak ruhunu anlamadılar.

Talihsiz tartışmalar, tekil hırslar ve anlamsız kavgalar yüzünden vatandaşlarımız; millet ittifakının bu ülkeyi uyumlu bir şekilde yönetebileceğine ikna inanmadı. İkna olan vatandaşlarımızın sayısı da iktidar olmamıza yetmedi.

Vatandaşlarımız; her fırsatta eski alışkanlıklarına koşup, seçmeni aşağılayanlara, “muhafazakardan demokrat olmaz” diyerek koskoca bir kitleyi haksızca yaftalayanlara güvenmedi.

Vatandaşlarımız, bizim her satırına inanarak yazdığımız ortak taahhütlerin dışına çıkan, ittifak içindeki muhataplarıyla ekran önünde kavga eden insanlara gönül rahatlığıyla oy vermedi, veremedi.

İttifak doğruydu arkadaşlar.

Yanlış olan, ittifak ruhunu anlamayanların yaptıklarıydı.

İttifak, koltuk kapma yarışı değildi.

İttifak, iktidar nimetlerini nasıl paylaşılacağını seçimlerden iki üç ay önce konuşmaya başlamak değildi.

Bize göre ittifak, ülkenin yönetiminde beraberce söz sahibi olmaktı.

İttifak, İstişare içerisinde uyum içerisinde birlik beraberlik içerisinde bu ülkeyi tam demokrasiye ulaştırma hedefiydi.

Sol-sağ hiç fark etmez, muhafazakâr-seküler hiç fark etmez; biz tam demokrasi için beraber olalım dedik. Onun için destek verdik. Destek vermedik elimizi, bedenimizi koyduk. Alın terimizi, akıl terimizi koyduk

Ortak ilke ve değerler etrafında buluşalım dedik. 2.300 maddelik eylem planını hayata geçirmek amacıyla çalıştık. Çünkü Türkiye’nin çıkışı burada dedik. ‘Türkiye’nin çıkış uzlaşma kültüründe, uzlaşma arayışında’ dedik.

Ama arkadaşlar, başaramadık…

Şu “Kaybetmek” meselesini de beraberce konuşmamız gerekiyor.

Seçim gecesi yaptığım konuşmamda “siyasetin birinin kazandığı diğerinin kaybettiği bir müsabaka, bir yarış olmadığını” söylemiştim.

Siyaset “hiç bitmeyen bir mücadele”dir arkadaşlar. Aynı hayatın kendisi gibi….

Siyaseti böyle anlamazsanız, böyle görmezseniz, gelip geçici bir alan olarak kendinize tarif ederseniz o siyaset değil başka bir şey olur.

İnandığımız değerleri, inandığımız fikirleri ısrarla savunmak, inatla anlatmak demektir siyaset. Hiç vazgeçmemektir.

İnandığımız ideallerin peşinden gitmektir.

Siyaset, doğrunun yanında durmak, yanlışa her daim itiraz etmektir.

Siyaset, iktidar mücadelesinin ötesinde hayatın her alanındadır.

Siyasette “kaybetmek”, siyaseti sadece koltuk peşinde koşmaktan ibaret zannedenlerin kullandığı bir kavramdır.

Seçim sonrası hepimiz büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. Doğru.

O yüzden bugün işimiz daha zor. Bunun da farkındayız.

Ama biz, demokrasiyi bir” müsabaka” gibi görenlerden, “iktidarın nimetlerini paylaşma yarışı” sananlardan değiliz.

Bakmayın şimdi masaya laf edenlere, bakmayın o masayı ağır ithamlarla suçlayanlara. Bakmayın o iç çekişmelerinin masa üzerinden masayı kullanarak yapmaya çalışanalara.

Türkiye’de ilk kez; mahalleler arası duvarları yıkacak bir yönetim modeli hedefledik.

Kendisini tanımlarken, “muhafazakârım” veya “sekülerim” diyenlerin, “Atatürkçüyüm, milliyetçiyim, sosyal demokratım, liberalim” diyenlerin bir arada olacağı bir ülke tasavvuru ile çalıştık.

‘Önce Türkiye’ dedik. ‘Önce bu güzel ve büyük ülkemiz’ dedik.

Ortak akılla, istişareyle, imece usulüyle çalışmaya inandık.

O yüzden şimdi televizyon ekranlarında, ittifak ruhunu anlamadan, kendi küçük hesaplarının peşinde koşanlar bizi anlayamaz arkadaşlar.

Ben; ülkesini ve milletini seven bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaş olarak, sizlere, DEVA Partisi’nin her bir teşkilat mensubuna, teşekkür ediyorum.

Ama her fırsatta bizlere çamur atanlara ve demokrasi birlikteliğini kabahatli bulanlara da huzurlarınızda sesleniyorum:

Mahallelerinize sıkışarak, sadece kendinize benzeyenlerle oturup kalkarak, koskoca 85 milyonun sesi olamazsınız. Ancak yankı odalarında kendi sesinizi dinleyip durursunuz.

Dar alanda kısa paslaşmalarla, kendi sesinizi alkışlamakla, ülkemizin dertlerine derman olamazsınız.

Bütün bir seçim dönemi boyunca bazı yorumcular, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler; muhafazakarları demokrasi karşıtı olarak ilan ettiler.

Biz AK Parti tabanına, muhafazakâr mahallelere elimizi uzattıkça bizi de yıpratmaya kalkıştılar.

Vaktiyle AK Parti’nin kurucusu olduğum için, AK Parti’de siyaset yaptığım için beni ve beraberce zamanında AK Parti’de olduğumuz arkadaşlarımı âdeta suçlu gibi göstermeye çalıştılar.

Şunun altını kalın bir çizgiyle çiziyorum:

Ben 2001’den 2015’e dek görev yaptığım, ülkeme hizmet ettiğim her bir günden onur duyuyorum.

Evet, kişi başına düşen milli gelirin 3,5 katına çıktığı bir dönemde, ekonomi yönetiminin başında olmaktan onur duyuyorum.

Yüz milyarlarca doları yönettim. Hazine Müstearımız İbrahim Bey’le beraber, 11 yıl. Yüz milyarlarca dolar geldi geçti önümüzden. Ama boğazımızdan tek bir haram lokma geçmedi.

Dışişleri bakanıyken yurtdışında 2 yılda 132 program yaptım. Dünyanın dört bir köşesinde başı dik, güçlü, itibarlı bir ülkeyi gururla temsil ettim.

İlk başmüzakereci olarak Türkiye’yi her alanda ama özellikle de demokrasi ve hukuk alanında, Avrupa Birliği standartlarına ulaştırmak için yapılan çalışmaların başında oldum.

Bunlar utanılacak şeyler mi yahu? Hadi oradan.

Ben şimdi o çok bilmişlere soruyorum:

Peki siz ne yaptınız? Bu ülkeye için laf üretmekten başka ne yaptınız? Ne yapıyorsunuz? Diye soruyorum. Hangi taşı hangi taşın üstüne koyduysanız çıkın anlatın.

Diyorum ya o dar zihniyet, o dar ideolojik kalıplar. Kurtulamıyorlar, çıkamıyorlar. Millette anladı bunların çıkamayacağını o kalıplardan. Onun için olmadı.

Bunların gözü dönmüş, aklı şaşmış ya.

Mahkûmu oldukları o dar ideolojik dünya, onları bu millete yabancılaştırmış.

Sonra seçim bitti, bu sefer yine dönüp bizimle kavgaya başladılar.

Neymiş “AK Partiden yeterince oy getiremediler” diye.

Bu zihniyetle bizim derdimiz var arkadaşlar.

Vatandaşın güvenini “getirilecek oy” gibi gören bu zihniyetle bizim derdimiz var.

Ben, şunu çok iyi biliyorum:

14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta bizlere oy vermeyen vatandaşlarımızın eski mahallesine sığınma ihtiyacı, bizim yüzümüzden değildi;

Alın teriyle helal lokmasını kazanan, adaletle yaşamaya çalışan insanlara parmak sallayanlar yüzündendi.

Kusura bakmayın; bu ülkenin sağ duyulu insanları sizin zihin dünyanızdaki dar çatışmalara sığmaz, sığamaz.

Bu ülkenin demokratları ister muhafazakâr olsun ister olmasın ister Türk ister Kürt ister sağdan ister soldan olsun, bir araya geldi ve DEVA Partisi’ni kurdu.

Siz bizi kafanızdaki o dar kalıplarınıza sığdıramazsınız, anlayamazsınız.

İşte o yüzden arkadaşlar, DEVA Partisi var.

Bir kez daha tekrar ediyorum: İyi ki DEVA Partisi’ni kurduk. İyi ki bu yola çıkmışız.

Daha önce de söyledim, tekrar ediyorum, eğer biz, 9 Mart 2020 tarihinde DEVA Partisi’ni kurmamış olsaydık, seçim sonrası ülkenin haline bakıp, hem iktidarın hem muhalefetin şu anki haline baka derhal kolları sıvar, DEVA Partisi’nin bugün bu mekanda kurardık.

Partimizin kuruluş gerekçeleri ilk günkü gibi sapasağlam yerinde duruyor. 9 Mart 2020’de partimizi kurmamızdaki gerekçeler ne ise hepsi daha büyümüş bir şekilde karşımızda duruyor.

*****

Bakın değerli arkadaşlarım,

İktidar elindeki propaganda makinasını kullanarak sorunların üstünü örtmeye çalışıyor.

Bu derin ekonomik krizi bambaşka yerlere çekerek vatandaşlarımızın ilgisini çekmeye çalışarak, elindeki televizyonlarla, hepimizin vergisiyle finanse edilen TRT ve diğer kanallarla, havuç ya da sopayla yönettiği medya mekanizmalarıyla ülkedeki sorunları göstermemeye çalışıyor.

Erdoğan, vaktinde benim yakın çalıştığım bazı arkadaşlara kabinede görev vererek vitrini düzelteceğini sanıyor.

Oysa, hukuk olmadan ekonomi olmaz. Adalet olmadıkça refah artmaz.

Ekonomi ekibindeki yeni arkadaşlar çabalayıp duruyorlar. Garibim, havanda su dövüyorlar. Çünkü seçimden bu yana bu iktidarın hukuka dönme, hukuk devletini yaşatma, hukukun üstünlüğünü gerçek anlamda uygulamayla ilgili tek bir niyet ortaya konmuş değil arkadaşlar. Yok öyle bir şey.

Bu niyet meselesidir. Önce bir niyetiniz olur. Bu niyetinizi işaret edersiniz, sonra yola çıkıp yapmaya başlarsınız. Hiçbir şey yok ortada. Onun için hep söylüyorum. Hukuk olmadan ekonomi olmaz, Hukuk olmadan ekonomi olmaz, Hukuk olmadan ekonomi olmaz…Olmayacakta. Üzülerek, içim yanarak söylüyorum.

Onlar ne kadar pembe tablo çizmeye çalışırsa çalışsın, biz ülkemizin gerçeklerini anlatmaya devam edeceğiz.

Sesini duyuramayanların sesi olacağız.

Şu hale bakın: Bu yaz boyunca domates salatalık taneyle, kavun karpuz dilimle alıyor vatandaş. Bir tane almaya artık gücü yetmiyor.

Gaziantep’te belediye, vatandaş ekmek alabilsin diye fiş dağıtıyordu, fiş.

Emeklilerimiz, işçilerimiz, memurlarımız ardı arkası kesilmeyen zamlar karşısında gün be gün fakirleşiyor. Maaş artışları gerçek enflasyonun çok çok altında. Halkımızın satın alım gücü sürekli düşüyor.

Kiracılarla ev sahipleri arasındaki ihtilaflar büyüyor. Kötü yönetimin, yüksek enflasyonun bedelini kâh kiracı, kâh ev sahibi ödüyor.

Çiftçimiz, 20 liradan 40 liraya çıkan mazot fiyatları altında eziliyor. Emeğinin karşılığını alamıyor. Gübre, tohum, elektrik fiyatları can yakıyor.

Sayın Erdoğan seçimden önce defalarca faizler inecek dedi. Seçimden sonra Merkez Bankası, bizzat Erdoğan’ın yanlışları yüzünden patlayan enflasyonla mücadele adı altında üç ayda üç kez faiz artırdı. Faizi daha da artıracağım diyor.

Ne oldu? Zaman yanlışlar yapıp, enflasyonu patlattıktan sonra sadece Merkez Bankası’nın faiz artışıyla bunu çözemezsiniz arkadaş. Yapamazsınız.

Bakıyorlar 2002-2015 dönemine, o dönemde ne zaman ne yapıldı? Ki her dönemin tedavisi farklıdır. Her ekonomik krizin ve ekonomik sorunun düzeltmek ve çözüm yöntemi farklıdır. Bunlar yanlış zamanın reçetesini yanlış zamanda uygulamaya çalışıyor. Çünkü, ekonomi yöntemi bir bütündür. Tek tek sağdan soldan rötuşlarla, basma kalıp ilaçlarla tedavilerle çözemezsiniz.

Olan vatandaşımıza oldu. Faiz arttı arttı ne oldu? Esnafımızın, KOBİ’lerimizin banka kredisine ödediği faiz %60’ı, %70’i geçmiş durumda. Ne oldu?

Faizle mücadele edeceğim diyen Sayın Erdoğan’a soruyorum; Ne oldu? Zamanında faizler tek haneyle o dönemin pırıl pırıl bürokratlarına siz hakaret ediyordunuz.

Tabii bu %60, %70’lik faizler bankadan kredi alabiliyorsan geçerli. Çoğu da eli boş dönüyor. Sorun esnafa, tanıdığınız Kobi sahibi firmalara sorun ‘%60, %70’i ben ödeyeceğim ama kredi veriyor musunuz?’ Diye bankaya gittiklerinde çoğu eli boş dönüyor. Memleketin durumu bu.

Gençlerimiz için kahve içmek, tiyatroya, sinemaya gitmek artık lüks oldu. Başka bir ilde üniversite kazanan gençlerimiz, yurt çıkmazsa kayıt yaptıramıyorlar. Barınma çok büyük bir sorun hala.

AİHM kararlarına rağmen insanlar haksızca cezaevinde tutuluyor.

Göç meselesi Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi oldu. İktidarın bir göç politikası yok. Rasgele dağıtılan vatandaşlıklar bu sorunu gittikçe derinleştiriyor. Bir imza atıyor ‘ben seni vatandaş yapıyorum’ diyor. Tek imza ya tek imza. Bunun bir kriteri olur. Şeffaf bir şekilde açıklanır, kim vatandaş olur kim olmaz. Bunu açıkla ve de ki; ‘şu şu şartlarda oluyor’ yok. Keyfi. Kimin neye göre vatandaş olduğu belli değil.

Türkiye, çetelerin, mafyanın, uyuşturucu şebekelerinin cirit attığı bir yer haline geldi. Bir İçişleri Bakanı değişiyor bakıyoruz kimler kimler sokaklarda rahatça geziyormuş, dolanıyormuş. Yarın bir İçişleri Bakanı daha değiştiğinde acaba buna benzer olaylar bir daha yaşanacak mı? Bilmiyoruz. İçişleri Bakanının kim olduğuna göre suçlunun suçsuz olduğu ya da suçsuzun suçlu ilan edildiği bir ülke olamaz arkadaşalar. Bu ülkeye hukuk devleti denmez denemez.

Ve dikkat edin bütün bu çete mafya hadisesi bunları, milliyetçilik, millilik, yerlilik gibi kavramların arkasına sığınıp her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu yapıyorlar bu ülkede.

Bizim milletimiz zulüm karşısında asla boyun eğmez. Sadece sabreder.

Sabrın sonu ise emin olun ki selamettir. Hepimiz inşallah sabredeceğiz ama idallerimizden ve hedeflerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.

*****

Bakın arkadaşlarım,

“Yenildiğinizde” değil” vazgeçtiğinizde” kaybedersiniz!

Ve biz vazgeçmiyoruz! Vazgeçmeyeceğiz. Ellerinden geleni artlarına koymasınlar, Ülkemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Milletimizle beraber yan yana mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.

Türkiye’den asla vazgeçmeyeceğiz!

Bu arada bir şey daha söyleyeceğim.

Seçimden bu yana, bizleri durmaksızın küçümseyerek, “15 vekil-15 vekil” ağızlara pelesenk edildi.

Bu haksızlığa üzülüyorum. Ama kızıyorum da…

Ben, DEVA Partisi Genel Başkanı olarak, 15 vekil için mi buradayım? Siz 15 vekil için mi siyasete girdiniz?

3,5 yıldır tüm teşkilatımızla beraber ortaya koyduğu bu emek, bu alın teri, bu akıl teri bunun için mi?

Diyorum ya anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar.

Yüzlerce insan hep beraber çalışmaları yaparken 15 vekil için mi bu devasa külliyatı hazırladık?

Değerli arkadaşlarım, evelallah, bir gün gelecek, milletimiz DEVA Partisi’ne bu ülkeyi yönetme yetkisini verecek. Hiç kuşkunuz olmasın.

Bizim hedefimiz, işte tüm bu hazırlıkların hayata geçtiği ve her alanda yükselen, fert fert zenginleşecek Türkiye’dir.

Ben, ülkemizdeki her bir ferdin insan onuruna yaraşır bir hayat yaşaması için buradayım. Hepimiz bunun için buradayız. Kolay bir yola çıkmadık.

Şu salondaki herkes büyük fedakarlıklar yaptı. Her şeyini ortaya koydu. Şu anda aramızda olmayan arkadaşlarımız büyük fedakarlıklar yaptılar. Hepsine buradan selam olsun diyorum. DEVA Partisi için bu memleket için, değil 3 yılını değil 3 gününü 3 saatini 3 dakikasını harcayan emek veren herkese hepimiz borçluyuz, vefa borcumuz var.

Değerli arkadaşlarım, Ben, muhafazakâr mahallelerdeki endişeler toplumsal güvenceye kavuşsun diye buradayım.

Ben, seküler mahallelerdeki baskılar son bulsun, yaşam tarzlarına iktidarlar müdahale etmesin diye buradayım.

Ben, artık fikirlerle kavga edilmesin, kimse ötekinin haklarına engel olmasın diye buradayım.

Ben, Sayın Erdoğan’ın el yapımı ev yapımı “ekonomik krizini” sona erdirmek için buradayım.

Sayın Erdoğan’ın el yapımı ev yapımı” sosyal krizini” sona erdirmek için buradayım.

Birde ne diyor? ‘Dünyanın her yerinde enflasyon var, Almanya’da marketler boş’ diyor. Ya Almanya’ya gidip gelen arkadaşlar öyle bir şey söylemiyor. ‘Dolu’ diyorlar. Enflasyon artmış %1-2 den %4’e - %5’e çıkmış, bilemedin 6’ya, 7’ye çıkmış. Ya hangi Avrupa ülkesinden üç haneli enflasyon var. Sen kimi kandırıyorsun. Hangi Avrupa ülkesinden enflasyon Türkiye’deki gibi patladı?

Ben Buradan sesleniyorum:

Şimdi bizi dinleme zamanı.

Şimdi DEVA’yı duyma zamanı.

Çünkü DEVA, “Sadece kendine demokratların” partisi değildir.

DEVA, “Çifte standartı olmayan demokratların” partisidir.

Hakkın, adaletin partisidir.

DEVA, Sessiz çoğunluğun sesidir.

DEVA Partisi, ülkesini seven, ehil, dürüst, yolsuzluğa bulaşmamış pırıl pırıl kadroların buluşma adresidir.

Şimdi ezberlenmiş kalıpları bir kenara bırakma zamanı.

Endişeye mahal yok;

Bakıyoruz, kimi kendi saflarını sıklaştırma gayretiyle, sağa sola olmadık laflarla sataşıyor.

Kimi “öteki” gördüğünden kaçıyor.

DEVA Partisi ise burada ve biz “ötekisiz siyaset” yapmaya devam edeceğiz.

İlk günden beri söylüyorum; bir kere daha tekrar ediyorum!

Biz, sadece kendi mahallesinin dertlerini dillendiren, diğer mahalleyi ezmeye çalışan siyasi anlayışa son vereceğiz.

Biz Türkiye’de nöbetleşe zorbalığı sona erdireceğiz!

Gücü ele geçirenin diğerine zulmettiği, üste çıkanın alttakini ezdiği zorbalık dönemlerini bitireceğiz.

Her koşul altında, temel hak ve özgürlüklerin savunucusu olacağız.

Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayacak her türlü uygulamanın karşısında duracağız.

İnsanların inançlarını korkusuzca ve huzur içinde yaşayabilecekleri özgürlük ortamını sağlamak için tüm gücümüzle çalışacağız.

Vatandaşlarımızın büyük mağduriyetler sonrası elde ettiği hakların geri alınmasına asla izin vermeyeceğiz.

Temel hak ve özgürlüklerin, güvenlik gerekçesiyle kısıtlanmasının, ertelenmesinin her zaman karşısında duracağız.

Bazen ne diyorlar ‘özgürlük mü güvenlik mi seç birisiniz? ’ Niye seçmek zorundayım ya? Sen iktidarsan, hem vatandaşların evrensel haklarındaki özgürlüklerini sağlamak zorundasın hem de bu milletin güvenliğini sağlamak zorundasın. Beceremiyorsan ‘yapamıyor’ de…

Bir yandan da terör ve terör örgütleriyle kararlılıkla mücadele edeceğiz. Şiddetin her türlüsüne ‘hayır’

Sosyal, kültürel ve manevi değerlerimize karşı saygısızlığa ve bunların zayıflatılmasına her zaman karşı duracağız.

Toplumun temel taşı olan aile yapımızın güçlenmesi için gerekli her türlü tedbiri alacağız.

Hiç kimse DEVA Partisi’nin vatan ve millet sevgisini sorgulayamaz.

Hakkımızda istedikleri kadar yalan söylesinler, istedikleri kadar kirli iftiralar üretip sosyal medyada dolaşıma soksunlar…

Halkımız bizi çok iyi biliyor.

Milli değerlerimiz konusunda hassasiyetimizi her zaman önde tutacağız. Irkçı söylem ve tutumların karşısında olmaya da devam edeceğiz.

Bakin ‘nefret suçu’ diye bir suç türü var arkadaşlar. Bazıları siyaset yapmayı bu topluma nefret pompalama olarak görüyor.

Demokrasiyi tehdit eden nefret söylemlerine karşı kararlılıkla mücadele edeceğiz.

Kutuplaştırma ve ayrıştırmanın karşısında duracak, birlik ve beraberliğimizin çimentosu olacağız.

Hür teşebbüs öncülüğünde kalkınmayı esas alırken, refahın toplumun tüm kesimlerine dengeli yayılmasını sağlayacağız.

Rahmetli Özal’ın çok önemsediği orta direği yeniden ayağa kaldıracağız.

Sosyal adaleti ve her alanda fırsat eşitliğini tesis edeceğiz.

Yüksek teknolojiyi esas alan büyüme modelimizle hem savunma sanayiinde hem de diğer pek çok sektörde Türkiye’yi öncü ülke yapacağız.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” şiarı, dış politika ve güvenlik konularında temel ilkemiz olacak.

Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında, çoğulcu demokrasiye kavuşacağız.

Milletimize güveneceğiz, kendimize güveneceğiz.

DEVA burada, DEVA hazır.

DEVA kadrolarıyla çok daha güzelini, çok daha iyisini yapacağız.

Hep beraber gerçekleştireceğiz inşallah.

Bizim bir hayalimiz var:

“Bunlar bir araya gelmez” dedikleri kim varsa;

Biz, hep beraber, hukuk için, adalet için, özgürlük için sapasağlam bir arada olacağız!

Tek bir kişiden bile vazgeçmeyeceğiz.

Tek bir kişiyi dahi geride bırakmayacağız.

Alışılageldik “istemezük” siyasetini de yapmayacağız.

İktidarın yanlışlarını her fırsatta dillendireceğiz. Doğruyu yaptıklarında haklarını teslim edeceğiz.

Hatalardan vazgeçmeleri için en etkin şekilde muhalefet yapacağız.

Her ne şart altında olursa olsun, doğruları korkusuzca konuşacağız.

Evet, vatandaşlarımız bu seçimde bize demokratik denetim görevi verdi.

*****

Arkadaşlar,

Biz, yalana tevessül eden, vatandaşları aşağılayan, kendine oy vermeyenleri cahil yerine koyan muhalefet anlayışını reddediyoruz.

Irkçılık yapan, toplumu ayrıştıran, milletimize nefret pompalayan siyaseti reddediyoruz.

Ülkeyi geren, kutuplaştıran, beriki-öteki diye ayıranlara, ayrıştıranlara inat; biz her zaman istişare diyeceğiz, uzlaşma diyeceğiz.

Ülkemizin çıkış yolunun ancak ve ancak “uzlaşma” olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Bu ilkelerle yola çıktık, bu ilkelerle devam ediyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılına hep beraber damgamızı vuracağız.

Özgürlük damgamızı, demokrasi damgamızı, adalet damgamızı, zenginlik damgamızı vuracağız!

DEVA damgasını vuracağız, DEVA!

*****

Değerli arkadaşlar,

Yerel seçimlere tam 6 ay kaldı.

Biliyorsunuz, ağustos ayından bu yana yerel seçimlerle ilgili yoğun bir istişare süreci gerçekleştirdik.

Tüm il ve ilçe başkanlıklarımızdan seçimlerle ilgili raporlar istedik.

İl ve ilçe başkanlıklarımızdan gelen değerlendirmeleri de dikkate alarak yerel seçimlerle ilgili verdiğimiz kararı da buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

DEVA Partisi, önümüzdeki yerel seçimlerde, tüm ülke sathında kendi ismiyle, kendi amblemiyle, kendi adaylarıyla seçime girme kararı almıştır.

Hem teşkilatlarımızdan gelen ağırlıklı görüşlerin burada olduğunu görerek, hem de genel merkezimizde yaptığımız kapsamlı değerlendirmelerle kahir eskiyerekti bu noktada olduğunu görerek geniş istişareler sonucunda bu kararı verdik. Kararımız ülkemiz için, partimiz için hayırlı olsun.

Çok hızlı bir şekilde adaylarımızı belirleyip kampanyamıza başlayacağız. 1 Ekim sabahında itibaren durmak yok. Çok hızlı bir şekilde aday tespit etmemiz gerekiyor.

Önümüzdeki haftalarda bir yandan ilçe kongreleri ve il kongrelerimizle teşkilatımızı güçlendirirken, bir yandan da DEVA belediyeciliğinin temellerini atacağız.

Önümüzdeki haftadan itibaren hep beraber sahada olacağız.

Vatandaşlarımızı dinleyeceğiz. Bu defa saha çalışmalarımız biraz farklı olacak. Saha çıktığımızda vatandaşlarımızla güzel diyaloglar gerçekleştireceğiz. Onlara soracağız.

Mahallelerimizin sorunlarını tek tek tespit edeceğiz. Ve belediye başkanlarından ne bekliyorlar, belediye başkanı kendi mahallesi için ilçesi için kendi ili için ne yapsın? Sorunlar neler? Hangi sorunlar acil? Bütün bunları vatandaşlarımızdan dinleyeceğiz. Dinleyeceğiz ki adaylarımızı tespit edip adaylarımızla beraber tekrar sahaya çıktığımızda her mahallede sorunu bilerek ve o sorunun çözümünü dosyamıza koyarak vatandaşımızın karşısına çıkalım. 1 ekimden sonra saha çalışmalarımızın niteliği biraz farklı olacak. Az konuşup çok dinleyeceğiz, sorunları yerinden tespit edeceğiz.

Yerelden gelebilecek işbirliği önerilerini münferiden değerlendireceğiz.

Başkan adaylarımız milletimizin karşısına projeleriyle ve çözümleriyle çıkacaklar.

Temiz belediyecilik için siyasi ahlak ilkelerimizi hazırlayacağız ve yayınlayacağız. Bizim belediye başkanı adayımız olmak isteyen arkadaşlarımız, o siyasi ahlak ilkelerini okuyacaklar, imzalayacaklar, ondan sonra adayımız olacaklar. Ki Türkiye’de yerel yönetimlerde bir temiz yönetim anlayışı olsun. DEVA belediyeciliği işte bu. Hem temiz hem etkili yönetim.

Bugünkü büyük kongremizle de kuruluşumuzdan bu yana parti tüzüğümüzle ilgili bize ulaşan değişiklik taleplerini ele alacağız.

İl ve ilçe kongrelerimize başlarken, partimizin iç mevzuatıyla ilgili gerekli güncellemeleri değerlendireceğiz.

*****

Evet arkadaşlar, başaracağız.

Bunu hep beraber başaracağız.

Yorulmayacağız, yılmayacağız.

Biz iktidarın da bazı muhalif ekranların da bize haksızlık edeceğini biliyorduk. Sağlık olsun.

O yüzden daha zor koşullarda olduğumuzu biliyorum.

En büyük gücümüz; çalışkanlığımız. Daha çok çalışacağız.

Bizimiz alnımız açık, başımız dik.

Hiç kimseyi aldatmadık. Hep doğruları söyledik.

Montaj videolarla insanların karşısına çıkmadık. Onun için diyorum ya kazandı ama helalinden kazanmadı.

Tek kuruşluk kamu imkânı kullanmadık.

Kendi bileğimizin gücüyle, alnımızın teriyle çalıştık.

Bunun içindir ki biz, tam bağımsız bir siyasi partiyiz.

Allah’tan başka hiç kimsenin önünde eğilmeyiz.

Biz, bir gün öyle, bir gün böyle konuşanların; dün savunduklarını bugün unutanların partisi değiliz.

Biz özgürlüklere sahip çıkanların partisiyiz.

Ülkemizin tüm değerlerini sahiplenenlerin, diğerine saygıyı baştacı edenlerin partisiyiz.

Başaracağız arkadaşlar, başaracağız. Yeter ki sağlam duralım yeter ki kendimize güvenelim ve çalışalım.

Bu büyük ve güçlü ülkeyi hakettiği itibara kavuşturacağız.

Ülkemizi özgürlük ve zenginlik limanına demirleyeceğiz.

*****

Bu ülkede;

Pazardan boynu bükük, filesi boş dönen analar olduğu sürece,

Üniversiteyi kazanan evladının kaydını yaptıramayan babalar olduğu sürece,

Beslenme çantasını dolduramayan çocuklar olduğu sürece,

Çalışmaya devam edeceğiz.

Söz mü arkadaşlar? (…)

Çalışacak mıyız? (…)

Bu ülkede;

Açlıkla sınanan, torununa bayram harçlığı veremediği için gizli gizli ağlayan emekliler olduğu sürece,

Sattığı malı yerine koyamayan, dükkanında karanlıkta oturan esnaf kardeşlerimiz olduğu sürece,

Artan maliyetler altında ezilen, ürettikçe zarar eden çiftçilerimiz olduğu sürece,

Çalışmaya devam edeceğiz.

Söz mü? (…)

Bu ülkede;

Açlık sınırının altında bir asgari ücretle geçinmeye çalışan işçi kardeşlerimiz olduğu sürece,

İstihdam sorunu yaşayan, sokaklarda güven içinde yürüyemeyen kadınlar olduğu sürece,

Kendisine fırsat verilmediği için, imkân tanınmadığı için geride kalan, kendine yaşayacak başka ülkeler arayan gençler olduğu sürece,

Çalışmaya devam edeceğiz.

Söz mü? (…)

Ben sözümü aldım. Allah sizlerden razı olsun.

Bizim için siyaset millete hizmet etmektir.

Biz, milletin refahı, huzuru, barışı için çalışmayı, alın teri dökmeyi ibadet biliriz.

Sizin gibi yüreği temiz, alnı ak, kul hakkı yemeyen, tarihin doğru tarafında yerini alacak kadar cesur insanlarla yol arkadaşı olduğum için hamd olsun diyorum.

Sağ olun, var olun.

Kalın sağlıcakla.