3 Aralık 2020 DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın 1. Olağan Iğdır İl Kongresi Konuşması

3 Aralık 2020

Iğdır
1. Olağan il kongresi


Deva Partisi’nin değerli genel merkez kurul üyeleri,

Iğdır il teşkilatımızın çok değerli başkanı,

Değerli ilçe başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız,

Siyasi partilerin kıymetli temsilcileri,

Sevgili Iğdırlı gönüldaşlarımız,

Türkiye’nin farklı illerinden gelip bugün bizlerle beraber olan saygıdeğer konuklarımız,

Ulusal ve yerel basınımızın değerli mensupları,

Ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımız;

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, Iğdır teşkilatımızın birinci olağan il kongresine hoş geldiniz diyorum.

***

Kervansarayların, tepelerin, bağların ve bahçelerin eşsiz kıldığı bu güzel topraklarda,

Tarih boyunca farklı uygarlıkların değerini bildiği bu doğa mucizesinde,

Farklılıklarımızla bir arada yaşadığımız serhat şehrimizde,

Ülkemizin doğuya açılan kapısı Iğdır’da sizlerle birlikte olmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyorum.

***

Değerli arkadaşlarım,

Türkiye siyaseti, 9 Mart 2020 tarihinde DEVA Partisi’nin kurulmasıyla yepyeni bir soluk kazandı.

“Öteki-beriki” ayrımı yapmadan, herkesi dinleyerek, anlayarak; diğerkâm olmaya çalışarak yolumuzda ilerliyoruz.

Ülkemizin dört bir yanında, sizlerle birlikte, damla damla büyüyoruz, umudu yeşertiyoruz.

Biliyorsunuz, bugün 3 aralık dünya engelliler günü.

Deva partisi, engelli kotası olan tek parti. Engelli vatandaşlarımızın toplumsal hayatta ve siyasette olmaları önemli.

Her birinin kendi güçlü yönüyle topluma katkısını sağlamayı ve engelli politikalarının oluşumunda fiilen yer almalarını çok önemsiyoruz.

Biz engelsiz hayat ve engelsiz siyaset için çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz.

Biz, her gün büyüyen ailemizle birlikte çok çalışıyoruz, daha da çok çalışacağız.

Çocuklarımıza daha adil, daha özgür, daha eşit bir türkiye bırakmak için çalışacağız.

Ve biz hazırız.


***

Değerli dostlarım,

Halkımız her gün yoksullaşıyor.

Vatandaşımız aylardır ekonomik krizi iliklerine kadar hissediyor.

İşsizlik gittikçe büyüyor.

Açlık her geçen gün artıyor.

Bu ekonomik tabloya dayanamayıp canına kıyan, kıymaya çalışan vatandaşlarımız var.

Bunlar yaşanırken, ankara’da olanlar rahat rahat hayatına devam ediyor. Sanki bambaşka dünyalarda yaşıyoruz.

Bugünkü asgari ücret, açlık sınırının altında bir tutar. Türk-iş’e göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 2.517 lira. Dört kişilik bir ailenin bu ücretle geçinebilmesi mümkün mü?

Çalışanların neredeyse yarısının aldığı ücret bu.

Yine TÜRK-İŞ’E göre yoksulluk sınırı da 8.198 lira.

Soruyorum, kaç ailenin eline aylık 8.000 lira geçiyor?

Cumhurbaşkanlığının bütçesini yüzde 28 arttıranlar bunların farkında değil.

Ülkeyi “çalışan yoksullar topluluğuna” çevirdiler. Vatandaşımız çalışıyor, çabalıyor, gecesini gündüzüne katıyor.

Çalışmaktan çocuğunun yüzünü bile göremiyor ama, eline geçen para ile yine yoksulluk sınırının altında.

Bugünkü iktidara bakıyoruz. “ekonomi yukarı doğru pik yapıyor” diyorlar. Vatandaş öyle demiyor?

Geçtiğimiz gün bir kardeşimiz bana söyledi “ekonomi dip yapıyor dip” dedi. Çok haklı.

Ziyaret ettiğimiz her ilde sokakta esnafımızla birlikte oluyoruz. Dükkanların içini boş görmekten üzülüyorum.

“elektrikleri ödeyemiyoruz, kiraları ödeyemiyoruz, zor durumdayız” diyorlar.

“Çıldırdık artık” diyorlar.

Ama bugünkü iktidar etrafına bakıyor, sağına soluna bakıyor. Gördüğü insanların hali vakti yerinde maşallah. Sadece üç beş kişinin zenginleşmesini zenginlik sanıyorlar.

Bilmiyorlar ki o üç beş kişi zenginleşirken bu halk fakirleşti. Onlar zenginleşirken bu halk sosyal yardımlara muhtaç hale geldi.

Halkın arasına çıktıkları da yok. Etraflarındaki yandaş kalabalığından, konvoylardaki araçlardan halkı göremez oldular.

Biliyorsunuz “bir sokağa çıkalım” dediler, Malatya’ya gittiler. Orada bir vatandaşımız “ekmek alamıyoruz” deyince sayın Erdoğan “abartma” dedi.

Abartmak ne demek? Aşırıya kaçmak demek.

Aslında abartan kendileri. Aşırıya kaçan kendileri.

Ben buradan onlara sesleniyorum:

Adaletsizliği abarttınız. Yoksulluğu abarttınız.
Fakirliği abarttınız. Akraba kayırmacılığını abarttınız. Torpili abarttınız. Çok ama çok abarttınız.


Değerli arkadaşlar, bizdeki asgari ücret, tüm dünyanın “ucuz işçilik” gözüyle baktığı Çin’in bile gerisine düştü. Çin’de bile çoğu şehirde asgari ücret daha yüksek.

Hak mı, reva mı bu? Vatandaşlarımıza layık gördüğünüz hayat bu mu?


Biz değerli arkadaşlar, bu yokluğa, bu yoksulluğa halkımızın mecbur olmadığını biliyoruz.

Sizlerin bunu hak etmediğinizi çok iyi biliyoruz.

Bu yoksulluk bu halka hak değil, reva değil.

İşte o yüzden biz her birinizin, her vatandaşımızın hak ettiği seviyede gelir elde etmesi için buradayız.

Türkiye sahipsiz değil arkadaşlar!

Ben ve arkadaşlarım emaneti teslim almaya hazırız!

***

Değerli arkadaşlar,

Biliyorsunuz anayasamızda açıkça bu devletin “sosyal bir devlet” olduğu yazıyor. Devletin sosyal yardım programları çok önemli.

Ancak bakıyoruz ki, her gün daha fazla sayıda vatandaşımız bu sosyal yardımlara muhtaç hale geliyor. Bugünkü yönetim vatandaşa yoksulluğu reva görüyor.

Bir de yaptıkları yardımları lütuf gibi, parti bağışı gibi yapıyorlar.

Arkadaşlar, o yardımların hepsi sizlerin ödediği vergiler! Sizin vergilerinizle sosyal yardım yapılıyor. Paketlerin üzerine yapıştırdıkları parti logosu bile sizin vergilerinizle ödeniyor!

Hem yönetemiyorlar hem de halkımızın onuruyla oynuyorlar.

Halkımızın onuruyla oynamayın. Önce yoksulluğa mahkûm edip sonra lütuf gibi yardımlardan bahsetmeyin.

Bir de bu yardımlar dağıtılırken, objektif kriterlere göre değil, siyasi tercihlere göre dağıtılabiliyor.

Sosyal yardımlar; partilerin veya birilerinin reklamını yapacağı şeyler değildir. Sosyal yardımlar, sosyal devlet olmanın zorunluluğudur. Alınan vergilerin hepsinin gerçek sahiplerine paylaştırılmasıdır.


Ama arkadaşlar, üzülerek söylüyorum ki bu yönetim anlayışı ile daha iyisini görmemiz mümkün değil.

Bir de dostlarım vatandaşı adeta tehdit ediyorlar. Sanki kendileri giderse sosyal yardımlar da kesilecekmiş gibi göstermeye çalışıyorlar.

Halkımıza korku dışında, tehdit dışında hiçbir şey sunamaz oldular. Umut yok, daha iyisi yok, yarınlar yok. Sadece korku.

Ama sevgili arkadaşlarım, bunlar doğru değil.

Biz deva partisini vatandaşlarımızın tüm haklarının güvencesi olmak için kurduk.

Biz, sosyal yardımları “siyasi rant” alanı olarak görmeyiz, görmeyeceğiz. Sosyal yardımları hak temelli bir yaklaşımla ele alacağız.

Biz deva partisi olarak;

İnsan onuruna yakışmayan bu yoksulluğu ortadan kaldıracak politikalar uygulayacağız.

Sosyal yardımları objektif kriterlere göre ve hak temelli yapacağız.

İhtiyaç sahiplerini kendimiz gidip bulacağız ve destek olacağız, onların talep etmesini beklemeyeceğiz. Vatandaşımızı, yardım alabilmeleri için devlet kapılarında süründürmeyeceğiz.

Bunu yaparken de aynı aile hekimliği sistemi gibi, her aileden sorumlu sosyal destek uzmanı görevlendireceğiz.


Sosyal yardımları aile bazlı olarak yapacağız. Aile gelirinin belli bir düzeyin altında olduğunu tespit ettiğimizde, ailelere bu düzeye ulaşmalarını temin etmek amacıyla “asgari gelir desteği” sağlayacağız.

Devletin parasını israf etmeyeceğiz, halkımızın hak ettiği refah seviyesine ulaşması için kullanacağız.

Bir de arkadaşlar biz, halkımızı sadece sosyal yardımlarla yönetme gayesinde olanlardan değiliz.

Halkı muhtaç duruma getirip açlık sınırının altındaki paralarla kendilerine bağlı kılmaya çalışanlardan değiliz.

Biz, oluşturacağımız yeni sosyal yardım ve hizmetler sistemiyle, ülkemizi güçlü ve bütüncül bir sosyal güvenlik yapısına kavuşturacağız.

Bu yeni sistemle birlikte; sosyal yardım, sosyal hizmet, sosyal sigorta ve istihdam hizmetlerinde entegrasyonu sağlayacağız.

Böylece bireyi ve aileyi yoksulluk sarmalından kurtaracağız.

Yoksulluğu bu ülkenin kaderiymiş gibi gösterenlere inat halkımızı zenginleştireceğiz.

***

Değerli Iğdırlı arkadaşlarım,

Iğdır’ın yürekli, çalışkan gençleri var. Fakat işsizlik almış başını gitmiş.

Iğdır’a yatırım gelmiyor, Iğdır desteklenmiyor, Iğdırlı gençler işsizlikten yakınıyor, duyuyoruz.

Kalkıp bir de “halkımız iş beğenmiyor ”diyorlar. İşsizlik bu iktidarın kötü yönetiminden, yeni istihdam alanı açılmamasından kaynaklanıyor.

Kamuda işe alımları görüyorsunuz hepiniz. Büyük ortak veya küçük ortağın partisinden bir tanıdık bulamazsanız yazılı sınavdan 98 de alsanız atanamıyorsunuz.

Bir de adını mülakat diye uydurdukları bir sistem var; tanıdık, onun akrabası, bunun torpillisi olmadan bunu aşabilmek çok zor. İşte o yüzden biz kamuda işe alımlarda;

Mülakat sistemine son vereceğiz. Hak eden hak ettiği işi elde edecek.

Özel sektörde de sorun yine ülkenin kötü yönetiminden kaynaklanıyor. Öyle bir hale getirdiler ki ülkeyi, yatırımcı gelmiyor, korkuyor. Kendi vatandaşımız bile bu iktidara güvenip parasını ülkede tutmuyor, götürüyor.

Biz değerli arkadaşlar, önce güveni tesis edeceğiz. Hukuku inşa edeceğiz. Bu ülkeyi yeniden “yatırım yapılabilir” konuma yükselteceğiz. Doğru kadrolarla hareket ederek, işsizlik sorununu çözeceğiz.

Iğdır’ın potansiyelinin farkındayız.

Değerli arkadaşlar,

Iğdır bir tarım şehri.

Iğdır’ın Ağrı Dağı'nın gölgesinde, Aras nehriyle sulanan verimli bir ovası var. Doğu Anadolu’nun Çukurova’sı diye anılmasına neden olan kendine mahsus bir iklimi var.

Bu verimli topraklar ile bu iklim birleşince Iğdır’da muazzam bir potansiyel oluşturuyor. Öyle bir potansiyel ki yılda iki kez ürün alınabilen, hemen hemen her türlü meyvenin yetiştiği bir il Iğdır.

Peki bu potansiyel kullanılabiliyor mu? Bu muazzam potansiyel, Iğdır’ın çiftçisine, ığdır halkına refah getiriyor mu?

Hayır dostlarım. Maalesef hayır.

Iğdır’ın çiftçisi yoksul, Iğdırlı gençler işsiz, işletmeler kapılarına kilit vuruyor.

Çünkü Iğdır’ın çiftçileri sahipsiz, desteksiz…

Planlama yok. Iğdır’a verilen sözler tutulmuyor. Pamuk, çeltik, şekerpancarı üretimi yok denecek kadar azalmış.

Sevgili dostlarım,

Iğdır’ı meyve üretiminin merkezi olarak düşünüyoruz.

Sadece “al alması”yla, kayısısıyla değil, çeşit çeşit meyveleriyle ığdır’a odaklanacağız. Iğdır’ın birbirinden lezzetli meyvelerinin tüm dünyaya ihraç edilmesi için çalışacağız.

Iğdır’ı organik tarımın merkezi yapmak için çalışacağız.

Iğdır’da ürün çeşitliliğinin artmasını, katma değeri yüksek tarım ürünlerinin yetiştirilmesini hedefliyoruz.

Iğdır’ın tarımsal potansiyelini en yüksek seviyeye taşımak için gayret göstereceğiz.

Değerli arkadaşlar,

Iğdır’ın sulama sorununu biliyoruz. Nasıl çözüleceğini de biliyoruz. Yıllardır size söz verilen ama bir türlü bitirilemeyen baraj projelerinden de haberimiz var.

Biz iş yapacağız. Başladığımız hiçbir işi yarım bırakmayacak, söz verdiğimiz hiçbir şeyi unutmayacağız.

Atılım hamlelerimiz sayesinde hem sulama sorununu hem de kentin içme suyu sorununu çözmek için çalışacağız.

Iğdır’a dair projelerimizin gerçekleşmesi için çiftçimize gereken desteği sağlayacağız. Gençlerimize gereken eğitimi öncelikle ele alacağız.

Üniversite ile birlikte, kalkınma ajanslarıyla birlikte, sivil toplum örgütleri ve çiftçimizle birlikte, el birliği ile Iğdır’ı hak ettiği noktaya getirmek için gayret göstereceğiz.

Değerli arkadaşlar,

Iğdır tarımda olduğu kadar hayvancılık konusunda da potansiyelinin çok altında üretim yapan bir ilimiz.

Çünkü hayvancılık yapan çiftçimiz de desteklenmiyor. Bu hükümet, enflasyon yükünü çiftçi kardeşlerimizin sırtına yüklüyor.

Mesela süt fiyatını sabit tutuyorlar. Destek priminin sözünü veriyorlar, ama ne zaman ödeneceği belirsiz. Teşvikleri seçim takvimine göre belirliyorlar.

Üreticilerimizin emeği heba edilerek günler geçiyor. Yanlış para politikaları yüzünden oluşan kur artışının faturası fedakâr çiftçilerimize ödetiliyor.

Hayvancılık sektörünün en büyük girdi kalemi olan yem fiyatlarındaki artış son bir yılda yüzde 65’e dayanmışken, döviz kurundaki hızlı artış çiftçilerimizin belini büküyor.

Biz çiftçimizi, hayvan yetiştiricimizi sahipsiz, desteksiz bırakmayacağız.

Çünkü bu ülkede hayvancılığın gelişmesi bizim öncelikli hedeflerimizden birisi.

Biz örgütlü üretim, sözleşmeli üretim, elektronik kontrol, kayıt tutma, izleme, sigorta gibi araçlarla, hayvancılıkla uğraşan ancak mali gücü yeterli olmayan ailelerin hibe ve ucuz kredi gibi desteklerden yararlanması için çabalayacağız.

Biz, hayvan yetiştiriciliğinde aile işletmelerinin kaliteli üretim yapmaları için teknoloji kullanımlarını destekleyeceğiz.

Hayvancılık politikalarını, kayıtlılığı arttırarak doğru veri ve projeksiyonlara dayalı olarak oluşturacağız.

Iğdır için hayvancılık desteklerini bu coğrafyaya uygun hayvan türlerinin geliştirilmesini sağlayacak biçimde uygulayacağız.

Hayvancılığı yem üretiminden başlayarak destekleyeceğiz.

Iğdır’lı hayvan yetiştiricilerinin yayla sorununu biliyoruz.

Yayla için komşu illere gittiğinizi biliyoruz. Yayla kullanımının bölgesel olarak planlanması gerekiyor.

Biz yaylaların; sınırlarını belirleyerek gerekli etüt çalışmalarını yapacak, gelişme planlarını hazırlayacak, ulaşım, elektrik, barınma gibi altyapı ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamayı önceleyeceğiz.

En önemlisi dostlarım, Iğdır’ın ürettiği tarım ve hayvancılık ürünlerinin, Iğdır’da işlenmesi gerekiyor.

Tarım ve hayvancılığa dayalı girişimlere verilecek desteğe, teşvike ihtiyacı olduğunu biliyoruz.

Iğdır’ın tarım ve hayvancılığa dayalı bir organize sanayi bölgesine ihtiyacı olduğunu biliyoruz.

Değerli arkadaşlar,

Iğdır üç ülkeye birden sınırı olan tek ilimiz.

Iğdır Türkiye’nin doğuya açılan kapısı.

Iğdır’a yapılacak yatırımlar müthiş bir ihracat kapasitesine sahip.

Iğdır’da üretilen ürünleri, Iğdır’da işleyen girişimciler bunları doğu pazarlarına kolaylıkla ihraç edebilir.

Iğdır’da bu yatırımları yapacak girişimciler neyi bekliyor biliyor musunuz?

Onlar da sizler gibi, Iğdır’da altyapı sorunlarının çözülmesini bekliyor. Iğdır’da ulaşım sorunlarının çözülmesini bekliyor. Kentleşme sorunlarının çözülmesini bekliyor.

Ve tabi ki, ülkede adaletin tesisini, insan haklarını, özgürlükleri ve hukukun üstünlüğünü bekliyor.

Değerli arkadaşlar,

Iğdır’ın kanalizasyon sistemi eskidi. Nüfus kent merkezinde biriktikçe yetersiz kaldı. Bu manzaralar Iğdır’a yakışmıyor.

Iğdır’da bir altyapı atılımı yapacağız.

Altyapı yetersizliğinin yanında Iğdır’ın kentleşme sorununun da farkındayız. Iğdır’ın arka mahallelerindeki halkımıza uygun bedel karşılığında tapu vermek için gereken kolaylıkların sağlanması gerektiğini biliyoruz.

Tüm vatandaşlarımızın afete dayanıklı ve estetik binalarda huzur ve güven içinde yaşaması gerektiğine inanıyoruz.

Iğdır’da plansızlıktan kaynaklanan bir diğer eksiklik de hastanelerin yetersizliği.

Bir hastanın ameliyat için çevre illere sevke dilmesi ciddi bir sorundur arkadaşlar.

Taşımalı hasta diye bir sistem olur mu? Halkımızın sağlığı yollarda tükeniyor. Iğdır’da biz böyle bir tablo görmek istemiyoruz.

Halkımızın sağlık hakkına erişimini artıracağız, sağlıktan tasarruf etmeyeceğiz.

Değerli arkadaşlar,

En önemlisi bölgede barışın, huzurun, kardeşliğin ve güvenliğin tesis edilmesi için gece gündüz çalışacağız.

Kardeşlerimizle, komşularımızla bir arada ve barış içinde yaşamak, DEVA Partisi’nin en öncelikli hedefidir. Bu hedefimizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Şehirlerimizi şiddetten, kavgadan, gürültüden uzak tutacağız. Sevgi ve kardeşliğimizi pekiştireceğiz. Devletin olanaklarını vatandaşlarımıza taşırken hiçbir ayrım yapmayacağız. Kimse ayrımcılığa uğramayacak.

İşte biz bütün bu dertlere deva olmak için yola çıktık.

Kısacası Iğdır’ın demokrasiye ve atılıma olan ihtiyacını hep beraber karşılayacağız. Bunun için biz hazırız.

Şimdi, Iğdırlı dostlarıma sormak istiyorum:

Iğdır hazır mı?

***

Saygıdeğer dostlar;

Deva partisi, kadınlarla gençlerle, çiftçilerle, emeklilerle, öğretmenlerle, işçilerle, esnafla;

Eşitlik için adalet için yola çıktı.

Çözüm haritamız belli. Çözümün sözcüsü bizler olacağız.

Ayrışmayacağız, ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplara ayırmayacağız.

Hep beraber Türkiye’nin yaralarını saracağız.

Biz Türkiye’nin haysiyetli insanları için buradayız.

Artık Türkiye’nin DEVA’sı var.

Iğdır’ın DEVA’sı var ve biz hazırız. Hepinize çok teşekkür ediyorum.