8 Ekim 2025
Ali Babacan 8 Ekim 2025 Haftalık Grup Toplantısı
Kıymetli Genel Başkanlarımız,
DEVA Partisi’nin, Gelecek Partisi’nin ve Saadet Partisi’nin değerli milletvekilleri, yöneticileri,
Kıymetli il başkanlarımız, teşkilat mensuplarımız,
Sivil toplum kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin değerli temsilcileri,
Emeklilikte Adalet Derneği’nin değerli yöneticileri,
Kıymetli basın mensupları,
Ekranları başında ve bizleri bu salonda izlemekte olan değerli konuklar,
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor;
Yeni Yol gurubunun haftalık toplantısına hoş geldiniz, sefalar getirdiniz diyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. dönem 4. yasama yılının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Sözlerimin hemen başında Gazze'ye insani yardım için yola çıkan Küresel Sumud ve Özgürlük Filolarının gönüllülerini selamlıyorum.
Burada bugün aramızda olan ve Sumud Filosu Gönüllüsü olan, aktivisti olan Mustafa Çakmakçı kardeşimizi de gönülden tebrik ediyorum.
Biliyorsunuz bizim bir Gazze şehidimiz vardı, Hasan Bitmez. Kendisini de buradan rahmetle anıyorum. Bir de “Gazze gazimiz” var artık aramızda, tebrik ediyorum.
Vicdan gemisiyle yola çıkan ve sabah saatlerinden bu yana kendileriyle irtibat kesilen Milletvekillerimiz Sema Silkin Ün, Necmettin Çalışkan ve Mehmet Atmaca’ya Allah’tan kolaylıklar diliyorum. Sağ salim Türkiye’ye dönüp ailelerine kavuşmalarını diliyorum.
Ümit ediyorum ki iktidar ve devlet birimleri hem milletvekillerimizin hem de özgürlük filosunda yer alan vicdan gemisinde yer alan tüm gönüllülerin bu milletin onuruna yaraşır, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın onuruna yakışır bir usulle ve yöntemle Türkiye’ye getirilmelerini de buradan talep ediyorum.
Gazze kurtulacaksa değerli arkadaşlar, dünyanın dört bir yanındaki vicdanlı insanlar sayesinde kurtulacak.
Gazze kurtulacaksa, Sumud'a umudu yükleyenler sayesinde kurtulacak.
Rabbim, Vicdan gemisindekilere de Özgürlük Filosundaki tüm gönüllülere de yolculuklarını hayırla tamamlamayı nasip etsin inşallah.
Değerli arkadaşlar,
Dün 7 Ekim'di.
Gazze’de yaşanan katliam tam iki yılını doldurdu.
İsrail hükümeti tam iki yıldır savaş suçu işliyor, insanlık suçu işliyor, soykırımı yapıyor.
Sivil insanları, kadınları, çocukları açlığa mahkûm ederek öldürüyor.
Fakat şu tarihi gerçeği de unutmamalıyız:
7 Ekim, bir katliamın başlangıcı değil arkadaşlar, süregelen katliamlar zincirinin yeni ve daha kanlı bir halkası aslında.
7 Ekim yeni bir işgal değil; sürekli genişleyen bir işgalin yeni bir aşamasıdır.
7 Ekim, Filistin'i ve Filistinlileri yok etme projesinin de son adımı.
7 Ekim 2023'ten bugüne, İsrail askerleri 67 binden fazla Filistinliyi katletti.
Çoğu kadın, çoğu çocuk…
167 bin insan yaralandı.
300 binden fazla konut, yuva tahrip edildi.
Vicdanın, insanlığın sıfır noktasını hep beraber Gazze’de tekrar gördük maalesef.
Şu anda Mısır’da, olası bir ateşkes ve barış müzakereleri için bir görüşme trafiği devam ediyor.
Bu çabalar elbette değerli çabalar.
Ancak, üzerinde çalışılan teklifte; Filistinliler’den, verecekleri hemen peşinen isteniyor, Filistinliler’in alacakları ise uzun vadeye yayılıyor.
Uluslararası garanti mekanizmaları kurulmadan İsrail’in veya ABD’nin sözlerine güvenerek hareket etmek mümkün değil.
Unutmayalım; İsrail, meclisinde işkenceyi, hapishanesinde tecavüzü savunmuş bir devlettir.
Unutmayalım:
İsrail; insanları hedef göstererek katletmeyi gülerek karşılamış, bunları video çekip servis etmiş bir devlettir.
Unutmayalım:
İsrail; hastane, okul, çadır, kilise bombalamış; anne, çocuk, yaşlı, gazeteci katletmiş bir devlettir.
Bombaladıkları yeri tekrar bombalayıp, kurtarma ekiplerini öldürmüş bir devlettir.
Her birinin video kanıtı var arkadaşlar;
Hiçbirinden utanmadılar, işledikleri her bir suçu tek tek savunmayı görev bildiler.
Dünyanın pek çok yerinde bu işe karşı olan, katliama karşı olan Musevilerin de yüzünü yere bakıttılar.
İşte bunun içindir ki, bunların sözüne güven olmaz.
Gazzelilerin geleceği sağlam garantilere bağlanmadan adım atılmaz, atılamaz.
Umarız ki arabulucular, Filistinli kardeşlerimizin haklarını zayi etmeyecek bir plan üzerinde uzlaşmayı sağlarlar.
Umarız ki, bu zulüm biter.
Umarız ki, Filistinliler özgürlüklerine, egemenliklerine ve nihai refaha ulaşırlar.
Kalbimiz, dualarımız onlarla.
Değerli arkadaşlar,
Geçtiğimiz yasama yılının başından bu yana tam bir yıl geçti.
Mevsimler değişti, takvim yaprakları döküldü.
Ama ne yazık ki, ülkenin içinde bulunduğu şartlar değişmedi.
Daha da kötüleşti.
Hayat pahalılığı azalmadı.
Mutfaklardaki yangın her geçen gün biraz daha büyüdü.
Emeklimizin maaşı, pazarda fileyi doldurmaya yine yetmedi.
Asgari ücretlimiz ayın ortasını göremeden maaşını tüketti.
Gençlerimiz, hâlâ kendi ülkesinde, kendi yarınlarının hayalini kuramıyor;
Umutlarını valizlerine koyup başka ülkelere taşınma derdindeler.
Çiftçimizin borcu büyüyor, esnafımızın kepengi bir bir iniyor.
Üretenin, emek verenin, alın teri karşılıksız kalıyor.
Hukuksuzluklar bitmedi.
Gecenin karanlığında yapılan gözaltılar, sabahın sessizliğinde süren baskınlar tam gaz devam ediyor.
Adalet, hâlâ birilerinin talimatına göre ölçülüp, biçiliyor.
Basın sindirilmeye, susturulmaya çalışılıyor.
İktidar kendisine muhalif gördüğü herkesi susturmaya çalışıyor.
Ülkemizdeki yargı skandallarına her gün bir yenisi daha ekleniyor.
Bakın, geçtiğimiz hafta, yine iki garabet yaşandı.
Gazeteci Fatih Altaylı'nın tutukluğuna devam kararı verilirken; Ayşe Barım adeta işkence gibi bir yöntemle önce serbest bırakıldı, sonra hemen yeniden tutuklandı.
İşte daha dünkü hadise;
Hem milletvekili döneminde hem sonrasında, demokrasi için, Adalet için, mücadele eden Hüseyin Kocabıyık önce göz altına alındı, ardından tutuklandı.
Sadece bazı ifadeleri sebebiyle, basit ifadeleri sebebiyle. Kurduğu mecazi ifadeler sebebiyle.
Hukuku adaleti geçtim, bunlar merhameti de çoktaan bir kenara kaldı.
Soruyorum onlara;
Yahu sizde hiç mi vicdan kalmadı?
İktidardakiler! Kulağınızın üzerine yatmayın.
Sağlık sorunlarıyla boğuşan bir menajere böyle işkence etmek, hukuka da sığmaz, insanlığa da sığmaz.
Sadece mesleğini yapmaya çalışan bir gazeteciyi tutuklu olarak yargılamaya devam etmek, demokrasiye sığmaz, adalete sığmaz.
Sizin çevrenizde “Ne yapıyorsunuz, bunun vebali ağır olur” diyen tek bir insan yok mu?
İnanın, bu olanlardan ülkem adına hicap duyuyorum.
Bu büyük ve güzel ülkeye çok yazık oluyor.
Türkiye bunu hak etmiyor.
Değerli arkadaşlar,
Geçtiğimiz günlerce, Meclis resepsiyonundan bir kare fotoğraf geldi, ülkede gündemin orta yerine oturdu.
Muhalefet liderlerinin Cumhurbaşkanıyla birlikte görüntülendiği bir fotoğraf hem iktidar hem de ana muhalefet medyası tarafından haberleştirildi, yoğun bir biçimde yayıldı.
Öfkeli bir güruh hıncını alabilsin diye, sanki özenle paketlendi, önlerine sunuldu.
Ardından, sözüm ona CHP’yi destekleyen bir gurup başladı saldırmaya.
Aman Allahım; ne küfürler, ne hakaretler…
Akıl alacak gibi değil.
CHP Genel Başkanı çıkıyor “Yapmayın arkadaşlar, partimiz zarar görecek” diyor;
Onlar tınmıyor, dönüyor, Genel Başkan’a da sataşıyorlar.
Aradan tam bir hafta geçti, söylenecekler söylendi artık diyoruz, fakat bunlar durmuyor.
Dün akşam baktım televizyonlara, hala gündem bu.
Bu sabahki bazı köşe yazılarında, aradan bir hafta geçmiş hala konuları bu.
Öfkeleri dinmiyor, kinleri bitmiyor bunların.
Ben şimdi o tayfaya seslenmek istiyorum:
Siz bizi ne sanıyorsunuz Allah aşkına?
Bakın, buradan açık ve net söylüyorum:
Gecesini gündüzünü birbirine katan, memleketi için ter döken yol arkadaşlarıma tek bir söz söyleyemezsiniz, söyletmem.
Bizim hareket tarzımızı siz mi belirleyeceksiniz ya?
Nereye gideceğimizi, kimi selamlayacağımızı size mi soracağız kardeşim?
5 yıldır dilimizde tüy bitti.
Diyoruz ki siyasette “diyalog” ayrı bir şeydir, ”işbirliği” ayrı bir şeydir diyoruz.
Biz siyasette her daim diyalogdan yanayız, diyoruz…
Ama bunlar anlamıyorlar, anlamak istemiyor.
Niye biliyor musunuz arkadaşlar? İşin özü şu:
Bu güruh “Biz asılız, aslolan biziz” diyor.
Başkalarına tahammülleri yok.
Kendilerinden görmediklerine her fırsatta hakaretler yağdırıyorlar.
Ülkedeki muhalefeti, dar bir ideolojinin tekelinde zannediyorlar.
Kendilerine açıkça sesleniyorum:
Sizin gibilerin vesayet dönemi çoktaan bitti. Çoktan.
28 Şubat’ta da benzer kafalar devredeydi.
AK Parti’nin kapatma davasını buna benzer bir güruh destekledi.
27 Nisan E-muhtırasının arkasında benzer bir zihniyet hakimdi.
“367 kararı” denilen hukuk garabetini tasarlayanlar bunlardan farklı değildi.
Bizi konuşturmasınlar…Hatırlayalım…
367 kararını destekleyenler; “Eşi başörtülü birisi, bu ülkeye Cumhurbaşkanı olamaz” diyenlerdi.
Evet, benzer kafa…
Biz buradayız, ve siz buna alışacaksınız!
Evet, alışacaksınız!
Çünkü biz yılmayacağız, yorulmayacağız, vaz geçmeyeceğiz.
Çünkü bizde GERİ ADIM YOK!
GERİ ADIM YOK!
Değerli arkadaşlar,
Çok dikkatli olmamız gerekiyor.
Şu anda hem iktidar hem de ana muhalefet cenahı; Türkiye’nin farklılıklarını, renklerini; siyah ve beyaz olarak iki kutba hapsetmenin peşindeler.
Türkiye'de siyaseti kuraklaştırmak istiyorlar.
Tek bir kare fotoğrafı, siyaseti iki kutuptan birine zorlamak için kullanıyorlar.
Arkadaki oyunu iyi görelim.
Siyaset zeminini yok edip, çok sesliliğin, çoğulculuğun önünü kapatmak istiyorlar.
Tekrar ediyorum, biz bu modelin kavga ve çatışma üreteceğini, çoğulculuğu yok edeceğini, ülkeyi büyük kırılmalara sürükleyeceğini söyledik, söylüyoruz.
“Ülkemiz, iktidar bloku ile ana muhalefetin arasındaki kayıkçı kavgasına mecbur değildir” diyoruz.
İşte biz, tam da bu sebeple, ülkesini seven herkes için “yeni bir yol” inşa etmenin sadece bir “alternatif” değil, bir “zorunluluk” olduğuna inandık ve bu inançla adımlar attık.
Bu yol, sağ veya sol siyasetin kalıplarına sıkışıp kalmadan, farklı görüş ve düşüncelerin sentezinden oluşan makulün yoludur.
Bu yol dosdoğru siyaset yapanların yoludur.
Bu yol kürsüde de, meydanda da, tenhada da aynı sözü konuşanların yoludur.
Evet arkadaşlar;
Çaresizlik yok, umutsuzluk yok, çünkü artık yeni bir yol var.
İşte buradayız, bir aradayız.
Şimdi salondaki dostlarımıza, kardeşlerimize soruyorum:
Hakkın ve hakikatin yanında olanlar, hukuksuzlukların tam da karşısında duranlar burada mı? (…)
Özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği savunanlar burada mı? (…)
Mazlumun gözyaşını dindirmek, zalime ‘dur’ demek için yola çıkanlar burada mı? (…)
Bu ülkenin yarınları için hayal kuran, umut inşa edenler burada mı? (…)
Hakkaniyetli bir düzen, bereketli bir ekonomi, müreffeh bir Türkiye isteyenler burada mı? (…)
Yolsuzluklara, hırsızlıklara karşı mücadeleden taviz vermeyenler burada mı? (…)
Demokrasi sevdasından vazgeçmeyenler, sadece ve sadece milletin yüreğinden güç alanlar burada mı? (…)
Evet arkadaşlar, hamdolsun hepimiz buradayız; bir aradayız.
Daha da kararlıyız.
Daha da inançlıyız.
Çünkü biz, eğilip bükülmeden konuşanlarız;
Menfaatlere göre değil, vicdanlara göre ilerleyen insanlarız;
Doğruya doğru, yanlışa yanlış deme cesaretini gösterenleriz;
İnandığımız yoldan asla vaz geçmeyen insanlarız.
Ve biliyoruz ki, adaletin olmadığı yerde huzur olmaz.
Demokrasinin olmadığı yerde umut olmaz.
Emeğin karşılık bulmadığı yerde bereket olmaz.
Biz, işte tam da bunun için yan yanayız.
Ekmeği adilce paylaşmak, umudu büyütmek için bir aradayız.
Mazlumun hakkını savunmak, yetimin gözyaşını silmek, çalışanın alın terini korumak için omuz omuzayız.
Ve Allah’ın izniyle, milletimizin de duasıyla, hiç kimse bu iradeyi, bu kararlılığı durduramayacak.
Biz, doğruyu söyleyene sahip çıkmaya;
Yanlış yapanın karşısında durmaya devam edeceğiz.
Biz, bu ülkeyi bir kılacağız, beraber kılacağız.
Ne söylenirse söylensin, ne laf edilirse edilsin;
Bu yoldan dönmeyeceğiz.
Çünkü arkadaşlar biliyoruz; bu ülke düze çıkacaksa, makul insanlar sayesinde çıkacak;
Bu ülke düze çıkacaksa, ülkenin gerçek demokratları sayesinde çıkacak.
Değerli arkadaşlar,
Bazen bize bazen soruyorlar…
“Sizi nerede duruyorsunuz?” diyorlar.
“Konumunuz nedir?” diye soruyorlar.
Gelin, bize o soruları soranlara durduğumuz yeri tarif edelim.
Onalar bir konum atalım:
BİZ; ÇOCUĞUNA HARÇLIK VEREMEYEN ANNELERİN, BABALARIN YANINDAYIZ.
BİZ; TORUNLARINA KÜÇÜK BİR HEDİYE ALMAK İSTEYİP DE ALAMAYAN DEDELERİN, NİNELERİN YANINDAYIZ.
BİZ; AYLIK 16.800 LİRA MAAŞLA, TEMEL GIDA İHTİYAÇLARINI DAHİ KARŞILAYAMAYAN EMEKLİLERİMİZİN YANINDAYIZ.
BİZ; AÇLIK SINIRININ ALTINDA KALMIŞ BİR ASGARİ ÜCRETLE YAŞAM MÜCADELESİ VEREN İŞÇİLERİMİZİN YANINDAYIZ.
BİZ; HAYAT PAHALILIĞI KARŞISINDA İNİM İNİM İNLEYEN DAR GELİRLİ, SABİT GELİRLİ TÜM VATANDAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ.
BİZ; EMEKLİLİKTE ADALET ARAYAN VATANDAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ.
BİZ; DÜKKANINDA MASRAF OLMASIN DİYE ELEKTRİĞİNİ AÇAMAYAN, SATTIĞI MALI YERİNE KOYAMAYAN ESNAFIMIZIN YANINDAYIZ.
BİZ; GÜBRE, MAZOT, TOHUM, ELEKTRİK FİYATLARI ALTINDA EZİLEN ÇİFTÇİLERİMİZİN YANINDAYIZ.
BİZ; ÜRETEN, YATIRIM YAPAN, EKONOMİMİZE CAN KATAN; AMA YAŞADIĞI SORUNLARI KISIK SESLE DAHİ KONUŞAMAYAN, HER TÜRLÜ HAKKINA EL KONULMA ENDİŞESİYLE YAŞAYAN SANAYİCİMİZİN YANINDAYIZ.
BİZ; HER GÜN CANINI DİŞİNE TAKARAK EKMEĞİNİN PEŞİNDE KOŞAN KURYE ARKADAŞLARIMIN YANINDAYIZ.
BİZ; UMUDUNU YİTİRMİŞ, YARINLARINI BAŞKA ÜLKELERDE ARAMAYA BAŞLAYAN GENÇLERİN YANINDAYIZ.
BİZ; CEP YAKAN FİYATLAR YÜZÜNDEN, YEMEKHANEDE GÜNDE TEK ÖĞÜNLE KARNINI DOYURMAYA ÇALIŞAN, BAYRAMLARDA AİLESİNİN YANINA GİDEMEYEN ÖĞRENCİLERİN YANINDAYIZ.
BİZ; BERAAT ETTİKLERİ HALDE HAKLARI İADE EDİLMEYEN KHK’LILARIN YANINDAYIZ.
BİZ; HAKSIZ, HUKUSUZ YERE CEZAEVLERİNDE ÖMÜR TÜKETEN TÜM İNSANLARIN YANINDAYIZ.
AYRIMCILIĞA UĞRAYAN, KENDİSİNİ İKİNCİ SINIF HİSSEDEN, HOR GÖRÜLEN TÜM VATANDAŞLARIMIZIN YANINDAYIZ.
BİZİM KONUMUMUZ BUDUR, KOORDİNATLARIMIZ BUDUR.
NEREDE OLDUĞUMUZU GÖRMEK İSTEYENLERİ İŞTE BURAYA, BU KONUMDA BİZİ BULABİLİR.
Aslında bizim yerimiz; 86 milyonun yanıdır.
Değerli Arkadaşlar;
Sözlerime son verirken, yeni yasama yılının ülkemizin yarınlarına umut, bereket ve huzur getirmesini temenni ediyorum.
Bu yasama yılının, milletimizin yıllardır süren adalet arayışına, ekmek mücadelesine, demokrasi özlemine hayırlı bir kapı aralamasını diliyorum.
Rabbim, bu çatı altında yapılacak tüm çalışmaların ülkemizin hayrına, evlatlarımızın mutlu yarınlarına, insanlığın selametine vesile olmasını nasip eder inşallah.
Unutmayalım;
Biz, milletimizin sesi, vicdanı ve umuduyuz.
Biz, adaletin, özgürlüğün ve insan onurunun savunucularıyız.
Biz birlikte güçlü, birlikte kararlıyız.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum;
Sağ olun, var olun diyorum.